Tatlı anne okurlarım, bu yazıyı bitirir bitirmez kalkıyorsunuz, en yakın kitapçıya gidip Can Yayınları’ndan çıkan, yakın dostumuz Ad Hudler’ın ‘Ev Erkeği’ adlı kitabını alıyorsunuz.
Kitabı okuyorsunuz, sonra da mümkünse kocalarınıza okutuyorsunuz. Eğer okumayı sevmeyenlerdense, okurken işaretlediğiniz bölümleri küçük güzel notlar halinde onlara iletiyorsunuz... Sonra da kitabı biblo niyetine başköşenizde saklıyorsunuz!
Efen’im; bir adam, başarılı bir peyzaj mimarı, karısı hastane yöneticisi. Onun işi daha ağır. Ve bu adam, karısının işine devam edebilmesi için kendi işini bırakıp tamamen ev işlerine, çamaşıra, yemek yapmaya, temizliğe ve daha da önemlisi üç yaşlarındaki kızının bakımına yönelmiş.
Kocam arada işten bunaldığı zaman bana der; ‘Sen çalış evin geçimi için, ben evde kalıp her şeyi yaparım,’ diye... Ben de içimden ‘Yaa, tabii tabii’ diye geçiririm.
Bu adam yapmış, üstelik müthiş bir şekilde... Yaptığı bazı yemek tarifleri bile verilmiş kitapta. Her ne kadar ‘roman’ dense de bence bu adam bunu bizzat yaşamış. Üstelik benden çok daha başarılı bir ‘ev kadını’ da olduğu kesin!
Bakın size kitaptan birkaç bölüm göstereyim: ‘Jo (karısı) eve geldiğinde bütün gün eve hapsedilmiş bir köpek gibi üstüne atlıyorum. Bazen yemek hazırlığım bitmişse onu garaja açılan kapıda karşılayıp yol boyunca car car konuşarak, kızımız ve evimizle uğraştığım günün bütün gereksiz detaylarını ona aktararak yatak odasına kadar peşinden geliyorum...’
İşten gelen karısı yatağa uzanıp ‘Hadi yanıma gel, bana bir öpücük ver’ deyince de şöyle cevap veriyor: ‘Ocakta yemeğim var. Senin işin bugünlük bitmiş olabilir ama benimki yeni başlıyor.’
Yaaa, oysa ki kadının bütün işleri bitirip süslenip kocasını işten öyle karşılaması öğütlenir, değil mi?
Adam çocuk bakımı konusunda da müthiş. Bir kere Barbie ve pek çok çizgi filme karşı. Dadı beğenmiyor. Her gün belli saatler boyunca kızı ile birebir ilgilenilmesini, oynatılmasını ve kitap okunmasını, gezmeye götürülmesini bekliyor. Amaçsız zaman geçirmeye karşı olduğu için pek çok yaratıcı oyun bile buluyor kızıyla oynamak için. PARKTA DIŞLANIYOR BUNALIMA GİRİYOR
Sanmayın ki her anı keyifli ve mutlu: ‘Karım eve geldiğinde beni mutfakta ter içinde çalışırken bulması önemli, çünkü benim işimin de en az onunki kadar yoğun ve yorucu olduğunu ona göstermek zorundayım. Günüm iyi geçse bile büyük olasılıkla bundan ona söz etmiyorum, çünkü her ne kadar küçük bir bölümü öyle olsa bile, evdeki yaşantımın keyifli ve doyurucu olduğunu sanmasını istemiyorum.’
Bir süre sonra bunalmaya başlıyor ve işler ciddileşiyor. Karısı, bir iş bulması gerektiğine inanıyor. Parka gittiği zaman diğer çocukların anneleri ona selam bile vermiyor. Komşularla arkadaşlık kurması bile ciddi süre alıyor. Gerçi bu tip sorunlar bizde yok. (Hoş, bizde zaten böyle komşuluk yok!!!)
Daha fazla uzatıp kitabın tadını kaçırmayayım. Ama gerçekten ev kadınlarının dünyasını anlatan bir kitap. Ülkeler arasındaki farklılıkların etkisi olsa da, sorunların temelde her yerde aynı olduğunu görüyoruz.
