Nurten Erk Tosuner

80 yıllık sanayici Fuad Bezmen 100 yaşına ’tertemiz’ giriyor

27 Nisan 2009
TÜRKİYE’de sanayiciliğin ilk temsilcilerinden biri olan Fuad Bezmen, 100’üncü yaşını kutlamaya hazırlanıyor. Babasının ’İstikbal sanayicilikte’ demesi üzerine bundan 80 yıl önce iş hayatına atılan Bezmen, "Asla pişmanlık duymadım, bugün işe başlasam yine sanayici olurum" diyor. Oğlu Halil Bezmen’le konuşmayan Bezmen, "Şirketlerim gitti, bir şey kalmadı. Ama artık beni üzecek bir şey yok, tertemizim borcum yok, şikayetim yok" diyerek emekliliğin tadını çıkarıyor. Onu en çok memnun eden durum ise işçileri tarafından "Fuad Baba" olarak anılmak.

GEÇMİŞTE bir döneme damgasını vurduktan sonra iflas eden Mensucat Santral ve Santral Holding’in patronu, Türk sanayiinin duayeni Fuad Bezmen, bir asrı geride bırakarak 100 yaşına giriyor. 16 Nisan 1909 Selanik doğumlu olan ’asırlık çınar’ Fuad Bezmen, 100’üncü doğum gününü 3 Mayıs Pazar günü düzenlenen bir yemekte, ailesi, dostları, arkadaşları ve onu sevenlerle birlikte kutlayacak. Bezmen’in bu yemeğe davetli olanlardan özel bir isteği var. O da, kendisine doğum günü hediyesi verilmesi yerine, o gün açılacak standta Tema Vakfı’na bağışta bulunmaları...

20 yaşında çalışmaya başladı

Fuad Bezmen, 1918 yılında Galatasaray Lisesi’ne giriyor. Daha sonra 1927’de Marsilya’daki Yüksek Ticaret Mektebi’ne gidiyor. Sanayiciliğe 1928 yılında Teşvik-i Sanayi Kanunu’nun çıkarılmasının ardından babasının tekstil fabrikası kurmasıyla adım atıyor. Lise eğitimini tamamladıktan sonra 1927’de Marsilya’daki Yüksek Ticaret Mektebi’ne giden Fuad Bezmen, babasının mektubu üzerine 1929’de İstanbul’a dönerek henüz 20 yaşındayken babasıyla Mensucat Santral’de çalışmaya başlıyor. Fuad Bezmen, babası Halil Ali’yi kaybettikten sonra amcası ve ağabeyi ile işleri devralıyor.

60 yılda 6 fabrika

Fuad Bezmen, 1928 yılında teslim aldığı fabrikayı 60 yılda 6 fabrikaya, 100 işçiden 8 bin işçiye çıkarıyor. Mensucat Holding’in şemsiyesi altında Kazlıçeşme, Topkapı ve Edirne fabrikaları, Sanko, Koruma Tarım, Rabak ve Zucchi-Marmara gibi devasa şirketler toplanıyor.

1 Eylül 1949’da ABD’den gelen Marshall yardımından Mensucat Santral’ın da payına önemli bir miktar düşüyor. Amerika’da harcamak şartı yüzünden Fuad Bezmen, New York’a giderek yeni makineler alıyor. 1950’lerde ihracata eğilme kararı veriyor ve Mensucat Santral Türkiye’nin ihracatta başı çeken firmalarından oluyor.

Halil’i affetmem

Fuad Bezmen, işleri 1975 yılında işleriyle ilgili imza yetkisini büyük oğlu Halil Bezmen’e devrediyor. Sonrasında ise işler kötüye gidiyor. Fuad Bezmen’in geçmişteki en büyük pişmanlıklarından biri de oğluna çok fazla güvenmesi ve sonrasında onun kendisine yaşattıkları. Halil Bezmen’in adı geçtiğinde "Onu evlatlıktan çıkardım, affetmem" diyor.

Fuad Bezmen, babasının kurduğu ve kendisinin yıllarca emek verdiği fabrikalarının oğlu Halil Bezmen yüzünden bir bir kapanmasını izlemek zorunda kalmış. 1993 yılında Mensucat Santral’ın da kapanmasıyla emekliye ayrılarak Yeşilköy’deki evine çekilmiş. Çatalca’daki çiftliğinin geliri ve emekli maaşıyla geçiniyor.

Asırlık çınar Fuad Bezmen, 80 yaşındaki eşi Emel Hanım ve 68 yaşındaki oğlu Nazım Bezmen’le Yeşilköy’deki evinde biraraya geldik. Bir çınarın 100 yıllık öyküsünü dinledik.

Toplu sözleşmeye ilk imzayı ben attım

Sanayicilik yaptığınız yıllarda işçilerinizle ilişkileriniz nasıldı?

- İşçilerime daima sahip çıktım. Hálá beni arayıp soran işçilerim var. Fabrikada bana ’Fuad Baba’ derlerdi. İşçilerine ilk yemeği veren benim. Çünkü en iyi işçilerimden birinin birgün gelmediğini öğrendim, hasta dediler. Evine doktor gönderdim. Sonra doktoru her hasta olanın evine gönderdim. Düzenli beslenmelerini ve ihtiyaçları olan kaloriyi almalarını istedim. Her zaman işçilerimle aynı yemeği yedim. İlk toplu sözleşme benim fabrikamda imzalandı. Ev almak isteyen işçilerime faizsiz para verdim. Üsküdar’daki şirket tesislerimde 15’er gün tatil yaptırdım. Ben de memnundum, işçilerim de. Para kazanıyorduk, işçimizin hakkını da veriyorduk.

100 normal bir yaş, yeni hedefim 120

100’üncü doğum gününüzü kutluyorsunuz. Neler hissediyorsunuz?

- 100 yaşında olmak bana gayet normal geliyor. Artık 120’yi düşünüyorum. Gençken bu kadar yaşamayı düşünmedim, ama gençken her gün spor yaptım. Bugün de hiçbir günümü egzersiz yapmadan geçirmem.

2 evlilik yaptı 4 çocuğu 10 torunu 4 torun çocuğu oldu

FUAD Bezmen ilk evliliğini amcasının kızı Fatma Hanım’la yaptı. 28 yıl evli kaldığı ilk eşi Fatma Hanım’dan dört oğlu oldu. 1939’da Halil, üç yıl sonra Nazım dünyaya geldi. 1950’de Turgut, 1954 yılında en küçük oğlu Necdet doğdu. Dört oğlu da değişik dönemlerde Mensucat Santral’da çalıştı. Bu dört oğlan kendisine 10 torun ve 4 torun çocuğu verdi. Fuad Bezmen şimdiki eşi Emel Hanım’la 1966 yılında evlendi.

Mensucat Santral’ı babam kurdu, ben büyüttüm

Çalışmaya nasıl başlamıştınız?

- 1928 yılında Marsilya’da okurken babamdan bir mektup geldi. Teşvik-i Sanayi Kanunu çıkarılmıştı. Mektupta babam, ’İstikbal sanayicilikte, ben tekstil fabrikası kuruyorum, gözünü aç, tahsilini buna göre yap’ diyordu. Babam iki Musevi iplik taciri Taranto ve Behar ile ortak Mensucat Santral’i kurmuştu. Fabrikada bana da ihtiyaç vardı. 1929’da tahsilim bitti, İstanbul’a dönerek fabrikada çalışmaya başladım. İtalya’da Milano’da ithalat için büyük bir büromuz vardı, 1930’da üç ay orada çalıştım. Dönüşte aile dostumuz Rıfat Abi’nin (Esat Edin’in büyükbabası Rıfat Edin) yanında satışta başladım. Mensucat Santral Milano’dan döndüğümde iflas etmişti.

Mensucat Santral’ı tekrar ne zaman açtınız?

- Rıfat Abi ile konuştum. ’Mensucat Santral kapalı ama ambarlarda bir sürü iplik var. O iplikleri bez yapalım, sen sat’ dedim. Kabul etti, kazandıkça yeni makine aldım. 5 yıl böyle sürdü. Fabrikayı geliştirmek için sık sık Almanya’ya gidip yeni makineler satın aldım.

474 bıldırcın vurup dünya şampiyonu olduğum için pişmanım

Geçmişte yaptığınız ve pişman olduğunuz şeyler var mı?

