19 Mayıs 2008
TADIM, Avrupa’da iki fabrika sahibi olmaya hazırlanıyor. Romanya ve İspanya’da kurulu iki kuruyemiş fabrikası ile görüşen Tadım’ın Yönetim Kurulu Başkanı İsmet Tekinalp, "Türkiye’de paketli kuruyemiş ihracatında ilk sıradayız. Bundan daha fazlasını yapamıyoruz, çok zor oluyor. Artık Avrupa’da yatırımı düşünüyoruz" dedi. YAKLAŞIK 37 yıldır sadece ambalajlı kuruyemiş sektöründe faaliyet gösteren Tadım, Avrupa’da iki fabrika sahibi olmaya hazırlanıyor. Romanya ve İspanya’da kurulu iki kuruyemiş fabrikası ile görüşen Tadım’ın Yönetim Kurulu Başkanı İsmet Tekinalp, "Türkiye’de paketli kuruyemiş ihracatında ilk sıradayız. Bundan daha fazlasını yapamıyoruz, çok zor oluyor. Artık Avrupa’da yatırımı düşünüyoruz" diyor. Her iki ülkede de görüşmelerin sürdüğünü söyleyen Tekinalp, yatırımların her birinin 7’şer milyon Euro civarında olacağını belirtiyor. Türkiye’de yılda yaklaşık 2.5 milyar dolarlık kuruyemişin tüketildiğini söyleyen İsmet Tekinalp, bunun sadece 300 milyon dolarlık bölümünü ambalajlı kuruyemişin oluşturduğuna dikkat çekiyor. Tadım Yönetim Kurulu Başkanı İsmet Tekinalp ile Türkiye’deki kuruyemiş sektörünü ve Tadım’ı konuştuk.
Türkiye’de kuruyemiş ve paketli kuruyemiş pazarının büyüklüğü nedir?
- Hem açıkta satılan kuruyemişte, hem de paketli kuruyemişte rekabet çok yoğun. Türkiye’de yaklaşık 2.5 milyar dolarlık kuruyemiş tüketiliyor. Ambalajlı kuruyemiş, bu pazarın 300 milyon dolarlık bölümü. Türkiye’de kişibaşına ortalama tüketim 3 kilogram.
Son yıllarda yabancıların Türkiye’ye ilgisi arttı, size de ortaklık ya da satın alma için gelenler oluyor mu?
- Avrupalı ve Amerikalı birkaç yabancı çerez firmasının gözü Türkiye’de. Bize ilgileri var, satın almak istiyorlar. 2004 yılından beri görüşüyoruz, ilgileri 4-5 yıldır sürüyor. Almanya’dan ve Hollanda’dan şirketler de bizimle ilgileniyor. Ama bizim böyle bir ortağa ihtiyacımız yok. Her şeye ’hayır’ diyoruz. Biz kendimiz büyümek istiyoruz.
Dünya markası olmak
Peki sizin yurtdışına yatırım planlarınız ne aşamada?
- Kuruyemiş sektöründe ihracatta üçüncüyüz, paketli ihracatta birinciyiz. Türkiye’de artık 7-10 milyon dolara geldik, bundan fazlasını yapamıyoruz, çok zor oluyor. Artık Avrupa’ya gitmek, orada yatırım yapma düşüncemiz var. Oralara gidip dünya markası olmak istiyoruz. Yabancıların bize katacağı çok şey yok, biz oralara kendimiz gitmek istiyoruz.
Hangi ülkeleri düşünüyorsunuz?
- İspanya ve Romanya’da görüşmelerimiz devam ediyor. Onlar da istekli, biz de. İyi sonuçlanır diye umuyoruz. Her iki ülkede de kurulmuş birer tesisi satın alıp devam etmeyi planlıyoruz.
Bu satın almalar için ne kadarlık bütçe ayıracaksınız?
- Her bir satın alma en az 7 milyon Euro’luk yatırım gerektiriyor.
Dedemiz Fıstıkçı Arap’tı başka işi hiç düşünmedik
Kuruyemişten başka sektöre yatırım yapmayı düşünüyor musunuz?
- Biz üçüncü nesiliz, mesleğimiz Gaziantepli dedemizden geliyor. Dedemin lakabı Fıstıkçı Arap’tı. İstanbul’a 1940’lı yıllarda antepfıstığını ilk tanıtan dedemdir. 1950’lerde dedem Amerika’ya bile antepfıstığı satardı. Çocukluğumdan beri Antep fıstığının içindeyim. Kendimi bildiğimden beri kuruyemişle iç içeyim. Babam 1971 yılına kadar açık kuruyemiş satıyordu. 1971’den itibaren ambalajlı kuruyemişe girdik. Hiçbir zaman başka bir alana yatırımı düşünmedik. İşimizi en iyi şekilde yapmak istiyoruz. İnşallah çocuklarımız da bunu devam ettirmek ister.
Bizim de ceviz ve badem ormanlarımız olmalı
Türkiye fındık ve kayısıda dünya lideri, kuruyemişte artık hangi ürünlere odaklanmak zorunda?
- Türkiye’nin lider olduğu bu ürünlerin fiyatını doğru yönetemiyoruz. Fındıkta fiyat yükseliyor, ama stok fazlası var. Avrupalı devamlı fındığa karşı bir alternatif arayışında. Buna göre bir fiyat oluşturmak gerek. Bulgaristan’a gittiğinizde ceviz ormanları ve badem ormanlarını görüyorsunuz. Biz ithal etmek zorundayız. Ormanlık araziye çam ağacı dikelim ama ceviz ve badem ormanlarımız da olsun.
Hedefimiz, 2008’de yüzde 20 büyümek
2007’yi nasıl geçirmiştiniz, 2008 beklentiniz nedir?
- Geçen yıl 100 milyon doları aşan bir ciromuz oldu. 2008 yılında da yüzde 20 büyümeyi düşünüyoruz. Gebze’de yer aldık. 50 bin metrekare kapalı alana yeni bir tesis yapacağız, Tuzla ve Kartal tesislerimizi birleştirip, oraya taşıyacağız. Bu da sanırım en az 20 milyon YTL’lik bir yatırım gerektirecek.
Ambalajlı kuruyemişteki pazar payımız yüzde 35
Toplam tüketimde en büyük pay hangi kuruyemişte türünde?
- Türkiye’de toplam 325 bin ton kuruyemiş tüketiliyor. Kuruyemiş tüketiminde ise ilk sırayı 80 bin tonla ayçekirdeği alıyor. Onu, 40 bin tonla tuzlu yerfıstığı, 25 bin tonla fındık izliyor.
Tadım’ın ambalajlı kuruyemiş pazarında payı nedir?
- Ambalajlı kuruyemiş pazarı içindeki payımızın yüzde 30-35’lerde olduğunu tahmin ediyoruz. Dağıtım ağımız çok güçlü. Her hafta Türkiye’nin 80 bin dağıtım noktasına ulaşıyoruz.
İSMET TEKİNALP
TADIM Yönetim Kurulu Başkanı İsmet Tekinalp, 1957 yılında Gaziantep’te doğdu. Gaziantep Koleji’ni bitirdikten sonra İstanbul’da iş hayatına atıldı. Eminönü’nde baharat ve pastane malzemeleri ticareti yaptı. Babası Mehmet Tekinalp’in ortaklarından ayrılarak sadece kuruyemişe yönelmesi üzerine, Tadım A.Ş.’ye girdi. Tekinalp, Tadım’da yönetimi kardeşi Kemal Tekinalp ile paylaşıyor.
Yazının Devamını Oku 12 Mayıs 2008
HAZIR giyim sektörüne destek konusunda geç kalındığını belirten TOBB Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı Aynur Bektaş, "Ancak hükümet tarafından söz verilen yasalar bir an önce çıkarılırsa, tekstilin yıldızı 2009’da yeniden parlayabilir" dedi. TÜRKİYE Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı Aynur Bektaş, tekstil ve hazırgiyim sektörüne destek konusunda geç kalındığını belirterek, "Ancak söz verilen yasalar bir an önce çıkarılırsa, tekstilin yıldızı 2009’da yeniden parlayabilir" dedi.
Moda, tasarım ve markaya yönelen sektörün 25 yıllık deneyime sahip olduğunu hatırlatan Bektaş, "Devlet de desteklediği takdirde ben İstanbul’da dahi tekstilin yıl sonuna doğru patlayacağına ve 2009’da yıldız haline geleceğine inanıyorum" diye konuştu. Bektaş, kurucu ortağı olduğu Hey Grubu’nun da cirosunu ikiye katlayarak bu yıl sonunda 500 milyon dolara ulaşacağını, cironun yarısının da tekstilden gelmesini beklediklerini söyledi.
TOBB Kadın Girişimciler Kurulu’nun 81 ilde örgütlenmesini tamamlamak üzere olduğunu, şu ana kadar bin 630 kadın girişimciye ulaştıklarını belirten Aynur Bektaş, "Önümüzdeki günlerde 81 ilde Kadın Girişimci Merkezleri açacağız. İlk adımımız okuma yazma bilen her kadına bilgisayar öğretmek" dedi. Aynur Bektaş ile tekstil sektöründen şirketlerin sosyal sorumluluk projelerine uzanan bir sohbet yaptık.
Teşvik gerekiyor
Tekstil ve hazırgiyim sektörünün bugünkü durumunu nasıl görüyorsunuz?
