BİR süredir gazetelerimizde görmeye alıştığımız haberlerden sonuncusu dün geldi:
Bingöl’ün Karlıova Belediye Meclisi aldığı bir kararla “Kenan Evren Caddesi”nin adını “Said-i Nursi (Kürdi) Caddesi” olarak değiştirmiş. Ayrıca “Adnan Kahveci Parkı” da “Kanireş Kültür Parkı” olmuş.
Ötekileri de saymamızı ister misiniz? Marmaris’teki Kenan Evren Bulvarı’nın adı Cumhuriyet Bulvarı olmuş. Oysa anımsayacaksınız Kenan Evren Cumhurbaşkanlığı süresini tamamlayıp da -deyim yerindeyse- inzivaya çekildiği zaman kendisine Marmaris’in Armutalan Köyü’nde bir ev yaptırdı diye Marmarisliler pek bir şişinmişler, mutluluklarını da her vesileyle dile getirmişlerdi. Fatsa’nın 1980 öncesinde Terzi Fikri (Sönmez) isimli bir Belediye Başkanı vardı. Hemşerimiz sayıldığı için yolumuz o yöreye düştükçe hikâyelerini dinleriz. Ayrıca “Devrimcilik” adına ilkokul öğrencilerini kabristana götürüp “solcu” bir gencin mezarı başında onlara “devrim yemini” yaptırmasından anımsarız. Böyle uçuk biriydi. Ama yörede hâlâ sevenleri vardır. Onun aile bireyleri de Fatsa’daki Evren Caddesi isminin Fikri Sönmez olarak değiştirilmesini istemişler. Gaziantep Şahinbey Perilikaya bölgesindeki Kenan Evren Bulvarı da “Demokrasi Bulvarı” olmuş. Evren’in kendi memleketi olan Alaşehir’deki heykelinin -sözde 5 ay önce alınan karar gereğince- kaldırılacağını da Belediye Başkanı geçenlerde müjdeliyordu. Gördüğünüz gibi yoğun bir “Kenan Evren’e vurma” modası var. “O bizim hemşerimizdir” diye bir süre önce kasım kasım kasılan Alaşehirliler de “adını ve resmini silme” yarışında başa oynayınca, diyecek söz kalmıyor. Onlara anımsatalım... Topal Osman hâlâ Giresun’da saygı ile anılır. Tamam... Kenan Evren, 12 Eylül 1980 tarihli hükümet darbesinin başı idi. O, demokrasiyi kurtarmak için darbe yapmaya mecbur kaldığını savunuyordu ama “Demokrasi”ye ve “hukuk devleti”ne inananların onu sevmemesi anlaşılır bir tutumdur. Ama bu insanların kendilerine zerre kadar saygıları varsa, dün Evren’in ismini bulvarlara, okullara, hastanelere, meydanlara koymak için neden yarıştıklarını açıklamaları gerekir. 12 Eylül 1980 sabahı, “Hiç değilse sokaktan geçerken iki serseri genç tarafından solcu yahut ülkücü zannıyla öldürülmekten kurtulduk” diyenler o günleri nasıl da çabuk unuttular? Keşke 12 Eylül’den önce ülkeyi yönetenler o darbenin altyapısını hazırlamasalardı. Keşke Türkiye, 12 Eylül darbesine maruz kalmasaydı. Keşke Diyarbakır Cezaevi gibi utanç kurumlarında yaşananlar yaşanmasaydı. Keşke binlerce genç karakollarda, cezaevlerinde işkenceden geçmeseydi. Bunların hepsini anlıyoruz. O dönem mağdurlarının isyanlarına içtenlikle katılıyoruz. Ama o zaman Evren’e, şimdi de mevcut iktidara yaranmak için yarışanlarda zerre kadar onur olup olmadığını da merak ediyoruz.