- En büyük tutkum avcılıktı. Çok iyi avcıydım. Sık sık yarışırdım. 1953’te 585 atışta 474 bıldırcın vurarak rekor kırdım ve dünya şampiyonu oldum. Geçmişe bakınca çok fazla ördek, bıldırcın vurduğum için pişmanım. Kuş nesli azalıyor, kendimi kabahatli buluyorum. Yıllar sonra bunca hayvanı öldürdüğüm için pişmanlık duydum ve kuşları tabiata yeniden kazandırmak için hayvan üretim çiftlikleri kurdum.

Sanayiciliği bırakmadım sanayi beni bıraktı

Sanayici olduğunuz için pişmanlık duyduğunuz oldu mu?

- Bugün olsa yine sanayicilik yapardım. Ben sanayiciliği seviyorum. Sanayiciliği ben bırakmadım. Sanayi beni bıraktı, 1993’te fabrika iflas edince ben de emekli oldum.

Halil fabrikalarımı sattı, kendine menfaat temin etti

Çocuklarınızdan dolayı, özellikle Halil Bezmen için pişmanlık duyduğunuz oldu mu?

- İlk zamanlarda yoktu, sonra benim imza yetkisi verdiğim oğlum imzamı kötüye kullandı. Onu evlatlıktan çıkardım. Varislikten çıkardım. Onu affetmem. Dediklerimi yapmadı, fabrikalarımı sattı, kendine menfaat temin etti. Mensucat Santral’ın Edirne ve İstanbul’daki fabrikaları, Koruma Tarım, Rabak ve daha birçok şirketim, hepsi gitti. Hiç birşey kalmadı. Ama artık beni üzecek bir şey yok. Maliye, sosyal sigorta borçları hepsi temizlendi. Tertemiz durumdayım, borcum yok. Artık emekliyim. Çatalca’da da bir çiftliğim var, onun geliri de var, geçiniyoruz, şikáyetim yok.

Turgut Özal’ın dönemi zenginlik zamanıydı

En beğendiğiniz başbakan kimdi?

- Özal’ın arkasında her şeyi yapardım o günlerde. En çok beğendiğim Başbakan Turgut Özal. En zengin olduğumuz zamanlardı. Özal zenginlik zamanıydı. Özal daha başbakan olmamıştı, beni sanayiciliğe teşvik etti. Özal politikacı gibi değildi, bizi anlıyordu. Ben de sanayiciliği çok seviyordum. Çünkü bir şeyler üretiyordum.

Günde 16 saat uyuyorum, TV’de dizi izliyorum

100 yaşındaki bir insan neler yapar, nasıl vakit geçiriyorsunuz?

- Günde 15-16 saat uyuyorum. Uyanınca egzersiz ve yoga yapıyorum. Son zamanlarda televizyonda Kanal D’de yayınlanan Arka Sokaklar dizisini izliyorum. Sabahları çok güzel bir kahvaltı yapıyorum. Öğlenleri artık yemek yemiyorum. Akşam yemeğimi de 19.00’da yiyorum. Güzel havalarda Emel Hanım’la dışarı çıkıyoruz. Her yaş günümde de Çin lokantasına gideriz.

FUAD BEZMEN

MENSUCAT Santral ve Santral Holding’in eski patronu sanayici Fuad Bezmen, 16 Nisan 1909 yılında Selanik’te doğdu. 1924 yılında Galatasaray Lisesi’nden mezun oldu. 1927 yılında Paris Michelin Lisesi’ni, 1929’ta Marsilya Ecole Superieur de Commerce’i (Yüksek Ticaret Akademisi) bitirdi. 1929’da Mensucat Santral’ın kurulmasıyla iş hayatına başladı. Dört erkek çocuğu (Halil, Nazım, Turgut, Necdet), 10 torunu, 4 torun çocuğu var. 1993 yılında Mensucat Santral’ın iflasıyla emekli oldu.
Yazının Devamını Oku

İşsizlik rekor kırdı, ’maaş ve kredi sigortası’na talep patladı

20 Nisan 2009
KRİZ etkisini gösterirken en ağır faturayı istihdama çıkardı. İşsizlik döneminde ödemelere destek, gelir güvencesi gibi formüller içeren Cardif Türkiye’nin CEO’su Yılmaz Yıldız, öngörülerin ötesinde bir talep artışı yaşandığını söyledi. Yıldız, son 7 ayda 165 bin kişilik artış yaşandığına dikkat çekti. GLOBAL kriz nedeniyle Türkiye’de giderek artan işsizlik ortamı, ’maaş, kredi kartı ve bireysel kredi’ gibi özel sigortalara ilgiyi artırdı. Bu ürünleri geçen yıl haziran ayından beri Türkiye’de ürünlerini pazarlayan BNP Paribas’ya bağlı Cardif, son dönemde bir talep patlaması ile karşı karşıya. İşsiz kalınması durumunda, kredi kartı, bireysel kredi koruma ve gelir güvencesi ürünlerini pazarlayan Cardif Türkiye’nin CEO ve Genel Müdürü Yılmaz Yıldız, "Talep, tüm öngörülerimizin ötesinde inanılmaz büyüdü. Bunların insanların borçlu olmaları ve gelecek hakkında tedirgin olmalarının etkisi var" diyor. Yılmaz Yıldız, krizin etkilerinin yeni hissedilmeye başlandığı Eylül 2008’de ayda 10 bin kişinin ürünlerini aldığını, ancak bu sayının Aralık 2008’de 50 bin, Mart 2009’da ise 175 bin kişiye tırmandığını belirtiyor. Yılmaz Yıldız, talepteki bu tırmanma nedeniyle 2009 yılı satış hedefini de 1 milyondan 3 milyon adede çıkardıklarını vurguluyor. Cardif Türkiye’nin CEO’su Yılmaz Yıldız ile kredi kartı, bireysel kredi koruma ve gelir güvencesi ürünlerini ve işsizliği konuştuk.

Altyapıya 50 milyon lira

ÆCardif, Türkiye’ye ne kadarlık yatırımla girdi?

- Cardif, 41 ülkede 55 milyon müşterisi ve 18 milyar Euro prim üretimine sahip, işsizlik, kredi kartı ve bireysel kredi koruma ürünleri sağlayıcısı. Ana hissedarı BNP Paribas. Türkiye’de sadece altyapıya 50 milyon lira yatırım yaptı, geçen haziran ayında satışlara başladık. Cardif Sigorta ve Cardif Hayat Sigorta olarak kriz öncesi olduğu gibi, şimdi de Türkiye’nin tüm bireysel kredi riskini üstlenmeye hazırız.

ÆTürkiye’de hangi ürünleriniz var?

- Bireysel kredi koruma ürünlerimiz bireysel krediler ile beraber satılıyor. Kredi kartı ürünümüz var. Bu da işsiz kaldığınızda kredi kartı bakiyenizi belli taksitlerle faizi ile beraber ödüyor. Gelir güvencesi ürünlerimiz işsiz kaldığınızda çalışıyormuş gibi maaşınızın bir bölümünü bankaya yatırıyor. Bir de işsiz kaldığınızda bir süre fatura, kira gibi bütün sabit ödemelerini sizin adınıza yaptığımız bir ürünümüz daha var. Standart bir üründe kredi vadesi boyunca 3 kez ve her biri 6 ay olmak üzere 18 aya kadar kişinin borcunu bankaya Cardif ödüyor. Müşteri sonrasında Cardif’e borçlu olmuyor, çünkü ürünü baştan almış oluyor.

Başvurular yoğunlaştı

ÆKriz, ürünlerinize talebi etkiledi mi?

- Bireysel kredi koruma ürünlerinde son dönemde bir talep patlaması yaşanıyor. Bu talep hem nihai müşterilerden, hem de bireysel kredi veren banka ve tüketici finansmanı şirketleri ile onların sigorta şirketlerinden geliyor. Talep, tüm öngörülerimizin ötesinde inanılmaz büyüdü. Bunların insanların borçlu olmaları ve gelecek hakkında tedirgin olmalarının etkisi var. İşsiz kalınması durumunda, kredi kartı, bireysel kredi koruma ve gelir güvencesi ürünlerinin satışı, krizin etkilerinin hissedilmeye başlandığı Eylül 2008’de aylık 10 bindi. Aralık 2008’de 50 bine ve Mart 2009’da ayda 175 bin kişiye ulaştı. İşsiz kalanlara bireysel kredi ödeme, maaş ödeme ve kredi kartı bakiye kapatma konusunda yoğun başvurular geliyor.

ÆBu ürünlerde satış hedefiniz nedir?