- Trikoyu kaybettik, inşallah örmeyi de kaybetmeyiz. Hükümet destek konusunda geç kaldı. Trikoda da yeni bir yatırım gerekiyor. Hazır giyimde biz bu yapılanmayı başarabildik. Makinelerimiz çok pahalı değil, aynı makineler dikiyor, örme makinelerinde yeni yatırımlar yaptık. Giderek ince iplikler dünyada moda oluyor. Malezya, Bangladeş standart trikoda çok iyi. Ancak artık İtalya, İspanya çok daha tiril tiril kumaş gibi duran triko istiyor. Trikocular makinelerini yenileyemedikleri için geç kaldı ve bu trendi yakalayamadı. Yeni yeni bu trende uygun triko makinelerini getirmeye başladılar. Hazır giyim firmaları olarak bizler farklılık yaratarak ve Anadolu’ya yatırım yaparak bu trendi yakaladık.
Sektörün ne tür desteklere ihtiyacı var?
- Artık sektörün entegre ve iplik yatırımlarına girmemesi lazım. Bizim daha küçük bazlı yatırımlar yapmamız gerekiyor. Yatırım anlamında teşviğe ihtiyaç yok ama destek anlamında teşviğe ihtiyaç var. Mevcudu koruma ve yapılan yatırımları yaşatma adına teşviğe gerek var. En az iki yıl süreyle bu teşvikler verilmeli. Dünya Ticaret Örgütü de, böyle geçici bir teşviğe karşı değil. Türkiye’de tekstilde ilk 5 firma istihdamın yüzde 8-9’unu sağlıyor, yani tabana yayılan bir sektör.
Çin’in zararı yok
Türk tekstilinin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
- İhracat çok büyüdüğü için tekstilin toplam ihracattaki payı düşüyor ama geçen yıl hazır giyim ihracatı yüzde 13.6, tekstil ihracatı yüzde 20 arttı. Artış sürüyor. Yüzde 45 arttığı dönemlerde toplam ihracat çok gerilerdeydi. Avrupa’da pazar kaybetmedik, aksine artışımız var. Çin’in Avrupa’daki payı yüzde 30 arttı ama bunu bizden almadı. Kendi çevresindeki ülkelerden aldı. Çin’in Türkiye’ye bir zararı yok, tam tersine faydası var. Modaya tasarıma markaya yönelen sektörün 25 yıllık deneyimi var. Anadolu’ya açıldığı ve devlet de desteklediği takdirde ben İstanbul’da dahi tekstilin yıl sonuna doğru patlama yapmasını bekliyorum. Tekstilin 2009’da yeniden yıldız haline geleceğine inanıyorum.
10 bin kadın girişimci
TOBB Kadın Girişimciler Kurulu kaç kadın girişimciye ulaştı?
- 55 kişilik bir Yürütme Kurulu’muz var. 81 ilde ticaret, sanayi odaları ve borsalar nezdinde yapılanıyoruz. Bu odaların 70’inin yapılanması tamamlandı. Böylece 1630 girişimci işveren kadına ulaştık. Hep birlikte niyetimiz kadınları iş sahibi değil, işveren yapmak. Bu yıl sonuna kadar 10 bin kadını iş dünyasına katmayı hedefliyoruz.
İnek almak isteyene de yol göstereceğiz
Kurulun bundan sonraki adımı ne olacak?
- Her ilde odaların bünyesinde TOBB Kadın Girişimciler Kurulu’na bağlı Kadın Girişim Merkezleri kuracağız. Kadın evde bir sürü şey üretiyor ama nereye gideceğini ve nasıl değerlendireceğini bilemiyor. Başka bir kadın inek alıp besleyip, sütünü satmak, diğeri işini büyütmek istiyor. Biz bunlara yol gösteriyoruz. TOBB ve KOSGEB’in oluşturduğu girişimcileri destekleyen Kredi Garanti Fonu, teminatsız kredi veriyor. Projeye TOBB kefil ya da ortak olursa, 750 bin YTL’ye kadar kredi verilebiliyor. Bunda da artık kadınlara öncelik tanınıyor. Şu ana kadar 60 kadınımız bu fondan yararlandı.
Fuarlarda kadınlar için ücretsiz yer sağladık
Kadınlar için başka ne tür projeleriniz olacak?
- TOBB’a başvuruda bulunduk, ’Kadınlar yaptıkları işleri satamıyor, ne olur bize fuarlarda yer verin’ dedik. Bu da yönetmelik olarak çıkartıldı. Yakında açıklaması yapılacak. Kadın Girişimciler Kurulu’na artık her fuarda 75’er metrekare (5x15 metrekare) stand bütün donanımıyla bedava verilecek. Bu fuarlara her seferinde başka illerdeki kadınlarımızın ürünlerini götürebiliriz. CNR ve TÜYAP bize kucak açtı.
Sosyal proje müşteri ve marka arasında duygusal bağ kuruyor
Şirketlerin sosyal projelere yaklaşımı nasıl?
- Bu dünyadaki yeni trend. Alıcılarıyla duygusal bir bağ kurmak isteyen şirketler satış politikalarını artık sosyal projelere dayandırmaya başladı. Markalar gelip geçici, her zaman daha iyisi, daha güzeli, daha ucuzu var. Ama alıcısıyla duygusal bağ kurabilen vazgeçilmez olur. O zaman ürün de düzgünse marka daha çok yaşar. ’Ariel ile bir adım öne’ projesiyle kurulumuzun bu tür projelere destek verdiğimizi göstereceğiz. Bütün kurumların artık bu tür sosyal projelerle çıkış yapması lazım.
Hey Grubu’nun 2009 ciro hedefi 1 milyar dolar
Hey Grubu’nun bu yıl sonu ciro beklentisi ve 2009 hedefi nedir?
- Geçen yıl 250 milyon dolar ciro yaptık. Bu yıl sonu hedefimiz 500 milyon dolar. Bunun da 250 milyon doları tekstilden gelir. 2009 yılsonu hedefimiz ise bir milyar dolar. Dış ticaret sermaye şirketimizi yeni kurduk, onun çok büyüyeceğine inanıyorum. Hey Tekstil olarak Anadolu’da 4 fabrikamız oldu.
Okuma yazma bilen her kadına bilgisayarı öğretmek istiyoruz
Kadın Girişimci Merkezleri’nde neler yapmayı planlıyorsunuz?
- Öncelikle eğitmek ve kendi işyerlerine açmalarına yardımcı olmak, nereye başvuracaklarını göstermek istiyoruz. Okuma yazma bilen her kadına bu merkeze bilgisayar öğretmeyi hedefliyoruz. Kadın internete girmeyi öğrensin, dünyayı görsün, tanısın, bilgisayarı açmayı öğrensin. Evine ikinci televizyon değil, kendisine bilgisayar almak için uğraşsın. Her mahalleye 3 bilgisayar bilen kadın soksak virüs gibi yayılır. Evlere gidip kadınları bu merkezlere davet edeceğiz.
Bektaş’tan kadın girişimcilere çağrı
TOBB Kadın Girişimciler Kurulu, Ariel’in 1 Nisan’da başlattığı ’Ariel ile Bir Adım Öne...’ sloganını taşıyan kampanyayı da destekliyor. TOBB Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı Aynur Bektaş, bir fikri, bir projesi veya bir hayali olan tüm kadınları yarışmaya katılmaya çağırdı. Bektaş, "Kendisini iyi ifade eden, iyi düşünülmüş bir projeye sahip olan kadınlar için düzenlenen bu yarışmayı ve sonrasındaki eğitim ve danışmanlık çalışmalarını kurul olarak destekliyoruz" dedi. Son katılma tarihi 1 Haziran olan yarışmada ilk üçe girenlerin projeleri Ariel’in 30 bin YTL’ye varan maddi desteğiyle hayata geçirilecek.
AYNUR BEKTAŞ
Hey Tekstil kurucu ortağı Aynur Bektaş, 1951 Çankırı Çerkeş doğumlu. 1974 yılında Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi İşletme Muhasebe Bölümü’nden mezun oldu. 20 yıl banka-finans sektöründe üst düzey yöneticilik ve eğitmenlik yaptı. 15 yıl önce konfeksiyon imalatı ve ihracatı yapan Hey Tekstil’i kurdu. 2005-2007 arasında Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptı. Bektaş, Hey Grubu’na bağlı Hey Örme’nin Yönetim Kurulu Başkanı, Hey Travel Trends’in Yönetim Kurulu eş Başkanı, CBS Ltd.Şti’nin Yönetim Kurulu eş Başkanı, Hey Dış Ticaret Yönetim Kurulu Başkanı ve TOBB Kadın Girişimciler Kurulu Başkanlığı görevlerini yürütüyor.
Yazının Devamını Oku 5 Mayıs 2008
YAŞAR Holding Gıda Grubu Ticari Operasyonlar Başkan Yardımcısı Azmi Gümüşlüoğlu, grubun gıda cirosunun 1 milyar YTL’yi aştığını ve geçen yıl sütlü ürünlerde çocuklara kahvaltıyı sevdiren ürün yelpazesini genişlettiklerini söyledi. Gümüşlüoğlu, organik gıdaya da yatırım yapacakları mesajını verdi.
TÜRKİYE’de yaklaşık 30 milyar dolarlık büyüklüğe ulaşan hızlı tüketim ürünleri pazarı içinde gıdanın payı 10.5 milyar doları buldu. 18 ayrı kategoride üretim yapan ve gıdadaki cirosu 1 milyar YTL’yi aşan Yaşar Holding, hem mevcut kategorilerde ürün çeşitliliğini artırıyor, hem de gıdada yeni ürünlere odaklanıyor. 2008 yılında yüzde 25 büyüme hedeflediklerini belirten Yaşar Holding Gıda Grubu Ticari Operasyonlar Başkan Yardımcısı Azmi Gümüşlüoğlu, grubun sütle başladığı organik gıda alanında da önümüzdeki süreçte yeni ürünlerle pazarda yerini alacağını söyledi. Son dönemlerde pazara sundukları yeni süt ürünleriyle ilköğretim çağındaki çocuklara kahvaltıyı sevdirmeyi amaçladıklarını vurgulayan Azmi Gümüşlüoğlu ile Yaşar Holding’in gıda sektöründeki gelişimini ve yeni yatırımlarını konuştuk.
