Nora Romi

Çocuk sperm bankasından ya da Brad Pitt’ten, sana ne

30 Mayıs 2009
Gündem olarak kabul ettiğimiz konularda tartışmayı, sıradan tartışmaları büyük polemikler haline getirmeyi çok seviyoruz. Genelde de olaylara negatif yaklaşıyoruz. Sanırım başkalarının dramı kendimizinkini unutturuyor ya da hafifletiyor. Biraz bile ünlü olan insanlar bir işe karışsa, memleketin en ünlü kişisi haline gelebiliyor.
Mesela sperm bankası muhabbeti. Mesela hamile kalan ünlülerin yaşadıkları. Ya da tek başına anne olmaya karar verenler. Hepsini bir şekilde eleştirmeye, tartışmaya bayılıyoruz.
Oysa ne var ki bunlarda... Hamileyken iki kadeh içki içmişse içmiş, kime ne? Çocuk ister sperm bankasından ister Brad Pitt’ten sana ne? Sen mi doğuracaksın?
Ben bunları konuşmaya kızmıyorum da, bunlara laf edilmesine kızıyorum. Hala doğumu anlamsız bir kutsallık içine yerleştirmeye çalışıp duruyoruz. Duruma manevi abartı katıp somut gerçeklerden uzaklaşıyoruz.
Hayır efendim; sadece egosantrik biçimde ürüyoruz. Ve bunun yolunu nasıl istersek yapma şansına sahibiz. İster doğurarak, ister evlat edinerek, gönül ister ki her ikisini birden yaparak...
Evlenmeden, çocuğunu tek başına büyütmek; son derece cesurca ve güzel bir karar. Son derece de keyifli geçirileceğine inanıyorum. Keyfin yanı sıra çocuk için sorunlu olacağı kanısında da değilim. Ne ortamlarda büyüyüp adam olan ve ne kadar rahat ortamlarda büyüyüp hiçbir şey olamayan çocuklar varken, anneleri bu şekilde suçlamak bana doğru gelmiyor.
Kimisi aşık olur; aşık olduğu adamla çocuk yapmak ister. Kimisi de çocuk sahibi olma fikrine aşıktır. Babanın çok da önemi yoktur. Bu iki tip kadının da çok güzel çocuk büyütebileceğine inanıyorum. Bakmak istedikleri sürece...
Veya sperm bankası... Yahu aşık olmadı bu kadın! Ya da aşık olmak bir yana, mantık çerçevesinde, gen olarak da çocuğuna uygun birini bulamadı! Doğurmak da istiyorsa, gidip sıradan bir adamla mı yatmalı? Ya da bir arkadaşından mı rica etmeli, “Ya bi kere sperm versene!” diye?
Size biraz fantastik de olsa bir şey söyleyeyim mi? Belki bir 50 sene sonra dünyaya gelseydim, çocuğa daha düşkün biri olsaydım, daha cesur ve özgür takılmayı tercih etseydim ve tabii doğurmaya erken başlasaydım en az 4-5 çocuğum olurdu ve her birini de ayrı adamdan yapardım!
O yüzden, kadınların gençliklerinde cesaretleriyle birlikte özgürce başladıkları hayata aynı cesaret ve özgürlükle devam etmelerini gururla, saygıyla karşılıyorum.
Peki çocuk babasını bilmeyecek mi, aramayacak mı, diyebilirsiniz. Babası olan bilecek tabii. Onunla görüşecek, boşanmış bir aile çocuğu gibi hayatını yaşayacak. Ama babası ortada yoksa da, babası erken yaşta ölen çocuklardan ne farkı olur ki onların? Hem annelerinin hayatına girecek olan düzgün bir adam, onlara gayet nefis bir baba da olabilir.
En yakın arkadaşlarımdan biri Amerika’da uzun zamandır. Geçen gün evindeki bir kutuyu açmış. 22 yaşımızda bir gece, bizim evde hiç konuşmayıp yazışmaya karar vermişiz ve o yazışmaları bulmuş. Üşenmemiş, bilgisayara girmiş, bana göndermiş. Hala kendime gelemedim. Ama bir laf etmişim, onu sizlerle paylaşmak istedim: “Dünyada en güzel şey, acaba pişman olur muyum korkusu veren şeyi yapmaktır.”
Klişelere, baskılara, sosyal sıradanlıklara bağlı kalarak, kaderde yaşanabilecek iyi şeylerden korkarak kaçmak doğru değil. Yaşanacak olan şey yaşanmalı.
Yazının Devamını Oku

