Avusturya’daki cumhurbaşkanlığı seçimleri ve İtalya’da siyasi sistemin değiştirilmesini öngören anayasa referandumu Avrupa’nın geleceğinin şekillenmesinde önemli rol oynama potansiyeline sahip.
AVUSTURYA’DA AB KARŞITI ADAY
AVRUPA Birliği (AB) içinde Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin dondurulmasını en güçlü bir şekilde savunan Avusturya’da pazar günü cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Aslında seçimlerin ikinci turu 22 Mayıs’ta yapılmış, Yeşiller adayı yaklaşık 31 bin oy farkla zaferini ilan etmişti. Ancak Anayasa Mahkemesi, itirazları kabul ederek seçimlerin tekrarlanmasına karar vermişti. Seçimlerde Yeşiller adayı Alexander Van der Bellen (72) ile aşırı milliyetçi Avusturya Özgürlük Partisi FPÖ’nün adayı Nobert Hofer yarışıyor.
45 yaşındaki Nobert Hofer, uçak teknisyenliğinden geliyor, siyaset sahnesinde hızlı bir yükselişin ardından ülkenin en yüksek makamına talip.
8 Kasım seçimlerinden bu yana Trump döneminin nasıl olacağı, ABD’deki gelişmelerin dünyayı nasıl etkileyeceğine dair kafa yoruluyor.
Radikal söylemleri, iddialı çıkışlarıyla Donald Trump her haliyle sıra dışı bir başkan olmaya aday.
ABD’de onbinlerce kişi ‘Benim başkanım değil’, ‘Trump sınır dışı’ diye sokaklara döküldüğünde Trump ilk tepkisini Twitter’dan verdi. ‘Profesyonel protestocular’ diyerek kalabalıklara çattı, medyayı onları kışkırtmakla suçladı.
CBS News’a ilk televizyon röportajını verdiğinde ailesiyle birlikte kameraların önüne geçmeyi tercih etti. Dünya Trump’ın iç ve dış politikadaki önceliklerinin ne olacağını merak ederken kızı Ivanka Trump (35), koluna taktığı kendi mücevher firmasından olan bilekliğinin reklamını yapmakla suçlandı. Tam da milyarder emlak kralının, devlet ve ailesinin iş çıkarlarını nasıl birbirinden ayırabileceği konuşulurken Ivanka’nın bilezik reklamı tartışmaların tuzu biberi oldu.
Amerikan Federal Soruşturma Bürosu FBI’ın Hillary Clinton’ın Dışişleri Bakanı olduğu dönemde gizli yazışmalara gereken özeni göstermemiş olabileceği şüphesiyle yeni bir soruşturma açmasının ardından Trump anketlerde önde giden rakibiyle arayı kapatıyor. Ayrıca Trump’ın oy tercihi değişken eyaletlerde desteğini güçlendirmesi de dikkat çekiyor. Dolayısıyla iki aday için de Beyaz Saray yolu henüz garanti değil.
YİNE NOBEL ALIR MI
ABD Başkanı Barack Obama bu kez 2008 yılında ‘Değişim’ ve ‘Başarabiliriz’ sloganlarıyla ezip geçtiği parti içi rakibi Hillary Clinton’ın seçilmesi için çalışıyor. Obama’nın ilk dönemi Cumhuriyetçi selefi George W.Bush sonrasına denk gelmişti. ABD’nin ilk siyahi başkanı olmaya aday olan Obama, barış mesajları veriyordu, ABD askerlerini Afganistan’dan, Irak’tan çekmeyi vaat ediyordu. Başkan seçildiğinde de dünya siyaset sahnesine yeni bir umut aşılamıştı. 4 Haziran 2009 tarihinde Kahire Üniversitesi’nde yaptığı tarihi konuşmada, ABD’nin Müslüman dünyasıyla yeni bir başlangıç yapacağını söylüyordu. Ve birkaç ay sonra Obama, dünya nükleer silah stoğunun azaltılması, Ortadoğu barışı için çalışmaları ve Müslüman dünyasına yaptığı açılım nedeniyle Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldü.
*
Irak’taki Musul harekâtında olduğu gibi Rakka operasyonunda da Türkiye’nin politikalarını zorlayabilecek durumlar söz konusu olabilir. Son gelişmeleri özetlersek ortaya şöyle bir tablo çıkıyor:
IRAK’TA NELER OLUYOR
- Musul operasyonu, Irak ordusu ve Peşmerge’nin harekâtı ile devam ediyor. Türkiye, Musul operasyonunda da masasında da olmak istiyor. Şimdilik Türkiye’nin Irak’ın kuzeyindeki Başika’da eğittiği 3.500 kişilik Sünni Ninova Muhafızları’nın bir kısmının operasyona dahil olması ve Başika’daki üsten Peşmerge’ye ateş desteği sağlanması dışında görülen operasyonel ciddi bir katılım söz konusu değil.