Türkiye’de hızlı tüketim ürünleri sektörünün büyüklüğü nedir, bunun ne kadarını gıda oluşturuyor?
- Türkiye’de hızlı tüketim ürünleri sektörünün yaklaşık 30 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Bu pazarın yaklaşık 10.5 milyar dolarlık kısmını gıda oluşturuyor. Bu kategoride Pınar açısından çok önemli bir potansiyel olduğuna inanıyoruz.
Yılın ilk üç ayını nasıl geçirdiniz, piyasaları nasıl görüyorsunuz?
- İlk üç ay planlarımız doğrultusunda gelişiyor. Yılın ilk iki ayı daha hareketliydi. Mart ayı ile birlikte ara kanallarda bir yavaşlama oldu. Muhtemel bir ekonomik sıkıntı beklentisiyle özellikle ara kanalın stoklarını aşağılara indirmeye çalıştığını, siparişlerinde kesintiye gittiğini görüyoruz. Ama tüketici tarafına henüz yansımış bir durum yok. 2008 ve sonrası için pozitif düşünüyoruz.
Kahvaltı davranışları etkiliyor
Son dönemlerde neden kahvaltıya ve Pınar Beyaz’a odaklandınız?
- Eğitim çağındaki çocuklar için en önemli öğün kahvaltıdır. Türkiye’de ilköğretim çağında 11 milyon ilköğretim öğrencisi bulunuyor. Birçoğu sabah kahvaltısı yapmadan okula gidiyor. Yapılan araştırmalar, hırsızlık, kurallara uymama, öğretmen ve aileyle geçimsizlik gibi davranış bozukluklarının yemek yememekle bağlantılı olduğunu göstermiş. Düzenli kahvaltı etmeye başlayan çocukların daha dikkatli ders dinlediği, matematikte daha yüksek notlar aldığı ve daha az psikolojik problemler ve davranış bozuklukları gösterdikleri saptanmış. Buradan hareketle ’Pınar Beyaz’ı geliştirdik. Çocuklara kahvaltıyı sevdirdik.
Yeni organik ürünler geliyor
Önümüzdeki dönemde gıdada girmek istediğiniz yeni alanlar var mı?
- 40’tan daha fazla yeni konsepti test ediyoruz. Doğru zamanda bunlar arasında potansiyelini ispat edenleri piyasaya sunma planlarımız var. Bunlar için de yeni kategoriler de var. Organik ürünlere de yatırım yapacağız. Organik ürün, bugün küçük, ama gelecekte büyük kategorilerden biri olacak. Türkiye’nin tek organik sütünü Pınar markasıyla tüketiciyle buluşturuyoruz. Doğan Holding’in Gümüşhane Kelkit’teki organik çiftliğinden elde edilen sütleri biz işliyoruz. Bu işbirliğimizi hızlı bir şekilde büyütebilmek için birlikte çalışıyoruz. Organik olarak yeni ürünleri lanse edeceğimizin müjdesini verebiliriz.
Balık işi öne çıkacak
Balık işinizi büyütecek misiniz?
- Türkiye’de ilk kültür balıkçılığını Pınar başlattı. Çipura ve levrek ağırlıklı üretimimiz var. Gelecekte Türkiye’nin potansiyeli ile birlikte balık işi öne çıkacak.
2007’de yüzde 17 büyüdük, 2008 hedefimiz yüzde 25
2007 yılını nasıl geçirdiniz? 2008 hedefleriniz nedir?
- Yaşar Gıda Grubu olarak 2007 yılında 1 milyar YTL’nin üzerinde 1 milyar 59 milyon YTL ciro gerçekleştirdik. Satışlarımız 2007’de yüzde 17 büyüme gösterdi. Satışlarımızın yüzde 14’ü ev dışı tüketim kanalından geldi. Yaklaşık 27 milyon dolarlık ihracat yaptık. 2008 hedefimiz yüzde 25 büyümek, ihracatımızı da yüzde 16 artırmak. 2007’de 200 milyon YTL’lik yatırım yaptık. 2008’de yatırım miktarının da yüzde 25 artmasını hedefliyoruz.
Ambalajlı süt pazarında çift haneli büyüyoruz
Türkiye’de süt sektörünün geleceğini nasıl görüyorsunuz?
- Pınar Süt ile Türkiye’deki hanelerin yüzde 40’ına ulaşıyoruz. Süt sektörü gelişiyor. Yarınlar için çok daha önemli olacağına düşündüğümüz bir kategori. Türkiye’deki 420-450 milyon litrelik ambalajlı süt pazarında yüzde 26’lık ciro payı ile lider durumdayız. Geçtiğimiz birkaç yıldır çift haneli büyüme rakamları içindeyiz.
AZMİ GÜMÜŞLÜOĞLU
YAŞAR Holding Ticari Operasyonlardan Sorumlu Başkan Yardımcısı Azmi Gümüşlüoğlu, 1969 Ankara doğumlu. Bilkent Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun olduktan sonra New Hampshire College’te İşletme Yüksek Lisansı yaptı. İş hayatına 1994 yılında American Frozen Foods’ta Satış Temsilcisi olarak başladı. 1996’da yönetici adayı olarak Nestle Türkiye’ye katıldı. 1998-2005 arasında sırasıyla Nestle Azerbaycan’da Ülke Müdürlüğü, Nestle Türkiye’de İş Geliştirme Müdürlüğü, Genel Satış Müdürlüğü, Nestle Mısır’da Kuru Gıda Genel Müdürlüğü yaptı. 2005-2007 arasında Nestle Türkiye’de Kuru Gıda ve Pazarlama Direktörlüğü ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevini yürüttü. 2007’de Ticari Operasyonlar Başkan Yardımcısı olarak Yaşar Holding’e katıldı. Gümüşlüoğlu, Reklamcılar Derneği Yönetim Kurulu Üyesi.
Yazının Devamını Oku 28 Nisan 2008
KULUÇKA makinesiyle iş hayatına atılan Keskinoğlu Ailesi, yumurta ve piliç sektörüyle büyürken üçüncü kuşak yönetici Keskin Keskinoğlu, geçen yıl yakaladıkları yüzde 40’lık büyümeyi bu yıl da sürdürmeyi hedeflediklerini söyledi. Bugün yumurta ve pilicin yanı sıra yumurta kabı, zeytinyağı, yem, doğal gübre ve kağıt bazlı sarf malzemeleri de üreten Keskinoğlu Grubu’nda hedef, yıl sonunda 400 milyon YTL ciroya ulaşmak.
KESKİNOĞLU Şirketler Grubu, 45 yıl önce bir kuluçka makinesiyle başlayan üretim macerasında, yumurta ve piliç alanında bugün 400 milyon YTL ciroya koşuyor. Keskinoğlu Ailesi’nin üçüncü kuşak yöneticisi Keskin Keskinoğlu, dedesi İsmail Keskinoğlu’nun hayali olan modern tesislere kavuştuklarını ve yatırımlarını devam ettireceklerini söylüyor. Manisa Akhisar’da yumurta, piliç, yumurta kabı, zeytinyağı, yem, doğal gübre ve kağıt bazlı sarf malzemeleri üreten Keskinoğlu Grubu’nun Yönetim Kurulu Üyesi Keskin Keskinoğlu, "2007’de bir önceki yıla göre yüzde 40 büyüyerek 293 milyon YTL ciro gerçekleştirdik. Bu yıl sonunda ise 400 milyon YTL hedefliyoruz" diyor.
Yumurta kabı üretimindeki deneyimini tek kullanımlık hastane ürünlerine de kaydıran Keskinoğlu, kağıt küver, sürgü ördek gibi sağlık gereçleri pazarında da büyümeyi hedefliyor. Keskinoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Üyesi Keskin Keskinoğlu ile grubun bugüne gelişini, yumurta ve piliç sektörünü ve yeni yatırımlarını konuştuk.
TÜTÜNDE İFLAS ETMİŞ
Keskinoğlu’nun kuruluş öyküsü nedir?
- Şirket, dedem İsmail Keskinoğlu tarafından 1963 yılında Manisa Akhisar’da kuruldu. Dedemin ana işi tütüncülükmüş, iflas etmiş. Marangozluğa başlamış. O dönemde Tarım İl Müdürlüğü’ne kuluçka makinesi gelmiş, çalıştıramayınca dedeme danışmışlar. Makinelere ilgisi olan dedem kuluçka makinesine gidip bakmış, eksiklerini görmüş. Daha sonra kendisi kuluçka makinesi yapmış. Önce makineye 400 yumurta koymuş, bir civciv çıkmış. Sonra birileri dedeme yumurtaları horozlu evlerden almasını söylemiş. 700 yumurtadan bu kez 400 civciv çıkmış. Sonra bu işe devam etmiş.
Son yaptığınız kesimhane yatırımınızın diğerlerinden farkı ne?
- İlk kesimhanemizi 1997’de kurduk. Bir ay önce devreye aldığımız ve 13 milyon YTL’lik yatırım yaptığımız yeni piliç tesisimizin kapasitesi ise, günde 300 bin adet. Şu anda 160 binini kullanıyoruz, yazın 180 bine çıkacağız. Önümüzdeki yıl hedefimiz günde 250 bin adet. Piliçler kesildikten sonra el değmeden iç organları çıkarılıyor, 4.5 kilometre havada dolaştırılarak soğutuluyor. Böylece içinde su kalmıyor. 0-4 derece arasında saklanması gereken ürünlerin raf ömrünü 11 güne çıkarıyor.
PİŞMİŞ ÜRÜNLERDE BÜYÜYECEĞİZ
Geçen yıl ne kadarlık yatırım yaptınız, yeni yatırımlar var mı?