Çocuklarımızı emanet ettiğimiz anaokulu yuva ya da kreşler ne kadar güvenli

23 Mayıs 2009
Hepimiz çocuklarımızın mümkün olduğunca okul öncesi eğitim alması gerektiğine inanıyoruz ve bunun için elimizden geleni yapıyoruz. Eve yakın olsun, fiyatı uygun olsun, bahçesi olsun derken en iyisini bulmaya çalışıyoruz. Yuvaların belli bir standartta olup öyle devam etmesine dikkat eden bir kurum var ve onlardan öğrendiklerimi sizinle paylaşmak istiyorum. Çünkü çocuğunuzu vereceğiniz yuvada olması gerekenleri bilip talep ederseniz, onların da bunları tedarik etmesini sağlayabilirsiniz.

Bu program, kreş, yuva ya da anaokullarındaki koşulları inceliyor, değerlendiriyor ve sürekli izliyor. Güvenlikten temizliğe, gıda denetiminden ecza dolabına kadar... Mesela yangın merdiveni var mı? Evet var. Ama bir bakıyorsunuz yangın merdiveninin önündeki çıkışın kapısı kilitli ve anahtarı yok! Sadece temizlik, güvenlik değil, yönetimden organizasyona, yerleşim düzeninden eğitim odalarına, mutfak ve oyun alanlarından servis hizmetlerine varıncaya kadar kontrolden geçiriyorlar. Denetimler sırasında elde edilen bulgu ve tespitler, yerinde yapılan ölçüm ve analizlerle sürekli izleniyor.

Ve bir değerlendirme sistemi var. Genel güvenlik, gıda güvenliği, hijyen ve hizmet kalitesi adlı üç ana bölüm altında ölçeklendiriliyor ve kuruluşun gereksinimleri yerine getirme seviyesi belirleniyor. Puanlama listesinde şöyle bölümler de var: Kundakçılık, bebek karyolaları, mutfak içi çöp tanzimi, cam yüzeyler, acil durum planı, gıda hazırlama alanlarının altyapısı. Bu puanlama sistemi sonucu limitin altında kalan yuvalar için durum hoş olmuyor. Ama limiti geçen yuvalara bir sertifika veriliyor ve başarılı yuvaların adı www.safecarefirst.com sitesinde yayımlanıyor, hizmet kalitesi kamuoyuyla paylaşılıyor.

Sene içinde belli zamanlarda da sürpriz kontroller yapılıyor. Düzenli takip denetimleri, tespit edilmiş uygunsuzlukların giderilişini, mevcut çalışmaların seviyesini, müşteri şikâyetlerinin giderilişini, yapılan iyileştirmelerin izlenmesi ve takip ölçüm/analizler gibi sistemin işleyişini ve etkinliğini de güvence altına almayı amaçlıyor.

Daha fazla bilgiyi www.safecarefirst.com adresinden öğrenebilirsiniz.

TABLO ELBİSELER

Ferda Karainanç, çocuklarının hızla büyüdüğünü fark eden anneler için hatıra olması amacıyla değişik bir çalışma yapıyor. Eğer siz de bebeğinizin kıyafetlerini ölümsüzleştirmek, aile büyüklerinize ya da yıllar sonra kendisine hediye etmek istiyorsanız, yapmanız gereken şu:
Bebeğinizin kıyafetlerinden birini seçecek ve ona göndereceksiniz. Gönderdiğiniz bebek kıyafetlerini tuval üzerine monte ederek sizin seçeceğiniz renklerle, karışık teknikte boyuyor, onları yağlı boya resim tadında duvarınızda sevgiyle seyredeceğiniz tablolar haline getiriyor. Siz de ilgileniyorsanız: www.ferdakara.com
Yazının Devamını Oku

