Maç öncesi ısınırken bile ürkek futbolcular. Kafaları yerden kalkmıyor. Utanıyorlar, tribündeki bir avuç kadın ve çocuktan bile...
Başlama düdüğü değil sanki yangın alarmı... Sarı-kırmızı giyinmiş adamların tamamında akıl almaz bir panik... Ayaklarına gelenin futbol topu değil ateş topu olduğunu sanıyorlar... Geldiği gibi vurup gönderiyorlar, benden çıksın ne hali varsa görsün...
Renk körü olmuşlar, herkesi siyah-beyaz görüyorlar... Hiç bir pası kendi formalarından giymiş arkadaşlarına yollayamıyorlar...
Elleri ayakları tutulmuş, sahanın öte tarafına geçmeye mecalleri de yok gibi...
Allah’tan şansları biraz yanlarında... 3. dakika Bülent Cevahir kaleye 2 metre mesafeden kafaya çıkıp topun altından geçiyor... 2 dakika sonra 3 direk arasına yine aynı uzaklıkta Kahe, kaleci Ferhat ile burun buruna topu ona çarptırıyor... Bekir, baktı yakından olmuyor, 25 metreden asılıyor çatalı vuruyor...
Ama sıcağa kar dayanmıyor... İkinci yarının hemen başı, her pozisyonu futbolcusundan daha içten yaşayan Teknik Direktör Kemal Kılıç daha kulübesine ulaşmamış... Bir ateş topu, renk körlüğü hikayesi daha... Furkan topu Bülent Cevahir’in önüne bırakıyor. Genç siyah-beyazlı ayağına gelen kısmeti, penaltı noktasına yuvarlayıp fırsata çeviriyor. Hamza’nın aklı hala geçen hafta kendi kalesine attığı 2 golde... Gol kurtarmaktan fenalık gelmiş Ferhat, Hamza’yı mı takip etsin, topu mu... Veli zaten topçu değil saatli bomba... Bu kadar beyniyle ayakları uyumunu yitirmiş Göztepeli arasından Murat’tan bir dokunuş, tıngır mıngır filelerde...
O anda maç bitiyor ama trajedi bitmiyor...
Göztepe çaresiz... Göztepe çözümsüz... Göztepe umutsuz...
Notlarım 10 üzerinden...
Önce olumsuzluklar...
Olay: (-) *****
Küfür: (-) **********
Tribünden atlama: (-) ***
Meşale yakma: (-) *****
Kundakçılığa teşebbüs: (-) *****
Onlar büyük değil çok büyük... İzmirli değil dünyalı... Sevgiyle değil tutkuyla... Sonradan değil doğuştan... Pazara kadar değil mezara kadar...
Karşıyakalı olmak, Göztepeli olmak, başka bir şeye tutulmaya benzemez... Aşktır, kültürdür, yaşam biçimidir... Tarifi yoktur, yaşanır...
Onları bir kez karşı karşıya canlı izleyen, bu özel derbide 90 dakika tribünde oturan, artık ya Karşıyakalıdır, ya Göztepeli... Aslında doğuştan öyledir de, o güne kadar farkında değildir...
Nerede olursa olsunlar, amatör olsunlar, 3. Lig’de olsunlar, 2. Lig’de, 1. Lig’de, Süper Lig’de... Farketmez... Çınardır onlar, devdir... Karşıyaka ile Göztepe maç yapıyor diye dünya İzmir’e gelir, İstanbul İzmir’e gelir, İzmir’de yer yerinden oynar... Rekor kitabı yazanlar dikkat kesilir, büyük geçinenler kıskançlıktan erir...
Var mıdır bu güne kadar 80 bin kişinin tribünden izlediği Galatasaray-Fenerbahçe, Fenerbahçe-Beşiktaş, Beşiktaş-Galatasaray derbisi...
