Paylaş
Ancak Türkiye’de başlayan kız-erkek yurdu tartışması, tüm haberlerin önüne geçti.
Ve Türkiye, bir anda yine kendini kadın bedeni üzerinden siyaset yaparken buldu.
Hem tam da başörtüsü sorunu da çözüldü dediğimiz sırada.
Hem de kız çocukları artık daha rahat evden çıkıp, yüksek öğrenim görebilir, hayatlarını kurtarabilir diye düşündüğümüz bir dönemde.
*
HİNDİSTAN, 1.22 milyar nüfusuyla yoksulluğun en sefil yaşandığı ülkelerden biridir.
İnsanlar Hindu inancının verdiği tevekkülle, önceki hayatlarında kötü oldukları için bu hayatta kötü şartlara mahkûm edildiklerine inanırlar. Ya da inandırılırlar.
Halk, kast sistemine göre kategorize edilir.
Çöp toplayan bir kasttan geliyorsanız mesela, sınıf atlayıp elektrikli çekçek sürücüsü olmanız çok zordur.
Muson yağmurları ve rutubet yüzünden eprimiş yüzlüdür binalar; tıpkı insanların yıkanmaktan solmuş elbiseleri, sarileri gibi.
*
İŞTE bu Hindistan, geçen hafta Mars’a doğru bir uzay sondası fırlattı.
Amerikalıların yüz milyonlarca dolarlık dev uzay projelerinin yanında ucuz bir proje aslında. 73 milyon dolara mal olması planlanıyor.
Ancak Mangalyaan uzay aracının yollanması, Hindistan’da tartışma başlattı.
‘Yeni Delhi’nin trafik problemi çözüldü de, bir Mars mı eksik kaldı.’ ‘Ya da yoksulluk bitti de mi kaynaklar çarçur ediliyor’ mealinde tepkiler geldi.
Hindistan’ı gözlemleme fırsatı bulmuş biri olarak konuşmalar bana hiç de haksız gelmedi.
Ama G-20 üyeleri arasında bulunan, dünyanın gelişen ekonomilerinden sayılan, nükleer silah sahibi Hindistan’ın uzayda da büyük oynama arzusu yine de anlaşılabilirdi.
*
VE başka bir G-20 üyesi olan Türkiye’de aynı günlerde müthiş bir tartışma başladı.
Hintliler Mars’a gidelim mi, gitmeyelim diye tartışa dursun…
Biz kızlı-erkekli özel yurtlarda, aynı apartlarda kalan üniversitelilere taktık kafayı.
Aslında Gezi Parkı’nda birlikte isyan ettiklerinden beri radarımıza takılmışlardı ya. Sıra ancak şimdi geldi.
Koca bir nesli kendi değerlerimize göre; erkekli, kızlı ahlâksızlık zannı altında bıraktık. Öyle ki, terörizme kadar vardırdık ithamları.
Özellikle genç kızları, toplum ve aileleri önünde olağan şüphelilere dönüştürdük.
O çok sevdiğimiz mahalle baskısına, en yetkili ağızlardan devlet baskısı eklendi.
Başkalarının hayatlarına, evlerine burnunu sokmak için vatandaşa güç verdik.
*
ELBETTE üniversite çevrelerinde yurt yokluğundan öğrencilerin suiistimale uğradığı durumlar olabilir.
Devlet esas bunlara karşı önlemini almalı, öğrencisini korumalıdır.
Ancak bunu muhafazakâr hisleri uyandırıp genç insanları ayaklar altına alma pahasına yapamaz.
Yapmamalıdır.
Devletin işi, öğrencisine uluslararası standartta eğitim imkânı sağlamak olmalıdır.
Yıllardır aşılamayan yetersiz İngilizcenin üstünden gelmek için seferberlik ilan etmek olmalıdır.
Yurt sorununu çözmek olmalıdır.
Ama kızlı-erkekli hayatları bahane ederek toplum polisliğine soyunmak devletin işi değildir.
Paylaş