Letonya Milli Marşı çalınırken bizim tribünlerden ıslık sesleri geldi.
Çok garipsedim ve utandım.
Islıklayanlara soruyorum, bizim Milli Marşımızı ıslıklasalar ne hissederdiniz?
Hatırlatayım bir kez daha.. Milli Marş okunurken ıslık çalınmaz!
Bu arada Euro 2024 vizesi alan A Milli Futbol takımımızı gönülden tebrik ediyorum.
Daha nice başarılara, hep birlikte, alkışlarla.
Aşkı da acısını da vermesin
Hasan Can Kaya’nın, 27 Ekim’de vizyona girecek olan “Çok Aşk” adlı filmini dört gözle bekliyorum. Gerçekten bu yıl en merak ettiğim iş bu olabilir. Beklerken Hasan Can’ın Hakan Gence’ye verdiği röportajdan şu cümleye denk geldim: “Aşk acısı çektim, tavsiye etmiyorum. Bir daha çekmek istemem. Filmlerdeki gibi eğlenceli değil.”
AKM’de buluştum kendisiyle.
İstanbul-Ankara arası mekik dokurken, evini Ankara’ya taşımaya karar vermiş.
Çok yoğun olduklarını ve bazen gece yarılarına kadar çalıştıklarını söyledi.
Heyecanla anlattığı ve dinlerken benim de en az onun kadar heyecanlandığım pek çok proje oldu.
Sürprizleri bozmamak adına zamanı gelince burada sizlerle paylaşacağım.
Ancak şu kadarını söyleyebilirim; özellikle bir tanesi var ki, ulus olarak göğsümüzü hayli kabartacak.
Afişler canlandı
Tamer Karadağlı’nın görevde olduğu bu 2 ay içinde yaptığı en büyük değişikliklerden biri, tiyatroların afişleri konusunda oldu. Devlet Tiyatroları sosyal medya hesaplarına girince değişimi söz de göreceksiniz.
Sinemalar, restoranlar, evler, trenler, metrolar, toplu taşıma araçları.
Hatta uçaklar da.
Bu da demek oluyor ki tahtakuruları dünyanın kalanına da taşınmaya başladı bile.
Olimpiyatların bile tehlikeye düşebileceği söyleniyor.
Ve yine devreye en yakın dostlarımız olan köpekler girmek üzere.
Fransa, trenleri ve Paris metrosunu tahtakuruları için taraması özel köpekleri görevlendireceğini açıkladı.
En son 1950’lerde şehirde ciddi sorun yaratan tahtakurularının Paris’i yeniden istila etmesi Fransa’nın turizmine de ciddi bir darbe vuracak gibi duruyor.
Yatak böcekleri
Sosyal medya hesabından öyle paylaşımlar yapıyor ki ağzım açık kalıyor.
Aklımıza bile gelmeyecek detaylar hukuk çerçevesinde başımıza ne işler açabilir öğrenmiş oluyoruz.
Buyurun son iki paylaşımı.
“Kadının eşiyle evlenmekten pişman olduğunu ve eski sevgilisiyle evlenmiş olsaydı daha mutlu olacağını söylemesi boşanma sebebidir.” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi; 2016/10455 E, 2018/1521 K.)
Demek ki neymiş konuşurken dikkat etmemiz gerekiyormuş.
Ya da tam tersi ayrılmak istiyorsak zaten bol bol böyle cümleler kurabiliriz.
Ispanaktaki demir oranının sandığımız kadar yüksek olmadığı, bir sıfır hatasına kurban gittiğimizi yıllar sonra öğrendik.
Bir efsane işte böyle yıkıldı.Yine buna benzer bir durumla karşı karşıyayız.
Ozon tabakasının delinmesiyle birlikte güneş ışınlarından uzak durmamız gerektiğini öğrendik yıllar içinde. Nicole Kidman gibi yaz kış bembeyaz olalım diye gölgede bile 50 faktörlü güneş kremlerini, şapkaları eksik etmedik.
Güneşe, hiç çıkmadık, hep kaçtık. Evet, güneşlenmeyi abartmak gerçekten de cilt kanserine davetiye çıkarıyor.
Ama son araştırmaların sonuçlarına göre biz güneşten bu kadar uzak durarak birçok faydayı da kaçırıyormuşuz.
Güçlü kemikler ve dişler için D vitamini depolamayı bir kenara koyalım, güneş ışığı diğer yandan ömrü de uzatıyormuş.
Bir yanda cilt kanseri riski, diğer yanda hayata eklenen ekstra zaman.
Bu ikisini dengelemenin mümkün olduğunu söylüyor bilim insanları.
Meksika, kahraman ilan edilen Proteo’nun heykelini dikti ve onu ölümsüzleştirdi.
Proteo’ya bir başka saygı duruşu da ne mutlu bize ki, Çanakkale’den geliyor.
İsmi, yeni açılacak can dostlar parkında yaşayacak.
Çanakkale Belediyesi, yeni yapılacak parkın adının Proteo Can Dostlar Parkı olduğunu açıkladı.
Köpeklerin düşmanımız değil, en iyi dostumuz olduğunu bir kez daha hatırlamamız gereken günlerden geçerken, Proteo’yu ben de minnetle, sevgiyle ve özlemle anıyorum.
Alkışlar Türkan Şoray’a
“Selvi Boylum Al Yazmalım”dan yola çıkılarak hep soruldu, tartışıldı; sevgi aşk mıydı, iyilik miydi, dostluk muydu, emek miydi?
Bu hastalığın ilacının moral olduğunu düşünürsek verdiği mesajların ne kadar kıymetli olduğunu da anlamış oluruz.
Geçtiğimiz gün de Milano Moda Haftası’nda kanser farkındalığı için podyuma çıktı.
Göğsünü gere gere, dimdik, alkışlarla, kendinden emin bir şekilde yürüdü.
Şahane görünüyordu.
Tanyeli’nin bugünleri bu güzel mesajlarla, aktivitelerle atlatacağını ve bu sayede de daha pek çok insana şifa olacağını düşünüyorum.
Ve bir kez daha geçmiş olsun diyorum.
Kıskançlık mı?
Kanye West ve eşi Bianca Censori geçtiğimiz günlerde Berlin’deki ünlü Türk dönerci Mustafa’s Gemuse Kebap’ın önünde kuyrukta beklerken görüntülendi.
O zamanlar, gece gündüz The Doors dinliyor ve Jim Morrison’a hem bir rock solisti hem de bir ozan olarak adeta tapıyordum.
Tezi yazabilmek için bir ara formül yaratmalıydım.
Cevza Hanım’a tekrar gittim ve “Hocam izin verin tezim Jim Morrison ve William Blake karşılaştırması olsun, bakın şahane bir tez yazacağım, severek, isteyerek ve çok çalışarak” dedim.
Cevza Hanım’ı tanıyanlar bilir, sert görüntüsünün ardında pamuk gibi kalbi vardır.
Tezin içine bir İngiliz şair sokmamın da etkisiyle Jim Morrison’ı kabul ederek bana hayatımın hediyesini verdi.
Ve ben şiirlerle şarkıları buluşturan Jim Morrison’la uzun bir yolculuğa çıktım.
Bunu neden anlatıyorum...