Ama Karşıyaka-Göztepe maçı vardır... Hem de 2. Lig’de... Hem de Guinness’te yer alacak ciddiyette.
Size tavsiyem... Bugün 19.00’da ne işiniz varsa erteleyin... İzmir’deyseniz bu büyük keyfi yaşamaya gelin... Yok değilseniz, dünyanın neresinde olursanız olun ekranınızın, bilgisayarınızın başına geçin TRT Spor’u seçin...
Unutmayın... Karşıyaka ile Göztepe milyon kere de oynasa, Karşıyaka-Göztepe derbisinin tekrarı yoktur... Her biri sürprizlerle, futbol ziyafetiyle, tribün şovlarıyla doludur, öncesi de sonrası da meşhurdur...
% 20 Pekiyi
% 26.6 İyi
% 40 Orta
% 13.3 Sınıfta kaldı
Türkiye’de liglerin neredeyse 5’te 1’i geride kaldı... Ege’nin Süper Lig’deki nazar boncuğu Akhisar Belediyespor’u ayrı tutalım... O şirin ilçenin, mütevazı takımı hepimizin kahramanı... Aldığı sonuçlar ne olursa olsun ki şu ana kadar fena değil, gönlümüzdeki notu sonuna kadar pekiyi... 34. hafta sonunda hala sıfatında Süper Lig takımı yazarsa, yıldızlı pekiyi olacak.
Bir Egeli sporsever gözüyle PTT 1.Lig, Spor Toto 2 ve 3. Lig’deki 15 temsilcimizi tartıya çıkarayım istedim. 15 mevcutlu bir sınıf gibi düşündüm... Yılın hayal kırıklığı Göztepe ile Denizli Belediyespor hariç tablo son derece güzel bence...
3 parçalı 3 ligde 2 grubun zirvesi Ege bayraklarıyla donanmış durumda... 2’de liderlik koltuğunu 13’er puanla Aydınspor 1923 ve Çanakkale Dardanelspor paylaşıyor... 3’te ise 6’da 5 yapan, 18 golle “Türkiye’nin en golcü” takımı unvanını taşıyan, yenilmez armada Altınordu alkışların en fazlasını hakediyor... Bu 3 takımın ara karne notu tartışmasız pekiyi...
PTT 1.Lig’de daha yolun başında kendisine “düşer” yaftası yakıştıranlara, son 10 yılın en iyi sezon başlangıcıyla cevabı yapıştıran Karşıyaka, son 2 haftada sendelese de 7 haftada 13 puanla Ege futbolunun Süper Lig umutlarının başını çekiyor. Bir ara lotocuların bankosu haline gelse de, Antep galibiyetiyle stresten kurtulan, 7 haftada yenilgisiz 11 puan toplayan Manisaspor da zirve yarışının ortaklarından. 2.Lig’de düşük bütçe ile mütevazı bir kadro oluşturan buna karşın 6. hafta sonunda 11 puanla 3. sırada yer alıp iddialı olacağını kanıtlayan Altay, Beyaz Grup’ta bir maç eksiğine rağmen namağlup unvanıyla nefesini Altay’ın ensesinde hissettiren Balıkesirspor, KSK ve Manisa gibi “İyi” notu hakeden Ege temsilcileri...
Maç öncesi sağım solum yeşil-kırmızı... Maç esnası Alsancak Stadı tıklım tıklım yeşil-kırmızı, coşku, inanç, güven, cesaret yeşil-kırmızı... Maç sonrası konvoy yeşil-kırmızı, şarkılar yeşil-kırmızı... Bira yeşil-kırmızı, rakı yeşil-kırmızı, mutluluk yeşil-kırmızı...
Daha çok erken, ama tanrı bozmasın şampiyonluk havası bu...
Bu ligde her takımın 11’inde direkt oynayacak 7 futbolcu yedek kulübesinde, biri sakat, diğeri cezalı iki yıldız tribünde oturuyor. Karşıyaka 5 maçta 13 puanla liderlik koltuğuna kuruluyor...