- ABD Savunma Bakanı Ashton Carter, geçen cuma, cumartesi ve pazar günleri; Ankara, Bağdat ve Erbil hattında temaslarda bulundu. Carter’ın Türkiye’nin Musul operasyonuna dahil olması için ‘prensipte anlaşma’ olduğu açıklamasını ertesi gün Bağdat’tan ‘Teşekkür ederiz, ama ihtiyaç yok’ açıklaması izledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 9’uncu Avrasya İslam Şurası’nda yaptığı konuşmada, Türk askerinin Irak’taki varlığına itiraz eden Irak Başbakanı Haydar İbadi’ye sert çıkması, “Sen benim muhatabım değilsin, biz Musul operasyonuna katılacağız” ifadeleri uluslararası medyada ses getirdi. İbadi’nin de Cumhurbaşkanı’na Twitter’dan yanıt vermesi üzerine bu gerilimin Musul harekâtında rötara yol açabileceği yorumlarına neden oluyor.
ZENGİN PETROL YATAKLARI
1926 Ankara Anlaşması ile resmen İngilizlere bırakılan Musul, daha sonra Dicle nehri kıyısındaki konumu, zengin petrol yataklarıyla Irak devletinin can damarlarından biri oldu. Ancak Saddam’ın devrilmesi sonrasında düzenin sağlanamaması, ülkedeki mezhepsel fay hatlarının ortaya çıkması, önce El Kaide, sonra DEAŞ gibi yapıların oluşmasının yolunu açtı. 2014 yılının haziran ayında DEAŞ, sürpriz bir şekilde Musul’a saldırdığında, Irak askerlerinin bir anda çekilmesiyle kent sözkonusu yapının eline geçti. Musul, petrol varlığıyla DEAŞ’ın sözde halifeliğinin en büyük gelir kaynağı haline geldi. ABD Yönetimi Suriye’de Rakka’nın, Irak’ta Musul’un DEAŞ’tan alınmasına öncelik veriyor. Ancak Musul’un, Rakka operasyonunun önüne geçtiği anlaşılıyor.
IRAK’TAKİ MİLİS GÜÇLERİ
Rusya ise ateşkesin suya düşmesinin ardından Suriye’de askeri varlığını arttırıyor. Bir yandan bölgeye yeni savaş gemileri sevk ederken, öte yandan ‘Gladyatör’ diye anılan yeni füze savunma sistemini de Suriye’ye konuşlandırdı. Esad’ın savaştığı muhalifler ve terör örgütü DEAŞ’ın uçakları olmadığı için böyle bir girişim haliyle soru işaretlerine yol açtı. İddiaya göre Putin yönetimi, ABD’nin seyir füzeleriyle rejime olası müdahalesine karşı hazırlık yapıyordu.
RUSYA’NIN HEDEFİ
PEKİ, Başkan Obama, gider ayak tansiyonu daha da yükseltecek böyle bir müdahalenin içine girer mi?
Şunu hatırlamakta fayda var ki, Obama, 2013 yılında ‘kırmızı çizgim’ diye ilan ettiği Suriye’de ‘kimyasal silah’ kullanıldığı, yüzlerce sivilin öldüğü saldırıdan sonra bile askeri gücünü devreye sokmamıştı. O halde Rusya’nın bölgedeki askeri varlığını arttırmasının anlamı ne olabilir?
Irak ve Suriye’de devam eden istikrarsızlık, Halep’e yönelik acımasız bombardıman, ABD-Rusya gerilimi, ABD’de kasım ayında yapılacak seçimler, AB’ye yönelik mülteci riski, Almanya ve Fransa gibi ülkelerde seçimlerin yaklaşıyor olması, düşük petrol fiyatlarında denge arayışı dünyayı belirsiz bir tabloyla karşı karşıya bırakıyor. Bu hafta Suriye’deki son durumu sorularla aktarmaya çalışacağım...
Halep’te savaş niye kızıştı?
Kurban Bayramı döneminde ABD-Rusya öncülüğünde bir haftalık ateşkes ilan edilmişti. Ateşkes sürerken Suriye ordusunun Deyzezzor’daki bir askeri üssü vuruldu, 60’dan fazla Suriye askeri öldü. ABD’ye göre saldırı kazaen olmuştu. Ve ateşkesin sona ermesinin hemen ardından 19 Eylül’de insani yardım taşıyan Suriye Kızılayı’nın kamyonları vuruldu. ABD, Rusya’yı, Rusya, ABD’yi suçladı. Derken Halep’e yönelik belki de savaşın başından bu yana en etkili bombardımanı başladı. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, ‘uluslararası yasaların ihlalidir’ diye feveran ediyor. ABD’nin BM Daimi Büyükelçisi Samantha Power, Rusya’yı ‘barbarlıkla’ suçluyor. ABD Dışişleri Bakanı Sözcüsü John Kirby, “Rus askerleri, ülkelerine ceset torbalarıyla dönebilir” diyor. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Rusya ile Suriye konusunda görüşmeleri keseceği tehdidinde bulunuyor.
ABD’nin savaşta tutumu ne?
Başta terör örgütü IŞİD’e yönelik harekâta uluslararası toplumdan gelen destekleyici mesajların tonu son birkaç gündür değişmeye başladı.
PEŞ PEŞE UYARI
ABD, Türkiye ve Suriyeli Kürtleri çatışmalardan vazgeçip IŞİD ile mücadeleye odaklanmaya çağırdı. Pentagon sözcüsü Peter Cook, bunun ‘kabul edilemez’ olduğunu söyledi. YPG’ye de Türkiye’nin talep ettiği gibi Fırat’ın doğusuna çekilmesi çağrısını yaptı.