- 2007’de toplam 21.7 milyon YTL’lik yatırım yaptık. 2008’de de bu kadar yatırım yaparız. Öncelikle pişmiş ürün hattımızın kapasitesini ve ürün çeşitliliğini artırmak istiyoruz. Kaplamalı ve pişmiş ürünlerde günlük kapasitemizi 30 tondan, 100 tona çıkarmayı düşünüyoruz. Ayrıca ambalajıyla mikrodalga fırına konabilecek, yemeğe ve sunuma hazır ürünlerimiz olacak. Piliç, yanında pilavı ve garnisiyle birlikte yemeye hazır hale gelecek.
Şu anda yumurta üretiminiz ne kadar?
- Günde 2 milyon adet yumurta üretimimiz var. Ambalajlı pazarda payımız yüzde 65. 250 bin tavuğumuz var. Yumurtalar hiç el değmeden toplanıyor, işletmelerimiz bilgisayar kontrollü. Buradan çıkan yumurtalarımızın hepsi otomatik tasnif ediliyor. Gizli zar çatlağı, kırığı, kirlisi olan ayrılıyor. Sonra üzerine markamızı yazıyor ve bir numara veriyoruz. Satın aldığınız yumurtayı hangi tavuk yumurtlamış, hangi veteriner kontrol etmiş internetten takip edebiliyorsunuz. Piliçlerimiz için de bunu yapabiliyorsunuz.
Tek kullanımlık kağıt küvet sürgü, ördek üretiyoruz
Kağıttan hijyenik ürünler üretme fikri nereden çıktı?
- Kağıt yumurta kabını (viol) uzun süredir kendimiz üretiyoruz. Violde yüzde 33 pazar payımız var. Bu deneyimi tek kullanımlık hastane ürünlerine taşıma kararı aldık. Sanikes markasıyla tek kullanımlık 8-24 saat sıvı ve kimyasal geçirgenliği olmayan kağıt böbrek, küvet ve ördek üretiyoruz. Bu ürünler Avrupa’da çok yaygın. Hastanelerde çocuk ölümlerinin artması, Sağlık Bakanlığı’nın yeni düzenlemelerinden sonra Türkiye’de de yaygınlaşıyor.
Ne kadarlık yatırım yaptınız? Satış hedefiniz nedir?
- 2007’de, 2 milyon dolarlık yeni sistem kurduk. Geçen yıl 2 milyon adet sattık, bu yıl hedefimiz 4 milyon adet. 2010’da, 50-60 milyon adet satış rakamına ulaşırız. Pazar hızlı büyüyor. Bu ürünlerin kullanıldıktan sonra imhası gerekiyor.Makineleri İnoksan’a ürettiriyoruz. Bu ürün hastanelerin işini kolaylaştırıyor.
İlkokulda pazarda yumurta satıp ticareti öğrendim
KESKİN Keskinoğlu, aktif olarak 2000 yılından beri işin içinde. Ama öncesinde de amcasının oğlu İsmail Keskinoğlu ile birlikte pazara çıkıp yumurta satmışlar. Pazara ilk çıktıklarında yumurtalar ellerinde kalmış. İkinci çıkışlarında ise hepsini satmışlar. Sonra da pazara götürdükleri yumurta sayısını artırmışlar yanına başka ürünler de eklemişler. Keskinoğlu’nun pazarcılık macerası iki yıl sürmüş. Keskinoğlu, "İlkokul yıllarında ticareti pazarda öğrendik" diye anlatıyor.
Tüketici bilinçlendi yüzde 40 büyüdük
Geçen yılı nasıl geçirdiniz, 2008 yılı beklentiniz nedir?
- 2007’de bir önceki yıla göre yüzde 40 büyüdük. Kuş gribinden önce ambalajlı satışımız bu kadar iyi değildi ama bu olaydan sonra insanlar ne tükettiklerini bilmek istedi. Tüketici bir anda çok bilinçlendi. Ciromuz 210 milyon YTL’den, 293 milyon YTL’ye yükseldi. 2008 sonunda ise, 400 milyon YTL ciro hedefliyoruz. İhracat beklentimiz ise 20 milyon YTL.
Dedemin doğduğu Yunan köyü Ravika’yı Akhisar’da kurduk
Zeytinyağı markasına neden Ravika ismini seçdiniz?
- Dedemizi 2001’de 101 yaşındayken kaybettik. Ravika, Yunanistan’da dedemin doğduğu köyün adı. Akhisar’da 40 bin metrekare arazi üzerine dedemin köyünün birebir aynısını kurduk. Köyün berberi, okulu, camisi, bakkalı, kahvesi var. Zeytinyağı tesislerimiz de burada. 1856 model taş baskı soğuk sıkım yöntemi denilen sistemle üretim yapıyoruz. Köyde dedemin adını taşıyan bir müzemiz de var. Bu köyün 2004’den beri yapımı sürüyor, şu ana kadar 2 milyon dolar harcadık. 1 milyon dolar daha harcamayı planlıyoruz. Yurtdışı ve yurtiçinden gelen konuklarımızı burada ağırlıyoruz.
Dedemin zeytin ağaçlarıyla işe başladık
Zeytinyağı işine de girdiniz.
- Dedem boş arazilere sürekli zeytin ağaçları dikerdi. 15 bin ağacımız vardı. Verimli ve meyve veren bu ağaçlara biz de her yıl 5 bin ağaç ekliyoruz. Bu kadar çok ağacımız olunca biz de 3 yıl önce yavaş yavaş zeytinyağı işine girdik. Kendimize marka olarak Ravika’yı seçtik. İlk etapta 4 milyon YTL yatırımla yola çıktık. Şu anda 12 bin ton üretim kapasitemiz var. Değişik lezzetlerde zeytinyağı üreterek raflarda yerimizi kısa sürede aldık. Pazar payımız yüzde 5’lerde. Geçen yılki satışımız 400 bin litreydi. Bu yıl payımızı yüzde 7’ye, önümüzdeki yıl yüzde 10’a çıkarmak istiyoruz. Türkiye’de kişi başı zeytinyağı tüketimi 1 litre. Bu rakam Yunanistan’da 25 litre, Avrupa ülkelerinde ortalama 18-20 litre.
KESKİN KESKİNOĞLU
KESKİNOĞLU Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Üyesi ve Pazarlama Grup Başkanı Keskin Keskinoğlu, 1976 İzmir doğumlu. İzmir Özel Fatih Koleji’nin ardından Ankara Bilkent Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu’nun iki yıllık yöneticilik bölümünü bitirdi. Daha sonra İstanbul Beykent Üniversitesi İşletme Bölümü’ne dikey geçiş yaparak mezun oldu ve İngiltere’de Liverpool John Moores Üniversitesi’nde pazarlama alanında yüksek lisans yaptı. Eğitiminin ardından Akhisar’da bulunan Keskinoğlu Tavukçuluk ve Damızlık İşletmeleri Sanayi Ticaret A.Ş. yönetiminde yer aldı. 2002 yılından bu yana Keskinoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Üyeliği görevini yürütüyor.
Yazının Devamını Oku 21 Nisan 2008
KUZEY Amerika ve Batı Avrupa’nın hakim olduğu dünya boya pazarının gelecek on yılda gelişmekte olan ülkelere kayacağını belirten Betek Genel Müdürü Tayfun Küçükoğlu, "Türkiye bu fırsatları iyi kullanabilirse bölgenin boya cazibe merkezi olabilir" dedi. GELECEK on yılda gelişmekte olan ülkelere kayacağı öngörülen boya üretiminde, Türkiye’nin fırsatları değerlendirerek, boya cazibe merkezi haline gelmesi bekleniyor. Alman boya firması Caparol’le ortaklık kuran Betek’in Genel Müdürü Tayfun Küçükoğlu, Kuzey Amerika ve Batı Avrupa’nın hakim olduğu dünya boya pazarının önümüzdeki on yılda gelişmekte olan ülkelere kayacağını belirterek, "Türkiye bu fırsatları iyi kullanabilirse bölgenin boya cazibe merkezi olabilir" dedi. Küçükoğlu, Türkiye’nin bu süreçte fırsatları kaçırmamak için gerekeni yapmaması halinde, bu yatırımların başta Dubai olmak üzere başka ülkelere gidebileceği uyarısında bulundu. "Türkiye’yi boyada cazibe merkezi haline getirdiğimizde sektörün 3-4 kat büyümesi kaçınılmaz" diyen Küçükoğlu, Türkiye’de sektörün büyüklüğünün yalıtımla beraber 1.2 milyar dolar olduğunu hatırlattı. 2008 yılını 300 milyon doların üzerinde ciroyla kapatmayı bekleyen Betek Genel Müdürü Tayfun Küçükoğlu ile boya ve ısı yalıtım sektörünü, yeni yatırım planlarını konuştuk.
Dünyada boya sektörünün büyüklüğü nedir?
- Dünya boya sektörüne Kuzey Amerika ve Batı Avrupa’nın hakim olduğunu görüyoruz. 2007’de boya sektörünün yüzde 2-2.5 büyüdüğünü tahmin ediyoruz. Boya sektörünün dünyadaki büyüklüğü 28 milyon ton ve 78 milyar dolar civarında. Bunun içinde inşaat boyalarının payı ise 50 milyar dolar.
TÜRKİYE’DE TÜKETİM 5 KİLO
Bu üretimin ve tüketimin dağılımı nasıl?
