İzlerken gözlerim doldu benim de.
Ne şahane zamanlarmış, şarkıları, oyuncuları, sanatçılarıyla.
Ne kadar çok kaybımız olmuş geçen yıllarda.
Onlar hayattayken hayatımız ne kadar da güzelmiş.
90’ların büyüsü diye bir şey var gerçekten. İzlerken uzun zamandır hazırlıklarını sürdürdüğüm projenin ne kadar doğru olduğunu daha da iyi anladım.
90’lı yıllara, biraz öncesine ve günümüze de uzanacak olan müzikli gösteri “Altı Üstü 90’lar”ın yurtdışı turnesine 19 Ocak’ta Berlin’de Theatre 28’de başlıyorum.
90’larla ilgili anılarımızın canlanacağı, o yıllara damgasını vurmuş haberlerin, magazinsel içeriklerin, unutulmaz şarkıların yer alacağı bu eğlenceli ve interaktif gösteride Kral TV’nin bu unutulmaz gecesinden parçalar da mutlaka olacak.
Zürafa kabininde güzellik uykusu
Geçtiğimiz günlerde bir turizm fuarında, Kilit Grup Yönetim Kurulu Üyesi Tolga Kilit ile bir araya geldim.
Kilit Grup, Antalya’nın özel noktalarında ve Nevşehir-Kaymaklı’da farklı segmentlerde birçok otele sahip. Nirvana Cosmopolitan Hotel, Kundu’da. Nirvana Mediterranean Excellence Hotel, Kemer’de ve Nirvana Dolce Vita Hotel ise Tekirova’da.
Ayrıca Nirvana Hotels grubunun dışında, özel konumlarda hizmet veren 16 otel Crystal Hotels çatısı altında hizmet sunuyor.
Crystal Hotels bünyesindeki otellerin yeniden segmentasyon sürecine girmesi, önümüzdeki turizm sezonu hakkında ipuçları veriyor.
Kilit Grup, Nirvana Hotels kapsamında yaptığı renovasyonları, marka ve konsept yeniliklerini Crystal Hotels’e entegre ediyor.
Tolga Kilit, bu yıl Antalya’ya hava yoluyla gelen ziyaretçi sayısının 2019 ve 2022 yıllarını aştığını belirtiyor:
“Ekim ayı bile başarılı geçti. Turizm Antalya’da hâlâ canlı. Umarım kasım ayında da bu ivme devam eder. Sadece havayla doğru orantılı değil, şu anda havalimanına inen ziyaretçi rakamları 2019 ve 2022 seviyelerini geçmiş durumda. Ayrıca Rusya pazarındaki kaybı telafi edebileceğimiz birçok pazar ortaya çıktı. İngiltere, Polonya, Hollanda ve Çekya pazarları büyük bir artış gösterdi; Romanya ise iki katına çıktı. Bu pazarlara bakıldığında, Rusya ve Ukrayna’dan kaynaklanan kayıpları tolere edecek bir seviyeye geldik. Beklenmedik bir şekilde iç pazarda patlama yaşandı ve bu da bize büyük fayda sağladı. Her ülkeye farklı fiyatlar uygulama alışkanlığına son verildi ve tek fiyat politikasına geçildi. Bu, globalleşme adına doğru bir adım. Bu durum, internet üzerinden fiyat araştırması yapan turistlerin güvenini kazanmak açısından son derece önemli. Kimse aldatıldığını düşünmeyecek, kendini daha değerli hissedecek.”
Gençler öyle güzel anlatmışlar ki, her birine hayran kaldım.
“Veganım, çünkü” diye başlayan cümlelerden bir kaçını sizlerle paylaşmak istiyorum.
“Benim hiçbir zevkim başkalarının temel haklarından daha önemli değil.”
“Çünkü hayvanlar da bizim gibi acıyı hisseder.”
“Çünkü hayvanları seviyorum.”
“Çünkü hayvanların endüstride eziyet çekmesine karşıyım.”
“Tüm türlerin sömürüsüz ve özgür bir biçimde yaşamasını istiyorum.”
Hasan Can Kaya’nın bir açıklamasına denk geldim.
Kendi hayatından izler taşıyan “Çok Aşk”ın kahramanı Coşkun için “29 Ekim’de sinemayı çok seven Coşkun bile sinemaya gitmez, Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına katılırdı” dedi.
Ben bir kez daha, yeniden çok sevdim hem Hasan Can’ı hem de Coşkun’u.
29 Ekim’de insanlar sinemaya gitmeye 1 günlüğüne ara verdi belki ama yine de “Çok Aşk” vizyona girdiği hafta sonu sağlam bir gişe başarısı yakaladı.
Bu rakam önümüzdeki haftalarda daha da artacak kuşkusuz.
Güzel adamı ve güzel filmini izlemeye devam.
Rap’çi marş yazar mı?
Norm Ender’in Cumhuriyetimizin 100’üncü yılı içim yaptığı “Parla” listelerde yükselirken “Rap’çi marş yapar mı?” muhabbeti dönmeye devam etti. Nasıl da saçma bir soru, nasıl çürük bir argüman bu!
Alkol ve uyuşturucu bağımlısı olduğunu açıklamış ve bu bağımlılıklarına karşı olan mücadelesini hiç gizlemeden, herkesin gözü önünde yapmaya çalışarak gençlere kendi yaptığı hataları yapmamaları adına örnek olmak istemişti.
