Biz kaçtık... Bir haftalığına Akçay’a geldik. Kendimizi tuzlu denize attık, Havran pazarına gidip kışlık salçalarımızı aldık. (Yok, henüz yapma aşamasına geçemedim!)
Ve oğlum ilk yaz aşkını yaşadı...
Kızımız, oğlumdan iki yaş büyük. Birbirlerini tanıyorlardı. Ama çok nadir görüşüyorlardı. Nihayet buluştular. Gündüz bol bol koşturarak, denize girip çıkarak geçti. Akşamüstü giyindiler ve kumsalda oynamaya devam ettiler. Güneş batmaya başlamıştı. Taşlı kumsalın arasından uzayan tahta iskelenin ucunda oyun oynuyorlardı. İki uçtan birbirlerine koşup, burun buruna kalıyorlardı. Nasıl yaşadıklarını bilemem ama dışarıdan son derece romantik bir günbatımı yaşamışlar gibi görünüyordu.
Kızımızın müthiş bir hayal gücü olduğunu duymuştum. Zaten anne ve babasını da tanıdığım için bunun son derece normal olduğunu da biliyordum. Kızın oyunlar icat ettiğini ve bize bulaşmadan saatlerce oyalandıklarını görmek de ayrıca hoştu, itiraf edeyim.
Bir ara o kadar yakınlaştılar ki, neredeyse denizin içinde yemek yiyen bizler, "Ne oluyor oralarda" diye ayaklandık. Sonra baktık ki normal olmayan bir şeyler yok. Biz de keyiflerini bozmayalım dedik. Bir ara, iskeleye yan yana oturup ayaklarını sallandırdılar. Sonra yanımıza gelip, kumlarda yuvarlandılar. Çok mutlu görünüyorlardı. Bunun üzerine herkes şehre dönmeden önce bir kez daha görüşmeye karar verdik.
FİLM GİBİLER
Ertesi gün tekrar buluşma programı yaptık. Deniz kenarında yine buluştular. Bol bol denize girdiler. İskele yüksek olduğu için ilk gün denize atlamaktan çekinen Sinan, tabii ki karizmayı çizdirmemek için atlamaya başladı. Hem de ne atlamalar... Her birine ayrı bir senaryo yazılarak suya dalmaya başladı bizim çılgınlar.
Çocukları izlerken gerçekten çok keyif aldığımız anlar da oldu, müdahale etmemiz gerekir mi diye endişelendiğimiz anlar da. İnsan bilemiyor... Tabii ki kendi çocukluklarımızla kıyaslamıyoruz. Çünkü onlara, bize davranılandan çok daha açık ve toleranslı davranıyoruz. Mesela hep beraber yemek yerken, Sinan ya da arkadaşı "Kavun alabilir miyim?" diye sordu. Hemen verdik tabii. Anneannem şaşırdı; "Bize ne verilirse onu yerdik" diye anlatmaya başladı. Yadırgamadı ama onun gördüğü bu değildi. Benimki de değildi. Ben muhtemelen annemin kulağına uzanıp, "Anne kavun istiyorum" derdim. O da uygunsa verirdi.
Bizim çocuklar istediklerini söyleyebilirler. İstediklerini yiyebilirler. Onların özgürlüklerine bayılıyorum. Onları seyretmeye de bayılıyorum. Karışmadan duramıyorum ama olsun. En bol Oscar’lı filmden daha zevkli çocukları izlemek.
Savaş ve çocuklar
Savaşta ne kazananlar vardır ne de kaybedenler; sadece kurbanlar. Bu gerçeği en iyi algılayanlar da, dünyaya korkarak bakan çocuklar. Çocuk ve savaş yan yana gelemeyecek iki kelime gibi görünse de, son yıllarda, özellikle son aylarda en sık duyulan kelime ikilisi haline geldi. Uluslararası hukukun güvenilirliğini ve geçerliliğini kaybettiği son on yılda, çocuk haklarının en önemli maddesi de göz göre göre çiğneniyor: "Çocuklar savaşta taraf değildir, her türlü çatışmada çocukların olayın dışında tutulması gerekir." Peki ne yapmalıyız? Onları televizyonlardan uzak mı tutmalıyız? Yaşadıkları huzursuzluğu nasıl giderebiliriz? Kendilerini yeniden güvende hissetmelerini nasıl sağlayabiliriz? Bu durumlarda çocuklarımıza ne söyleyeceğiz, onlarla nasıl konuşacağız? Bunları bilmek, dünyanın güvenli bir yer olmadığını sarsıcı bir şekilde keşfeden küçük zihin ve bedenlerin sağlığını korumamıza yardımcı olur. Davranış Bilimleri Enstitüsü Psikologlarından Filiz Kaya, Parents dergisindeki yazısında çocukların savaş ve terör soruları karşısında nasıl davranmamız gerektiğini yazdı.
KENDİNİ GÜVENDE HİSSETSİN: Çocuklar, ölümle ve ölümün ne olabileceği ile karşılaştıklarında endişelenir, çocukların da ölebileceğini öğrendiklerinde sarsılırlar. Bilmesi gereken en önemli şey, güvende olduğu ve sizin onunla ilgilenecek, yanında olacağınız olmalı.
KENDİYLE ÖZDEŞLEŞTİRİR: Televizyonda kendi yaşlarında bir çocuğun bir kazada öldüğünü duyan bir çocuk, sonraki günlerde herhangi bir araca binmek istemeyebilir. Veya savaşta çocukların öldüğünü duyan bir çocuk, savaşta öleceğine inanabilir.