- Gelişmiş ülkeler, tüketimin ve üretimin yüzde 60’ını yaparken nüfusun yüzde 30’una sahip. Gelişmiş ülkelerde 1 kilo boya 4-5 dolara satılıyor ve kişi başına boya tüketimi 20 kilo. Gelişmiş ülkeler kişi başına 80-100 dolarlık boya tüketiyor. Gelişmekte olan pazarlar ise toplam tüketimin yüzde 40’ını gerçekleştirirken, nüfusun yüzde 70’ine sahip. Buradaki potansiyeli çok daha fazla görüyoruz. Ancak bu ülkelerde boya daha ucuza satılıyor ve yılda kişi başına 3-5 dolar para harcanıyor. Kişi başına tüketim ise 3 kilo civarında.
Türkiye bu tablonun neresinde?
- Türkiye arada bir yerde. Boyanın kilosu 2 dolar ve kişi başına 5 kilo civarında tüketim var. Ama harcama potansiyeli 10 dolar. Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’da büyük sermaye ve teknoloji var. En hızlı gelişecek bölge burası ve Türkiye bu işin merkezi. Türkiye önümüzdeki 10 yıl içinde çok önemli fırsatlara yaklaşacak. Bu fırsatları biz, hem ülkemiz adına, hem kendi alanımızda değerlendirebiliriz.
SERMAYE HIZLA KAYIYOR
Türkiye’nin önüne nasıl fırsatlar çıkabilir?
- Gelişmiş ülkelerdeki teknoloji ve yüksek sermaye gücünün, potansiyeli yüksek gelişmekte olan ülkelere doğru hızla kayacağını düşünüyoruz. Bu kayma eğilimi de önümüzdeki 5 yılda artacak. Türkiye’nin çok önemli fırsatları yakalama şansı var. 1990’larda boyada çekim merkezi Batı Avrupa’ydı. Yavaş yavaş Kuzey Amerika ve Batı Avrupa’da, bu sektördeki yatırımlar şevkini kaybetti. Bu kaymada hammadde ve Ar-Ge teknolojisi önemli bir etken.
Türkiye’nin cazibe merkezi olması sektörü ne kadar büyütür?
- Dünyadaki bu merkez arayışında Dubai ile yarış halindeyiz. Türkiye’yi boya üreticilerinin cazibe merkezi haline getirdiğimiz zaman sektörümüzün 3-4 kat büyümesi kaçınılmaz. Türkiye’de boya 1 milyar dolarlık büyüklüğe sahip. Sektörün büyüklüğü yalıtım pazarıyla 1.2 milyar dolara çıkıyor. Önümüzdeki iki yıl içinde çıkacak fırsatları ülkemize getiremezsek, sahip olduğumuz avantajları rakip ülkelere vermiş oluruz.
2008’de sektör yüzde 8-10 büyür
Betek’in büyümesi nasıl gerçekleşti?
- 1994-2006 yılları arasında sektörde liderliğe yükseldik. 1994’de, 5.6 milyon dolar olan ciromuz, 2006’da 240 milyon dolara çıktı. Bu süreçte biz yüzde 4 bin 200 büyürken, sektör yüzde 171 büyüdü. 2007’de 266 milyon dolar ciroya çıktık. 2007’de tüketici talebinin azalması dolayısıyla sektörde yüzde 12 küçülme oldu. 2008’de boyada yüzde 8-10’luk büyüme bekliyoruz. Betek’in 2008 ciro hedefi de 300 milyon doları aşmak.
Isı yalıtımı için 25 milyon Euro’luk yatırım
Yeni yatırımlarınız var mı?
- Gebze’deki Eğitim ve Araştırma Enstitüsü için 3 milyon Euro harcadık. Avrupa’nın en büyük tesisi dediğimiz tesisin yanına 50 dönüm arazi üzerine yeni bir yatırım daha yapıyoruz. 25 milyon Euro tutarındaki bu tesis, ısı yalıtım sistemlerinde Avrupa çapında bir üretim üssü olacak. Mısır’da da 5 milyon Euro’luk üretim tesisimiz var. Önümüzdeki iki yılda yurtdışında yeni bir noktada da yatırım yapacağız. Biz, bölgede güç olabilecek bir altyapıyı Gebze’deki merkezimizde oluşturma çabasındayız. Amacımız buranın, dünya boya sektörünün araştırma geliştirmesinin yapılacağı bir merkez olması.
Türk dünyasına yatırım yapacağız
Yatırım için hangi ülkeleri düşünüyorsunuz?
- Orta Asya muazzam bir potansiyele sahip. Bu bölgeye hitap edebilecek Türk Cumhuriyetlerinden birinde yatırım planlıyoruz. Üç ülkeyle temaslarımız var. Bu yatırımı en geç iki yılda kesinleştirmek istiyoruz. Ondan sonra birçok fırsat kaçmış olabilir. 38 bin 500 ürün çeşidimiz var. İhracatla, her ürünü her yere ulaştırmak mümkün değil. Şu anda 15 ülkeye ihracatımız var. Gürcistan ve Azerbaycan’da ithal markalar içinde pazar lideriyiz.
Kabaranların yerini 15
yıl dayanan boyalar aldı
Boyada tüketicilerin eğilimi nasıl değişti?
- Daha önce iç cephelerde sentetik boyalar kullanılıyordu. Şu anda yüzde 50-60 sentetik kullanılırken, iç cephede bu oran yüzde 5-10’a düştü. Bizim sektöre girdiğimiz 1990’ların başında 18 renk vardı. Biz pazara 250 renkle girdik. Dış cephelerde 1-2 yılda kabaran boyalar yerini 15 yıl dayanan ve dökülmeyen dış cephe boyalarına bıraktı. Artık ihtiyaçları karşılamanın ötesinde beklentileri yönetmek önemli.
Dünya boya pazarının yüzde 60’ı
gelişmiş ülkelerin elinde
Boya sektörünün dünyadaki büyüklüğü 28 milyon ton ve 78 milyar dolar.
Gelişmiş ülkeler tüketimin ve üretimin yüzde 60’ını yapıyor.
Gelişmiş ülkelerde 1 kg boya 4-5 dolara satılıyor.
Gelişmiş ülkelerde kişi başına boya tüketimi 20 kg.
Gelişmekte olan pazarlar toplam tüketimin yüzde 40’ını gerçekleştiriyor.
Gelişmekte olan ülkelerde boyaya yılda kişi başına 3-5 dolar harcanıyor. Kişi başına tüketim 3 kg.
Türkiye’de boyanın kilo fiyatı 2 dolar.
Türkiye’de kişi başına boya tüketimi 5 kg.
Boyaya Türkiye’de kişi başına 10 dolar harcanıyor.
Boya sektörü Türkiye’de 2007’de yüzde 12 küçüldü.
Türkiye’de 2008’de, yüzde 8-10 büyüme bekleniyor.
Dünya boya pazarının
yüzde 2’si Türkiye’nin
Dünya boya endüstrisinde Türkiye’nin yeri nedir?
- Türkiye dünya boya pazarının yüzde 2’sine sahip. Know-how ve hammadde ihracatıyla, bölgedeki diğer ülkelere de hizmet verebilecek bir sektörümüz var. Şu anda 300 milyonluk nüfusa hitap etmek için çalışıyoruz. Mısır’da bizim küresel rakiplerimiz de faaliyet gösteriyor. Ülkemizdeki iş yapma kalitesini topyekün biryere götürebilirsek, hep beraber çevre ülkelerde daha fazla iş yaparız. Bunu gerçekleştirmenin peşindeyiz.
599 ton tehlikeli atığı geri kazandık
Tehlikeli atıkları geri kazanma çalışmalarınız nasıl yürüyor?
- Gebze tesislerimizde 2007 yılında tam 599 tonu tehlikeli atık olmak üzere toplam 2 bin 100 ton atığı geri kazandık. Atıkları, ’Geri dönüşümü mümkün olan ve değerlendirilebilen atıklar’ (Cam, naylon, teneke, kağıt, plastik kova...) ile ’Değerlendirilebilir tehlikeli atıklar’ olarak iki ana grupta topluyoruz.
TAYFUN KÜÇÜKOĞLU
Betek Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Tayfun Küçükoğlu, 1961 yılında Ankara’da doğdu. 1984 yılında İTÜ İşletme Fakültesi’nden mezun oldu. İş hayatına inşaat sektöründe başladı. 1986’da Akpınar Yapı satın alma bölümünde çalıştıktan sonra, 1988’de Betek’in kurucuları arasında yer aldı. Betek bünyesinde çeşitli görevler üstlendikten sonra 1995’de Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Üyesi oldu.
Yazının Devamını Oku 14 Nisan 2008
2023 Türkiye Hareketi’nin öncülüğünü de üstlenen Forum İstanbul’un Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Canevi, "Toplum olarak ileriye bakabilseydik, 2023 yılına çıpayı sağlam atabilseydik, bugünleri çok daha kolay atlatabilirdik. Bundan sonra biz de ayağımızı yere basar, iktidarıyla, muhalefetiyle, sivil toplum örgütüyle birlikte ayağımıza kurşun sıkmaya devam etmezsek, bence bu krizi rahatlıkla atlatabilir ve yolumuza devam edebiliriz" dedi.
ALTI yıldır ’2023 Türkiye Vizyonu’ hareketinin öncülüğünü yapan Forum İstanbul 2008, bu yıl 23-25 Nisan’da gerçekleştirilecek. İlk toplantısını 2002 yılında düzenleyen Forum İstanbul’un Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Canevi, "Toplum olarak ileriye bakabilseydik, 2023 yılına çıpayı sağlam atabilseydik, bugünleri çok daha kolay atlatabilirdik" dedi. Dünyadaki ve Türkiye’deki son yaşananları da değerlendiren Yavuz Canevi, "Bundan sonra biz de ayağımızı yere basar, iktidarıyla, muhalefetiyle sivil toplum örgütüyle birlikte ayağımıza kurşun sıkmaya devam etmezsek, bence bu krizi rahatlıkla atlatabilir ve yolumuza devam edebiliriz. Hedefimizi ve çıpamızı 2023 yılına atmamız halinde bu olaydan çok büyük yaralar almadan çıkabiliriz" mesajını verdi.