Matthew Perry, geçtiğimiz cumartesi dolunaylı bir gecede, “şok olacaksınız ama şaşırmayacaksınız” dediği ölümüyle dünyada hem şok hem de üzüntü yarattı.
Instagram hesabına baktım, ölü bulunduğu jakuzisinde verdiği pozun altına, “Ben Mattman’im” yazmış ve bu postun altına 250 binin üzerinde yorum gelmiş.
“Ne demek istediğimi anlıyor musunuz?” yazan önceki paylaşımlarına yapılan yorumlar ise oyuncunun son paylaşımlarında öne çıkan depresyona, belki de intihara meyline dikkat çekiyor. Ölüm “geliyorum” demiş yani.
Chandler, sempatikliği, aşka olan aşkı ve yakışıklılığı ile “Friends”in belki de en fazla sevilen karakteriydi.
Benim için kesinlikle öyleydi. “Friends” izlemek eksisi kadar komik, eğlenceli ve keyifli olmayacak.
Gençler romantizm sevmiyor
Film ve dizi yapımcıları ve sektörü için önemli bir kalabalık oluşturan Z kuşağının sinemada ve diziler konusunda ne isteyip ne istemediğine bakıldı.
Birini, bir şeyi çok sevmekle başladığını biliyorum çünkü başarı hikâyelerinin.
Ve o yolda ilerlerken feda edilenlerin, tökezlemelerin de çok fazla olduğunu.
Yani aslında her büyük başarıda kazanılan kadar kaybedilenlerin de olduğunu.
Hasan Can Kaya, kendi yaşamından çok şey barındırdığını düşündüğüm “Çok Aşk” filminde sinemaya gönül vermiş bir gencin, genç bir senaryo yazarının, bir sinemacının zorluklarla dolu hikâyesini anlatıyor.
İçinde hem komedi hem de dram barındıran bu tutku dolu hikâye bir korsan film tezgahının başında başlıyor, dört tarafı sorunlu çekirdek ailenin içinde evriliyor, dönemin ekonomik sıkıntılarına, yolsuzluklarına göz atıp, acımasız, vizyonsuz yapımcılara ayna tutarken en önemlisi de büyük bir aşkın içinden geçiyor.
Çok detay, çok komedi var “Çok Aşk”ın içinde ama ben özellikle dramını etkileyici ve çarpıcı buldum. Sürprizleri bozmamak için detaylara girmiyorum, sinemada izlemenizi tavsiye edip son bir notla bu yazıyı bitirmek istiyorum.
Oyunculukların hepsine şapka çıkarmakla birlikte Uğur Yücel’in döktürdüğü bir filme şahit olacağınızı söylemem gerek.
11 yıl önce gittiği Amerika’dan Türkiye’ye dönen Didem Uzel, New York’taki fare gerçeğini çarpıcı bir cümle ile şöyle anlattı:
“Özellikle New York’ta metro ve yaşam alanları çok zor durumda. Fareler boyut değiştirmiş ve kocaman olmuş. Kedisi olmayan şehrin faresi de bol olur.” İstanbul’un köpekleri, kedileri ne kadar meşhursa, New York’un da fareleri o kadar meşhur. Hadi bir düşünün, hangisini tercih edersiniz?
‘Çok Aşk’ geliyor
Hasan Can’ın Konuşanlar’ı için davetiye isteyen büyük kalabalığa şimdi de gala davetiyesi isteyenler eklendi.
Evet, yanlış duymadınız, herkes bu akşam yapılacak ‘Çok Aşk’ filmi galası için kuyruğa girmiş durumda.
Buradan da şunu çıkarabiliriz sanırım, Hasan Can’ın bu cuma vizyona girecek olan filmi de aynı talk show’u gibi çok izlenecek.
Alarmı kapatıp uykuya devam edin
Bilmeyerek de olsa doğrusunu yapıyormuşum, alarmı ertelemek ve biraz daha uyumak hiç de kötü değilmiş.
Bir tarlada başlayan hayallerin sonunda şehir şehir gezen bir adamın öğrenilecek çok şey barındıran yaşam hikâyesini anlatıyor “Tarladan Turneye” kitabı.
18 Ekim 1981’de Balıkesir’in küçük bir ilçesinde çiftçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen İbrahim Koç’un menajerlik hayalleri tütün tarlasında başlıyor.
Önce mısır sömeklerinden kendine mikrofon yapıyor. Sonra teker teker çıkıyor merdivenleri. Menajerlik ve organizasyon dünyasının en sevilen, sayılan kişileri arasına giriyor.
Çalışkanlığı, samimiyeti, güzel kalbi, pozitif yaklaşımları ve dürüstlüğü ile gönlümüze taht kuruyor.
“İmkansızdı herkese göre ama imkansız yoktu bence” diyor İbrahim ve kitabını hayallerine inanan tek kadına, annesine ithaf ediyor.
İbrahim’in kitabının bir gün senaryoya alınarak beyazperdeye de taşınmasını çok isterim. Hayalinde bu varsa onun da olacağına eminim.
“Tarladan Turneye” internet üzerinden siparişe açıldı bile. Pazartesi gününden itibaren de kitapçılarda satışta olacak.