BİZİM medya anlaşılan pek önemsemedi. O nedenle olacak, Birleşmiş Milletler Teşkilatı İnsan Hakları Konseyi’nin “Mavi Marmara” olayını incelemekle görevlendirdiği 3 kişilik “kanıt toplama” (fact-finding) kurulunun raporuna birkaç haber, birkaç yazı dışında fazla yüz veren olmadı. Neyse ki Ankara’dan memnuniyeti haberi geldi.
Hepsi bu... İlginçtir, aleyhimizde iki satır çıksa kıyameti koparıyoruz. Üstelik uluslararası metinlerde en kolay şey, Türkiye veya Türkler aleyhine yazılmış görüş bulmaktır. Oysa taa Karayip denizindeki Trinidad ve Tobago isimli iki adadan oluşan devlette yüksek dereceli yargıç ve savcı olarak görev yapmış emekli bir hukukçu; emekli bir İngiliz hukukçusu ve bir de Malezyalı bir Kadın Hakları savunucusu hanımdan oluşan bu kurul, 31 Mayıs 2010 gecesi İsrail askerlerinin Mavi Marmara gemisine yaptığı saldırı hakkında öyle bir rapor yayınladı ki, dirhemini yiyen dağa çıkar. Anımsayacaksınız aynı konuyla ilgili olarak hem İsrail hem de Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban-ki Moon birer komisyon kurdular ama her ikisi de çalışmalarını bitirmedi. Şimdi elimizde olayı inceleyen “tarafsız” bir kurulun raporu var. Rapor yukarıda dediğimiz gibi çok ağır ifadeler içeriyor. Önceki günkü Hürriyet’te bunlardan bir kısmı vardı. Örneğin Mavi Marmara’ya helikopterden indirilen İsrail askerlerinin karşılarındaki sivil insanları bilerek, isteyerek (taammüden) öldürdüklerini söylüyor. Bir başka ifadeyle İsrail askerlerini “düpedüz cinayet işlemekle” suçluyor. Keza Mavi Marmara’ya uluslararası sularda böyle silahlı bir şekilde müdahale etmenin, “uluslararası hukuku” ağır şekilde ihlal anlamına geldiğini söylüyor. Mavi Marmara’ya ve ona refakat eden diğer 6 gemiye yapılan müdahalenin sadece “orantısız” değil aynı zamanda “tamamiyle yersiz” (totally unnecessary) olduğunu vurguluyor. Dahası, baskının “kabul edilemeyecek kadar kabaca” yapıldığını ifade ediyor. Bu baskının “insan hakları hukukunu ve uluslararası insani hakları” vahim şekilde ihlal ettiğini belirtiyor. Konuyu aktaran haberlerde de ifade edildiği gibi “işkence ve ağır muamele”; gemidekilere “bilerek ve isteyerek zarar verme ve yaralama”; ”gemilere ve içinde bulunan malzemeye hukuka aykırı şekilde el koyma” gibi suçların işlendiği açıkça bildiriliyor. Bitmedi... “Önceki örneklerde de görüldüğü gibi, İsrail hükümetinin, İsrail askerlerini konu alan bir araştırma söz konusu olunca gerçeğin ortaya çıkmasına yardım etmek bir yana, engel olduğu” vurgulanıyor. En vahimi de İsrail’in bu tür uluslararası konularda sahip olduğu kötü şöhreti düzeltmek için İsrail hükümetinin tavır değişikliği yapması umut edilse bile, iyi bir izlenim bırakmak için İsrail’in çok uzun bir yol kat etmesi gerektiği sonucuna varılıyor. Anlayana ağır gelmez mi?