- 2008 sonu hedefi başta 25 bindi. Daha sonra bu rakam, önce 100 bine, sonra 300 bine çıkartıldı. 2009 yılında 1 milyon olan satış hedefimizi, iş ortaklarının ilk 2 aydaki satış performansı ışığında, 3 milyona çıkarttık. Çünkü ilk 2 ayda yaklaşık 300 bin poliçe satıldı. 2009 yılında, Türkiye’de tarım-dışı istihdam edilen nüfusun yaklaşık yüzde 20’sine, iş ortaklarımız kanalıyla işsizlik ürünlerini ulaştırmış olacağız.

ÆTüketici ürünlerinize nasıl ulaşabiliyor?

- Cardif bireysel kredi koruma ürünlerini bankalar, tüketici finansmanı ve sigorta şirketleri kanalı ile nihai müşteriye ulaştırıyor. Cardif, gelen talepleri iş ortaklarına yönlendiriyor, ürünlerini doğrudan Cardif’ten alamıyorsunuz. Türkiye’deki en büyük 10 banka ve sigorta şirketinin 7’si, en büyük 3 tüketici finansmanı şirketi de Cardif’in müşterisi.

1000 liralık maaşın aylık primi 25-30 lira

Ürünleriniz tüketiciye ne kadarlık bir maliyet getiriyor?

- Kredi kartı sigortasında, aylık kredi bakiyesinin yüzde 1-1.5’u kadar bir ek maliyet getiriyor. Bin liralık aylık kredi kartı bakiyeniz için ödemeniz gereken rakam vadesine göre 10-15 liradır. Maaş sigortasında ise bin liralık aylık ücret sigortası için ayda 25-30 lira ödeniyor. Konut kredisinde de oranlar aynı.

Borç ödeme başvurusu en fazla tekstilde

Hasar durumu en fazla sektörler hangileri?

- İşsiz kalınması halinde en çok borç ödeme başvurusu alınan sektörlerin başında, tekstil, imalat sanayi, inşaat, gıda ve otomotiv geliyor. Bu beş sektör toplamın yaklaşık yüzde 50’sini oluşturuyor. En çok hasar alınan iller ise İstanbul, Antalya, Ankara.

YILMAZ YILDIZ

CARDIF Türkiye’nin CEO ve Genel Müdürü Yılmaz Yıldız, 1969 Ankara doğumlu. TED Koleji’nin ardından Harvard Üniversitesi, Harvard Business School (MBA) ve Boston Üniversitesi ekonomi ve işletme bölümlerini bitirdi. Çalışmaya Hazine Müsteşarlığı’nda başladı. Dış Ekonomik İlişkiler Genel Müdürlüğü’nde Dünya Bankası Projeleri Dairesi’nde çalıştı. Morgan Stanley, Amerikan Bain&Company’de yöneticilik yaptı. Garanti Bankası ve Garanti Sigorta’da Genel Müdür Yardımcılığı yaptı. 2007’den yana da Cardif Türkiye’nin CEO’su.
Yazının Devamını Oku

Gayrimenkule 750 milyon dolar daha yatıracak, 500 milyon dolarla enerjiye de girecek

13 Nisan 2009
ASTAŞ Gayrimenkul ve Turizm Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Aşçı, "Toplam yatırım tutarı 750 milyon dolar olan iki yeni proje için hazırlandık. Hayalimde Maslak civarında 85 katlık gökdelen yapmak var. Uygun arsa bulursam yapacağım" dedi. Aşçı, enerjiye 500 milyon dolar yatıracağını söyledi. GEÇEN yıl 180 milyon dolar yatırımla Astoria’yı İstanbul’da açan, nisan ayı başında Bellevue Residences’ı hayata geçiren Astaş Gayrimenkul Yatırım, toplam yatırım tutarı 750 milyon dolar olan iki yeni proje için kolları sıvadı. Astaş Gayrimenkul ve Turizm Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Aşcı, "Maslak Oto Sanayi civarında uygun bir arazi bulunca hayalimdeki 85 katlı gökdeleni yapmak istiyorum. Projesi hazır. Bir de 5 yıldızlı yeni bir otel daha yapacağım" dedi. Aşcı, önümüzdeki yıl enerji sektöründe rüzgar santralı kurmak için 500 milyon dolarlık yatırım yapacağını söyledi. Aşcı, enerji konusunda yabancılarla işbirliği görüşmelerinin sürdüğünü belirtti. Astaş Gayrimenkul ve Turizm Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Aşcı ile gayrimenkul sektörünü, krizi ve Astaş’ın İstanbul’daki yeni yatırım projelerini konuştuk.

2010’da 2 yeni proje

ÆBu yıl İstanbul’da yeni projeleriniz olacak mı?

- 2009 yılında yeni birkaç proje üzerinde yoğunlaştık. Önümüzdeki aylarda arazilerin satın alınmasının ardından yılın ikinci yarısında yeni bir rezidans ve 5 yıldızlı otel projesi düşünüyoruz. Maslak ve civarında arazi bakıyoruz. 2010 yılında İstanbul’a yeni bir proje daha kazandıracağız. Yeni projemizde otelin işletmecisi bu kez Kempinski olmayacak. Kempinski’nin İstanbul’da üç oteli var, yeterli olduğuna inanıyorum. Kempinski ayarında 5 yıldızlı başka marka ile görüşüyoruz. İki projenin yatırım maliyeti 350-400 milyon dolar olacak. Satış bedelinin 750 milyon dolar olacağını tahmin ediyoruz. Astoria ve Bellevue Residences’ın değeri bugün 600 milyon dolar.

80-100 katlı gökdelenler

ÆAlışveriş merkezi ve rezidans projelerinde trend nereye doğru gidiyor?

- Artık daha teknoloji yoğunluklu, enerji tasarruflu, izolasyon özelliği olan özel camların kullanıldığı binalar yükselmeye başladı. Şu anda 50-60 katları konuşuyoruz. Tahmin ediyorum önümüzdeki birkaç yılda 80-100 katları konuşacağız. 80 katın üzerinde yüksek teknolojili bir bina yapmak istiyorum. Hayalimdeki projeyi 85 katlı çizdirdim. Uygun arazi arıyorum.

Rüzgar enerjisine girecek

ÆGirmeyi düşündüğünüz sektör var mı?

- 30 yıldır endüstri tekstil ve konfeksiyon makineleri satıyoruz. Yılda 30 bin adet makine satışımız var. 20’nin üzerinde markayı Türkiye’de, Türk Cumhuriyetleri’nde, Romanya, Bulgaristan, Mısır, Ürdün, Irak, İran ve Suriye’de makine satıyoruz. 2003’ten bu yana gayrimenkul ve turizm işindeyiz. Önümüzdeki yıl yabancı bir ortakla enerji yatırımına da gireceğiz.

ÆEnerjinin hangi alanına, ne kadarlık yatırım düşünüyorsunuz?

- Rüzgar enerjisine girmeyi düşünüyoruz. 2010 yılı enerji yatırımlarına girdiğimiz bir yıl olacak. Bu yılın ikinci yarısında yeni bir şirket kurarak çalışmalarımızı hızlandıracağız. Enerji sektörüne gireceğiz, dünyanın geleceği enerjide.

2 yılda 1 milyar dolarlık iş hacmi

Æ Grubunuzun iş hacmi ne kadar?

- Astaş Grubu olarak son üç yılda yaptığımız iş hacmi 500 milyon dolar civarında. Önümüzdeki iki yılda bir milyar doları bulmuş olacağız. Enerji yatırımlarımız da gerçekleşirse 1.5 milyar dolara ulaşırız.

Æ Yurtdışında yatırım planlıyor musunuz?

- Yurtdışından ciddi talepler geliyor, ama açıkçası gönlümüz önce İstanbul’da projelerimizi yapmak istiyoruz. Ancak 2010 yılından sonra yurtdışına açılabiliriz. Yurtdışında da yine çok lüks rezidans, otel, iş merkezi projelerimiz olur.

Rezidanslarda kiralar 3 bin ile 10 bin Euro arasında değişiyor

Æ Astoria’daki rezidansların şu andaki değeri ve kiraları ne oldu?

- Astoria’daki rezidanslarda toplam 160 dairemiz vardı, bunların 120’sini satıp gerisini kiraladık. Arada ikinci el satışlar oluyor. Onların da metrekare fiyatı manzarasına göre 9 bin dolar. Biz o rezidansların metrekaresini 4 bin 500 ile 6 bin dolar arasında sattık. Bu rezidans dairelerinin kira gelirleri de çok iyi. Büyüklüğüne göre 3 bin Euro’dan başlıyor 10 bin Euro’ya kadar çıkıyor.

