Siyasal değil cinsel devrim

Bernardo Bertolucci’nin yeni filmi Düşler, Tutkular ve Suçlar’ını izlemeden önce beklentilerim çok farklıydı.

Buna ister medyanın şartlandırması deyin ister benim kişisel Bertolucci saplantım. Ama beklediğimi bulamadığımı daha yazının başında peşin peşin söyleyeyim.

Önce beklentime geleyim.

Filmin 68 haraketinin başkenti Paris’te geçtiği biliniyordu. Siyasal ve cinsel devrimin gençlik arasında büyük bir hızla yayıldığı ve kabul gördüğü yıllar.

O yılların bir tahlili olabilirdi.

Ama filmde bulduğum siyasal ve cinsel devrim yıllarından, sadece cinselliğin keşfi oldu. Politik Paris atmosferi bir dekordan öteye asla geçemiyor filmde.

Kısaca filmin konusuna gelince...

Sinema tutkunu üç gencin hikayesini anlatıyor yönetmen.

Fransız bir burjuva ailenin ikiz kız ve erkek çocukları ile Amerikalı bir öğrenci Fransız Sinemateki’nin kapatılması üzerine yapılan bir gösteride tanışıyorlar. Zaten eylem sahnesi filmin bir başında bir de sonunda var.

Amerikalı genci evlerine davet eden Fransız kardeşler daha sonra ailelerinin tatile gitmelerini fırsat bilerek beraber kalmaya karar veriyorlar.

Sinemanın siyah beyaz dünyası ile gerçek yaşam arasında kurdukları küçük evrenlerinde cinselliklerini keşfetme yolculuğuna çıkıyorlar bir ay süresince.

İkiz kardeşlerin ensestin sınırlarında dolaşan ilişkileri pek çok kişi için rahatsız edici olabilir. La Luna’yı düşününce Bertolucci’nin bu konuda bir takıntısının olduğu çıkıyor ortaya.

68’in cinsel devrimi nasıl gerçekleştirdiğini kendi penceresinden anlatıyor Bertolucci. Keşke politik devrim rüzgarının içine bir iki gönderme dışında sokabilseydi seyirciyi diye düşünmeden edemiyor insan.
Yazarın Tüm Yazıları