Paylaş
ABD Başkan Yardımcısı Biden, Esad’ı devirmek, Sünni-Şii vekâlet savaşı (proxy war) çıkarmak için Türkiye, Suudiler ve Emirlikleri yüz milyonlarca doları ve on binlerce ton silahı bölgeye akıtmakla suçladı. “El Nusra, El Kaide’ye destek olacak dünyanın diğer yerlerinden gelen cihadistlerin aşırı unsurlarını kabul ettiler” dedi.
*
VE bu sözlerin Türk basınına yansımasından yaklaşık 24 saat sonra Biden, Erdoğan’ı arayarak “Suriye’deki diğer şiddet yanlısı aşırıları bilerek desteklediği ya da büyümesini kolaylaştırdığı yolundaki her türlü ima nedeniyle özür diledi.”
Türkiye’ye yönelik suçlamaların üst düzey resmi bir ağız tarafından dillendirilmiş olması dikkat çekiciydi. Ayrıca ‘En büyük sorunumuz müttefiklerimizdi’ diyen Biden, “(Cumhurbaşkanı) Erdoğan, bana dedi ki, siz haklıydınız, çok fazla insanın (Suriye’ye) geçişine izin verdik, şimdi sınırı kapatmaya çalışıyoruz” dediğini de öne sürmüştü.
*
İNSAN tüm bu süreci yakından takip edince; “İyi de ABD’nin tüm bunlarda hiç kabahati olmadı mı” diye sormadan edemiyor.
Bizzat ABD Başkanı Barack Obama, geçtiğimiz günlerde vahim bir itirafta bulundu. “IŞİD’i hafife aldık. Irak ordusunu olduğundan daha güçlü sandık” demeye getirdi. Ve Amerikan istihbaratını suçladı. Oysa yaklaşık bir yıldır medyada önce Irak, sonra Suriye’de IŞİD’in nasıl giderek büyüyen bir tehdide dönüştüğüne dair uyarıları görmek mümkündü.
*
AFGANİSTAN ve Irak savaşını bitirmek isterken kendilerini yeniden savaşın ortasında bulan Obama Yönetimi’nde görev almış eski ve görevi devam eden yetkililer, son haftalarda adeta günah keçisi arayışında.
Mesela ilk salvo Obama hükümetinden ayrılmış eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’dan gelmişti. “Zor Tercihler” isimli kitabında Clinton, “Obama Yönetimi, Suriyeli ılımlı muhalefeti silahlandırsaydı, şimdi böyle olmazdı, ama Başkan’ı ikna edemedik” demişti.
Bu hafta ABD’de yeni bir kitap daha çıkıyor. ‘Değerli Mücadeleler’ isimli kitabında bu kez eski Savunma Bakanı Leon Panetta, görev aldığı yönetimi eleştiriyor.
Onun iddiası da şöyle: ABD Yönetimi 2011 yılında askerini tamamen Irak’tan çekmemeliydi, Maliki Yönetimi bu konuda ikna edilmeliydi, edilebilirdi de. ABD Yönetimi ısrarcı olmadı. Amerikan askeri çekildi, Başbakan Maliki mezhep çatışmasını durduramadı, IŞİD’e meydan açıldı...
*
TEKRAR Biden’a dönersek. Türkiye ile kriz yaratan o konuşmasında Biden bu iki eski bakanı da hedef aldı. “Eski yetkililerin kitap yazmasını uygunsuz buluyorum. Bırakın da adam (Başkan) görevden ayrılsın önce” diye tepki gösterdi. Oysa Biden’ın özür dilediği sözleri, Obama Yönetimi için en az eski bakanların iddiaları gibi hasar verici olabilir.
*
ÖZETLERSEK. Türkiye ne kadar reddetse de dünyadaki algı Ankara’nın bu Sünni-Şii vekâleten savaşta bizzat rol aldığı yolunda. Ancak Biden, müttefiklerini suçlamadan önce ABD Yönetimi’nin yarım kararlarını, hatalarını da gözden geçirmeli. Çünkü anlaşılan o ki, ABD Yönetiminin, IŞİD’i hafife aldığı gibi, bu konuda doğru dürüst bir stratejisi de yoktu. Nitekim Obama, IŞİD’e Suriye’de bir stratejilerinin olmadığını itiraf ettikten sonra apar topar bir eylem planı açıklandı ve Eylül ortasında devreye sokuldu. Buna göre amaç, örgütü zayıflatmak ve yok etmek.
*
ŞİMDİ bir sürü soru var? ABD’li yetkililer, önümüzdeki günlerde Ankara’nın koalisyon gücüne katılımıyla ilgili görüşmek üzere gelecekler. ABD’nin hedefi ne? Sadece hava harekâtı IŞİD’i bitirmeye yetecek mi? Kara harekâtı gündemdeyse, bunun uygulayıcısı Türkiye mi olacak? Koalisyon bu savaşta ne zaman kendini kazanmış hissedecek? Esad, iktidarda kalmaya devam mı edecek? ABD’nin IŞiD’e karşı olası bir askeri zaferi, siyasi çözümle destekleyecek, Sünni ve Şii eksenini ikna edebilecek bir vizyonu var mı? Yoksa yine ‘Çıkalım bir yola, ne çıkarsa bahtımıza’ deyip sonra birbirimizi mi suçlayacağız?
Paylaş