Çocukları nasıl harekete geçirirsiniz

16 Mayıs 2009
Sıkı bir yemek yeme potansiyeline sahibim. 24 saat durmadan yiyebilirim. Tabii yemiyorum, o başka. Fakat oğlum nasıl yiyor, size anlatamam. Ben dehşete düşüyorum. Büyükler bir porsiyon yerken o, bir buçuk yoğurtlu kebap istiyor, üzerine de tatlı yiyor. Öncesinde gelen bütün pide ve tereyağını, tulum peynirini de götürüyor. Aradan üç saat geçtikten sonra, “Anne ben biraz acıktım. Atıştıracak ne var?” diye yanıma geldiğinde dehşete kapılmış ve midesi kalkmış biri olarak suratına bön bön bakıyor, mümkünse bu soruyu cevapsız bırakmaya çalışıyorum. Ya da günün bir anında “Anne tatlı yok mu ya!” diye yanıma geliyor. Ben, tabii ki bana yakışır şekilde “Meyve var. Vereyim mi?” diye soruyorum. İstemeyip homurdanarak odasına dönüyor. Ya da gerçekten çok canı çektiyse meyveyi kabul ediyor.
Bu aşamada bir şey itiraf edeceğim. O anda benim de canım tatlı çekerse, hemen sokağa fırlayıp tatlı almaya gidebiliyoruz. Ama bakın, önemli bir detay veriyorum: Evde tatlı bulundurmamaya çalışıyorum. Çünkü olanı en çok ben yiyorum.
Şanslı ki Sinan’ın boyu çok uzun. Bir de hareketli. Spor seviyor çünkü. Odasına basket potası astık ve ikimiz her gün maç yapıyoruz. Bu hareket olmasa gerçekten yanmıştık; boy da kurtarmaz adamı!
Geçtiğimiz hafta Milli Eğitim Bakanlığı ve Algida Max, “Okulda Hareket Var!” diye bir kampanya başlattı. Mayıs ayında İstanbul ve Bursa’daki 38 okulda, kampanyanın pilot uygulaması gerçekleştirilecek. 30 bin çocuğa, sağlıklı bir yaşam için yeterli ve dengeli beslenmenin, hayatımıza daha fazla hareket katmanın önemi anlatılacak. Sınıflarda verilecek eğitimin ardından, eğitmenler tarafından öğrencilere egzersiz yaptırılacak.
Toplantının başında bir sürü çocuğa nasıl vakit geçirdiklerini sormuşlar. Çoğu bilgisayar, PSP, televizyon gibi eylemsiz cevaplar vermiş. Kırk yılda bir hareketli bir şey yapmaya kalktıklarında da bunun süresi diğerlerine nazaran çok daha kısa oluyor. Mesela bilgisayarla 3-4 saatin nasıl geçtiğini anlamayan çocuk, parkta 20 dakikada şişiyor, yoruluyor.
Son zamanlarda doğru beslenme konusunda anneler hassas olmaya başladı. Buna rağmen şimdi vereceğim bilgi hoş değil. Hacettepe Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tanju Besler paylaştı bu veriyi bizimle: Türkiye’de kahvaltı yapmayan çocuk oranı yüzde 31.63’müş. Öğün atlayan çocuk sayısı ise daha vahim, yüzde 64.
Yemenin yanı sıra hareket konusunu da ciddiye almak lazım çünkü insan tembelliğe bir alıştı mı inanın öyle gidiyor. Peki, çocukların fiziksel aktivitelerini artırmak için neler yapabilir?
- Asansör yerine merdiven kullanabilir. En azından inerken.
- Ekmek, gazete gibi basit alışverişleri yapabilir. Ama dikkat, bu arada kendine gofret almaya kalkmasın.
- Yemek masasını toplamak konusunda size yardımcı olabilir, yatağını ve odasını kendi toplayabilir. (Hahaha ne ütopik değil mi. Ama gayret; ya tutarsa)
- Akşamüstü arkadaşlarıyla buluşup top oynayabilir veya ip atlayabilir.
- Hafta sonları televizyon seyretmek veya bilgisayarda oyun oynamanın yanı sıra, beraber yürüyüş yapabilirsiniz.
- Yaşadığı yer uygunsa bisiklete binebilir.
- Evde müzik eşliğinde dans edebilir (Bizim favorimiz bu. Beraber hem de).
- Birlikte hareketli oyunlar oynayabilirsiniz. Hem yaz da geliyor. Akşamüstlerini değerlendirmek lazım.
Ayrıca söyleyelim ki, yaşına uygun olarak düzenli egzersiz yapan çocuklar, aileden gelen boy sınırının en üst düzeyine ulaşabilir.
Yazının Devamını Oku