Ev işleri hiç kolay değil. Kolay olsa bile, sürekli bunlarla uğraşmak daha da zor.
Neyse okuyun bakalım, bana katılacak mısınız?
YAZ AYLARINDA SIK DUYDUĞUNUZ BİR CÜMLE
Anne canım sıkılıyor
Senenin herhangi bir döneminde de duyabileceğiniz bu cümleyi yazın duymanız daha kuvvetle muhtemel: ‘Anne, canım sıkılıyor!’ Oysa çocuğunuz o gün de her gün yaptığı gibi keyifle televizyon seyretmeye koyulmuştur. Ama bir süre sonra kesmiştir. Odasına gitmiş bir iki oyuncakla oynamış, onu da bırakmıştır. Evin içinde dolanmış durmuş ve en sonunda çareyi sizin başınıza gelmekle bulmuştur. Bu durumda bütün annelerin ilk hissi aynı: vicdan azabı. Ama hemen kendinizi suçlamanız doğru değil. Bazen sadece ufak bir yönlendirme bile çocuğun sıkıntıdan kurtulması için yeterli olabilir.
ÇOCUK EĞLENDİRİLMEK İSTER
Anaokulu, kreş ya da oyun grubu gibi deneyimleri olan çocuklar, uzun süren yaz tatillerinde sıkılabiliyorlar. Bunun altında temel olarak başında onunla birebir ilgilenen birinin olmayışı kaynaklanıyor. Çünkü kalabalık olsalar bile oyun grupları ve anaokullarında öğretmenleri onları değişik aktivitelerle farklı şekilde oyalamayı biliyorlar.
DİKKATİNİZİ ÇEKMEK İSTİYORDUR
Çocukların konsantrasyon süresi yaşlarının artması ile uzasa da yine de kısa sayılır. Dolayısı ile oynadıkları bir oyundan ya da yaptıkları bir işten kolayca sıkılabilirler. Can sıkıntısının bir başka nedeni de sizin dikkatinizi çekmek istemeleri. Sizi de oyununa katmak, beraber bir şeyler yapmak istiyor olabilir.
TELEVİZYON HEM İYİ HEM DEĞİL
Çocukların eğlenmesi üzerine kurulu bir düzen içinde olduğumuzu kabul etmemiz gerekiyor. Televizyon ve elektronik oyunlar çocukların tek başına uzun süre geçirmelerini sağlayan temel aktiviteler. Ama bunların başında geçirilen sürenin kısa olması öneriliyor. Hatta bir büyüğün bu esnada çocukla oturması da öneriliyor. Bunu ne kadar yapabiliriz bilemem ama çocuğun bütün gün televizyon karşısında sıkılmadan oturmasını da bekleyemeyiz.
OYUNCAKLARI TANITMALISINIZ
Çocuğun sahip olduğu oyuncaklar bazen yeterli olmaz veya o kadar oyuncağa rağmen neyle oynayacağını bulamaz. Aslında sorunu çok basit olabilir: Neyle nasıl oynayacağını bilememek! Çocuğa oyun oynamasını öğretmek aile fertlerine ya da çocukla ilgilenen kişilere düşüyor.
ODASI ONUN ÖZGÜRLÜK ALANI OLSUN
Öncelikle odasında oynayacağı zaman odasını istediği gibi değerlendirmesine izin verin. ‘Orayı dağıtma, bunu bozma’ demeyin, odası onun serbest alanı olsun. Ama oyun bitip de odayı toplama zamanı geldiğinde, görevden kaçmasın. Odasını toplamayı da bir oyun haline getirin. Bu esnada yanında olun ve yardım edin ama bütün odayı baştan aşağı toplamaya kalkmak yerine onu yönlendirin.
