NASIL bir Türkiye’de yaşadığımızı hiç tarttığınız oluyor mu? Bunu bazen düşünseniz bile sağlıklı bir sonuca varmak için ya geçmişe ait gerçekleri esas alacaksınız yahut da model saydığınız bir yahut birkaç ülke ile Türkiye’yi karşılaştıracaksınız. Tabii bugünkü resmimizi onların yanına koyarak.
Önce “geçmişi” esas alalım: Cumhuriyet kurulalı beri hiçbir Türk vatandaşının, “Belediyemizin önünde Kürt bayrağı da dalgalansa ne olur?” dediğine tanık oldunuz mu? Hafızanız bu ülkenin siyasi partilerinin “terör örgütü ile aynı cephede” olduğunu söyleyen bir Başbakanımız vardı, diyor mu? Yasadışı eyleme bulaşmış kişi kim olursa olsun yargılanmasını ve suçluysa cezasını çekmesini hepimiz isteriz. Peki ama kendi silahlı kuvvetlerine “yasadışı silahlı çete” gözüyle bakan bir anlayışın bu ülkeyi yönettiğine hiç tanık oldunuz mu? Veya hiçbir milletvekilinin, PKK’nın o yörede görev yapan askerleri hedef alarak döşediği mayın yüzünden “kendilerinden” saydığı insanlar ölünce tepkisini: “Tüm yaşamlar kutsaldır. Tümüne karşı aynı hassasiyeti taşıyoruz; ama sivil insanların yaşamını yitirmesi hepimizi derinden üzdü” diyerek ifade ettiğini anımsıyor musunuz? “Ölen asker olsaydı üzülmeye değmezdi” demeye getiriyor. Çünkü askeri kendisinin değil, “hasım” tarafın askeri olarak görüyor. Cumhuriyet kurulalı Silahlı Kuvvetler’in üst kademesinde hangi komutanın hangi görev için uygun olduğu elbet Cumhurbaşkanının, Başbakanın değerlendirmeleriyle belirlenmiştir. Zaten öyle olması da tabiidir. Ama Silahlı Kuvvetler’in tabi olduğu yasal kuralları yok saymaya kalkan, kendi empoze ettiği kararlar alınsın diye dayatan hiçbir hükümeti anımsıyor musunuz? Etnik gerilimin sokağa döküldüğü hangi dönemi yaşadı Türkiye? Tamam, taa 1950’li yıllardan beri “din”in “siyasete” girmemesine en azından şeklen dikkat edilir. O nedenle “cemaat”ler hiçbir zaman hiçbir siyasi kavganın ortasında boy gösterip, “Biz şu nedenle şu partiyi” veya “şu görüşü destekliyoruz” demezler. Gerekçeleri de “Biz siyasetin dışındayız” cümlesiyle özetlenir. Sözde “her partiye eşit mesafede”dirler. Peki ama Fethullah Gülen Hoca’nın Pensilvanya’dan demeç vererek, Türkiye’deki ”Anayasa referandumunda EVET oyu kullanılmasını” istediğine ilişkin beyanının bir benzerine bugüne kadar hiç rastladınız mı? Hem bunu söyleyip hem de “siyasetin dışında” olduğunu iddia etmenin kabul edilebilir bir tarafı var mı? Daha kaç örnek saymamızı istersiniz? Başka ülkelerden örnek arıyorsanız, gidin İngiltere’ye bakın. O olmazsa Amerika Birleşik Devletleri’ni veya Fransa yahut Federal Almanya’yı alın. Sadece bir çırpıda aklımıza gelen şu örneklerden birinin orada da yaşandığını söyleyebilir misiniz? Eskilerde yok. Ötekilerde yok... Peki bunun sonu ne?