Onur Türk ve Banahene ikinci yarıda oyuna giriyor, biri ortalıyor diğeri golü atıyor. Saha içindekilerden önce yedek kulübesindekiler kucaklaşıyor... Kimse kimseyi kıskanmıyor, yedek kaldım diye darılmıyor... Sevgi bu, takım olmak bu...
Helal olsun size be çocuklar... Para demiyorsunuz, yokluktan yılmıyorsunuz... İyi oynuyorsunuz, kötü oynuyorsunuz ne fark eder... Çıkıyor, aslanlar gibi mücadele ediyor, tekmeye kafa uzatıyor, ana sütünüz kadar helal puanları 3’er 3’er topluyorsunuz... Golü atıyor, o şerefli armayı öpüyorsunuz...
Sadece galip gelmiyorsunuz, yalnızca işinizi yapmıyorsunuz... Öyle sevgi dolusunuz, öyle birbirinize bağlısınız ki, 100 yıllık camianın küskünlerini başırtırıyor, coşkuyla sarılmalarını sağlıyorsunuz...
Helal olsun yöneticilere, Hüseyin ağabeye, Cihat hocaya, Recep’e, Ülken’e...
Bu alınlarından öpülesi onurlu adamların yeşil-kırmızı formayı giyiyor olmasında kimin emeği varsa helal olsun...
Yasin 3 adımdan boş kale yerine, takım arkadaşı Bedi Buval’ı vurdu. Şaban onu geçti, bunu geçti, 40 metre getirdiği topu geriden bindiren 3 arkadaşının önüne yuvarlamak yerine, kaleciye teslim etti. Buval, kişisel gayretiyle art arda 2 fırsat yarattı, son vuruşta şanssızdı. Genç Halil 6 pasta önüne indirilen topu düzelteyim derken treni kaçırdı...
Olmuyordu... Tribünde homurdanmalar, alkışlı, ıslıklı protestolar başladı, başlıyordu... 4. hakemin elindeki ışıklı tabelada 5 yazsın, 6 yazsın duaları arasında bir “gol” sesi yükseldi... Sarı-kırmızı bir sevinç yumağı, tarifsiz bir coşku, kıskandıran bir 3 puan kutlaması, kabustan pembe rüyalara uyanışın fotoğrafı... Mithat vurdu, stres bitti... Futbolculara ilaç, teknik heyete suni teneffüs niteliğinde bir galibiyetti...
Sahaya alışılagelmiş eşofmanları yerine havalimanına gidecek birinin seyahat kıyafetini (!) andıran şık bir takımla çıkan Teknik Direktör Hüseyin Kalpar, yolculuktan kurtuldu ama günahlarından arındı mı acaba?
Çok istedi Göztepeli futbolcular dün akşam galibiyeti... Özellikle ikinci yarıda kazanmak adına insanüstü bir çaba harcadılar... 89 golü onların ödülüydü kuşkusuz...
Ama son derece kaliteli futbolculardan kurulu bu iyi takım böyle mi kazanmalı? Art arda 3 pas yapmadan, organize bir atak geliştirmeden, olgunlaşmış bir pozisyon yaratmadan, doldur boşaltlarla, dan dun ileriye vurulan toplarla, sevinmek için tesadüflere mi sığınmalı?
Suçlu, evinde kazanmaktan başka çaren olmayan maçta, yedek oturan golcü Şaban mı, kişisel becerileriyle kendi fırsatını kendi yaratmak için didinen santrfor Bedi Buval mı?
Yoksa... Topun rakip ceza alanına layıkıyla gelmesi için bir taktiği olmayan, bu ligin en pahalı iki santrforunu 11’e koyacak yüreği taşımayan, maç 0-0 iken 2 gol umudundan birini soyunma odasına gönderen, Göztepe’ye demode futbolu dayatan mı?