Astoria’da 110 mağaza toplam 1.2 milyon dolar ciro yaptı

Æ Astoria bir yılını geride bıraktı. Sonuçlardan memnun musunuz?

-
Türkiye’yi de etkileyen ekonomik şartlara rağmen güzel bir performansla ilerledik. 180 milyon dolarlık yatırım yapmıştık. Rezidansları satıldı, ofisleri kiralandı. Günde ortalama 25 bin ziyaretçi geziyor. Bir yılda 9.5 milyon ziyaretçiye ulaştık. 110 mağaza toplam 1 milyar 200 milyon dolar ciro yaptı. Astoria’da toplam 1500 kişi çalışıyor. 2009’da da günde 30-35 bin ziyaretçi bekliyoruz. Bundan sonra yabancı ve yerli yatırımcıların daha dikkatli davranacağını, daha ihtiyaç olan bölgelere yöneleceklerini tahmin ediyorum. Biz yeni bir alışveriş merkezi düşünmüyoruz.

Anantara’ya 100 milyon dolar yatıracağız

Æ Anantara Spa’da hedefiniz nedir?

- Bugüne kadar iki tane açtık. Yeni yapacağımız iki projede de olacak. 10 Anantara’ya ulaşmayı planlıyoruz. 2010 yılında İzmir, Çeşme, Bodrum, Ankara ve Antalya’da açmayı düşünüyoruz. Gelecek iki yılda sadece Anantara için 100 milyon dolarlık yatırım yapmış olacağız. Sadece Astoria’daki için 9.5 milyon dolar harcadık.

Astoria’da kiraları yüzde 25 düşürdük

Æ Alışveriş merkezlerindeki kira tartışmaları sizi nasıl etkiledi?

- Ekonomik kriz ve döviz kurunun yükselmesinden ister istemez tüm sektörler etkilendi. Bizde de geçiş dönemi için yüzde 25 düşürüldü. Astoria’da ortalama kira aralığı 50-150 Euro arasında metrekaresi.

VEDAT AŞCI

ASTAŞ Gayrimenkul ve Turizm Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Aşcı, 1960 Samsun doğumlu. İlkokul ve lise eğitimini Samsun’da tamamladıktan sonra, 1978’de eğitimine devam etmek için Almanya’ya gitti. İş hayatına, Almanya’da başladı. Dünyanın birçok ülkesine sanayi tipi konfeksiyon makineleri pazarlayan Aşcı GmbH’yi kurdu. Aşcı Türkiye’de ilk şirketi Astaş’ı 1983’te kurdu. 2003’te gayrimenkul sektörüne girdi.
Yazının Devamını Oku

Erbakan önerdi, ’özel yem’e girdipiliçle 600 milyon TL’ye koşuyor

6 Nisan 2009
DÖNEMİN TOBB Genel Sekreteri Necmettin Erbakan’ın önerisiyle 40 yıl önce Türkiye’nin "ilk özel yem sanayicisi" olarak kolları sıvayan Orhan Abalıoğlu, bugün 480 milyon TL cirolu Abalıoğlu Grubu’na ulaştı. Piliç işleme işinde de büyüyen Abalıoğlu Grubu, ciro hedefini 600 milyon TL’ye çıkardı. KIRK yıl önce yem üretimiyle yola çıkan, ardından piliç işleme işine giren Denizlili sanayici Abalıoğlu, bugün Türkiye’nin ilk 500 büyük sanayi kuruluşu içinde 148’inci sırada yer alıyor. Türkiye’nin ilk özel sektör yem üreticisi olan Abalıoğlu Grubu, son 7 yılda yüzde 151 büyüme hızı ile de Türkiye’nin en hızlı büyüyen 27’nci şirketi. Türkiye’nin ilk özel sektör yem fabrikasını 1969’da kurmuş. Son 3 yılda 35 milyon dolarlık yatırım gerçekleştiren Abalıoğlu Grubu, geçen yıl 480 milyon TL ciro gerçekleştirdi. Bu yıl 600 milyon TL ciro hedefleyen Abalıoğlu’nun kurucusu Orhan Abalıoğlu ve Abalıoğlu Yem Soya Tekstil Yönetim Kurulu Üyesi olan oğlu Ender Abalıoğlu ile yem ve işlenmiş piliç sektörünü, grubun yeni yatırım planlarını konuştuk.

16 yaşında patron oldum

İş hayatına nasıl atıldınız?

- 1951’de babam hastalanınca 16 yaşında işe başladım. Okulu bırakmak zorunda kaldım. 1956’da babamın vefatı üzerine, amcam ve eniştemin de ortak olduğu pamuk çırçır fabrikasının başına geçtim. O dönemde 90 kişinin çalıştığı şirketi 12 yıl yönettim. 1963’de ortaklığımız sona erdi. Amcam çırçır fabrikasını, eniştem un fabrikasını, kardeşim ve ben de otomobil, kamyon, lastik satan şirketi devraldık. Çocukluğumdan beri sanayiciliği severim, ticaretten hoşlanmam. Bu iş beni fazla tatmin etmedi.

Yem fabrikası kurma fikri nereden çıktı?

- 1967 yılında Devlet Planlama Teşkilatı’na (DPT) Denizli civarında bir yatırım yapmak istediğimi yazarak önerilerini sordum. Cevap gelmedi. Yazıyı birkaç kez tekrarladım. Sonunda o zamanki DPT Müsteşarı Turgut Özal’la telefonla görüşüp randevu istedim. Hemen randevu verdi. TOBB’un o dönemde genel sekreteri olan Necmettin Erbakan’la görüşmemi önerdi. O da ’Denizli milletvekilleri ve Devlet Yem Sanayii Genel Müdürlüğü Denizli’de yem fabrikası düşünüyorlar, sen de o grubun içine dahil ol’ dedi. ’Devletle ortaklık yapamam’ dedim. Kendi fabrikamı kurmaya karar verdim. 1969’da üretime başladım.

Süt, peynir ve yoğurt üretecek

Halen devam eden yatırımlarınız var mı?

- İzmir’de yapımı süren 4’üncü yem fabrikamızı temmuzda açacağız. 100 bin ton kapasiteli tesise, 12 milyon dolar yatırdık. 5’inci yem fabrikamızı da Mersin civarında kurmayı planlıyoruz. Bu da 7-8 milyon dolarlık bir yatırım olacak. Geçen yıl toplam yem üretiminde ikinciyken, bugün ilk sıradayız. Üç fabrikada 550 bin ton yem üretiyoruz. 200 bin tonunu kendimiz kullanıyoruz.

Yeni bir sektöre girmeyi düşünüyor musunuz?

- Yem, piliç, işlenmiş piliç ürünleri ve yumurta işimizi büyütmek istiyoruz. Yem işiyle paralel süt işimiz olabilir. Bu konuda önümüzdeki dönemlerde bir yatırım düşünüyoruz. İşlenmiş süt, yoğurt ve peynir üretimine yatırım yapmayı planlıyoruz.

Yılda 200 milyon adet yumurta üretiyoruz

 Yumurta sektöründe büyüyecek misiniz?

- Denizlide 1 milyonun üzerinde yumurta tavuğumuz var. Türkiye’de en büyük üçüncü üreticisiyiz. Günlük yumurta üretimimiz 850 bin adet. Yılda 200 milyon adet yumurta üretiyoruz. Yüzde 40’ını ihraç ediyoruz. İhracatın büyük kısmı Irak’a, kalanını da İsrail ve Suriye’ye yapıyoruz.

Çocuklarımı 30 yıl önce şirkete ortak yaptım

ÇOCUKLARI Ender, Ergun, Baha ve Filiz ile eşini 30 yıl önce şirketin ortağı yapan Orhan Abalıoğlu, "Çocuklarım ve eşim dahil hepsinin yüzde 16 hissesi var. Benim hissem yüzde 20. Çocuklarım işin başından beri babasının şirketinde değil, kendi şirketlerinde çalışıyor. Bir de Aile Anayasası oluşturunca bizde çok büyük çatlaklar olmuyor" diyor.

Hedefimiz 5 yılda ilk  üç üretici arasına girmek

 İşlenmiş piliç sektöründeki yeriniz ve hedefiniz nedir?

- Piliç sektörü inişi çıkışı, batanı çıkanı çok olan bir sektör. Biz 2006’da girdik. Kuş gribi gibi krizler varken yatırımı devam ettirdik. Üç yıl önce pazar payımız yüzde 2’yken, bugün yüzde 6. Son üç yılda her yıl yüzde 40-45 büyüdük. Pratik ve işlenmiş ürün grubunda geçen yıl yüzde 120 büyüdük. Türkiye’de kişi başı piliç tüketimi 14-15 kilogram. ABD’de 50, Avrupa’da 30 kilogram. Türkiye’de daha gidecek çok yer var. Piliçte gelecek 5 yıl içinde üçüncü firma olmayı hedefliyoruz.