YARATICILIĞINI GELİŞTİRMESİNE FIRSAT VERİN
Devamlı çocuğun peşinde koşan, ne yapıp yapmadığını kontrol eden biriyseniz, ya da beraber oynarken hakimiyeti elinizde tutuyorsanız, çocuğunuzun siz yokken sıkılması normal. Sıkıldım dediğinde hemen kendinizi paralamaya başlamayın, biraz kendiyle kalmasına izin verin. Böylece kendisini oyalayacak bir şeyler bulması gerektiğini, işi gücü olmadığı zaman mutsuz olacağını öğrenir. Hayal gücünü zorlar, gözlemlerini artırır. Hatta ara ara kendisini dinlendirmiş de olur. Hálá yapacak bir şey bulamadıysa, pes etmeyin ve ne gibi fikirleri olduğunu, neler yapabileceğini sorun. Ona güvendiğinizi, bazen kendi canınızın da sıkıldığını ama kendinizi eğlendirecek çözümleri ancak kendinizin bulabildiğinizi söyleyin. Bir süre sonra kendi kendine oyalanacak bir şeyler de bulmayı başarabilir.
HEMEN PES ETMEYİN
Sıkıntı şikayeti ile size geldiği zaman durumu dramatikleştirmemeniz de gerekir. O anda yapmanız gereken önemli bir işiniz varsa bunu ona söyleyin ve işinize devam edin. Her geldiğinde onun yanına oynamaya gitmeyin, ne yapması gerektiğini de söylemeyin. Şunu da unutmayın ki, çocuğunuz kaç yaşında olursa olsun 25-30 dakikada bir yanınıza gelmesi son derece normal. Ama bu süre 5 dakikaya inerse taviz vermeyin ve katı olun.
BAZEN DE SIKILMAKTA HAKLIDIR
Eğer siz de onu ihmal ettiğinizin, en ufak bir durumda televizyona sığındığınızın farkında iseniz o zaman ev içi ve dışı yeni aktiviteler yaratmanızda fayda var. Günde 1-2 saat farklı şeyler yapmanız ona iyi gelecek, yeni oyunlar oynamasını öğretecektir. Mesela daha önce gitmediğiniz bir yere gidin. Hatta değişik vasıtalar kullanarak yapın bu gezileri. Özellikle yazın vapura, teknelere binebilirsiniz. Ayrıca ona küçük sorumluluklar ve ödevler de verebilirsiniz. Hatta bunları ona oyun gibi sunmanız kabul etmesini daha da kolaylaştıracaktır.
OYUN KİTAPLARINDAN DESTEK ALABİLİRSİNİZ
Çocuğunuzu hangi oyunla meşgul edeceğinizi bilemiyorsanız, piyasada satılan kitapları edinmenizde fayda var. Bu kitaplar ailelerin çocuklarıyla beraber yapabileceği yüzlerce aktivite ve oyun örnekleri ile dolu. Örneğin Timaş Yayınları’ndan çıkan ‘Benimle Oynar mısın Anne’ veya Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan ‘Her Güne Bir Oyun’ gibi kitaplarda ev içinde ve dışında, oturarak ya da koşturarak, malzemesiz ya da bir sürü değişik malzemeli ve mevsime göre ayrılmış tam 365’er oyun önerisi var. Çocuğunuz bir süre sonra bazılarını tek başına ya da arkadaşları ile de oynayabilir.
ANNEMİN KÖŞESİ
Meraklısına cevaplar
Bugün okurlardan gelen ve sık sık tekrarlanan üç soruya cevap veriyorum...
3Anneniz gerçekten sizden güzel mi?
- Tip olarak çok farklıyız. Güzellik olarak bilemem ama benden daha bakımlı, havalı ve dolayısı ile çekici olduğu kesin. Ama alanlarımız farklı. O yüzden sorun yok!!!
3 Niye onunla uğraşıyorsunuz. Sanırım siz annesiyle sorununu halledememiş kızlardansınız?
- Siz de beni hiç anlamamışsınız. Ciddi sorunum olsa bunları açıkça yazabilir miydim sizce? Annemle konuşamadığım hiçbir şeyi burada yazmıyorum. Onunla sorunum olsa bile bunlar günlük sorunlar oluyor ve çözülüyor. Size de bu öneriliyor.
3 Gerçekten onun gibi olmak istiyor musunuz?
- Tabii ki istiyorum. Bir avantajım var ki, o da neyimin onun gibi olmasını istediğimi, neyimin olmasını istemediğimi bilmem. Elimdeki anne örneğini iyi değerlendirebilirsem belki ondan bile iyi olurum!!! (Ne kadar mütevazıyım değil mi!)