’Türkiye’nin İstikrar ve Büyüme Hamlesi’nin tartışılacağı Forum İstanbul 2008, küresel ekonomik dalgalanmalar ve muhtelif jeopolitik riskler doğrultusunda Türkiye’nin ekonomik ve politik istikrarını sürdürülebilir büyüme ile nasıl devam ettireceği konusunda, Türkiye’den ve dünyadan birçok ünlü ismi biraya getirecek. Forum İstanbul’un Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Canevi ile Forum İstanbul’un yanısıra küresel krizi ve Türkiye’nin bugününün ve geleceğini konuştuk.
Yaşanan küresel krizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Ekim, kasım aylarında, hiç beklemediğimiz bir yerde, Amerika gibi bir ülkede, gayrimenkul piyasasında kriz oluştu ve büyük spekülasyonlara yol açtı. O arada çok komplo teorileri yapıldı. ’29 Krizi gibi bir büyük krize gidiyoruz’ diyenler oldu, ’dünya çalkalanıyor, engel olunamaz diyenler’ oldu. Şu anda geldiğimiz noktada görülen farklı. Ama çoğunluk artık Amerika’daki krizin bir yerde dibe vurduğu veya çok yaklaştığı artık daha da derine gitmeyeceği gibi bir intiba içinde.
Krizin Türkiye’ye yansımaması ya da etkisinin az olması için gerekenlerin yapıldığını düşünüyor musunuz?
- Bugün, Türkiye’nin dışında başlamış bir krizin bedelini ödüyoruz açıkçası. Dünyada bütün bu olaylar olurken, kılıçlarımızı çekip bu olayın bize yansımaması için büyük çaba harcamamız gerekirken, maalesef son gelişmeler bizi en zayıf dönemimizde vurdu. Biz gündemimizde bambaşka, ekonomik olaylarla ilgisi olmayan, tamamen politik, siyasi, dini ve demokratik konuları gündemimizin ön tarafına taşıyarak, ekonomideki savunma mekanizmasını yeteri kadar güçlendiremedik diye düşünüyorum.
FON AKIMINI KESME HATASINI YAPMAYALIM
Küresel kriz Türkiye’ye neler kaybettirdi?
- Küresel krizin Amerika’da başlamasının bir fırsat olabileceğini düşünmüştüm. Hammadde, petrol ve maden fiyatları nedeniyle muazzam bir likidite oluştu. Körfez ülkelerinde, Singapur’da, Kore’de, Malezya’da, bazı Afrika ülkelerinde oluşan likidite gidecek yer arıyor. Krizi, bu fonları Türkiye’ye çekebilecek bir fırsat penceresi olarak görüyordum ama yeni bir pencere açamadık. Bu işin bize henüz zararı olmadığını düşünseniz bile yavaş yavaş olacak. Artık gelişmekte olan ülkelere uluslararası sermaye risk primini yükselterek girecek, maliyet bedelini ödeyeceğiz. Bu bedele de razıyım, yeter ki bu fon akımını kesmeyelim, gelmesini teşvik etmeye devam edelim. Bence biz bu hatayı da yaparsak işte o zaman bunu bedeli ağır olur.
Peki bundan sonra ne yapmak gerekiyor?
- Bundan sonra biz de ayağımızı yere basar, iktidarıyla, muhalefetiyle sivil toplum örgütüyle birlikte ayağımıza kurşun sıkmaya devam etmezsek, bence bu krizi rahatlıkla atlatabilir ve yolumuza devam edebiliriz. Hedefimizi ve çıpamızı 2023 yılına atmamız halinde bu olaydan çok büyük yaralar almadan çıkabiliriz. Türkiye gelişen ve demokratikleşmeyi pekiştirmeye çalışan bir ülke, bu tür olaylar olacaktır. Bence bunu da biraz soğukkanlı ile karşılamak gerekir diye düşünüyorum. Kısa vadede mutlaka iniş çıkışlar olacaktır. 2023’e çıpayı çok sağlam atabilseydik ki, atmamız gerekiyor, bugünkü olayları daha kolay atlatabilirdik. İnsanlara bir hedef verince çok daha şevkle çalışıyor.
Türkiye’yi düşünmeye yönlendirmek istiyoruz
Forum İstanbul toplantıları nasıl ortaya çıktı?
- 2001 yılında ciddi finansal kriz günlerinde 5-6 arkadaş bankacı, işadamı, akademisyen, gazeteci sohbet ediyorduk. En fazla yarın ne olacak diyoruz, önümüzdeki haftayı bile göremiyorduk. Günlük yaşamaktan ve düşünmekten yorulduk, toplum da öyle. Acaba yeni bir vizyon perspektif yaratabilir, insanları ileriye bakmayı teşvik edebilir miyiz diye düşündük. Ben hep kendime Cumhuriyet’in 100’üncü yılını nirengi noktası koyuyordum. İnsanları biraraya getirip hep yarını öbür günü değil, 2023’teki Türkiye’yi düşünmeye ve tartışmaya yönlendirecek bir platform oluşturamaz mıyız diyerek yola çıktı. 2002 yılında ilk toplantımızı yaptık.
Boğazımızdaki hıçkırığı söküp atmamız gerek
Forum İstanbul’un vizyonunu nasıl belirlediniz?
- Atatürk’ün koyduğu çağdaş medeniyete daha yakın olmak, ekonomik olarak da küresel gelişimin içine entegre olmuş bir Türkiye yaratmak. Bunu 100’üncü yılda yaratılmış olarak görmek ve geriye dönüp bakınca dünya devletleri arasında kendimizi küçümsemeden görebileceğimiz bir hale gelmeyi istiyoruz. Bunu da bu tartışma platformunda insanlarımıza aktarmaya çalışıyoruz. Bunun için de 7 yıldır doğru adımlar attığımıza inanıyoruz. Bugün yapmamız gereken bu doğru adımları biraz daha ileri doğru taşımak, bu geçici ’hıçkırık’ dönemlerini atlatabilmek, boğazımıza takılan bu hıçkırığı söküp atmak 2023 yılına, Cumhuriyetimizin 100’üncü yıl hedefine takılmamız lazım.
Hedeflerden vazgeçmek yanlış olur
Hedeflerin tutturulabileceğine inanıyor musunuz?
- Hedeflerde sapmalar olacaktır. Merkez Bankası bile bunu itiraf etmeye başladı. Yüzde 4’lük enflasyon hedefi 2009’da bile tutmayabilir. Ama hedeften vazgeçmek de doğru değil.
Ekonomideki en büyük risk nedir?
- En önemli risk, ekonominin sahipsiz bırakılmasıdır.
Forum İstanbul birçok ünlü ismi ağırlayacak
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bakanı Mehmet Şimşek tarafından açılması planlanan Forum İstanbul bu yıl, Avrupa Hareketi Başkanı Pat Cox, IBM Başkan Yardımcısı Nicholas Donofrio, eski İsrail Merkez Bankası Başkanı Jacob Frenkel, Dünya Bankası Tarım ve Kırsal Kalkınma Bölümü Yöneticisi Mark Cackler, IMF Avrupa Bölgesi Direktörü Michael Deppler, eski Rusya Büyükelçisi ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Albert Çernişev gibi birçok ismi ağırlayacak.
Tarım sektörü öncelikle masaya yatırılacak
FORUM İstanbul’un bu yılki diğer önemli konu başlığı ise hükümetin de öncelikli gündeminde yer alan ve ’tarım sektörü’ olacak. Diğer bazı konu başlıkları da şöyle: ’Sürdürülebilir bir istikrar için yabancı yatırımların önemi’, ’Türkiye bir Ar-Ge merkezi olabilir mi?’, ’Türk-Rus ilişkilerinde derinleşmekte olan ortaklık’, ’Bölgesel enerji denklemlerinde Türkiye’, ’Türkiye ve AB’.
YAVUZ CANEVİ
FORUM İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Canevi, 1939 Konya doğumlu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu. ABD’de University of Southern California’da ekonomi masterı ve Georgia State University’de Öğretim Üyeliği yaptı. 1960-1976 yılları arasında Maliye Müfettişi, 1976-1979 arasında Merkez Bankası Kambiyo Genel Müdürü, 1979-1981 arasında T.Garanti Bankası’nda Genel Müdür Yardımcısı olarak çalıştı. 1981-1983 Merkez Bankası Başkan Yardımcısı, 1983-1986 arasında Merkez Bankası Başkanı, 1986-1989 arasında Başbakanlık Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarı, 1987-1989 arasında Türkeximbank Yönetim Kurulu Başkanı, 1989-1996 arasında Eurotürk Bank Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev aldı. 1993’ten bu yana İMKB Başkan Vekili ve Yönetim Kurulu Üyesi, 1996’dan bu yana TEB Yönetim Kurulu Başkanı.