Bir buçuk metre zıplayan mikroplar

9 Mayıs 2009
Temizlik, hakkını verdiğimiz alanlardan biri. Çamaşır suyu markası Domestos için yapılan bir araştırmada ortaya çıktı ki, Türklerin yüzde 89’u tuvalet hijyeni konusunda hassas. Araştırma şirketi TNS’nin 2007’de gerçekleştirdiği Hijyen Araştırması’nın sonuçlarına göre, Türk halkının yüzde 89’u günde en az bir kez tuvaletini temizliyor. Yüzde 87, tuvaletten hastalık bulaşabileceğini biliyor ve yüzde 79 çamaşır suyunun mikropları öldürebileceğini düşünüyor. Yüzde 99 gibi ezici bir çoğunluk, tuvalette hijyenik temizlik için günde bir ya da daha fazla temizlik gerektiğine inanıyor.
Doğrusunu isterseniz bu bilgilerle gurur duydum ama sonrasında öğrendiklerim karşısında tuvaletlerde daha hassas olmaya başladım. Çünkü, sıkı durun, mikroplar klozet kapağı kapalı olsa bile 1,5 metre zıplayarak havlumuzdan diş fırçamıza kadar evimizin her köşesine yayılabiliyorlar. Banyonuzu bir düşünün, eminim klozetin 1,5 metre’lik çevresinde epey eşya vardır. Bir çarpıcı bilgi daha: Bu mikropların sayısı 24 saat içerisinde 8 milyona ulaşabiliyor. Mikrobun kaynağı ise elbette biziz.
Yapılan araştırmalara göre, tuvaletinizi haftada sadece bir kere temizlerseniz, üç kişilik çekirdek bir ailede bile, ortalama büyüklükte bir banyo yüzeyinin yüzde 50’sini kaplayacak kadar çok mikrop üreyip tüm eve yayılabilir.
Kısacası tuvalet ve banyoları her gün temizlemek lazım.
YENİ BEBEK KILAVUZU
Mikado Yayınları tarafından bu ay çıkan Adım Adım kitap serisini 9 -24 aylık çocuğu olan bütün annelere önermek isterim. Kitap, anne ve babaların, bebekleriyle sağlıklı ilişki kurabilmeleri için adeta bir kılavuz değeri taşıyor. Set, Feriha Şenkaya Dildar liderliğinde, PSİ Aile ve Çocuk Merkezi tarafından hazırlanmış. Her bir kitap belli aylık çocuğa göre, yine belli bir konsept içeriyor.
Önce bebeğin ortalama zihinsel, motor, dil ve sosyal-duygusal
gelişimi hakkında bilgiler veriliyor, sonra onunla oynayabileceğiniz bir oyun öğretiliyor. Bir süre sonra siz
de kendi kendinize oyunları geliştirmeye başlıyorsunuz.
Seriye www.adim-adim.com internet sitesinden sahip olabilirsiniz. Aktivite araçlarıyla beraber kutunun aylık ücreti 25 TL. Sadece kitabı 21 liraya alabilirsiniz.
Yazının Devamını Oku

AÇEV yararına, 50 ünlü ve başarılı anne

2 Mayıs 2009
AÇEV yararına, 50 ünlü ve başarılı anne çocuklarıyla birlikte, fotoğraf sanatçısı Pemra Yüce’ye poz verdi. Böylece, proje direktörlüğünü Banu Bildik’in yaptığı “Canım Annem” fotoğraf sergisi doğdu. Çekilen kareler, İstanbul’daki İstinye Park alışveriş merkezinin Meydan’ında 11 Mayıs’a kadar görülebilir. Sergiden elde edilecek gelir de, AÇEV’in “Güneydoğu Anadolu’da okuma yazma bilmeyen anne kalmasın” projesine aktarılacak.
Amaç; tanınmış, başarılı anneler aracılığıyla eğitime katkıda bulunmak ve sadece çocukların değil annelerin de eğitiminin ne kadar önemli olduğunu vurgulamak. Katılan anneler arasında Tuğba Erbil, Sema Şimşek, Bennu Gerede, Ebru Cündübeyoğlu, Anjelika Akbar, Pınar Aylin, Ayşe Aydın, İnci Türkay, Vahide Gördüm, Esin Kıvırcık, Arzu Acar, Fem Güçlütürk, Özlem Gürses, Harika Uygur, Sinem Güven, Hediye Güral, Bige Duruga, Esra Solak, Özlem Özen, Şefika Alkaya yer alıyor.
Sergi boyunca, 7 -14 yaş arası çocukların katılabileceği bir fotoğraf yarışması da düzenleniyor. Konusu, çocukların gözü ile anneleri. Fotoğrafların teslim tarihi 8 Mayıs cuma. İlk üçe giren çocuklara fotoğraf makinesi hediye edilecek. Gönderilen tüm fotoğraflar, 10 Mayıs pazar günü yine İstinye Park Meydan’da sergilenecek.