Piliç eti işleme kapasitemizi üç yılda üçe katladık

 Gıda alanında neler yapıyorsunuz?

- Piliç, yumurta, işlenmemiş pratik ürünler ve şarküteri grubunda faaliyet gösteriyoruz. Lezita markamızla piliç ve işlenmiş ürünler üretiyoruz. Hazır köfteler, dönerler, 3-4 dakikada pişen hazır yemeklerimiz var. İzmir’deki piliç işleme tesisimizi 3 yıl önce kurduk. İlk yıl üretimimiz 20 bin tondu, üç yılda üçe katlayarak 60 bin tona ulaştık. Lezita ayrıca İngiliz Perakendeciler Birliği’nin kurduğu BRC -British Retail Contortium’un verdiği Global Gıda Güvenliği Belgesi’ni de (BRCC) aldı. Bu belge, birçok uluslararası firmanın üreticiyi ayrıca sorgulamadan, gelip denetim yapmaya gerek duymadan tedarikçi olarak kabul etmelerini de sağlıyor.

ORHAN ABALIOĞLU

ABALIOĞLU Grubu’nun kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Abalıoğlu, 1935 Denizli doğumlu. 1951 yılında babasının hastalanması üzerine iş hayatına 16 yaşında başladı. Babasının vefatı üzerine 1956 yılında pamuk çırçır fabrikasının başına geçerek 12 yıl şirketi yönetti. 1963 yılında ortaklığın anlaşmalı dağılması kararının ardından kardeşi Turan Abalıoğlu ile beraber akaryakıt istasyonu, otomobil, kamyon ve oto lastikleri satışı işini devraldı. 1969 yılında Denizli’deki ilk yem fabrikasını kurdu. Yem Sanayicileri Birliği’nin kurucusu ve aktif üyesi.
Yazının Devamını Oku

Perakende stok eritip küçüldü, Boyner 1 milyar TL’yi planladı

30 Mart 2009
TÜSİAD Başkan Yardımcısı ve Boyner Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Boyner, perakende sektörünün kriz ortamında stoklarını eriterek küçüldüğünü söyledi. Ümit Boyner, Boyner Grubu’nun bu yıl 1 milyar TL’yi aşmayı planladığını vurguladı. TÜRK Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkan Yardımcısı ve Boyner Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Boyner, perakende sektörünün 2005-2007 arasındaki dönemde çok hızlı büyüdüğünü ve yatırımlar yaptığını vurguladı. Ümit Boyner, 2009 yılında sektörün yüzde 10 civarında küçüleceğini düşündüğünü belirtti. Sektörün küçülmesine rağmen Boyner Grubu’nun bu yılı yüzde 9-10 büyümeyle kapatmayı planladığını kaydeden Ümit Boyner, 1 milyar TL’yi bulacaklarını tahmin ettiğini belirtti. Ümit Boyner ile krizin perakende sektörüne etkilerini ve beklentilerini, Boyner Grubu’nun 2009 yılı planlarını konuştuk.

Müthiş atılım vardı

Perakende sektörü krize nasıl bir ortamda yakalandı?

- 2005’ten itibaren perakendede müthiş atılım yılları oldu. Alışveriş merkezleri çok arttı. Müthiş bir yatırım yapıldı. Talepte artış oldu. 2008’deki kriz ve yoğun talep düşüşü başlayınca perakende çok ciddi etkilendi. Tam yatırımların hızla geri dönmesi hesaplanan bir süreçte sektör, ciddi bir talep düşüşü ve müthiş bir stokla karşı karşıya kaldı. Ekim ayından itibaren birçok perakende firması hayatında ilk kez yüzde 70’lere varan indirimler yaptı.

Ciddi moral kaybı oldu

Talepteki düşüş sadece krizden mi kaynaklandı, sektörün hataları yok mu?

- Çok fazla mı mağaza açtık, çok mu format var, müşterinin seçeneği mi çok arttı? Bütün bunlar üstüste konulunca etkili olabilir tabii. Ama bence problem ciddi bir moral kaybının meydana gelmesi. Bu kriz sürecinin iyi yönetilmediğini düşünüyorum. Sanayi üretimindeki düşüşü 2008 sonuna kadar yaşamadık. Oysa bakarsak talepteki düşüş, 2007 yazından itibaren ufak ufak başladı. Kamu maliyesinde bir bozulma gözlendi.

1 milyar TL’yi geçeriz

Boyner Holding 2008’i nasıl geçirdi?

- Bazı segmentlerimizde kár ettik, bazı segmentlerimizde ciddi bir stok zararı yazdık. Yaptığımız plan ve bütçelerde zararı 2009 ve 2010’da bertaraf etme planı var. Kársız olan bütün segment ve mağazalardan çıkacağız. 2008 konsolide ciromuzda yüzde 14’lük artış var ama yeni mağazalar da açmıştık. 2009’da da yüzde 9-10 büyüme yaşarız. 2008 ciromuz 900 milyon TL olmuştu, bu yıl 1 milyar TL’yi geçeriz diye düşünüyorum.

Fiyatlar dibi gördü

Perakende sektörü 2009’a girerken neler yaptı?

- Herkes fiyatların dibini gördü öncelikle. Herkes stok eritmeye çalıştı. 2009’da yatırımlar düşmüş durumda. Çok nadir bir mağaza açıyorsunuz veya bir mağaza kapatıp daha iyi olur diye başka bir lokasyonda mağaza açıyorsunuz. Metrekare büyümesi pek yaşanmayacak gibi görünüyor.

’Nar’la genç kadınları hayata hazırlayacağız

Son sosyal sorumluluk projeniz Nar, nasıl doğdu?

- Genelde başkaları tarafından geliştirilmiş sivil toplum projelerine maddi-manevi destek veriyoruz. Bu kez grubumuzun içinden doğan bir sosyal sorumluluk projesi olsun istedik. Çocuk projeleriyle ilgili çok çalışan var. Ama yetiştirme yurdundan gelen 18-24 yaş arası genç kadınlarımızı hayata katmakta zorluk çekiyoruz.

Projenin bütçesi ne kadar, kaç yıl sürecek?

- 5 yılda, 1 milyon TL’ye çıkabilecek. Bunu sürekli hale getirmeyi amaçlıyoruz. Halen yetiştirme yurtlarında 18-24 yaş arasında 400’e yakın genç kadınımız var. Projeyi, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK), BM Nüfus Fonu (UNFPA), Türkiye Personel Yönetimi Derneği (PERYÖN) ortaklığı ile yürüteceğiz.

Küçülme sürüyor, yatırım beklemiyorum 2010’dan önce toparlanma göremiyorum

2009 nasıl geçiyor?

- Sektör ciddi küçüldü ve küçülmeye devam ediyor. 2009 zor bir yıl olacak. Fiyatınızı olduğu gibi müşteriye yansıtma lüksünüz yok. Mutlaka ürün gamında farklı fiyattan kesitler bulundurmayı göz önüne almalısınız. Tüm perakende sektörü için yeniden bir yapılanma gelişti. 2010’a kadar büyük bir yatırım beklemiyorum. Konsolidasyon bence ufak ufak zaten oluyor. Özellikle ihracata bağlı sektörlerin yoğun olduğu şehirlerimizde çok ciddi istihdam kayıpları var. Ben 2010’dan önce bir toparlanma göremiyorum. Sektörde aşağı yukarı yüzde 10’a varan küçülmeler bu yıl yaşanacak.

Türkiye krizden fazla etkilendi, IMF’yle anlaşsak ’sağlam’ olurduk

Krizin gelebileceğini o dönemde tahmin edebiliyor muydunuz?

- O dönemde TÜSİAD olarak hep dedik ki ’IMF ile anlaşma bitiyor, ihtiyati bir anlaşma yapalım. Bu bizim ilerde elimizi çok daha sağlam tutar, likit açısından bir korku yaratmaz.’ Gelişmekte olan ülkelerde talep düşüşünden ve likidite krizinden mutlaka zarar göreceğimiz ortadaydı. Tamamen dışa açık bir ekonomiyiz. İhracata çok bağlı sektörlerimiz var. Maalesef, kamu maliyesindeki disiplinin azalmış olmasının da etkisiyle, dışarıda başlayan finansal krizden de Türkiye en fazla etkilenen ülkeler arasında yer aldı.