ONU GÖZLEMLEYİN: Çocuklar büyük korkularını uzun süre paylaşmazlar. Bu yüzden onu iyi gözlemlemeniz gerek. İzlediği haberlerden, duyduklarından ya da gördüklerinden tedirgin olduğunu fark ettiğinizde, daha fazla birlikte zaman geçirin. Ailenin birlikte keyifli vakit geçirmesi, gördükleri ile kendi yaşadıklarının ayırdına varmasını kolaylaştırır.
TELEVİZYONU SINIRLAYIN: Çocuğunuzun televizyondaki korkunç savaş sahnelerini görmesini önleyin ve yanında yaptığınız konuşmalarda dikkatli olun. Tedirgin olduğunu fark ettiğinizde onu rahatlatın ve konuşmaya teşvik edin.
GÜVENLİ BİR ORTAM SUNUN: Çocukların önemli bir bölümü tıpkı yetişkinler gibi, söz konusu travmatik deneyimler bile olsa son derece dayanıklı. İçlerindeki şüpheden ve korkudan bir süre sonra kendiliğinden çıkar ve çocuk olmaya devam ederler. Ancak her koşulda güven içinde konuşabileceği, kendini ifade edebileceği ve güvende hissedebileceği bir ortam yaratarak, yaşamı boyunca üzücü olaylarla başa çıkmasını sağlayabilecek beceriler edindirebilir ve duygusal güçlükler yaşama ihtimalini en aza indirebilirsiniz.
NASIL KONUŞACAKSINIZ?
Televizyonlar ve gazeteler ölen çocuklarla ilgili haberlerle doluyken, çocuğunuzla ilgili bilmeniz gereken en önemli şey, onun konuyla ilgili neler bildiği. Çok küçük çocukları karşınıza alıp dünyanın acı gerçeklerini önceden anlatmak gerekmese de, büyükler için yapmanız gerek. Bunu açık bir şekilde sormanız, bu konu hakkında konuşabileceği inancını kazandırır. Böylelikle kafasındaki soru işaretlerini tek başına yanıtlaması gerekmez. Savaş, terör ve tehlike konusunda çocuklarla konuşmak hiç kolay değil. Aşağıdaki öneriler bu konuda size yardımcı olacaktır...
1. Çocuğunuzun rahat bir şekilde konuşmaya başlamasını sağlayabilecek, kendini güvende hissedebileceği ortamlar yaratın. Konuşmak istemiyorsa, hazır olana kadar bekleyin ve zorlamayın.
2. Dürüst yanıtlar ve doğru bilgi verin. Gerçek olmayan bilgiler verdiğinizi mutlaka öğrenirler. Bu da size olan güvenlerinin sarsılmasına ve sizinle konuşmamayı tercih etmelerine neden olabilir.
3. Yaşına ve dil gelişimine göre, anlayabileceği kelimeleri ve kavramları kullanın.
4. Verdiğiniz bilgiyi defalarca tekrarlamaya hazırlanın. Bazı şeylerin onun için anlaşılması ya da kabul edilmesi zor olabilir.
5. Bildiklerini, düşündüklerini ve hissettiklerini anlamaya çalışın. Sorularının ve düşündüklerinin sizin için önemli olduğunu hissettiğinden emin olun.
6. Gerçekçi olmayan vaatlerde bulunmayın. "Asla savaş çıkmayacak" ya da "Bizim tanıdığımız kimsenin başına bir şey gelmeyecek" demeniz gerçekçi olmaz.
7. Çocuğunuzun sözel olmayan yollarla da kendini ifade etmesini sağlayın. Bazı çocuklar düşüncelerini, duygularını ve korkularını resim yaparken ya da oyuncakları ile oynarken daha iyi ifade edebilirler.
8. Çocuklar, özellikle dünya olaylarına verdikleri tepkilerde, ebeveynlerinin ve öğretmenlerinin tepkilerini son derece dikkatle izler ve referans noktası olarak alırlar. Diğer yetişkinlerle yaptığınız sohbetler ve haberlere verdiğiniz tepkiler konusunda dikkatli olun.
9. Çocuğunuzun, sizin neler hissettiğinizi bilmesini sağlayın. Gergin, endişeli ya da üzgün olduğunuzu bilmesinde bir sakınca yok. Boşlukları kendi başlarına doldurma konusunda son derece başarılı olan çocuğunuz, hislerinizi bambaşka şekilde yorumlayabilir.
10. Savaş görüntülerini izlemesini önleyin. Yerel televizyonları, gazete ve dergileri travmatik görüntüleri yayınlamama konusunda uyarmaktan çekinmeyin.
11. Travmatik deneyimlere sahip çocuklar, duydukları haberlerden etkilenme konusunda diğer çocuklara göre daha hassaslar. Böyle bir durumda, fazladan ilgi ve destek gerekebilir.
12. Baş ve karın ağrıları gibi fiziksel belirtileri gözlemleyin. Çocukların büyük bir bölümü, duydukları endişeyi fiziksel ağrılarla dışa vurur.
PROFESYONEL DESTEK GEREKEBİLİR
Savaş, bombalar, teröristler vb. konularla fazla ilgili olan ve devamlı bu konuları düşünen çocukların çocuk psikologlarına yönlendirilmesi gerekir. Profesyonel yardıma ihtiyaç duyulan durumlara dair diğer belirtiler uyku sorunları; ses, ışık vb. olaylardan irkilme, bambaşka bir şeyle ilgilenirken bir anda bu konu ile ilgili konuşması, endişe hali, ölüm korkusu ile ilgili tekrarlanan düşünceler, bir anda ebeveynden ayrılmak ya da okula gitmek istememe davranışıdır. Bunların devam etmesi durumunda, çocuk psikologlarına ve pedagoglara başvurmanız gerekir.