ANNELER NE DİYOR

Fem Güçlütürk
İletişim Marka Danışmanı


Keşke cahillikten sadece cesaret doğsa. Ama bilgisizlik, eğitimsizlik bizi ileri değil geri götürüyor. Herkesin fikri var ancak bilgisi yok. Sadece okumakla bitmiyor iş tabii, bu eğitimde verilen bilgi ile ne yapılması gerektiğini de öğretmek gerek. Ancak ben kendi oğlumla birlikte 2 çocuk okutuyorum. Eğitimli ailelerin çok çocuk yapması mantığına hep ters düştüm. Eğitimli çoğunluk istiyorsak üreyip de boğaz eklemenin ne alemi var. İhtiyaç duyan, okumaya istekli ama imkanı olmayanlara el vermek daha akla yatkın.

Pınar Aylin
Şarkıcı

Bizler kendimiz gibi aydınlık çocuklar yetiştirirken aldığımız eğitimin ne derece önemli olduğunun bir kez daha farkına varıyoruz. Bu bir zincir ve bize düşen görev kendi halkalarımızı çoğaltmak ve sağlamlaştırmak.

Ebru Cündübeyoğlu
Oyuncu


Çocuklarımızın; kurşunların sadece kalemlerde olduğu, düşüncenin, bilgi, sevgi ve sözün hür, istenç yitimsiz bir ülkede ve beş duyunun hakkını veren bir doğada büyümesini istiyorum.

Sinem Güven
Model

Bir ülke, dünya üzerindeki itibarını, coğrafi konumundan çok etkinliğiyle sağlayabilir. Bu da ancak iyi eğitim almış bir toplumla gerçekleşebilir. Bizler de anne ve babalar olarak önce kendimizi, sonra da ileride yeni nesilleri yetiştirecek olan çocuklarımızı eğitmekle mükellefiz. Dolayısıyla çocuklarımızın daha iyi bir dünyada, özgürce yaşamalarını istiyorsak kız - erkek demeden ÖNCE EĞİTİM!!!
Yazının Devamını Oku