ÜMİT NAZLI BOYNER

BOYNER Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Boyner, 1963 İstanbul doğumlu. New York’ta Rochester Üniversitesi’nde ekonomi okudu. Colombia Üniversitesi’nde finansman yönetimi ve yönetici eğitimi programını tamamladı. Çalışma hayatına 1985’de Chemical Mitsui Bank’ta kredi pazarlama yöneticisi olarak başladı. 1986-1989 yılları arasında Türkpetrol Holding’de Finansman Müdürü, 1989-1992 arasında Turcas Petrolcülük’te Hazine ve Finansman Müdürü olarak çalıştı. 1996-2002 arasında Boyner Holding’de Başkan Yardımcısı olarak görev aldı. 2002’den beri Boyner Holding Yönetim Kurulu Üyesi. Aynı zamanda TÜSİAD Başkan Yardımcısı, KAGİDER kurucusu, Özel Sektör Gönüllüler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi, Türkiye Sualtı Arkeolojisi Vakfı Kurucu Üyesi, Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV) Mütevelli Heyeti Üyesi, Tohum Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi.
Yazının Devamını Oku

Çin sahalardan çekilmişken 50 milyar dolarlık iş alır 100 bin kişiye iş veririz

23 Mart 2009
YURTDIŞINDA geçen yıl 23.6 milyar dolarlık iş yapan Türk müteahhitler, yeni projelerle 100 bin kişiye istihdam yaratmayı hedefliyor. Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Başkanı Erdal Eren, kısa sürede yurtdışında alınan projelerin tutarının 50 milyar dolara çıkabileceğini belirterek, "İşsizliğin arttığı dönemde yüz bine yakın kişiye istihdam yaratabiliriz. En büyük rakibimiz Çin’in kriz nedeniyle sahalarda çekilmesi de bize avantaj sağlayacak" dedi. TÜRKİYE’de işsizlik oranının rekor bir artışla yüzde 13.6’ya çıkması ve işsiz sayısının 3.3 milyona ulaşması sonrasında, işsizliğe çözüm önerisi müteahhitlerden geldi. Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Başkanı Erdal Eren, yurtdışı müteahhitlerin 2008 yılında 23.6 milyar dolarlık yeni sözleşme imzaladığını belirterek, kısa sürede bu miktarın 45-50 milyar dolara çıkarılabileceğini, bunun da en az 100 bin kişiye iş imkanı yaratacağını söyledi. Eren, "Son yıllarda ucuz işgücü ve devlet teşviği nedeniyle Türkiye’nin en büyük ve zorlu rakibi haline gelen Çin, krizde birkaç yıllığına sahalardan çekilerek, iç pazara ağırlık verme kararı aldı. Bu, Türk müteahhitlerinin uluslararası alanda şansını artıracak" dedi. Aynı zamanda Avrupa İnşaat Sanayi Federasyonu (FIEC) Başkanlar Konseyi Üyesi olan Erdal Eren ile Türk inşaat sektörünü canlandırmak için yapılması gerekenleri, sorunları ve yurtdışındaki fırsatları konuştuk.

Devlet desteklemeli

Kriz, inşaat sektörüne nasıl yansıdı?

- 2006’nın ikinci yarısından itibaren yurtiçindeki konut talebinin yavaşlamış olmasından kaynaklanan küçülme, 2008’de krize dönüştü. Sektörde yaşanan kriz, küresel mali krizden çok önce ortaya çıktı. İnşaat 2008’in son iki çeyreğinde resesyon yaşadı. 2009’un ilk çeyreğinde de böyle olacak. Konut arzı fazlası dikkate alındığında 2009-2012 döneminde konut ile ekonomiye canlılık kazandırılması mümkün değil. Bu yüzden kamu altyapı yatırımlarıyla yani devlet eliyle inşaat sektörü canlı tutulmalı. Yurtdışındaki müteahhitler desteklenmeli, sorunları çözülmeli.

Destekle Türk müteahhitlerin yurtdışındaki projeleri artırılabilir mi?

- 2008 yılında yurtdışında toplam 23.6 milyar dolarlık yeni sözleşme imzalandı. Bunu 40-50 milyar dolarlara çıkarabiliriz. 1972’den beri yurtdışında proje yapan Türk müteahhitleri, bugüne kadar 70 ülkede toplam 130 milyar dolar tutarında 5 bin projeye imza attı.

Altyapı yatırımları sürüyor

Krizde yurtdışında yeni fırsatları nasıl bulacaksınız?

- İş yaptığımız ülkelerin hepsi petrol üreten ülkeler. Körfez’de, Kuzey Afrika’da, Orta Asya’da, Rusya’da varız. Şu anda Rusya’da sorun yaşıyoruz. Dubai çöktü. Petrol geliri olan Abu Dabi durmadı. Suudi Arabistan ve Hindistan 500’er milyar dolarlık altyapı yatırımı yapacağını açıkladı. Libya 160 milyar dolarlık ulaşım altyapı projesi açıkladı. Bütün bu ülkeler kapalı ekonomi, krizde para batırmadı. Sadece petrol gelirinin düşmesine paralel bütçelerini biraz düşürüyorlar ama rakamlar o kadar büyük ki inse ne olur.

50 milyar dolarlık sözleşme, yeni iş imkanı yaratır mı?

- Yurtdışında 50 milyar dolarlık yeni projeler alınması, en az 100 bin kişiye iş yaratmak demektir. Üstelik bu işi başka ülkelerin bütçelerini, başka ülkelerin parasıyla yaratmak demektir. Ancak yurtdışında istihdam edilen Türk işçileri için verilen sosyal güvenlik prim ödemeleri çok yüksek. Türk işçisinin istihdamı, Doğu ve Güneydoğu illerimizdeki istihdamın teşvikine benzer biçimde ve yurtdışı müteahhitlik hizmetlerinde de desteklenmeli.

Çin sahalardan çekildi

Dünyada şu anda rekabetin durumu nedir?

- Bizlere bazı desteklerin sağlanması halinde yurtdışındaki pazarımızı büyütebiliriz. Bu krizin getirdiği bir avantajımız daha var. En büyük rakibimiz Çin birkaç yıllığına sahalardan çekiliyor. Çin hem firmalara kredi veriyor, hem de yurtdışına giden inşaat firmalarına bedava işçi sağlıyor. Hafif ceza almış suçlular ve askerler yurtdışındaki firmalara bedava işçi olarak veriliyor. Çin’in girdiği pazarlarda çok zorlanıyorduk. Ama Çin krizde çok darbe yedi. Çin Hükümeti ekonomik imkanlarını iç inşaat pazarını canlandırmakta kullanmaya karar verdi. Bu bizim için fırsattır, çünkü biz yurtdışından çekilemeyiz, yurtiçinde hepimizi doyuracak iş yok.

IMF kaynağı kamu altyapı yatırımlarına aktarılmalı

 IMF ile anlaşmaya nasıl yaklaşıyorsunuz?

- IMF, anlaşma için kamu yatırımlarının durdurulmasını şart koşuyorsa bu imkansız. Anlaşma yapılacak ve para alınacaksa büyük miktarının kamu altyapı yatırımlarının canlandırılması şeklinde piyasaya verilmesini öneriyoruz. Amerika’dan Hindistan’a, hükümetlerin global krizle ilgili aldığı tedbir ve reçetelerin birinci maddesi kamu altyapı yatırımlarıyla inşaat sektörünün canlandırılması. Türkiye’nin de bundan başka çaresi yok.

KDV yükünü üzerimizden alın, teminat sorunumuzu acilen çözün

İnşaatın önünü açmak için neler yapılması gerekiyor?


- Taahhüt sektöründe yaptığımız işi fatura edemediğimiz için KDV yükü üzerimizde kalıyor. Hükümet yatırımların devamını istiyorsa, yatırımların üzerinde biriken KDV birikimini veya bir bölümünü yıl sonunda yatırımcıya ödesin. Yurtdışı müteahhitlerin ayrıca yıllardır herkesin bildiği teminat mektubu sorunu da var. Ekonomik Koordinasyon Kurulu toplantısından sonra Halk Bankası yurtdışı müteahhitlik hizmetlerinde teminat mektubu verme kararı aldı ama Ziraat Bankası hálá girmiyor.

