Oral Çalışlar

Solcu arkadaşımın "hendek analizi"

13 Aralık 2015
Vahap Coşkun'un serbestiyet.com'da yayınlanan yazısını, facebook ve twitter'deki hesabımdan paylaştım.

Doğma büyüme Diyarbakırlı olan ve halen bu şehirde yaşayan akademisyen, yazar Vahap Coşkun; Diyarbakır'ın Sur ilçesindeki "özyönetim" uygulamasının yarattığı manzarayı, somut olgulara dayanarak anlatıyor.

 

“Hendeğin arkası” başlıklı yazısında Vahap, halkın mağduriyeti ve çaresizleşmesine vurgu yaparak, bir avukat arkadaşının değerlendirmesini aktarıyor: "Kendisi zorunlu göç mağduru olmuş çok sayıda ailenin avukatlığını yaptı, onları yakından biliyor. 1990’larda devlet köyleri boşalttığında, insanları zorunlu göçe mahkûm ettiğinde daha sonra neyle karşılaşacağını düşünmüyordu. ‘Çıksınlar da nereye giderlerse gitsinler, ne yaparlarsa yapsınlar’ havasındaydı. Şimdi PKK de aynı tavrı gösteriyor. Ama bugün evinden edilenler yarın PKK’ye sıkıntı çıkaracak. Bu, kesin.”

 

Vahap Coşkun bir yıl önceki duruma göre tablonun nasıl değiştiğine şöyle dikkat çekiyor: "Her şey payını alıyor şiddetten. Bir yıl önce Diyarbekir’de tatlı bir telaş vardı. Belediyesiyle, valiliğiyle, sivil toplum kuruluşlarıyla bütün bir şehir Hevsel Bahçelerinin ve Surların UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine alınması için yekvücut bir halde çaba sarf ediyordu. Nihayetinde Hevsel ve Surlar, listeye girdi. Diyarbekirliler bundan onore oldu. Ekonomiye ve turizme büyük bir canlılık gelecekti.

 

Ne var ki hendekler kısa sürede bütün beklentileri yuttu. Bugün bir açık hava müzesini andıran eski Diyarbekir ateş altında. Camiler, kiliseler, müzeler, hanlar Rahmetli Tahir Elçi, Dört Ayaklı Minare’ye siper etmişti kendini. Şimdi de Paşa Hamamı ve Kurşunlu Cami yandı. Maalesef sırada diğerleri var gibi."

 

Yazının Devamını Oku

Şu gerilimi bir düşürelim...

11 Aralık 2015
Siyasetin makul olabileceği bir dönemde yaşadığımızı  düşünüyorum.

Mecliste çoğunluğu olan bir iktidar ve ağırlığını hissettirecek ölçüde bir muhaefet gücü var.

Evet, iç sorunlarımız olsun, bölgesel sorunlarımız olsun can yakıcı. Ekonominin durumu da giderek kritikleşiyor. 7 Haziran seçimlerinin ardından yeniden çatışma başladı. Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı kentlerde, hendekler kazıldı, barikatlar kuruldu, "özyönetim" ilan edildiği açıklandı. Çatışma birçok yönden tırmanıyor, bölgedeki anormallik her geçen gün artıyor.

Milyonlarca sığınmacı Türkiye topraklarında. Rusya ile olan gerginliğin bundan sonra nasıl devam edeceğini öngörmek zor. Son günlerde, Irak'ın Musul kenti yakınlarına konuşlanan Türk Silahlı Kuvvetleri'ne bağlı birliğin durumu, Bağdat yönetimiyle olan ilişkileri bozdu.

 

Gerginlik ve uzlaşma ikilemi

 

Tırmanan bu grafik; siyasette iç çatışmayı da körükleyebilir, ama bir iç uzlaşmayla da sonuçlanabilir. Artan kutuplaşma, siyasi parçalanmayı kışkırtabilir. Tersi de olabilir: Sorumlu siyasetçiler; bu kadar ağır koşullar altında, birlikte ortak hareket edebilecek noktaları bulabilecek imkanları deneyebilirler.

Başbakan Davutoğlu'nun parti liderlerine yaptığı çağrıya bu açıdan bir değer biçmekten yanayım. Açıklamayı 'Gelin meseleleri birlikte konuşalım ve birlikte çözüm üretelim' olarak okuyabiliriz. Muhalefet liderlerinden de olumsuz bir yaklaşım geleceğini sanmıyorum.

Yazının Devamını Oku

Kilikya Ermeni Katalikosluğu arazisi Anayasa Mahkemesinde 

10 Aralık 2015
"Yalnızca duvarları kalmış" diye başladı anlatmaya.

Mekanın eski fotoğrafı olarak ellerinde bir tane bulunduğunu söyledi.

 

1915 yılı öncesi fotoğrafta görkemli bir manastır yapılanması görülüyor.

 

Yeni fotoğrafta ise, duvarlar, kilise kalıntıları yer alıyor.

 

Beyrut'taki Ermeni Katalikosluğu adına avukat Cem Sofuoğlu, 1915 Ermeni Tehciri'nden tam 100 yıl sonra Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunduğunu belirtti.

 

Yazının Devamını Oku

"Özyönetim" açmazı ya da çıkmazı...Nereye kadar?

7 Aralık 2015
7 Haziran seçimlerinin bu yana; PKK, HDP'nin çok yüksek oylar aldığı kentlerde ilan ettiği "özyönetim" uygulamasını sürdürüyor.

Bu yerleşim birimlerindeki insanların bir kısmı uygulamaya destek veriyor, bir kısmı ise bölgeyi terk ediyor. Büyük çoğunluğun, sessiz bir şekilde, "ne olacak bu işin sonu" derdinde olduğu açık.