Anne sütü kullanımında Avrupa’nın önündeyiz

25 Nisan 2009
Biz aslında Türkler olarak, pek çok araştırma sonucunun alt sıralarında yer alırız. Ama bu durum yavaş yavaş değişmeye başlamış gözüküyor. Milupa’nın 9 ülkede, 0 - 24 ay arasında bebekli anneler arasında yaptığı “Bebek Beslenmesinde Anne Sütünün Önemi ve Bağışıklık Sistemi” araştırması sonuçlandı. Annelerin bebek bağışıklığı konusundaki yaklaşımlarını ortaya koyan araştırma Fransa, İtalya, Endonezya, Hollanda, Polonya, İngiltere, Avusturya, Türkiye ve İrlanda’da yapıldı. Sonuçlara bakılırsa Türk anneleri, anne sütü kullanımı konusundaki oldukça bilinçli.
Anne sütü kullanımında en yüksek oran yüzde 98 ile Türkiye’de iken, bizi yüzde 94 ile Endonezya takip ediyor. Diğer ülkelerdeki durum şöyle: İtalya yüzde 87, Polonya yüzde 86, Avusturya yüzde 84, İngiltere yüzde 81, Hollanda yüzde 69, Fransa yüzde 66, İrlanda ise yüzde 39. Türkiye’de bebekler ortalama 10 ay boyunca anne sütü ile besleniyor. Bu süre İrlanda’da 4,5 , Fransa’da 4, Hollanda’da 4,2 , İngiltere’de ise yaklaşık 5 ay.
Bebek anne karnındayken annesinin koruması altında. Bağışıklık sistemi doğduğu andan itibaren gelişmeye başlıyor ve bu gelişim hayatın ilk yıllarında devam ediyor. Anne sütü bu noktada çok büyük önem taşıyor; bebeği hastalıklara karşı koruyor ve bağışıklık sisteminin gelişimini destekliyor.
Her iki Türk annesinden biri, bebeğinin bağışıklık sisteminin ayda bir kez zayıfladığını düşünüyor. Bu düşünce, eğitim veya gelir düzeyinden veya annenin profilinden bağımsız işliyor. Araştırmada ortaya çıkan diğer bir önemli sonuç, anne sütü kullanımının düşük olduğu ülkelerde bebeklerin bağışıklık sisteminin daha sık aralıklarla zayıfladığı düşüncesinin daha yaygın olması.
Bağışıklık sisteminin zayıfladığı düşüncesine yol açan en önemli göstergeler, bebeğinin ateşinin çıkması, nezle - grip olması veya öksürmeye başlaması, yorgun - halsiz görünmesi. Bu göstergelere, İngiltere, İrlanda, Polonya gibi iklimin daha soğuk olduğu ülkelerde burun akması da ekleniyor. Normal uyku düzeninin bozulması ve iştahsızlık da anneleri bağışıklık sisteminde bir sorun olabileceği konusunda uyaran diğer önemli göstergeler.
Fransa, Türkiye, İngiltere, Hollanda, Avusturya ve Endonezya’da bebekler hareketli ve enerjik ise, İtalya ve İrlanda’da iyi yemek yiyorsa, Hollanda’da iyi uyuyorsa anneler bağışıklık sisteminin güçlü olduğunu düşünüyor. Türk anneleri bir de “pembe yanaklar ve parlak bakışlar”ı ekliyor.
Bebeğin yeni doğmuş olması, bağışıklık sisteminin hassas olduğunu düşündürüyor. Kardeşlerin ya da aileden birinin hasta olması, bebeğin hapşırması veya öksürmesi, annelerin, bağışıklık sisteminin zayıfladığını anlamasını sağlıyor. Türkiye’de ise hava şartları anneler için daha büyük öneme sahip. Türkiye’de sezaryenle doğum yapmış anneler, bebeklerinin bağışıklık sistemini daha çok düşünüyor.
Yazının Devamını Oku

