Alışmayalım

ÖZELLİKLE gazete yazarları bilir. Belirlediğiniz konuyu nasıl ele alacağınızı baştan tasarlarsınız. Ama bazen yazı istediğiniz gibi gelişmez. Zihninizden “Ben başka şeylere değinecektim ama kâğıda başka sözler dökülüyor” düşüncesi geçerken hissedersiniz ki kaleminiz kendi bildiğini yazmaya devam ediyor.

Haberin Devamı

Bazen kaleminize yenik düşersiniz.


Dün biraz öyle oldu. Söze “referandum”la başladık, aslında bir başka yazıda ele almayı düşündüğümüz şu “sivil darbe” tartışmasına değinerek bitirdik.

Oysa Başbakan Tayyip Erdoğan’ın dünkü gazetelerde çıkan sözlerine göre artık “alışmamız gereken” referandum, kendi başına önemli bir kavram ve kurum.


Önce belirtelim:


Referandum ilk bakışta “doğrudan demokrasi”nin en basit ve en iyi araçlarından biri olarak görünür. O nedenle “kestirme” çözüm yollarına yatkın siyasi liderler, önlerindeki engelleri aşmak için referanduma başvurmayı severler.


Zaten Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da zihnindeki Anayasa değişikliği projesini gerçekleştirmek için yapmaya çalıştığı bundan farklı bir şey değil.

Haberin Devamı

Ancak bizim ilk defa 1961 Anayasası’nın yürürlüğe girmesi için 9 Temmuz 1961’de denediğimiz “referandum”, aslında “basit” olduğu kadar “tehlikeli” bir araçtır.


Tehlikelidir, çünkü kötü niyetli iktidar sahipleri en karanlık projelerini “halkın rızası” zeminine oturtup meşrulaştırmak için “referandumu” kullanırlar.


Tehlikelidir,
çünkü “referandum” popülist politikaların kabul ettirilmesine çok uygundur.


Oysa -tam aksini çoğukez kendisi yapsa da- bizzat Tayyip Erdoğan’ın da sayısız defa ifade ettiği gibi politikada “popülizm”, sistemi dejenere eden en zararlı yaklaşımların başında gelir.


Tehlikelidir
çünkü, nasıl her konuda yasa yapamazsanız, her konuda “referandum”a da başvuramazsınız. Bunun somut ve doğru örneklerinden birini Başbakan Tayyip Erdoğan, geçen ay İsviçre’de başvurulan “referandum” vesilesiyle dile getirmişti.


Anımsanacağı gibi o referandumda, “İsviçre’de yapılacak (açılacak) camilere minare yapılması yasaklansın mı?” konusu halka götürülmüş ve “yasaklansın” diyenler kazanmıştı. Başbakan Erdoğan da bunun üzerin -konuyu saptırarak- “Temel insan haklarının ve dini inançların referandum konusu olamayacağını” söylemişti.


Saptırdı, dedik çünkü orada ne temel insan hakkı oylanıyordu ne de dini inançlara sınırlama konuyordu.

Haberin Devamı


Tamam, yapılan yanlıştı ama oylanan “minare yasaklansın mı, yasaklanmasın mı?” gibi şekilsel bir olaydı.


Konuya dönersek, “referandum”un asıl “yeterince gelişmemiş” demokrasilerle, demokrasinin yüzünü bile görmemiş ülkelerde daha tehlikeli bir araç/silah haline geldiğini söylemek zorundayız.


Bakın, gelmiş geçmiş en tehlikeli diktatörlerin projelerini halka “referandum” yoluyla yutturduğunu göreceksiniz.


O nedenle referanduma “alışmak”tan iyisi ona “alışmamak”tır.

Yazarın Tüm Yazıları