Paylaş
Sosyal medyada haber olunca gördüm. Hafta sonu çocuklarını alanlar İstinyePark’ta sahnelenen “Charlie’nin Çikolata Fabrikası” adlı çocuk oyununa gitmişler. E ne görsünler; başrollerden biri geçtiğimiz aylarda hapisten çıkan ve internetteki skandal görüntüleri ve açıklamalarıyla sık sık gündem olan internet ünlüsü Nihal Candan!
Ortada ne oyunculuk var ne hikâye. Zaten bunu fark edenler de oyunu terk etmişler.
Baktım oyunun açıklamasına. “Pedagog onaylı çocuk oyunu” yazmışlar bir de. Pes artık! Hangi pedagog Nihal Candan’ı onayladı acaba?
Bu bir insanın üzerine gitme, onun işine engel olma yazısı değil! Tiyatro yahu bu. Sektörün er meydanı. Ne yeteneği var bu kızın? Ne oyunculuğu var? Sanatla en ufak bir alakasını söyleyin bana lütfen.
Nasıl bir düşünce yapısı ona -hele ki bir çocuk oyununda- başrolü emanet eder, gerçekten aklım almıyor...
Bilet alıp gidenlerin çoğu kimin oynadığını bilmiyordur eminim. Ama gördükleri karşısında şoke olmuşlardır.
Çünkü sosyal medyada annelerin isyanını izledim. “Oyunculuk adına, tiyatro adına hiçbir şey yok” diye açıklama yapıyorlardı. Vah ki ne vah...
Bir umut ışığı oldu!
Bir sürü meslek sayabilirdim ama bir gün tiyatrocu olacağı, bilet satılan bir oyunda başrol oynayacağı asla aklıma gelmezdi Nihal Candan’ın. Şimdi umutsuzların yüreğine bir umut ekti Candan. Diyorlar ki; “O tiyatrocu olduysa biz her şey oluruz bu hayatta.” Vallahi doğru. Yürüyün arkadaşlar...
Türkler ve İngilizceleri
Riyad’da Tarkan’ın sahne aldığı Joy Awards törenine Türk oyuncular da katılmış.
Ülke ülke gezen Burak Özçivit-Fahriye Evcen çifti de aralarındaymış.
Onlar sistemi çözdü. Dizi, film yapıp günlerini harcayacaklarına bir ödül törenine gidiyor, bir dizi parası alıyorlar ve hayatlarına devam ediyorlar. Eleştirmiyorum, kime ne zaten...
Çiftin o ödül töreninde verdiği İngilizce röportaj çok konuşuldu.
Burak aynı kelimeleri tekrar edip röportajı bitirmeye çalışıyor gibiydi, Fahriye ise canavar gibi konuşuyordu röportajda.
Burada eleştirecek bir konu yok aslında. Sadece iki isim arasında dili daha iyi konuşan çok net belli oluyor.
Bir de ödül vermek için sahneye çıkan Barış Arduç’u gördüm. Koysan bugün yabancı bir yapıma, hiç zorlanmadan oynayacak şekilde konuşuyor, çok belli.
İngilizcesini gördüğüm üç ismi oylayacak olursam, notlarım şöyle:
Barış Arduç: 9
Fahriye Evcen: 8
Burak Özçivit: 6
Nesi ayıp pardon?
Okan Bayülgen, YouTube’u sevmediğini, hatta oradan yayın yapanlara, haber sunanlara, içerik üretenlere de kıl olduğunu açıkladı. “Merdiven altı kırıkçı çıkıkçı gibiler onlar” dedi.
“Çarşı pazar teknikleriyle, gel ablacım gel diye kendileri satmaya çalışıyorlar” dedi.
“Koskoca adamların bir de oradan abone çıngırağına basar mısınız demesi çok ayıp geliyor bana” lafını da söyleyerek fitili ateşledi.
Cüneyt Özdemir hemen cevap verdi Bayülgen’e. “Hele bak sen şu medya sirkinin polemik canavarı palyaçosuna” dedi. Sonra da küstah tavrını eleştirdi Bayülgen’in.
Ne yapıyorsa yapsın, ne sunuyorsa sunsun, nasıl bir içerik üretiyorsa üretsin ben saygı duyuyorum orada emek veren çoğu insana.
Kendi çabalarıyla hem kendi kariyerlerini sürdürüyorlar hem de yeni isimlerin sektöre ilk adımlarını atmalarına vesile oluyor bazıları.
Kaldı ki üniversitelerde ders olarak okutuluyor artık yeni nesil medya ve iletişim teknikleri, hatta YouTube yayıncılığı. Her şeyin muhalifi olmamak, her şeye parmak sallamamak gerek.
Okan Bayülgen’i böyle bilmezdim, aksine çok zeki biri bilirdim ben. Bazen küstahlık zekâdandır çünkü ama bu sefer sınırı biraz aştı sanki.
Paylaş