ERDAL EREN

Türkiye Müteahhitler Birliği Başkanı Erdal Eren, 1952 Bitlis doğumlu. ODTÜ İnşaat Mühendisliği mezunu. İş hayatına 1975’de, DSİ Barajlar ve H.E.S Dairesi’nde proje kontrol mühendisi olarak başladı. 1982-1988 arasında MNG Holding’de şantiye şefliği, genel müdür ve başkan yardımcılığı, 1988-1996 arasında Nurol İnşaat Genel Müdürlüğü yaptı. 1996’dan bu yana Göçay İnşaat’ın ortağı ve Murahhas Azası. Aynı zamanda TOBB Müteahhitlik Sektör Meclisi Başkanı. Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Yönetim Kurulu Üyesi, Avrupa İnşaat Sanayi Federasyonu (FIEC) Başkanlar Konseyi Üyeliği de yapıyor.
Yazının Devamını Oku

Çöplükte sera kurdu enerji ve gübre üretip domates yetiştiriyor

16 Mart 2009
TEPE Grubu’nun CEO’luğunu bıraktıktan sonra kolları sıvayan Ali Kantur, büyük ortağı olduğu ITC ile Dünya Bankası’nın en iyi çevre projesi seçtiği Mamak Çöplüğü ıslahını üstlendi. Kantur, şimdi bu saha üzerinde domates yetiştiriyor. Hedefi, 200 milyon dolarla projeyi tamamlayıp, Ankara’nın elektriğinin yüzde 10’unu çöpten karşılamak.

ÇALIŞMA hayatının 31 yılını Tepe Grubu’nda geçirdikten sonra 4 yıl önce CEO ve murahhas azalık koltuğunu bırakarak emekli olan Ali Kantur, artık çöpleri çevreye zarar vermeden yok etmek için çalışıyor. Kantur, Ankara’da günde 4 bin ton çöpün depolandığı 1 milyon metrekarelik alana yayılan Mamak Çöplüğü’nün ıslah projesini hızla tamamlıyor. Kantur, çöpten elde edilen enerji ve gübreyi kullanarak seralarda domates yetiştiriyor. Kantur, bu sırada çöpün suyunun ve toprağının kesinlikle kullanılmadığını da vurguluyor. 2002 yılında Mamak Çöplüğü’nün ıslahı projesini yapılan ihale sonucunda İsviçre merkezli ITC firması üstlenmişti. Ancak finansmanın bulunamaması üzerine proje aksadı. Üç yıl önce Ali Kantur ITC’ye (Invest Trading&Consulting AG) büyük ortak olarak katıldı ve Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı üstlendi, proje de hız kazandı. Mamak çöplüğünün ıslahının ilk etabı için 50 milyon dolarlık yatırım yapan Kantur’un projesi, Dünya Bankası tarafından en iyi çevre projesi seçildi. Ali Kantur ile çöpün enerji, gübre ve domatese dönüşmesinin öyküsünü ve bu teknolojinin Türkiye’ye, dünyaya ve çevreye katkılarını konuştuk.

Mamak çöplüğü laboratuvar

ÆMamak Çöplüğü Projesi’ne siz ne zaman dahil oldunuz?

-
Ankara Büyükşehir Belediyesi, 2002 yılında, Ankaralı’nın günlük 4 bin 400 ton çöpünün depolandığı Mamak Çöplüğü’nü ıslah etmeye karar vermişti. Ancak o dönemde ITC’ye verilen proje sürüncemede kalmış teknoloji transferi bile yapılmamıştı. Üç yıl önce ben de projeye dahil oldum, ITC’yi devralarak bu şirketi yaşar hale getirdik. Ankara’da Mamak Çöplüğü bizim için laboratuvar oldu. Yeni teknolojiler geliştirdik ve uygulamaya başladık.

ÆProje hangi noktaya geldi?

- Mamak Çöplüğü artık ıslah edildi. Çöplüğün, her türlü sızıntı suları alındı, üstü teraslandı. Çöp sahasının önünde baraj oluşturuldu. Zaten sistem tamamlandığında şehrin çöpü, doğrudan tesislere alınarak işlenecek. Sonuçta çöpün sadece yüzde 5-10’u kül olarak kalacak. Bunu sürdürülebilir şekilde yapıyoruz ve tabiata da zarar vermiyoruz. Çöp sahalarını artık oksijen üreten sahalara çeviriyoruz. Dünya Bankası,bizi en başarılı çevre projesi seçti.

Türkiye’ye özel teknoloji

ÆGelişmiş ülkelerde kullanılan yöntemleri mi uyguluyorsunuz?

- Onların kullandıkları yöntem bize uymuyor. Ülkemize uygun çözümler getirmemiz gerekiyordu. Yaklaşımımız ’Bir çöpü nasıl yok edebiliriz’ üzerine kurulu. Avrupa’da çöp yakılıyor ama önce evde ayrıştırılıyor. Avrupalı bunları nakletmek için ayrı bir ücret de ödüyor. Türkiye’de kimse bunu ödemez.

ÆBuraya yapılan yatırım tutarı ne kadar?

- Mamak dışında Sincan’da da yatırımımız var. Halen 50 milyon dolarlık bir yatırım yapıldı. Proje tam olarak devreye alındığında yatırım 200 milyon doları bulacak. Bu da bütün Ankara’ya yetecek. Adana’da da aynı sistemi kuruyoruz. Adana’nın birinci etap yatırımı 17-18 milyon dolar olacak. İki etap daha yapılacak, böylece o da 50 milyon doları bulacak.

7-8 yılda kendisini öder

Æ Bu yatırımın sonucunda sizin geliriniz ne olacak?

-
Kullandığımız krediler düşük faizli ve uzun vadeli, ama geri ödenecek. Enerjiden gelirimiz olacak. Karbondioksiti yok ettiğimiz için sertifika geliri sağlayacağız. Yatırımın normal şartlarda 2-3 yılı geri ödemesiz, 7-8 yıl içinde geri ödenmesini bekliyoruz.

Çöpten domates üretimine giden sistem nasıl işliyor

ÆBelediye çöpleri toplayıp sahaya getiriyor. (Yatırım tamamlandığında bu çöpler doğrudan fabrikaya girecek.)

ÆÇöpler burada üçe ayrılıyor. (Metal, plastik, kağıt vs.)

Æİçindeki organikler siloların içine alınıyor.

ÆBu siloların içinde gübre ve metana çevriliyor.

ÆOrtaya çıkan metan gazı ile enerji santralında elektrik üretiliyor.

ÆElektrik üretirken metan, karbondioksite dönüşüyor ve zararlı etkisi 20 kat azalıyor.

ÆOrtaya çıkan karbondioksit kurulan seralarda bitkilerin yardımıyla oksijene çevriliyor.

ÆBu seralarda domates yetiştiriliyor.

ÆBöylece çöp yüzde 5-10 kül kalacak biçimde yok ediliyor.

ÆÇöpten sızan sıvı organiklere karıştırıp bakterilerle temizleniyor.

ALİ KANTUR/images/100/0x0/55eb3f5cf018fbb8f8b4d556

ITC Invest Trading&Consulting AG Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kantur, 1949 İzmir doğumlu. 1970’de ODTÜ Endüstri Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. 1972’de ABD’de Syrcuse Üniversitesi’nde endüstri Mühendisliği ve İş İdaresi dallarında yüksek lisans yaptı. 1974’de Tepe Mobilya’da endüstri mühendisi olarak göreve başladı. 1975’de Tepe Mobilya ve Tepe Prefabrik’te şirket müdürlüğü yaptı. 2004 sonunda Tepe Grubu CEO’su ve Murahhas Azası’yken emekli oldu. Halen, Kantur&Akdaş İnşaat, GPG İnşaat Emlak Turizm ve ITC Yönetim Kurulu Başkanı. Akdaş Döküm Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı. İşbir Holding ve şirketlerinde de yönetim kurulu üyesi.
Yazının Devamını Oku

