BEKLİYORDUK ama Başbakan Tayyip Erdoğan’ın torbadaki turpları çıkarmak için bugün yapılacak halkoylaması sonuçlarını görünceye kadar sabredeceğini sanıyorduk.
Aldanmışız. Daha önce ağzından kaçırmış gibi, iğreti bir ifadeyle sözünü ettiği Başkanlık sistemine geçmeyi iyice aklına koyduğunu, önceki gün CNN Türk’e verdiği mülakattan öğrendik.
Konunun teknik kısmına gelmeden, Başkanlık sistemine geçilirse nasıl bir Türkiye’de yaşayacağımızı özetleyelim: Tabii o sisteme boşuna değil Tayyip Erdoğan’ı “Başkan” yapmak için geçeceğiz. Sistemin gereği “hükümet etme” ile ilgili tüm yetkiler Başkan tarafından kullanılacağı için, öyle bir Türkiye’de Tayyip Erdoğan kısaca “Seçilmiş Padişah” olacak. “Peki ya Başbakan? Bakanlar?” demeyin, Çünkü “Başbakan” değil ama “Bakan”lar olacak. Onları da Başkan, Meclis dışından, beğendiği adamları “Bakan” yaparak dolduracak. Anlaşılan Parlamenter sistemin mekanizmaları tamamen unutulacak. Başkan ülkeyi, -aynen Tayyip Erdoğan’ın 23 Nisan günü kendi koltuğuna oturan Elgin Koçubaba isimli kız çocuğuna “Yetki artık senin, ister asarsın, ister kesersin” dediği gibi- ister asarak, ister keserek yönetecek. Eh... Türkiye’de bugünkü duruma bakarsanız, o zaman nelere tanık olacağınızı kolayca tahmin edersiniz. Modelin “hukuki” boyutuna gelmeden değinmeye değer bir nokta daha var: O sisteme geçilince anlaşılan, siyasi hayatımızda Abdullah Gül diye biri olamayacak. Hukuki açıdan bakınca: Başbakan Erdoğan’ın sözlerinden anlaşıldığına göre, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu’nun tavsiyesine uygun olarak Fransa’daki “Yarı Başkanlık” sisteminden de esinlenen bir model getirilecekmiş. Fransa’da güçlü bir “Başkan” ve bir de Parlamento’ya karşı sorumlu bir “Başbakan” var. Keza orada Başkan (yahut Cumhurbaşkanı) isterse “seçimlerin yenilenmesine” karar verebiliyor. Böylece “Başkan” aşırı güçlü hale geliyor. Oysa Burhan Kuzu modelinde “başbakan yok”, yani “Parlamentoya karşı sorumluluk söz konusu değil” deniyor. Doğrusu böyle bir modeli bizim aklımız almadığı için bunun “ne menem bir şey” olduğunu tanınmış Anayasa profesörü Erdoğan Teziç’e sorduk. “Rakının üstüne şarap koyarak içmek gibi bir şey olmalı” dedi. Yeri gelmişken açıklayalım: Bir önceki yazımızda Sayın Teziç’in görüşlerini aktarırken Jaques Chirac’ın “Meclis” tarafından seçildiğinden söz etmiştik. Chirac’ı da halk seçmiştir. Kısaca hata Teziç’e değil, bize aittir. Konuya dönersek: Her şey Tayyip Erdoğan’ın istediği gibi gelişirse elbet Türkiye, “Başkanlık” sistemine de geçebilir. Geçebilir de, o sistemin iyi işlemesi için “yasama-yürütme-yargı” erklerinin birbirine karışmaması temel koşuldur. Karışmazlar ama birbirlerinin gücünü dengelerler. Oysa bizde “hukuku” bile ayağına takılmış “pranga” sayan bir zihniyet egemen... Onun elinde “Başkanlık” neye döner?