Paylaş
İsterseniz açıklamanın işlevsel iki cümlesini birlikte okuyalım:
“Görüşmede son günlerde kamuoyunda tartışılan konular ayrıntılı bir biçimde ele alınmıştır. Bu bağlamda gündemdeki meselelerin anayasal düzen ve kanunlarımız çerçevesinde çözüme kavuşturulacağından, vatandaşlarımızın emin olmaları ve bu süreçte kurumlarımızın yıpranmaması için herkesin sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerektiği hususları vurgulanmıştır.”
Siz bu iki cümleye bakarak:
“Ülke yönetimindeki en etkin üç kişi bize, içinde bulunduğumuz çok ciddi kriz döneminden çıkabilmemiz için şu somut hedefi gösterdiler. Biz de o somut hedefe ulaşmalıyız” diyebiliyor musunuz?
Diyemiyorsanız biliniz ki bu toplantı -inşallah içeriğini açıklarlar ve şu anda bilemediğimiz somut, olumlu kararlar verdiklerini öğrenir mahcup oluruz- evet, bu toplantı hiçbir sonuç doğurmaz.
İki hafta önceye dönelim; Başbakan Erdoğan:
“Silahlı Kuvvetler bünyesinde çok kötü şeyler olduğundan şikâyet ediyorsanız, Silahlı Kuvvetler’in en üst düzeyde sorumlusu olan Genelkurmay Başkanı’nı görevden alınız” türü yazılar yazan gazetecilerin kendisini “gaza getirmeye” çalıştığını söyleyip “Zamanı gelince biz ne yapacağımızı biliriz” dememiş miydi?
Peki, Genelkurmay Başkanı Başbuğ, kendisiyle görüşen Haber Türk Gazetesi mensuplarına “Zamanı gelince biz de bildiklerimizi açıklarız” yanıtını vermemiş miydi?
Kozlarını çıkarmak için uygun zaman kollayan iki taraf aynı toplantıya ellerinde çantalar olduğu halde gelirse, oradan çözüm çıkabilir mi?
İşin kötüsü, ortada “arabuluculuğu” geçerli bir figür de yok.
“Neden olmasın, Cumhurbaşkanı’nın rolü, görevi ve ayrıca bu toplantının düzenlenme amacı o değil mi?” diyebilirsiniz.
Doğrudur ama bunun için önce Cumhurbaşkanı’nın zihniyetiyle ve iki buçuk yılı bulan Cumhurbaşkanlığı dönemindeki tutumuyla bu role uygun olması lazım.
Cumhurbaşkanı eski partisiyle hukuki bağı kalmayan ama maalesef Adalet ve Kalkınma Partisi’ni fiilen Çankaya’ya taşıyan bir kişidir. Daha önce de yazdık. Bu gerçeği “tarafsızlık gösterisi” dışında kalan tüm olaylarda ve tek başına yaptığı pek çok atamada görmek mümkündür.
İkincisi Cumhurbaşkanı Gül’ün siyasi geçmişinde, böyle bir krizi çözebileceğine işaret eden hiçbir örnek yoktur.
En önemlisi, Cumhurbaşkanı Gül, devlet protokolü bakımından Başbakan Erdoğan’dan önde olsa da, asıl patronun Tayyip Erdoğan olduğu gerçeğini iki taraf da unutmuş değildir.
Böyle bir durumda Cumhurbaşkanı Gül’ün düzenlediği üçlü toplantının ülkeye bir ferahlık getirmesi ihtimali bizce zayıftır. Tekrar ediyoruz. İnşallah aldanan biz oluruz.
Paylaş