İlker Aksum, yakın arkadaşı, çok sevilen Şinasi Yurtsever’in cenazesine neden katılamadığını açıklayan bir video paylaşmıştı.
Şöyle diyordu: “Arkadaşlar, 53 yaşındayım. 35 yıldır bu mesleğin içindeyim. İlk defa serzenişte bulunuyorum mesleğime. Hayattaki en yakın dostlarımdan biri Şinasi Yurtsever’in bugün cenazesi kalkıyor ve ben onun yanında olamıyorum. Çünkü eğer bugün çekimimi yapmazsam yayın olamayacak. 150 kişi parasını alamayacak. Ne diyeyim? Şinasiciğim, kardeşim, canım dostum beni affet.”
İşte bu son derece samimi paylaşımın üzerine zaten üzgün olan İlker’i daha da üzenler oldu.
Yok “Siz paranın kölesi olmuşsunuz”, yok “Sizin dünyanız böyle”, yok 150 kişinin parasını o ödeyip cenazeye gelmeliymiş...
Olaylardan hiç haberi olmayan yapımcıya kadar söylenmişler.
Ben şöyle açıklayayım; İlker’in 150 kişi dediği aileleriyle birlikte 500 kişiyi buluyor, hatta belki geçiyor.
Evet, anlamayanlara bir kez daha söyleyeyim; bizim dünyamız böyle, ne olursa olsun şov devam ediyor.
Anadolu Pet ve HAÇİKO iş birliğinde bu dördüncü yılımız.
İyi ki diyorum, Semih Hazar ve Emre Tetikel bizi buluşturmuş.
Anadolu Pet, alanının en güçlü firmalarının başında geliyor.
Güç, iyilikle birleşince daha da anlam kazanıyor tabii.
Mesela ben sadece para kazanan, iyi iş çıkaran değil, kazandığı parayı, değerli ürünlerini iyiliklerle de paylaşan, sosyal sorumluluk sahibi firmalardan alışveriş yapmayı tercih ediyorum.
Yeni albümle birlikte çıkılacak turnede burası da vardı.
Çok sevinenler çoktu.
Ama gelin görün ki haber asparagasmış.Duygularımızla oynamışlar!
Bunun bir telafisini bekliyoruz tabii.
Lady Gaga duy bizi, gerçek bir İstanbul konseri açıkla, çöz bu işi!
Yapay zekâya sövenler burada mı?
Siz de eminim zaman zaman yapay zekâ ya da operatörlerle konuşuyorsunuzdur.
Bu şarkıyı sahnede her söylediğimde kulaklarımda Edip Akbayram olurdu.
Edip Abi güzel günlerin varlığının garantisi ve umuduydu benim için. Sadece iyi bir sanatçıyı değil, duruşuyla, o hep gülen yüzüyle, güzel kalbiyle hepimizin çok sevdiği, örnek aldığı birini daha kaybettik. Bugün onu uğurlamak için Cemal Reşit Rey’de olacağız.
Biz bir eksildik yine. Mekânı cennet olsun, unutulmayacak varlığı güzel günler için içimizde umut olmaya devam edecek.
Ne filmdi ama diyemedik
97’nci Oscar Töreni’ne ilginin az olmasının en önemli nedenlerinden biri, kuşkusuz aday olan filmlerin zayıflığıydı.
Uzun bir monologdan oluşan açılış konuşmasında Conan O’Brien, bu sene yaşanan yangınlardan söz ettiği bölümde “Her ne olursa olsun sinemanın büyüsü hiç bitmeyecek” dese de büyülenmek için iyi filmlere ihtiyacımız var.
Dünyada her şeyin vasatlaştığı, sıkıcı olduğu bir dönemden geçerken bari filmler bizi alıp götürse, heyecanlandırsa.
Tavuklu pilav yediniz ve zehirlendiniz diyelim.
Nedeninin tavuk olduğunu düşünürsünüz, öyle değil mi?
Hayır.
Aslında çoğu kişi pilavdan zehirleniyor.
Ve midye dolma.
Midye dolma yerseniz yüzde 10 oranında zehirlenme ihtimaliniz var.
Ve bu zehirlenmelerin bir kısmı da midyeden değil içindeki pilavdan.
Güzel bir görüntüydü gerçekten de.
Ama benim o videoda dikkatimi çeken ve bayıldığım bir başka detay vardı.
Köpek sevgisini bildiğim Kıvanç, kardan adamın yanına kardan bir köpek de yapmıştı.
İnsanın ayrılmaz ve gerçek dostu olan köpeği kardan adam yaparken de yok saymamıştı.
Uzun yıllar önce evcilleştirdiğimiz, bizi koruyan, bize iyi gelen bu sadık dostlarımızı yok saymaya, yok etmeye çalışanlara inat onları hayatımızda tutacağız.
Okan Üniversitesi İç Mimarlık Bölümü öğrencileri, Red Art Sanat Galerisi’nin sahibi, öğretim görevlisi Burak Yiğit Aydın’ın küratör-lüğünde şahane, modern ve sıra dışı bir işe imza atmış.
Sanat ve yapay zekâ, bir sosyal sorumluluk projesi için birleşmiş.
Sergiyi Yiğit Aydın ve Okan Üniversitesi Dekan Yardımcısı ve İç Mimarlık Bölümü Başkanı Sinan Savaş ile birlikte gezdim.
Özellikle çizgi film kahramanlarının yapay zekâ ile tuvallere dökülmüş halleri çocuklu aileler için son derece ilgi çekici.
Hatta bence büyükler için de.
Ekonomi, işletme, mühendislik mezunları şu anda önemli şirketleri yönetiyor.
Ama bir de sosyal bölümler, edebiyat, felsefe, sosyoloji var ki, onları da Türkiye konuşuyor.
Teoman ve Melike Şahin’in ortak özelliklerinin Boğaziçi Sosyoloji mezunu olduğunu biliyor muydunuz mesela?
Teoman’la aynı dönemdeniz.
Ben İngiliz Edebiyatı okurken Teoman Matematik bölümündeydi, sonra Sosyoloji’ye geçti.
Akıllı davrandı, benim gibi zamanında, 4 senede bitirmedi yani okulu, uzattı ve o şahane kampüsün, ortamın tadını çıkardı.