KAVGANIN hukuki boyutunu Adalet Bakanlığı kazandı. Çünkü Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) yapısını bugünkü siyasi iktidarın arzusuna göre değiştirecek olan Anayasa hükümleri, 12 Eylül referandumuyla kesinleşip yürürlüğe girdi.
Anlaşılan bu ihtimali göz önünde tutarak Adalet Bakanlığı mutfağında bir süredir hazırlıklar yapılıyormuş.
Aksi söz konusu olsa, Anayasa’daki yeni hükümlerin yürürlüğe girmesi üzerinden sadece 2 hafta sonra HSYK ile ilgili bir yasa taslağı hazırlanıp kamuoyuna sunulamazdı.
Çünkü Türkiye’de bu kadar hızlı bir bürokrasi yok!
Taslağın kendisine gelince, daha önce Anayasa tartışmaları sırasında ifade ettiğimiz temel görüşü tekrarlamaya mecburuz:
Anayasa’nın getirdiği formül yargıyı bağımsızlaştırıcı nitelikte değil ki, bu taslağın şekillendireceği tasarı ve onun yasalaşmış şekli iyi olabilsin.
“Yargıda reform yapacağız” dediler, “reform”un temel kurumu olan İstinaf Mahkemeleri’ni 3 yıl önce kurmuş olmaları gerekirken, daha bir tekinin bile kapısını açamadılar.
Adalet ve Kalkınma Partisi Programı’nda verdikleri sözün tam aksini yaparak “yargı bağımsızlığını” daha da zedeleyen hükümler getirdiler. Örneğin 22 üyeli yeni Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerinden 4’ünü doğruca tayin hakkını Cumhurbaşkanı’na bırakarak; Bakan ve Müsteşar’ı kuruldan çıkarmayarak; Adalet Bakanlığı’na bağlı olan Türkiye Adalet Akademisi’ne 1 üye seçme hakkı tanıyarak zaten 7 üyeyi doğrudan doğruya yürütme gücünün emrine tahsis etmiş oldular.
Geri kalan 5 üye bildiğiniz gibi Yargıtay ve Danıştay üyeleri tarafından doğruca seçilecek. Onların bağımsızlığını tartışamayız.
Yasanın getirdiği asıl yenilik Genel Yargı’nın seçeceği 7 ve İdari Yargı’nın seçeceği 3 üye ile ilgili.
Bu yenilik sadece HSYK üye sayısının artması sonucunu doğurmayacak. Genel ve İdari Yargı’dan gelen üyeler seçildiği zaman ortaya çıkan tabloya bakarak Türk kamuoyu ya, “Bu HSYK yargının bağımsızlığına sahip çıkabilir” diyecek veya “Yargının herhangi bir devlet dairesinden farkının kalmadığı bir döneme girdik” hükmünü verecek.
O nedenle HSYK’ya gönderilecek üyeler için oy verecek olan yargıç ve savcılar tarihi bir sorumlulukla karşı karşıya bulunuyorlar.
Yukarıda söylediğimiz gibi “tasarı taslağını” hazırlama konusunda hayli “eli çabuk” davranan Adalet Bakanlığı’nın, önümüzdeki günlerde yapılacak HSYK üyeliği seçimleri konusunda da boş durmadığı duyuluyor.
Hoş bugünkü Adalet Bakanı’na bakan bir insan, onun HSYK üyeliği seçimleriyle ilgili kulisi çoktan başlatmış olacağını tahminde zorlanmaz.
Bakanlık kendi siyasi anlayışına uygun isimlerin seçilmesini isteyeceğine göre, o isimlerin kazanacağı bir seçimin, “bağımsız yargı” kavramını çöpe atma anlamına geleceğini bilmek gerekir.
O nedenle bakanlığın hazırladığı yasa taslağından önemlisi, HSYK’ya gönderilecek yargıç ve savcıların “hukukun üstünlüğü”ne mi, “hükümetin üstünlüğü”ne mi inandıklarıdır.