Devlere glikoz satıp büyüdü 20 milyon dolarla yağa girdi

9 Mart 2009
ADANALI Sunar Grubu, Türkiye’nin önde gelen gıda şirketlerine glikoz üreterek sağladığı büyümenin ardından 20 milyon dolar yatırımla ’Elita’ markasıyla çiçek yağı üretimine de girdi. Sunar Grubu Kurucusu Nuri Çomu, Adana’yı yağ sanayinde Ortadoğu’nun merkezi yapmayı hayal ettiğini söyledi. TÜRKİYE’nin ünlü gıda üreticilerine glikoz temin eden Adanalı Sunar Grubu, kendi markasıyla ürettiği ’sıvı yağ’la artık doğrudan tüketiciye ulaşıyor. Mısır yağı ile yola çıkan, ardından soya, kanola yağı da üreten Sunar, Adana’da yeniden ayçiçek ekiminin yaygınlaşmasının ardından ’Elita’ markasıyla perakendeye yönelik ayçiçek yağı üretimine de başladı. Sunar, geçen yıl 20 milyon dolar yatırımla kurduğu yeni tesisiyle yağ pazarında ilk 5 arasına girmeyi hedefliyor. Sunar Grubu’nun kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Çomu’nun hayali, Adana’yı yağ sanayinde Ortadoğu’nun merkezi yapmak. Sunar Mısır’ın Genel Müdürlüğü’nü yürüten oğlu Hüseyin Çomu da, grubun 2008’de 250 milyon TL olan cirosunu 2009 sonunda 320 milyon TL’ye çıkarmayı hedeflediklerini belirtiyor. Dev gıda şirketlerinin ürettikleri ürünler için glikoz ve izoglikoz şurubunu temin eden Sunar’ın müşterileri arasında Pamir Gıda, Haribo, Dimes, Şölen Çikolata, Pınar Ketçap, Meysu, Gülsan Gıda, Netto, Ersu Meyve Suyu, Cocobar ve Ülker yer alıyor. Nuri Çomu ve oğlu Hüseyin Çomu ile birlikte grubun krize bakışını ve 2009’a ilişkin planlarını konuştuk.

İsyanları unutmayalım

Uzun yıllardır tarıma dayalı sanayinin içindesiniz, geleceğini nasıl görüyorsunuz?

- Bugün bir gıda sorunu ile karşı karşıyayız. Geçen sene 35’ten fazla ülkede gıda ve tarım ürünleri fiyatının artmasından dolayı isyanlar baş gösterdi. Türkiye’nin mutlaka tarım alanında geçmiştekinden daha ciddi şekilde politikalar ve stratejiler üretmesi, gelecekle ilgili hedefler koyması gerekiyor. Tarıma bağlı sanayi de, tarım gibi çok büyük ve çok yüksek kárlar vaat etmeyen ama hep önemli olan, kriz dönemlerinde dahi önemini kaybetmeyen sanayidir.

Sunar Grubu nasıl doğdu?

- Grubumuz, Sunar Mısır, Elita Yağ, Sunar Özlem Un ve Yem ile NÇS (Nuri Çomu Sanayi) şirketinden oluşuyor. 1980’lerde Osmaniye’de yoğun olarak ekilen ve hasat edilen buğdayı işleyecek tesis yoktu. Bu nedenle 1981’de un fabrikasını kurduk. Yem tesisimiz 1987’de devreye girdi. Sunar Mısır’ı 1986’da kurduk. Mısırdan, glikoz ve fruktoz çeşitleri, tabii nişastalar ve modifiye nişastalar, dekstrinler ve yan ürünleri de (protein, küspe, kepek) üretiyoruz. Ürünlerimiz bugüne kadar toplu tüketim ve gıda üreticilerine yönelikti. Artık tüketiciye dönük ürünler de üretmeyi arzu ediyoruz.

Ayçiçeğine dönüş başladı

Elita Yağ’ı ne zaman, neden kurdunuz?

- 2006-2007 yıllarında devlet sanayicileri yağlı tohumların üretimini teşvik etmeye başladı. Adana Bölgesi’nde ayçiçeği ekimi yaygınlaştı ama bölgede eskiden üretim yapan yağ fabrikaları kapanmıştı. Ya da teknolojileri eskimişti. Büyük bir boşluk görerek 20 milyon dolarlık yatırımla Elita Yağ’ı kurduk. 2008’de Çukurova’da ayçiçeği alımını başladık. Üretilen ayçiçeğinin yüzde 30-35’ini biz aldık. Ayrıca Türkiye’de kurulmuş olan en modern beş laboratuvardan birine sahibiz. Elita’da günlük 100 ton üretimle başladık, üretim kapasitesini 200 tona çıkaracağız.

Hedefimiz ilk 5’e girmek

Yağ sektöründeki hedefleriniz neler?

- Kurduğumuz distribütör ağı sayesinde bu yıl Türkiye genelindeki tüketicilere ulaşabilmeyi hedefliyoruz. Pazar payımızı, toplam sıvı yağ satış hacmimizi artırmayı amaçlıyoruz. Genel olarak sıvı yağ pazarında yüzde 6-7 gibi bir pazar payı hedefliyoruz. Ayrıca büyük ve önemli markalar için de üretim yapacağız. Uzun vadede Türkiye’de sıvı yağ pazarında ilk 5’te olmak amacındayız. Grubumuz endüstriyel pazara un da temin ediyor. Artık perakende un pazarına da girmeyi planlıyoruz. Sızma mısır yağımızı da yakında piyasaya sunacağız.

2009 ciro hedefi 320 milyon TL

 2008 yılını nasıl geçirdiniz, 2009 yıl sonu beklentileriniz nedir?

- Şu anda yıllık çekirdek işleme olarak 120 bin ton işliyoruz. 40 bin ton yağ, 80 bin ton civarında yem hammaddesi olarak küspe üretiyoruz. Grubun 2008 yılı toplam cirosu 250 milyon TL civarında. 2009’da 320 milyon TL ciro hedefliyoruz.

Çukurova yeniden zeytinle tanışıyor

 Zeytinyağı üretimi düşünüyor musunuz?

- Toroslar’da bin yıllık zeytin ağaçları gördük. Zamanla zeytin ağaçları yokluk ve yoksulluk yüzünden kesilip odun olmuş. Ama artık tersine döndü, Çukurova yeniden zeytinle tanışıyor. Zeytin Çukurova’da yeniden hayat bulacak. Zeytin ağaçlarımız var, önümüzdeki yıl zeytinyağı üretimine de başlayacağız. Çukurova da, Ayvalık gibi zeytinde marka olacak.

Yağ ihracatının yüzde 40’ı Irak’a 

Hangi ülkelere ihracat yapıyorsunuz?

- Sunar’ın ihracat yaptığı ülkeler arasında, Irak, Suriye, Lübnan, Kıbrıs, Sudan, Bulgaristan, Azerbaycan, Filistin, Ürdün, Gürcistan, Kosova, Makedonya, Suudi Arabistan, Yunanistan, Almanya, Cezayir, Türkmenistan, Zambiya ve Mısır gibi ülkeler bulunuyor. Yağ ihracatımızın da yüzde 40’ını sadece Irak’a yapıyoruz. Elita olarak geçen yıl toplam 15 milyon dolarlık ihracat yaptık.

Çiftçilerimizi destekliyoruz

 Bölgede nasıl bir alım politikası izliyorsunuz?

- Çiftçilerimizin büyümesini ve güçlenmesini arzu ediyoruz. Teknoloji desteği sağlıyoruz. Yetiştirdikleri ürünleri satın alma garantisi veriyoruz. Bu, yıllarca süren ilişkiler sonucunda oluştu. Yerli ürün kullanmaya özen gösteriyoruz. Bir dönem ucuza mısır ithalatı sözkonusuydu. İthal etmemiz çok uygundu ama Çukurova çiftçisine ürününüzü almayacağız diyemezdik.

Standart meyve ürettik 130 milyon TL’yi bulduk

 Meyvecilikte neler hedefliyorsunuz?

- 2006’da kurduğumuz NÇS (Nuri Çomu Sanayi), kaliteli ve standart meyve üretimi yapmak, rekabet gücü yüksek olan sert ve çekirdekli meyveleri ihraç etmeyi amaçlıyor. 369 dönüm arazi üzerinde 13 çeşit Japon eriği, 4 çeşit bodur elma, 6 çeşit nektarin, 3 çeşit şeftali ve 1 çeşit nar yetiştiriyoruz. NÇS’nin 2008 cirosu 130 milyon TL olarak gerçekleşmişti.

NURİ ÇOMU

SUNAR
Grubu’nun kurucusu Nuri Çomu, 1935 Adana Osmaniye doğumlu. Adana Erkek Lisesi’ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Ziraat Mühendisliği’nden mezun oldu. Okulu bitirdikten sonra ziraatla uğraşmaya başladı. Daha sonra bir süre kayınpederi Mehmet Nuri Sabuncu’nun yanında Akdeniz İplik fabrikasında yönetici olarak çalıştı. 1974’ten sonra çırçır, çeltik, un, yem ve nişasta sanayinde yatırımlar yaptı. Eğitim ve sağlık alanlarında yaptığı hizmetlerden dolayı TBMM tarafından 2007’de ’Üstün Hizmet Ödülü’ne layık görüldü.
Yazının Devamını Oku