“İş kadında bitiyor. Aldatmaması için kadın erkeğine her şekilde yetebilmeli. Ben de erkeğime yetebilecek bir kadın olduğumu düşünüyorum.”
Kendince bir yöntem bulmuş Feyza...
Ama ben aldatılmamak için uğraşmayı, birilerine yetmeye çalışmayı da insana pek yakıştıramıyorum.
Tabii ki ilişkine özen gösterirsin, emek verirsin ama bunu aldatılmamak için mi yaparsın?
Erkek kendisine yetmeyen, o da ne demekse artık, kadını aldatma hakkına mı sahip oluyor şimdi?
Ben pek anlamadım bu işi!
Telefon fırlatan fırlatana
Dünya basını, “I’m Good” (Blue) şarkısıyla ortalığı kasıp kavuran Bebe Rexha’nın New York konseri sırasında kafasına atılan telefonun etkisiyle yere yığılmasını konuşuyor.
Sahnede performans yapıyorsunuz.
Seyirciler arasında kalabalıkta gözünüze bir pankart çarpıyor. Sizin adınız yazıyor üzerinde.
Buraya kadarı normal, alışık olduğumuz durumlardan.
Ama ya sonrası...
Olay Blink-182 grubunun konserinde gerçekleşti.
Grubun davulcusu Travis’in geçen yıl evlendiği eşi Kourtney Kardashian kocasının sahnede olduğu konserde şu pankartı açtı; “Travis, hamileyim”.
Orada değildim, Travis şoka girdi mi, elindeki bagetleri fırlattı mı ya da o heyecanla davulu patlattı mı bilmiyorum.
Bunu diyen tek ben değilim tabii, çevredeki herkes onu görünce aynı şeyi söylüyor.
9 yıl aradan sonra setlere dönme kararı alan Özgü Namal’la Bodrum’da kaldığı otelde buluştum.
Fiziken en son bıraktığım gibi çok güzel, gencecik, huzurlu.
Farkındalığı çok yüksek, pırlanta gibi iki çocuğu var.
Bu buzdolabı meselesini sorduğumda Özgü, toksik her şeyden uzak kalmak olarak açıkladı sırrını.
Yıllar önce “Cinemania”da konuk aldığım Özgü, “Yeri geldiğinde bir çocuk, yeri geldiğinde genç bir kız olacağım, yani her rolü yapacağım” demişti.
Bakalım yeni dizide nasıl bir rolle çıkacak karşımıza...
Barbie-Oppenheimer savaşı
Çok özlemişiz.
Rock konserlerini.
Hep birlikte şarkı söylemeyi.
Hep birlikte zıplamayı, kendinden geçene dek kafa sallamayı.
Johnny Depp ve Alice Cooper’ın başrollerde olduğu Hollywood Vampires konserine doğru giderken 1990’lara döndüm, Ahmet San zamanlarını hatırladım.
Her şey 1992 yılında Bryan Adams’ın Türkiye’de gerçek anlamda ilk stadyum konserini vermesiyle başlamıştı.
Oradaydım, hiç unutmuyorum, aşırı eğlenmiş, kendimi başka bir dünyada hissetmiş, günlerce etkisinden çıkamamıştım.
İnönü Stadı’ndaki konserler yıldızlar geçidiyle devam etti.
Kedili insanların, yani bizlerin hayatı aynen şöyle:
◊Yaşam düzenini, tatillerini kedilerine göre ayarlarsın.
◊ Üzgün ya da hasta olduğunda en büyük destekçilerin ve şifan kedilerindir.
◊ Telefonunda ve sosyal medyanda kedilerine ait sayısız fotoğraf vardır.
◊ Çizik ve ısırıklar hayatının vazgeçilmezleri olur, onlarsız eksik hissedersin.
◊ Onlarla çocukluğuna döner ve oyunlar oynarsın.
◊ Önce evine, sonra odana, sonra da yatağına girip beraber uyumaları kaçınılmazdır.
Serkan Bayram, 1974 yılında Erzincan’ın Refahiye ilçesinde doğuyor.
1975 yılında, henüz 1 yaşındayken annesi tarlaya gidiyor ve kendisi çalışırken bebeği gölgede olsun, rahat olsun diye beşiği bir ağacın altına koyuyor.
Bir anda tarla tutuşuyor, beşik tutuşuyor ve bebek Serkan’ı alevler alıyor.
O halde, 25 km uzaktaki ilçeye eşek sırtında gidiyorlar.
40 gün devlet hastanesinde yoğun bakımda kalıyor Serkan.
Öldü ölecek diye beklerken engelli kalıyor ama hayata da tutunuyor.
Gençlik yılları zor geçiyor ama.
Ada, küçük bir kız çocuğu.
En çok istediği şey eve bir kedi almak.
Videolarda kediden korktuğu için eve kedi almayacağını söyleyen annesine resmen yalvarıyor.
“Sivri dişli olmayanını alalım, saldırgan olmayanını alalım, bebek kedi alalım” diye annesini ikna etmeye çalışıyor.
En sonunda da dayanamayıp ayrı eve çıkmayı teklif ediyor.
O kendi evinde kedisi ile, annesi kuş ile kendi evinde, babası ise köpek ile arabada yaşayacakmış.
Ya yerim ben onu gerçekten de, kedi almadıkları için evleri ayırmayı teklif ediyor, ben daha ötesine rastlamadım.
Kavuştu kavuşmasına ama bin pişman.
Pişmanlık nedenine gelmeden önce taşıyıcı anne olayını açalım biraz.
Şöyle bir şey; kadın, hamileliği yaşamak istemediğinde döllenmiş yumurtasını başka bir kadının rahmine yerleştiriyor.
Orayı bir anlamda kiralıyor yani.
Bebek 9 ayını kendi annesinin değil, başka bir kadının karnında geçiriyor.
Çocuklarını bakıcı ellerinde büyüten annelerin bir adım ötesi gibi yani. Bebek ilk 9 ayını bakıcı karnında geçirmiş oluyor. Zengin anne de rahatına bakıyor, vücudu bozulmuyor, işinden gücünden olmuyor falan filan.
Hepsi tamam da işte o iş o kadar da basit değil.
“Karnında tekmesini, aynı bedende kalp atışını hissedemediğin bebekle bağ kuramayabiliyorsun” diyorlar.