Sorumlular söylesin!

NERESİNDEN başlayalım? Acaba “Türban sorunu YÖK Başkanı’nın bir yazısıyla çözülmez” diyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Süha Okay’ın gerekçesine güvenip “Mademki Anayasa Mahkemesi’nin, Danıştay’ın ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları var, YÖK Başkanı onlara aykırı bir kural koyamaz” mı diyelim.

Haberin Devamı

Yoksa üniversitelerin, artık o kararlara değil YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ın sureta “türban”dan hiç söz etmeden, türbanla ilgili yasağı kaldıran yazısına uyacağına mı bakalım.
Gerçek şu ki “türban” barajı yıkılmıştır ve bunu ardı arkası kesilmeyecek gelişmeler izleyecektir.
Geldiğimiz bu noktanın birinci derecedeki sorumlusu İmam Hatip Liselerine kız öğrenci alınmasına ilişkin kararın altında imzası olanlardır.
Siz “İslamiyet’te kadın imam olmayacağını” bile bile, temel amacı “imam” yetiştirmek olan okula kız öğrenci alırsanız, “okulda Kuran’ı öğreten ders sırasında kız çocuğunun başını örtmesine” engel olamazsınız.
Ona engel olamayınca, bu okullarda öğrenim gören kızların başlarını okul dışında örtmeleri kaçınılmaz bir sonuç olur.
Onlar liseyi bitirip üniversite kapısına gelince siz zaten o savaşı kaybetmeye mahkûm olduğunuzu görmelisiniz.
Buna cemaatlerin, tarikatların Türkiye’nin her tarafını sarmış olan “ışık evleri”nde ve “Talebe Yurdu” tabelalı binalarda “örtünme” koşuluyla kalmalarını eklerseniz, yapacağınız çok az şey kalmış demektir.
O da mahkemeden karar almaktan ibaret kalır.
Bugüne demek ki, 12 Eylül yönetiminin hatalarından başlayarak, bilerek isteyerek geldik.
Arada başta Danıştay, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi ve bir dönem Üniversitede görev yapan bazı Rektörlerin, Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasa’da yazılı kimliğini koruma çabaları girdi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de demokrasiyi yaşatmak için bu ülkenin kendine özgü laiklik anlayışına uygun önlemler almasını hukuka uygun buldu.
Ama seçmenler ülkeyi “laikliğe” düşman kadrolara teslim edince bugün yaşadığımız nokta gelmek mukadder oldu.
Şimdi kimse “asıl sen kabahatlisin” demesin. Çünkü bunu diyecek olanın, suçladığı kesimden daha az sorumlu olduğunu savunmak imkânı yok.
Örneğin Turgut Özal döneminde “Bu gidiş iyi değil! Özal, laik Cumhuriyetin altını oyuyor. Buna engel olmazsak geleceğimiz İran’a benzer” diyenlere, özellikle İstanbul’un büyük iş çevrelerinden gelen itirazları iyi anımsarız. “O görüş doğru olsa eşi Semra Hanım’a ve kızı Zeynep’e de izin vermez” türü argûmanları çok dinlemiş biriyiz.
O dönemde CHP’nin en güçlü şekilde savunabileceği “laiklik” ilkesinin CHP lider kadrosu tarafından sahipsiz bırakıldığı bu sütunda kaç kere yazıldı.
Bize “Dinin siyasallaştığı bir dönemi yaşıyoruz. Bunlar normal” diyenlere şimdi sormak lâzım.
Bunlar normal ise, anormal olan ne?
Mustafa Kemal’in kurduğu
Cumhuriyet mi?

Yazarın Tüm Yazıları