Bir de kapan koyulmuş yola ki sürücüler tersten girmesin. E kolay değil değişikliklere hemen alışmak... Fark etmeyen sürücüler patır patır o yola girip lastiklerini patlatıyor.
Ama işin komik kısmı buradan sonra başlıyor.
Bilin bakalım kapanın hemen yanında ne var?
O yüzden tabii ki lastikçi dükkânı var.
Dükkan sahipleri ‘gel abi gel’ diyerek lastikçiye sokuyorlar araçları.
Nefis sistem.
4 günde 200 lastik değiştirmişler.
İstanbul Taksiciler Esnaf Odası Başkanı Eyüp Aksu şöyle demiş:
“Mart ayında seçim var. Martı firması sahadan çekilmeden, kapatılmadan bizim esnafımız size oy vermez. Kusura bakmasınlar.”
Aksu bu mesajında belediye başkan adayı olacağı konuşulan bakanları da, mevcut belediye başkanlarını da tehdit ediyor açık açık.
Oyla korkutuyor.
Yahu sevgili Eyüp Bey...
Sizin çok fazla oyunuz yok bir kere, o konuyu bilin.
Onun dışında benim bildiğim siz bir partinin belediye başkan adayını belirleyecek yetkiye de sahip değilsiniz.
Dilan ve Engin Polat olayı her gün yeni bir haber doğuruyor.
Hapisteki harcamaları, kıyafetlerin listeleri falan... Bir de deniyor ki ama çocukları var!
Yazık o çocuklara kim bakacak?
Akıbetleri ne olacak ki çocukların?
E oldu o zaman her çocuğu olan suç işlesin?
Ya da suçu işlesin, çocuk yapsın?
Kusura bakmayın ama bana ne onların çocukları varsa?
Suç işlerken bir gün hapse girebileceklerini bilmiyorlar mıydı?
Şimdi hapishanede ne kadar harcayabileceği, limitinin ne olduğu konuşuluyor.
“Aylık 4 bin lira harcayabilecek” deniyor.
750 bin liradan, 4 bin liraya...
Çok can sıkıcı.
Şu süreç herhalde bazı insanlarda ‘ketumluğu’ körüklemiştir.
Paran mı var susacaksın.
İş mi yapıyorsun çaktırmayacaksın.
İlk ikisi, “Var Böyle Tipler” ismiyle bilinen sosyal medya fenomeni çift Kıvanç ve Beril Talu.
100 milyon liraya yakın bir vurgun yaparak kayıplara karışan çifte tepkiler çığ gibi büyüyordu ki Polat olayı patladı...
Onlar okyanus ya da nehir kenarında, dolandırıp kaçmanın keyfiyle gezinirken şimdi de unutulmanın mutluluğuyla ikinci kadehlerini sipariş ediyorlardır muhtemelen.
Bir de Metin Akpınar tabii ki...
E kolay değil.
Her hafta yeni bir çocuğu olduğu ortaya çıkıyordu Akpınar’ın.
Tam üzerine gidiliyordu ki kamuoyu, Polatlar onun haberlerini çok alt sıralara attı. Artık hiç konuşulmuyor hiç tartışılmıyor.
Tuğba Ekinci (bir kere ismini yazacağım) “2. Sayfa” programına katıldı. Eşi Bilal Hancı’nın kendisini aldatırken görüntülerini yayınlayan Esin Çepni de vardı masada...
Aldatılan o kadına demediği lafı bırakmadı...
“Oh olsun” dedi.
“Kocan o senin, sahip çıkacaksın” dedi.
“Bu adamın ekmeğini yedin, şimdi ekmeğiyle oynadın” dedi.
“Adam bunları hak etmiyor” dedi.
Şaka değil gerçek! “Sus” dedi kısaca.
Sümen altı et aldatılmanı.
“Zahide Yetiş’ten kadınlara mutluluk tavsiyesi” başlığıyla okudum o haberi.
Demiş ki Zahide Yetiş: “Kızlar! Mutlu olmak istiyorsanız ya sizden bir adım önde bir adam bulacaksınız ya da bir adım gerisinde durabileceğiniz birisiyle olacaksınız.”
Birçok kişi itiraz edebilir bu fikre.
Yani öndeyse kadın neden geri çeksin ki kendini diyebilirsiniz.
Ama günümüz dünyasında, kadın önde olursa (bu her konu için geçerli) erkekler içlerinde bir baskı, gizlice bir ezilme hissi, sessizce bir boğulma duygusu yaşıyorlar.
Bu da içeride patlamak üzere olan bir volkan yaratıyor.
Sonrasında türlü türlü şiddetler çıkıyor ortaya.
Cumhuriyetimizin 100. yılını yarın kutlayacağız. Ne mutlu bize ki 100 yıllık Cumhuriyetin çocuklarıyız hepimiz.
Ne mutlu bize ki Mutafa Kemal Atatürk gibi hep bizimle yaşayan bir öndere sahibiz.
Bu duygularla 100’ncü yıl için bazı sanatçılarımız marş besteledi.
Dün hepsini dinleme fırsatı buldum. Tarkan, Kenan Doğulu, Soner Arıca, Norm Ender, Kıraç, Ege...
Daha ismini unuttuklarım varsa özür dilerim.
Ve bir şey için daha özür dilerim ki, hiçbir marş beni ayağa kaldırmadı.
Bir şey eksik.