Paylaş
Bugün de işte böyle bir gün, hızlıca dolanıyoruz aralarında...
HANDE ERÇEL VE MERYEM UZERLİ
Birbirine hiç benzemeyen, tarzları çok farklı iki ünlü oyuncu.
İkisi de Cannes Film Festivali’ndeydi.
Hande Erçel anlaşmalı olduğu markanın kırmızı halısında Eva Longoria ile yan yana klişe poz verdi. Meryem Uzerli de aynı şekilde kırmızı halılardaydı.
Ama galiba ikisini ayıran en önemli özellik Uzerli’nin 2019’da oynadığı “Kovan” filmi dışında bir oyunculuk faaliyeti olmamasına rağmen müthiş bir çabayla kendini sürekli gündemde tutabilmesi, kendi kendisinin lobisini yaparak ayakta kalması. Özellikle de Ortadoğu’da.
Bu nedenle Cannes’daki Vanity Fair partisinde de vardı Uzerli, başka organizasyonlarda da boy gösterdi. Bin yıl önce bitmesine rağmen Muhteşem Yüzyıl’ın aurasını kullanıp ün barometresindeki çıtayı hâlâ yukarıda tutabilmek, üstelik bunu Türkiye’ye yaslanmadan yapmak epey bir başarı hani.
HAZAL KAYA
Bu pazar yapılacak seçimlerde müşahit olacağını “Sandık başında süt sağacağımı düşünmezdim” diyerek anonsladı Hazal Kaya.
Doğrusu Hazal Kaya’nın yaptığı müthiş bir şey.
Eminim ondan ilham alıp müşahit olmak isteyen çok olacaktır.
Çünkü müşahitlik kolay değil, sabah çok erken saatlerde gidiyor ve akşam bazen geç saate kadar kalabiliyorsun. Peki Hazal Kaya’nın ardından başka ünlüleri de görür müyüz?
Bekleyip göreceğiz.
Bir şey daha:
Hazal Kaya sayesinde görev yaptığı okul medya akınına uğrayacak.
Böylece kendiliğinden herkes müşahitlik yapmış olacak diyebiliriz.
ATAKAN-İREM
Bol koklamalı bir röportaj vermişler Hürriyet Pazar’dan Hakan Gence’ye. Uzun süredir bir ünlü çifti böyle cüretkâr pozlar verirken görmemişti 90’ları gören bu gözler.
Malum, 90’larda hafta sonları gazetelerin magazin dergileri vardı ve birtakım ‘kitsch’ pozlarla, sınırları zorlamaya hevesli ünlüleri görürdük menemenli kahvaltıların yanında.
Atakan ve İrem de o günleri anımsattı.
Hepimizi bir ‘Silo’ya koysalar...
Dizi önerisi isteyene “Silo” tavsiyemdir.
Hugh Howey’nin kitabından uyarlama olan dizi, neden olduğu bilinmeyen bir felaket dolayısıyla yerin altındaki 144 katlı yeraltında şehrinde yaşayan 10 bin insanın hikâyesini anlatıyor.
Gizemli mi?
Evet.
Merak ettiriyor mu?
Evet.
Bazen uzatıyor mu?
Ona da evet.
Ama Silo şunu başarıyor işte:
İnsanlığa dair beyin jimnastiği.
Özellikle şu iki soruda:
◊ Tarihsel
geçmişine dair
izleri bir şekilde
silinmiş, yok edilmiş bu insanlar nasıl olur da her şeyi kabullenmiş bir şekilde bu kat kat şehirde yaşamayı kabul eder?
◊ İnsanları yaratılmış bir gerçekliğe inandırmak bu kadar kolay mıdır?
Paylaş