Sıkı bir yemek yeme potansiyeline sahibim. 24 saat durmadan yiyebilirim. Tabii yemiyorum, o başka.
Fakat oğlum nasıl yiyor, size anlatamam. Ben dehşete düşüyorum. Büyükler bir porsiyon yerken o, bir buçuk yoğurtlu kebap istiyor, üzerine de tatlı yiyor. Öncesinde gelen bütün pide ve tereyağını, tulum peynirini de götürüyor. Aradan üç saat geçtikten sonra, “Anne ben biraz acıktım. Atıştıracak ne var?” diye yanıma geldiğinde dehşete kapılmış ve midesi kalkmış biri olarak suratına bön bön bakıyor, mümkünse bu soruyu cevapsız bırakmaya çalışıyorum. Ya da günün bir anında “Anne tatlı yok mu ya!” diye yanıma geliyor. Ben, tabii ki bana yakışır şekilde “Meyve var. Vereyim mi?” diye soruyorum. İstemeyip homurdanarak odasına dönüyor. Ya da gerçekten çok canı çektiyse meyveyi kabul ediyor. Bu aşamada bir şey itiraf edeceğim. O anda benim de canım tatlı çekerse, hemen sokağa fırlayıp tatlı almaya gidebiliyoruz. Ama bakın, önemli bir detay veriyorum: Evde tatlı bulundurmamaya çalışıyorum. Çünkü olanı en çok ben yiyorum. Şanslı ki Sinan’ın boyu çok uzun. Bir de hareketli. Spor seviyor çünkü. Odasına basket potası astık ve ikimiz her gün maç yapıyoruz. Bu hareket olmasa gerçekten yanmıştık; boy da kurtarmaz adamı! Geçtiğimiz hafta Milli Eğitim Bakanlığı ve Algida Max, “Okulda Hareket Var!” diye bir kampanya başlattı. Mayıs ayında İstanbul ve Bursa’daki 38 okulda, kampanyanın pilot uygulaması gerçekleştirilecek. 30 bin çocuğa, sağlıklı bir yaşam için yeterli ve dengeli beslenmenin, hayatımıza daha fazla hareket katmanın önemi anlatılacak. Sınıflarda verilecek eğitimin ardından, eğitmenler tarafından öğrencilere egzersiz yaptırılacak. Toplantının başında bir sürü çocuğa nasıl vakit geçirdiklerini sormuşlar. Çoğu bilgisayar, PSP, televizyon gibi eylemsiz cevaplar vermiş. Kırk yılda bir hareketli bir şey yapmaya kalktıklarında da bunun süresi diğerlerine nazaran çok daha kısa oluyor. Mesela bilgisayarla 3-4 saatin nasıl geçtiğini anlamayan çocuk, parkta 20 dakikada şişiyor, yoruluyor. Son zamanlarda doğru beslenme konusunda anneler hassas olmaya başladı. Buna rağmen şimdi vereceğim bilgi hoş değil. Hacettepe Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tanju Besler paylaştı bu veriyi bizimle: Türkiye’de kahvaltı yapmayan çocuk oranı yüzde 31.63’müş. Öğün atlayan çocuk sayısı ise daha vahim, yüzde 64. Yemenin yanı sıra hareket konusunu da ciddiye almak lazım çünkü insan tembelliğe bir alıştı mı inanın öyle gidiyor. Peki, çocukların fiziksel aktivitelerini artırmak için neler yapabilir? - Asansör yerine merdiven kullanabilir. En azından inerken. - Ekmek, gazete gibi basit alışverişleri yapabilir. Ama dikkat, bu arada kendine gofret almaya kalkmasın. - Yemek masasını toplamak konusunda size yardımcı olabilir, yatağını ve odasını kendi toplayabilir. (Hahaha ne ütopik değil mi. Ama gayret; ya tutarsa) - Akşamüstü arkadaşlarıyla buluşup top oynayabilir veya ip atlayabilir. - Hafta sonları televizyon seyretmek veya bilgisayarda oyun oynamanın yanı sıra, beraber yürüyüş yapabilirsiniz. - Yaşadığı yer uygunsa bisiklete binebilir. - Evde müzik eşliğinde dans edebilir (Bizim favorimiz bu. Beraber hem de). - Birlikte hareketli oyunlar oynayabilirsiniz. Hem yaz da geliyor. Akşamüstlerini değerlendirmek lazım. Ayrıca söyleyelim ki, yaşına uygun olarak düzenli egzersiz yapan çocuklar, aileden gelen boy sınırının en üst düzeyine ulaşabilir.