Paylaş
Bana “CHP’nin durumu ne olacak? Niye bu köklü partiye yol göstermiyorsun?” diye sorduklarında sinirlenip, kaval kemiklerine doğru. Başkalarının fikrine de saygılı olmak lazım, diye düşündüğümden “uçan tekmemi” kullanmıyorum.
Demokrasi budur işte. Ya karşındakinin de fikrini içine sinmese de dinlersin yahut “Al sana fikir çatışması” deyip Allah ne verdiyse dalarsın.
Şahsen ikinci şıkkın daha zihin açıcı olduğunu çok sık görmüş biriyim. Sopayı yiyen şahsın zihni özellikle karakolda ifade verirken dibine kadar açılıyor.
Bir tarihte Milliyet’in başyazarı Güneri Cıvaoğlu, Sabah’ın başyazarı Güngör Mengi, Hürriyet’in başyazarı Oktay Ekşi bir de onların duayeni olarak ben, yan yana gelmiştik. Galiba benim evde toplanmıştık.
O günlerde de Doğru Yol Partisi’nin kongresi var. Demirel Çankaya’ya zıplamış. Partiye yeni başkan aranıyor. Tansu Çiller adında bir kadın profesör de aday olmuş, onu. Şimdi yönetmen olan Nuri Bilge Ceylan da asistanım, bize çay kahve servisi yapıyor.
Güneri bana “Usta, bu kadını desteklemek lazım.” dedi. Baktım Güngör ile Oktay da kafa sallıyor. Bunlar oldum olası benim ağzımın içine bakarlar. Ben “Heee..” desem hemen kadının peşine yapışacaklar.
“Oğlum beri bak!” dedim Güneri’ye. Ama sağ elimin şehadet parmağımı kıvırıp kafasına dürterek:
“Erkeğin okumuşu kadı, kadının okumuşu cadı olur. Bu kadın memleketi birbirine katar. Aman haaaa!” dedim.
Bunlar ses etmedi. Anladım ki fikirlerini bozmuşlar. Kadının peşine takılıp gidecekler. Oktay Ekşi havalara bakıyor. Güngör Mengi de gözünü halıya dikmiş, sanki “Bünyan mı Hereke mi?” onu çözmeye çalışıyor.
Ben de üstelemedim. Nuri Bilge’ye “Yavrum, bana bir çay getir.” deyip mevzuyu değiştirdim. Meğer kadın bunları yalısına çağırmış. Bunların elini kendi elleri arasına alıp köftelemiş.
Yani köfte yapar gibi “şap şap” diye şey etmiş. Herkeste bendeki çelik gibi irade yok ki. Bizimkiler dağılmış tabii. Kadını parti başkanı yaptıkları yetmedi bir de başbakan yaptılar. O günden beri Türkiye’nin ayağındaki pantolonun söküm yerleri dikiş tutmadı..
Ama asıl kabahat benim. O gün bunların kafalarına birer tane, ikişer tane ekleştirecektim ki akıllarını başlarına toplasınlar. Gevşek davranıp, yapmadık. Kadın yol alıp gitti. Sonra İtalya krizi çıktı. Vatandaş kudurdu, çarşıda pazarda “İtalyan sosuna malzemedir” deyip domatesleri yere ataraktan ezdi. Buyurun size istikrarsızlık.
Onu bilir, onu söylerim. Başyazar kısmını kendi başına bırakmayacaksın. Bir yazı mı yazdı? 48 saat müddet vereceksin, dedikleri çıkmazsa gazeteden o yazıyı makasla kesip önlerine koyacak “Ye bakalım” diyeceksin.
Nazlanana tekme, yazıyı ağzında geveleyene tokat. Bakın bakalım bir daha kafadan sallamaca yazıyorlar mı? Bulun öylesini getirin. İki tane de ben patlatırım, Türkiye için seve seve.
Şimdi o gazete yazılarını okuyup da meydanlarda “Eeey, bilmem ne!!” diye köpüren o “ o sevgi insanını” daha iyi anlıyorum. Kurban olurum ben ona.
Paylaş