Yazının Devamını Oku 7 Nisan 2008
TİYATRO kostümleri tasarlayan Canan Göknil ile tekstilci Tülin Yazıcı, ’Dres Best Uniforms & Corporate Wear’ şirketiyle güçlerini birleştirip, pazarda söz sahibi olmaya soyundu. ’Dres Best’, 300 milyon dolarlık Türkiye pazarıyla yetinmeyip, çevre ülkelerle 1 milyar doları bulan pazarı kendine hedef seçti. TEKSTİLCİ Tülin Yazıcı ile tiyatro kostümleri tasarımcısı Canan Göknil, güçlerini birleştirerek yarattığı üniforma markası ’Dress Best’ çevre ülkelere gözlerini dikti. Yazıcı ve Göknil, Türkiye’de henüz 300 milyon dolarlar düzeyinde bulunan üniforma sektörünün, yabancı zincirlerin birbiri ardına girmesiyle hızla büyüdüğüne dikkat çekiyor. İki ortak, Türkiye’nin çevresindeki gelişmekte olan ülkelerle birlikte üniforma sektörünün 1 milyar dolarlık bir pazar oluşturduğunu tahmin ediyor. Tülin Yazıcı ve Canan Göknil, ’Dress Best Uniforms & Corporate Wear’ şirketinin yaklaşık 1.5 yıl önce kurulmasına rağmen ayrı ayrı kendi alanlarında 20’şer yılın üzerinde deneyimleri olduğunu hatırlatıyorlar. Avni Dilligil ve Afife Jale Tiyatro Ödüllerini en iyi kostüm dalında iki kez kazanan Canan Göknil, aralarında ’Organize İşler’ ve ’Gora’nın da bulunduğu pek çok filmin ve TV dizisinin yanısıra ’Lüküs Hayat’, ’Sultans Of The Dance’ gibi birçok önemli sanat olayının kostümlerini yapmış. Göknil, Çırağan Kempinski’nin Türkiye’ye ilk gelişinde bütün üniformalarını tasarlamış. Yazıcı ise 1995’de bir arkadaşının teşvikiyle üniforma sektörüne ilgi duymuş. Yıllardır aralarında Ritz Carlton, Four Seasons, Swissotel gibi birçok ünlü otel zincirinin üniformalarını yapıyor. Tülin Yazıcı ve tasarımcı Canan Göknil ile üniforma sektörünü konuştuk.
PAZAR 300 MİLYON DOLAR
Türkiye’de üniforma sektörünün büyüklüğü ve tahmini potansiyeli nedir?
- Aslında sektörümüze ait net bir rakam yok. Ancak Türkiye’de üniforma kullanan tüm sektörleri dikkate alarak yapılan tahminlere göre şu anda pazar 300 milyon doların üzerinde. Potansiyel çok fazla ve hızla büyüyor. Geçmişte bir hastane ile hizmet veren özel hastaneler bugün 10-15 şubeye çıkarak yaygınlaştı. Güvenlik sektörü özellikle 11 Eylül olayından sonra hayatın her yerine girdi ve inanılmaz büyüdü. Yeni bir otel açılırken yapılması gereken zorunlu yatırımlardan biri de üniforma. O yüzden gelişme potansiyeli çok yüksek.
Çevre ülkelerle çalışıyor musunuz, oralarda bu pazar nasıl?
- Türkiye’ye komşu veya yakın ülkelerin de potansiyelimiz içinde olduğunu düşünüyoruz. Bu bölgeleri de katarsak pazar büyüklüğü 1 milyar doları geçer. Türkiye bulunduğu bölgede büyük avantajları olan bir ülke. Hammadde ve üretim imkanı çok önemli bir konumda. Türkiye’de kendi markamızı doğru bir yere götürüyoruz, amacımız bunu yurtdışında ulaşabileceğimiz Ortadoğu ülkeleri, Rusya, Kazakistan, Azerbaycan gibi yakın çevrelere taşımak.
DIŞ PAZARLAR EKLENECEK
Ortaklığınızın ilk yılında nasıl bir sonuç elde ettiniz?
- Her ikimizin de ayrı ayrı 20’şer yıllık tecrübelerimiz var. Birimiz tasarımı, kostümü ve dönemleri çok iyi biliyor. Hareket halindeki insanların içinde rahat edebileceği üniformayı tasarlıyor. Diğerimiz bunu hayata geçiriyor. Bazen 38 beden ve 56 beden gibi iki ayrı fiziki ölçülere sahip çalışan personele aynı kıyafetleri uydurmak zorundasınız. 2007’de 65 bin parça ürettik. Ciromuz iç pazarda 2 milyon dolar oldu. Önümüzdeki yıl bunu yüzde 50 artırmak ve dış pazarı da eklemek istiyoruz.
Yurtdışında hangi ülkelerde hizmet verdiniz?
- Bugüne kadar Azerbaycan’da Vergi Bakanlığı, KKTC’de Kuzey Kıbrıs Havayolları, Doğu Avrupa, Kazakistan, İspanya ve Tunus’ta otel üniformaları hizmeti verdik. Artık o ülkelerde havayolları, güvenlik şirketleri gibi potansiyelleri de gözönünde bulunduracağız.
Tiyatro kostümleri tasarlarken kendimi üniforma işinde buldum
Kostüm tasarımı yaparken üniforma tasarlamak nereden çıktı?
- CANAN GÖKNİL: Kempinski, Çırağan Sarayı’na işletmeci olarak ilk geldiğinde Türkiye’deki diğer otel gruplarından farklı olmak istemiş. Bir arayışa girmişler. O zaman şehir tiyatrolarının kostümlerini tasarlıyordum ve beni bulmuşlar. Kabul ettim ama tamamen cahil cesaretiymiş. Üniforma deneyimim yoktu. En fazla 80 kişiyi giydirmiştim. 500 kişiyi ve en az üçer kıyafetle giydirmek zorunda kaldım. Küçük bir atölyede hem tasarladım, hem yaptım. Daha sonra Conrad aynı şeyi istedi ama bu kez ’sadece tasarlarım üretime karışmam’ dedim. O projede de Tülin ile (Yazıcı) birlikte çalıştık.
Kıyafette patron ve çalışan arasında denge kuruyoruz
Bir kuruluşa üniforma yaparken ne tür zorluklarla karşılaşıyorsunuz?
- Yabancılar yatırım bütçesi belirliyor, daha sonra bu rakamı koruyor. Biliyor ki kafasındaki üniformaya ulaşacak ve onu personeline iki yıl giydirebilecek. Türk müşteriye bunu anlatmak pek kolay olmuyor. Patron ya da genel müdür öyle bir üniforma seçiyor ki, personel için fonksiyonel olup olmadığına bazen bakmıyor bile. Bunun için seçilen üniformaları çalışanlara örnek göndererek fikirlerini alıyoruz ve aksaklıkları iş bitmeden görüp çözümlüyor, alt ve üst arasında denge kuruyoruz.
Coğrafyayı ve kurumu iyi tanımamız gerekiyor
Size gelen bir şirketle anlaştıktan sonra yola nasıl devam ediyorsunuz?
- TÜLİN YAZICI: Kurumun kültürü ve üniformanın fonksiyonu çok önemli. Coğrafyayı da iyi bilmek ve buna göre malzemeler kullanmak gerekiyor. Yazın serin tutan ve terletmeyen, kışın üşütmeyen kumaşlar tercih edilmeli. Üniformaların sık sık kimyasallarla yıkanacağı gözönüne alınmalı. Personelin fiziki görünümüne uygun modeller ve doğru renkler seçilmeli. Çünkü bu üniformaları hem kadın hem de erkekler giyiyor. Tasarımlarımızı ve tek tek kesimi yaptıktan sonra, kolay olanları dışarda denetimimiz altındaki atölyelere yaptırıyoruz. Zor parçaları kendi atölyelerimizde üretiyoruz.
Üniformanın içinde kendini iyi hissedenin performansı artıyor
Üniformanın çalışan üzerinde nasıl bir etkisi var?
- Üniforma deyince sadece işçi kıyafeti algısı ülkemizde halen çok yaygın. Son yıllarda tasarım üniforma sektöründe de büyük önem kazandı. Kurumlar personellerini şık, estetik, konforlu ve kurumsal yapılarını ifade edecek giysiler içinde görmek istiyor. Ayrıca üniformanın içinde kendisini iyi hisseden çalışanların performansında büyük artış olduğu da biliniyor.
CANAN GÖKNİL
1955 yılında İstanbul’da doğdu. Inst d’Arte Statale di Firenze’yi bitirdi. Sahne sanatları eğitimi görürken Bottega Teatrale Commune di Firenze’de Prof. Elena Mannini’nin asistanı ve stajyer kostümcü oldu. Avni Dilligil Tiyatro ödülleri ve Afife Jale Tiyatro ödüllerini en iyi kostüm dalında ikişer kez kazandı. Halen, Yeditepe Üniversitesi, Moda Tekstil Bölümünde Kostüm Tarihi ve Kostüm Uygulama dersi veriyor. 1986’dan bu yana İstanbul Büyük Şehir Tiyatrolarında kostüm tasarımı yapıyor.
TÜLİN YAZICI
1988 yılından itibaren ailesine ait şirketlerde görev aldı. Dış ticaret şirketinde mümessillik ve tekstil ihracatının pazarlama ve yönetiminde bulundu. 1995’de Balenciaga’ya ait Carven - Claude de Tourtour ve Balenciaga üniforma markalarını temsilciliklerini alarak üniforma işine başladı. Üniforma tasarımlarının ve uygulamaları gerçekleştiren şirketini kurdu. Halen Dress Best markasıyla Canan Göknil ve kızı Melis Yazıcı ile birlikte üniforma şirketlerini yönetiyor.