Bir hafta fazla mesaiye ne dersiniz

18 Nisan 2009
Bugünden itibaren önümüzdeki bir hafta boyunca çocuklara yönelik pek çok aktivite var. 23 Nisan şerefine, anne babalık işinde bir hafta fazla mesaiye kalmaya ne dersiniz? İşte etkinlik takvimi. ? Toyiki, Arkadaşın İçin Boya diyerek, herkesi mağazalarına resim yapmaya çağırıyor. 17-19 Nisan arasında, Türkiye genelindeki 31 mağazada çocuklar arkadaşları için resim yapacak. Tüm resimlerin toplamı kadar oyuncak, ihtiyacı olan çocuklara ulaştırılacak. Üzerinde isim, adres bilgilerinin yazılı olduğu resimler, oyuncaklar ile birlikte gönderilecek. Bu sayede çocuklar, hediyelerini aldıktan sonra birbirleri ile iletişim kurabilecek.
? Ülker’in geleneksel hale getirdiği “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Onuruna Ücretsiz Sinema Gösterimi”, bu yıl 18 -19 Nisan tarihleri arasında 49 ildeki 133 sinema salonunda yapılacak. Tüm çocuklar, Ay Prensesi (The Secret of the Moonacre) adlı çocuk filminin ücretsiz biletlerini, filmin başlamasından üç saat önce açılacak gişelerden alabilir.
? Tweety, Bugs Bunny ve Tazmanya Canavarı ile 23 Nisan şenliği, Bursa Korupark Alışveriş Merkezi’nde. 23-26 Nisan arasında şişme oyunlar, dev yap-bozlar ve sürprizlerle dolu eğlence, Boyner alanında çocukları bekliyor olacak. Ayrıca 21-24 Nisan arasında, 3-14 yaş arasındaki çocuklar için Dolphinpark Yunus Eğlence Merkezi’nde birebir uygulaması var: Arkadaşı ile Dolphinpark’a gelenler iki kişi yerine tek kişi giriş ücreti ödeyecek. Aynı yaş grubundakiler yunusları indirimli sevecek veya onlarla yüzecek.
? İstanbul Modern Sanat Müzesi, 4. Çocuk Şenliği’ni 22-25 Nisan’da, 10.00-18.00 saatleri arasında gerçekleştirecek. Çocuklar “Matisse-Picasso”, “Kukla Atölyesi” ve “Müzede Desen” başlıklı üç etkinliğe katılabilecek. İnteraktif oyunlarla Matisse ve Picasso’nun eserleri arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları keşfedecek, kuklalar yapacak, sergi salonlarındaki sanat eserleri karşısında desen çizecekler. Bilgi için tel: 0212 334 73 41 .
? Sanatçı Sadık Özkefeli, çocuklarına farklı bir 23 Nisan armağanı sunmak isteyen anne babalara hoş bir alternatif sunuyor. Resimleriyle küçüklerin renkli iç dünyalarına ayna tutarak hoş bir maceraya davet ediyor. 20- 28 Nisan tarihleri arasında açık kalacak “Çocuk Hayalleri” başlıklı sergide, çocuklar için hazırladığı karışık teknik ve baskı resimler sergilenecek. İstanbul Kızıltoprak’taki Ütopya Platform Sanat Galerisi’nde izleyebilirsiniz. Tel: (216) 414 11 87.
? Aileleriyle birlikte İstanbul Alkent Wings Cinecity Etiler, Kozyatağı Wings Cinecity-Trio, Zeytinburnu Olivium Cinecity ve İzmir Çiğli Kipa Cinecity Sinemaları’na gelen çocuklar, fuayelerde gerçekleşecek yüz boyama ve çocuklara özel etkinliklerle 23 Nisan’ı festival tadında kutlayacak. www.cinecity.com.tr
? İstanbul Marriott Hotel Asia’da yarın, “Çılgın Tatlar” kitabının minik yazarı Cem Bilgin ve Executive Şefi Eyüp Kemal Sevinç eşliğinde 1-9 yaş arası çocuklar birbirinden lezzetli yemekler yapmayı öğrenecekler. Sonra da velileri ile birlikte Palestra Fitness SPA’nın, Kids Club’ın ve kapalı yüzme havuzunun tadını çıkaracaklar. Günün geliri Tohum Otizim Vakfı çatısı altındaki otistik çocukların erken tanı ve eğitimine ayrılacak. (216) 570 00 00.
? Swissôtel The Bosphorus İstanbul’un, Açık Kapı Derneği ile birlikte düzenlediği geleneksel “Çocuk Karnavalı” yarın. Organizasyondan elde edilecek gelirle yine bakıma muhtaç çocukların ihtiyaçları giderilecek. Ayrıntılı bilgi için (212) 326 11 00.
? Mövenpick Hotel Istanbul, 7 - 14 yaş çocuklar için Çikolata Yapımı Kursu düzenliyor. Otelin Executive Chef’i Maximilian J.W. Thomae ve pasta şefleri tarafından, 23 Nisan’da uygulamalı verilecek kursta çikolata eritme, saklama ve kalıp çikolata yapma gibi bilgiler verilecek. Beyaz ve siyah çikolata yapımı, çikolata ile meyve ve fındık kaplama öğretilecek. Yapılan çikolataların tadımından sonra çocuklara önlük hediye edilecek. Tel: (212) 319 29 29.
? Fransız çocuk giyim markası Petit Bateau ile Flik Flak çocuk saatlerinin ortaklaşa düzenleyeceği organizasyon, 23-24 Nisan tarihlerinde Kozyatağı Palladium Alışveriş Merkezi’nde. Yüz boyama, balon şekillendirme, palyaço animasyonları ve kuru boya ile resim yapma gibi etkinlikler olacak. www.palladium.com.tr
? İstanbul Bahçeşehir’deki Prestige Mall Alışveriş Merkezi, çocukları farklı kültürlerle buluşturmayı amaçlıyor. Etkinlik alanında Türk halk dansları, samba, sirtaki, salsa, tango, cha cha, oryantal, polka, flamenko ve hip hop dans gösterileri olacak. Ateşten halkaların ve meşalelerin havada uçuştuğu Spinnig Show’u (Ateş Dansı) izleme fırsatı da olacak.
? Mecidiyeköy’deki Profilo Alışveriş Merkezi’nde, 20 - 26 Nisan arasında Nintendo Wii Turnuvası var. İlk üçe girecek yarışmacılar Nintendo Wii ve başka hediyeler kazanacak. Dünya Kitap Haftası kapsamında Remzi Kitabevi sevilen çocuk yazarlarını çocuklarla buluşturacak. Radyo Mega, sürpriz sanatçılar eşliğinde çocuklarla söyleşiler yapacak. (212) 216 44 00.
Yazının Devamını Oku

