O tarafı, bu tarafı yok bu işin.
Herkes hedefi uğruna giriyor bu bataklığa...
Baksanıza Fatih Portakal’a...
Durduk yere “Omurgasız” demiş Serdar Ortaç’a.
Tepkini göster, gösterme diyen yok.
Ama omurgasız deme kimseye.
Beğenme, dinleme hatta, kendince saygı da duyma.
Tamam...
“Ne psikolojik ne de fiziksel şiddet var. Boşanmayı Mehmet istedi, ben de kararına saygı duydum” demiş.
Bizi hiç ilgilendirmez boşanma nedenleri...
Bilmeden etmeden “Şiddet var” gibi cümleler kurmak da kimsenin haddine değil.
Ama merak ediyorum...
O yaşta bir adam, 30 yıllık evliliğinden neden vazgeçer?
İnsanlar konuşmakta, sormakta haklılar.
Çünkü sebepsiz bitmez hiçbir şey.
Bana bu yazıyı yazdıran, çiftten gelen “Aramızda hiç sorun yok” açıklamaları.
Önce Neslihan Atagül ile Kadir Doğulu, şimdi de Arzum Onan ile Mehmet Aslantuğ... Kaleler bir bir yıkılıyor ve ben bu durumu kafaya takmaya başlıyorum. Sembol olarak gösterilen ilişkilerin aslında sembol olmadığını hep düşünürdüm ama bu kadar arka arkaya yıkılacağını tahmin etmezdim.
Ayrılıkların genellikle üç nedeni var günümüzde...
∆ Fiziksel şiddet...
∆ Psikolojik şiddet...
∆ Aldatma...
Bana göre psikolojik şiddet varsa işin içinde aldatma kapıları da fiziksel şiddet kapıları da sonuna kadar açıktır. Arzum Onan ‘psikolojik şiddet görüyorum’ demiş ve boşanma davası açmış.
Hayranlarına sorsanız, ‘Mehmet Aslantuğ asla psikolojik şiddet uygulamaz’ der.
Çeşme Belediyesi bu yıl dersine iyi çalışmış ve herkesin aradığını bulabileceği bir festival yapmış...
Ben festival kalabalığına girmeden eş dostla vakit geçirmeyi tercih ettim.
Alaçatı’daki son akşamımda ‘Eclectic Concept’ markasının yaratıcısı aynı zamanda lise arkadaşım olan Gizem Esendemir, onun erkek arkadaşı müzisyen ve perküsyon deyince akla ilk gelen isimlerden Tayfun Tekeli, olana bitene farklı bakışıyla sanırım herkeste ayrı bir yeri olan Meriç Keskin ve erkek arkadaşı Kemal Varhan ile yemekteydim.
Mekân tabii ki Kemal’in sahibi olduğu Alaçatı’nın iyi balıkçılarından olan Fahri’nin Yeri’ydi...
Bir masa ancak böyle lezzetli olabilirdi.
Masada dönen sohbetler son derece kripto ve yüksek derecede hayret vericiydi. Meriç gibi birini tanıdıkça ‘influencer’ tanımına inancım artıyor benim. Kalite akıyor kızdan resmen.
Kemal gibi kendiyle barışık birini tanıdıkça ‘böyle güzel, kendisiyle barışık insanlar da’ var diyorum mesela.
Alaçatı’nın en yoğun zamanında, ufak kadromuzla çok keyif aldık sohbetten. Sizden bile konuşmuş, dedikodunuzu yapmış olabiliriz... (Daha önce bahsetmiştim, dedikodu sağlığa iyi geliyor)
Ve uzun zamandır merak edilen ‘Kadir’in müşkül dinleme’ olayına ilk yorumlarını orada yaptılar.
Neslihan dedi ki “Benim annem babam beni anlamıyor ama bana onlardan yakın olan eşim var.”
Kadir dedi kİ “Hepimizin hayatları var, biri sizi gözlemliyor. Bu şahsi hayat değil. O sizin şahsiyetinizin şahitliği... Benim ve eşimin şahsi hayatları var.”
Anlamak zor değil mi..
Hele ki Kadir’in, “Bu haberler benim annemle babamın arasını bozarken sizin aranızı neden bozmuyor? Ben erkek arkadaşımla bir kız yakınlaştığı zaman erkek arkadaşımı terk ediyorum siz neden etmiyorsunuz diye sorun bize” sözlerini hiç anlamak mümkün değil.
Kadir, Kadir!
Ne garip bir pişkinlik bu.
Ama aksini düşünüp “Bu kadar da olmaz!”, “pes” diyenler de var.
Peki nedir ‘bu kadar da olmaz’ın sınırı?
‘Bu kadar da olmaz’ kişiye göre değişir mi?
Evet, değişir...
Herkesin limiti farklıdır. Kimi bardak taşana kadar tolere eder olanı biteni...
Kimi bardağın ortasında yakar gemileri ve pes eder.
Kimse kusura bakmasın ama evli bir adamın eşinden başka biriyle dini nikâhlı olmasını normal karşılayan, kendine bir ada alsın, doldursun aynı görüşteki kişileri ve orada yaşasın.
◊ Kadıncağız: ‘Cağız’ eki küçültme ekidir. Bana göre bir olayı, bir şahsı küçülteceksek ‘cağız’ ekini sonuna koyup öyle kullanırız...
Şimdi konumuza gelelim...
Kadir Doğulu bir mekânda kadınlarla yakınlaşmasının nedenini bu kelimelerle açıklamış.
“O gece o kadıncağız dışında 80 kişiyle konuştum” demiş.
“Benimle konuşmak isteyen herkesle sohbet ederim, bir müşkülü varsa dinlerim, yardımcı olmaya çalışırım” diye döktürmüş.
Görüntüleri çekenin de kendisiyle yakınlaşmak isteyen ama yakınlaşamayan birisi olduğunu iddia etti.
Bu açıklama şu anlama geliyor: Demek ki Kadir o gece 80 kişiyle öpüştü ya da yanak yanağa, dudak hizasında sohbet etti.
O açıklama şu soruyu da getiriyor akıllara:
Her fırsatta eşi Neslihan Atagül’e aşkını bağıran, ekranda Sezen Cumhur Önal edasıyla aşk cümleleri kuran, aforizmalar patlatan, ahkam kesen Kadir Doğulu, Alaçatı’da iki kadınla yakınlaşmış. ‘Mış’ demeye gerek yok, herkes görmüş, çekenler de çekmiş zaten görüntüleri.
Arkadaşlarımdan arka arkaya mesajlar aldım.
Hepsine verdiğim cevap aynıydı:
“Hiç şaşırmadım, belliydi.”
Aslında Kadir çok basit bir rolü oynuyordu. Süslü cümleler kurmak en kolayıydı.
Biliyordu ki o cümleler hem eşini hem de onu dinleyenleri kandırmanın kapısını sonuna kadar açıyordu.
Başardı da...