 

PKK, eli silahlı gençlerle, bu kentlerde bir egemenlik kurmuş durumda. Tabii “zaten buralarda bir egemenlik sorunu yoktu ki” diye düşünmek de mümkün. HDP, ezici bir şekilde, buralardaki seçimleri kazandı. O zaman başka bir hesap olduğu ortada.

 

Hükümet ne yapacak? PKK nereye kadar gidecek? Hükümetin şu ana kadarki uygulaması, şimdilik rutine binmiş durumda. Kentlerde zaman zaman sokağa çıkma yasağı ilan ediliyor. Evler aranıyor, şüpheli görülen insanlar gözaltına alınıyor. “Halkın desteğinin düşmesi bekleniyor” da denilebilir.

 

Polis çekildikten hemen sonra, aynı mahallelerde yeniden hendekler kazılıyor, barikatlar kuruluyor. Bu ortam içinde, kentlerin ekonomisi çöküyor, insanlar günlük ihtiyaçlarını bile elde etmekte zorlanıyorlar.

 

Yazının Devamını Oku

Ahmet Hakan ve mahalle

6 Aralık 2015
Ahmet Hakan dünkü yazısının başlığını "Karşıtlık ve yandaşlık, adlı iki putu kıralım" koymuş ve devam etmiş:

“Ne yani? Erdoğan’a karşıt olacağız diye Putin’e yandaş mı olacağız?

 

Ne yani? Erdoğan’dan hiç hazzetmeyen Der Spiegel dergisinin bile “hiç inandırıcı değil” diye nitelendirdiği Putin’in IŞİD petrolü iddialarını, sırf Erdoğan’a karşıtız diye anında doğru mu kabul edeceğiz?

 

Ne yani? IŞİD petrolüyle ilgili Putin’in iddialarına “deli saçması”, “palavra” dediğimiz için, bu zamana kadar yaptığımız Erdoğan eleştirilerinin hepsinden vazgeçmiş mi olacağız?

 

Ne yani? Putin’in attığı çamurlar konusunda Erdoğan haklı olamaz mı? Putin söyleyince şüphe falan duymadan üstüne mi atlayacağız?

 

Yazının Devamını Oku

Sığınmacı sayısı yerli sayısını aşıyor...

4 Aralık 2015
Suriyeli sığınmacılar ne zaman haber oluyor?

Sınır kentlerimizde yerli halkla gerilim çıktığı zaman.

 

Gerilim çıkmaması mümkün mü?

 

İki günlük bir toplantının ardından soruyorum bu soruları.

 

Birinci gün Gaziantep'teydik. Suriyeli sığınmacıların temsilcilerini dinledik. Onların anlattıkları, bilmediğimiz bir dünyadan gelen garip sesler gibiydi.

 

Yazının Devamını Oku

Yükselen burçları Putin

3 Aralık 2015
Türkiye'deki muhalefetin bir kesimi, uzun süreden beri "Türkiye IŞİD'i destekliyor", "IŞİD Erdoğan'ın eseridir" tezleriyle, hükümeti suçluyor.

“MİT TIR'ları” operasyonunu, bu algıyı güçlendirmek için yapılmış oldukça cüretkar bir tertip olarak değerlendirebiliriz

 

Ancak, “IŞİD tezleri”nin asıl orijini Batı.

 

ABD'nin etkili gazetelerinden, Alman, İngiliz, Fransız basınına kadar Batı medyasında; sistemli bir şekilde, Türkiye'nin IŞİD'le petrol, silah dahil bir çok alanda işbirliği yaptığı yönünde aylarca haberler yayınlandı.

 

IŞİD KONUSU, MOSKOVA'NIN MEZESİ

 

Yazının Devamını Oku

Avrupa Birliği, dertlerimize deva olabilir...

1 Aralık 2015
Türkiye'nin kendi sorunlarını kendisinin çözmesine gerektiğine inanırım.

Batı'nın müdahalelerinin çoğu zaman Türkiye'nin demokratikleşmesine zarar verdiğini düşünürüm. Özellikle, İsrail'le Türkiye arasındaki krizin tırmanmasından bu yana, ABD ve Batı'dan gelen eleştirilerin bir çoğunun inandırıcı ve iyi niyetli olmadığını gördük. Özgürlük, demokrasi, insan hakları gibi konularda da çifte standartlarına tanık olduk.

 

Ancak... Avrupa Birliği ile başlayan yeni dönemi umutula karşıladım. Başbakanın AB'ne girmek ve üyelik müzakerelerini sürdürmek ve tamamlamak konusundaki kararlılığını ifade etmesi yeni bir başlangıç olarak önemliydi. AB'nin yeni fasılları açmak ve Türkiye konusunda "istemezük" tutumuna son vereceği konusundaki yaklaşımı dikkat çekiciydi.

 

Türkiye'nin AB ile müzakareleri yeniden canlandırmasının bir çok olumlu etkisi olabileceğini söyleyebiliriz. Birinci etki, sürekli Batı ile kavgalı ruh hali sona erebilir. Türkiye'den Batı'ya yönelik olumsuz yaklaşımlar yumuşayabilir. Aynı şekilde Batı'dan Türkiye'yi karalamayı ve tecrit etmeyi amaçlayan kötümser ve zaman zaman kasıtlı yorumlar, yerini daha iyi niyetli yaklaşımlara bırakabilir.

 

Diğer bir tayin edici muhtemel etki, Türkiye'nin duraklayan demokratikleşme rotasını yeniden canlandırma imkanıdır. Özellikle son dönemde basın ve ifade özgürlüğü noktasında ortaya çıkan baskıcı ve otoriterleşmeyi körükleyen yönelimlerde bir değişim yaşanabilir.

 

Yazının Devamını Oku