Fotoğraf ve sinema dünyasına yolculuk

11 Nisan 2009
Ben pek becerikli değilim ama fotoğraf makinelerini kullanmayı öğrenmekte fayda var. Fotoğraf sanatçısı Pemra Yüce, çocuklar için bir kitap hazırlamış, ismi Küçük Fotoğrafçılar. Sinan için ben de bir tane aldım ama ona vermeden önce kendim okudum. Çocuklara fotoğrafı daha çok tanıtmak, onların fotoğrafla ilgili sorularına yanıtlar vermek ve fotoğraf çekme becerilerini geliştirmek için yazılmış. İçinde, fotoğraf ne demek, hiç 3 metre boyunda bir fotoğraf makinesi gördünüz mü, film kullanan makineler tarih mi oldu, dijital makinelerle fotoğraf çekmek daha mı iyi, hangisini tercih edelim, bir fotoğrafa baktığımızda, bize “Ne kadar güzel bir fotoğraf!” dedirten şey nedir, fotoğraf çekmek ne kadar eğlenceli gibi soruların cevapları var. Bol resimli kitabın fiyatı 13 lira.

FESTİVALİN ÇOCUK MÖNÜSÜ

Uluslararası İstanbul Film Festivali, Çocuk Mönüsü bölümüne bu yıl da devam ediyor. Mönüde bu kez, birçok uluslararası çocuk filmleri festivalinde izleyicilerden tam not alan iki film var: Parti Tırtılları ve Büyülü Kitap.
Parti Tırtılları eğlenceli, renk cümbüşü ve müzik dolu bir film. Mükemmel dans eden Solucan Barry, senede bir düzenlenen şarkı yarışmasına katılmak için bir grup kurmaya karar verir. Ancak Barry ve arkadaşları bir gün, yem niyetine topraktaki yuvalarından koparılıp alınıverirler? 80’lerin unutulmaz disko parçalarından oluşan müzikleriyle Parti Tırtılları, çocukların olduğu kadar büyüklerin de hoşuna gidecek: Village People’ın “YMCA”sinden Gloria Gaynor’ın “I Will Survive’ına, Tina Charles’ın “I Love to Love”ından Baccara’nın “Yes Sir, I Can Boogie”sine film boyunca yerinizde duramayacaksınız. Türkçe dublajlı olarak 19 Nisan Pazar, 13.30’da Kadıköy Rexx Sineması’nda izlenebilir.
Büyülü Kitap, heyecan, macera, sihir ve tehlikeyle dolup taşan harika bir canlandırma. Filmde, bir kitabı bitirebilmek için bir kristalin peşine düşen, Vikinglerle ve ateş saçan canavarlarla savaşması gereken on iki yaşındaki Brendan’ın maceraları anlatılıyor.
Meraklı Brendan’ın hayatı, kitap süsleme ustası Aidan ve kedisinin gelişiyle alt üst olur. Kitabı tamamlayabilmek için en derin korkularını yenmesi, büyülü ormanın efsane yaratıklarıyla yüzleşmesi ve ak yüzlü kurt kızla arkadaş olması gerekir.
Bugün ve 18 Nisan Cumartesi 13.30’da, Nişantaşı CityLife Cinema’da, yarın 13.30’da Kadıköy Rexx Sineması’nda simültane Türkçe seslendirmeli olarak gösterilecek.
Festivalin Çocuk Mönüsü’ndeki filmlerin bilet fiyatları tam 10, öğrenci 7 lira. www.iksv.org/film
Yazının Devamını Oku