Yazının Devamını Oku 31 Mart 2008
EKİBİNİN ’Gökhan Abi’ olarak kabul ettiği Gökhan Öğüt, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde daha ucuza, daha çok yoğurt satmaya çalışıyor. Danone Dünya Başkan Yardımcısı’na bağlı olarak çalışan 5 global pazarlama direktöründen biri olan Öğüt, Endonezya, Bangladeş, Senegal, Güney Afrika Cumhuriyeti ve Angola gibi düşük gelirli ülke pazarlarına da girmeyi hedefliyor. FRANSIZ Danone Group, 35 ülkede ’yoğurt’ işini teslim ettiği Gökhan Öğüt’ün yönetiminde bu pazarlardaki tüketimi katlayarak artırmayı hedefliyor. Gökhan Öğüt, Danone Dünya Başkan Yardımcısı’na bağlı olarak çalışan 5 global pazarlama direktöründen biri. Gelişmiş ülkelerde ve Türkiye’deki sosyal projelere öncülük etmesi nedeniyle, Gökhan Öğüt, hem Danone Türkiye’deki, hem de Fransız Danone Group’taki ekibi tarafından ’Gökhan Abi’ olarak çağrılıyor. Gökhan Öğüt’ün tam görev tanımlaması, Danone Sütlü Ürünler Dünya İş Kolu Temel Kategori ve İçecekler’den Sorumlu Global Pazarlama Direktörü. Öğüt, kendisine bağlı az gelişmiş veya gelişmekte olan 35 ülkede, 1.5 milyar Euro’luk yoğurt pazarını büyütmekten sorumlu. Çalışmaları, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülke insanlarına nasıl daha ucuza ve daha çok yoğurt yedirebileceği üzerinde yoğunlaşıyor. Danone’un ’Gökhan Abi’si ile Danone’un bu ülkelerdeki projelerini, Türkiye’de ve 35 ülkedeki yoğurt sektörünü konuştuk.
2 MİLYON TON YİYORUZ
Türkiye’de yoğurt sektörünü nasıl görüyorsunuz?
- Türkiye’de yıllık yoğurt tüketimi 2 milyon ton civarında. Bunun sadece 400 bin tonu paketli, 1.6 milyon tonu el yapımı yoğurtlar. Türkiye’de ne kadar çok yoğurt tüketirsek tüketelim, paketli yoğurtlarda fırsat var. Ayrıca pazarın yüzde 95’i beyaz sade yoğurt. Aromalı ve aktif sağlık ürünleri içeren ürünler konusunda Türkiye’de pazar henüz çok küçük. Türkiye’de bunların da büyümesini öngörüyoruz.
Sorumluluğunuzda hangi ülkeler var?
- Danone bundan sonra Endonezya, Bangladeş, Senegal, Güney Afrika Cumhuriyeti ve Angola gibi gelir gruplarının daha düşük olduğu ülkelere girme çabası içinde. Benim 5 pilot ülkem bunlar. Ağırlığı az gelişmekte olan ülkeler ve gelişmekte olan ülkelere veriyoruz. Bu ülkelerde tüketici ihtiyaçlarını anlamak, özellikle beslenme ve sağlık konularında, elimizdeki bilgilerle yeni ürünlerin geliştirilmesine çalışıyoruz. Gelişmekte olan ülkelerde günde 2-5 Euro arasında geliri olan ailelere ulaşabilmek için yürüttüğümüz projemiz var.
MUHAMMED YUNUS’LA ORTAK
Az gelişmiş ülkelerde neler yapıyorsunuz?
- Bangladeş’te Danone, Nobel Barış Ödüllü Muhammad Yunus ile işbirliği yaparak yüzde 50-50 ortaklıkla fabrika kurdu. Grameen Danone Foods, Bangladeş’te düşük gelirli ve besin eksikliği bulunan nüfusun, günlük sağlıklı beslenme ihtiyacının karşılanmasını ve bu benzersiz iş modeli ile yoksulluğun hafifletilmesini hedefliyor. Bangladeş’te kurulan fabrika başlangıç olarak, herkesin satın alabileceği, çocukların beslenme ihtiyacını karşılayabilecek geliştirilmiş bir sütlü ürünün lansmanına odaklandık. Dağıtım ise fabrikanın 25 kilometre çaplık alanında kadınların oluşturduğu ağ tarafından organize ediliyor. Böylece hem bölgedeki kadınlar yani anneler kazanıyor, hem de sütü aldığımız köylüler kazanıyor.
Bundan sonra sırada hangi ülke var?
- Aynı geliştirilmiş özel sütlü ürünü artık Senegal ve Endonezya’da pazarlayabilir miyiz diye bakıyoruz, çok zor bir proje. Ama az gelişmiş ülkelerde dengeli beslenmeye katkısı çok önemli. Yoğurdu o ülkelerde nasıl ulaşılabilir hale getiririz bu önemli. Tüketicinin bunu isteyip istemediği çok önemli.
Patron şirketlerinde çalışmak bana göre değil
Danone’a geçişiniz nasıl oldu?
- Eğitimimi tamamladıktan sonra 6 yıl P&G’de çalıştım. Ardından kısa bir internet deneyimim oldu. Bu, bana patron şirketinde çalışmak istemediğimi gösterdi. 2001’de Danone Türkiye’de çalışmaya başladım. İki yıl krizde genel müdürümüz Serpil Timuray ile birlikte mücadele ettik. 2003 yılında yatırımlar başladı. 5 yıl pazarlama direktörlüğü yaptıktan sonra Paris’ten gelen teklifi kabul ederek, geçen yıl mart ayında bugünkü global pozisyonda başladım. 2001-2007 arası Danone’un şu anda içinde bulunduğu konuma gelmesinde katkım olduğuna inanıyorum.
Perakendesi gelişmiş ülkede yoğurdu öğretmek daha zor
Sorumlu olduğunuz ülkelerde yoğurt tüketimini ne kadar artırabileceğinizi düşünüyorsunuz?
- Öncelikle kişi başı yıllık yoğurt tüketimi 1-2 kilogram olan ülkeleri 10 kilogramlara kadar çıkarabilmek ilk hedefimiz. Ardından tüketimi 10 kilogramın altında olan ülkeleri 20 kilograma, 10-20 kilogram arasında olanları 20’lerden 30’a çekebilmeyi hedefliyoruz. Bir ülkede perakende ne kadar gelişmişse, tüketicinin önünde o kadar çok seçenek oluyor. Bu ülkelerde yoğurdu öğretmek daha zor. Ama Bangladeş, Cezayir gibi perakendenin az geliştiği ülkelerde yoğurdu rafa koyduğunuzda öne çıkabiliyor.
35 ülkede birden fazla markadan sorumluyum
Şu anda kaç ülkeden sorumlusunuz?
- Danone’un dünyada sütlü ürünler grubundaki 5 pazarlama direktöründen biriyim. 2007 yılında 81 gün Türkiye’de 70 gün Fransa’da geri kalan iş günlerini de diğer ülkelerde geçirdim. Hayatım uçarak geçiyor diyebiliriz. Danone toplam 40 ülkede faaliyet gösteriyor, 35 ülkede de benim markalarım var. Burada çok şanslıyım, tek bir marka ve tek bir projeden sorumlu değilim. Çok geniş bir sorumluluk alanım var. Türkiye’de doğal yoğurt, Fransa’da meyveli yoğurtlar, Amerika’da Danone ana markası altında satılan çeşitli yoğurtlar, birkaç ülkede soya sütünden yapılan bir başka ürünümüz de var.
Türkiye’de kişi başına yoğurt tüketimi 35 kilo
Danone Global Pazarlama Direktörü Gökhan Öğüt, yoğurt tüketimiyle ilgili şu bilgileri verdi:
Türkiye’de kişi başına yoğurt tüketimi ortalama 35 kilogram düzeyinde bulunuyor. Fransa’da da ortalama kişi başına yoğurt tüketim miktarı 33 kilogram.
Gelişmekte olan ülkeler içinde bize en yakın yoğurt tüketen pazarlar Hindistan ve İran. Ama Bangladeş gibi ülkelerde bu rakam sadece 2-3 kilogram düzeyinde bulunuyor.
Biz bu ülkelerde içeriği zenginleştirilmiş, beslenme değeri yüksek yoğurt tüketimini artırmak için çalışmalar yapıyoruz.
Ama bu ülkeler henüz yoğurdu tanımıyor. Öncelikle yoğurdu tanıtmayı hedefliyoruz. Tüketimi artırmak yoğurda yönelik tanıtım çalışmalarının ardından gelecektir.
Bu ülkelerde Danone merkezin Ar-Ge altyapısını kullanıyoruz, ayrıca pazar araştırmalarımız için 1 milyon Euro bütçemiz var.
Sponsorlarımız sayesinde pazarlamaya ilgim arttı
Mühendislik okuduktan sonra çalışmak için neden pazarlama sektörünü seçtiniz?
- Boğaziçi Üniversitesi’nde okurken aktivitelerimizin sponsoru olan şirketlerle çok yakın çalışma fırsatımız oldu. Onlar sayesinde pazarlamaya yakınlaştım. Pazarlama kariyeri için MBA yaptım. Ailemin beni Amerika’ya gönderecek gücü yoktu. Şirketlerden sağladığım burslarla ABD’ye gittim. P&G’nin ABD merkezine başvurdum. İki yıl orada çalıştıktan sonra Pringles markası için çalıştım. 1999’da Türkiye’ye P&G’nin şampuanlarından sorumlu olarak geri döndüm.
GÖKHAN ÖĞÜT
DANONE Group Sütlü Ürünler Dünya İş Kolu Temel Kategori ve İçecekler’den Sorumlu Global Pazarlama Direktörü Gökhan Öğüt, 1970 İzmir doğumlu. Ankara Fen Lisesi ve Naperville North High School’dan sonra Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği ve University of Illinois at Chicago MBA lisansüstü programından mezun oldu. İş yaşamına 1995’de Amerika’da Procter&Gamble’da (P&G) başladı. 1999’da P&G Türkiye’de Marka Müdürü, 2000’de iLAB Holding’de Pazarlama ve İletişim Direktörü oldu. 2001’de DanoneSa Tikveşli Süt Ürünleri’ne Pazarlama Müdürü olarak katıldı. 2002’den bu yana Danone Tikveşli Gıda ve İçecek Pazarlama Direktörlüğü’nü yürüttü. 2007 mart ayında Danone Group Sütlü Ürünler Dünya İş Kolu Temel Kategori ve İçecekler’den Sorumlu Global Pazarlama Direktörlüğü’ne atandı.
Yazının Devamını Oku