Krizin nedeni para kavgası gibi öne çıkıyor, diğer yandan bir ayağını da Almanya’nın Rusya ile yaptığı Kuzey Akım 2 boru hattı anlaşması oluşturuyor.
NEDEN KIZIYOR
TRUMP, daha NATO zirvesi için Brüksel’e ayak basmadan attığı seri tweetlerle memnuniyetsizliğini ifade etti. NATO ortaklarını savunma harcamalarını GSYİH’nın yüzde 2’sine çekemedikleri için bombardımana tuttu.
NATO verilerine göre ABD, İngiltere, Yunanistan, Letonya ve Estonya dışında diğer üyeler yüzde 2’lik hedefi yakalayamıyor. Almanya’nın ise savunma harcamaları yüzde 1.24 seviyelerinde. Berlin’in hedefi yüzde 2’ye 2024 yılında ulaşmak.
İşte bu nedenle de Trump, daha çok da Almanya’ya çattı. Almanya’nın Rusya ile yaptığı Kuzey Akım 2 doğalgaz boru hattı anlaşmasına işaret eden Trump, “Almanya, Rusya’nın esiri oldu” dedi. Önceki gün NATO sonuç bildirisinde tam uzlaşmacı bir ton bulunduğu izlenimi oluşmuştu ki, ABD Başkanı yine Twitter’dan salvolarına devam etti.
“En çok da Almanya, Rusya’ya karşı koruma isterken Rusya’dan yeni boru hattı için milyarlarca dolar harcıyor. Kabul edilemez! Tüm NATO ülkeleri yüzde 2 taahhüdünü yerine getirmelidir, bu daha sonra yüzde 4’e çıkmalıdır” diye yazdı.
Gerilim dünkü toplantıda da sürdü.
KRİZİN İKİ BOYUTU
Öyle ki, üye ülkelerin mülteciler nedeniyle popülist partilere verdiği tavizler AB’yi hem ilkesel hem de varoluşsal bir sınavla karşı karşıya bırakıyor.
KRİZ NİYE ALEVLENDİ
TÜRKİYE ile AB arasında 2016 yılında yapılmış anlaşma büyük ölçüde Avrupa’ya yönelik göçü kontrol altına aldı. Haziran ayı sonunda yapılan AB zirvesinde de göçün en yüksek olduğu seviyeye göre yüzde 95 oranında azalmış olduğu teyit edildi.
İyi de göç bu kadar hız kesmişken, Avrupa’da mülteci krizi niye bu kadar alevlendi?
Almanya’da 2017 eylül ayında yapılan genel seçimlerde popülist Almanya için Alternatif partisi (AfD) üçüncü parti olurken Başbakan Merkel’in Hıristiyan Demokrat (CDU) partisinden oy çaldı. Avusturya’da aşırı sağcıların da ortak olduğu göç karşıtı bir hükümet kuruldu. Afrika kaynaklı göçte kendini yalnız bırakılmış hisseden İtalya’da da popülistler iktidar oldu.
ALMANYA’DAKİ KRİZ
ALMANYA’da 2015’te zirve yapan mülteci krizinden en çok Avusturya’ya komşu Bavyera eyaleti etkilendi. Çünkü mülteciler ilk durak olarak buraya geldi. Bavyera’da Merkel’in partisinin küçük ortağı Hıristiyan Sosyal Parti (CSU) iktidar. CSU’nun Başkanı Horst Seehofer, federal hükümetin de İçişleri Bakanı.
Ekim ayında Bavyera’da eyalet seçimleri var. CSU oylarını AfD’ye kaptırmaktan korkuyor. Bu nedenle
Türkiye Rusya’dan S-400 alım sürecine devam edecek mi etmeyecek mi? Çünkü öte yanda ABD, ‘S-400’ler sevkedilirse F-35 savaş uçaklarının satışı durur’ tehditlerini daha güçlü bir şekilde gündeme getirmeye başladı.
Her ne kadar Türkiye, Müşterek Taarruz Uçağı, yani F-35’in proje ortağı olsa da Amerikalı yetkililer, ABD Kongresi’nin baskıları karşısında Trump yönetiminin bu uçakların satışını durdurma yetkisi olduğunu dillendirmeye başladılar.
ABD NİYE KARŞI ÇIKIYORS-400’ler; havadan saldırı araçlarını imha etmek üzere tasarlanmış bir hava savunma sistemi. S-400 radarları, 600 km uzaktaki tehdidi algılayıp 400 km’lik menzile girişine kadar birkaç dakikada tüm hesaplamaları yapıp füzeleri ateşleme konumuna geçebiliyor. Ancak bu füze sistemi Ruslar tarafından geliştirilmiş olduğu için Batı unsurlarını düşman olarak algılayacak şekilde kodlanmış durumda.
ABD, Türkiye’nin NATO sistemini kullandığını, S-400’leri konuşlandırması halinde Batılı uçakları düşman olarak algılayacağını savunuyor. Bir diğer itirazları da Rusların Türkiye’de yerleştirilecek S-400’ler sayesinde en gelişmiş savaş uçağı olan F-35’lerin teknolojisiyle ilgili erişime sahibi olacakları yönünde.
TÜRKİYE’NİN TAVRI NETÜRK yetkililer, hava savunma sistemini Batı’dan temin etmek istediklerini, ancak bu imkan sağlanmadığı için Rusya’dan alımı yapmak zorunda kaldıklarını söylüyorlar. Nitekim Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun 4 Haziran’da Washington’da ABD’li mevkidaşı Mike Pompeo ile yaptığı görüşmenin ardından sızan haberlerde konunun burada da gündeme geldiği anlaşılıyor.
Türk tarafı görüşmelerde S-400’lerin NATO’nun herhangi bir sistemine tehdit oluşturmaması için hassas davranıldığı mesajını verdi. Buna göre, Ruslar, S-400’leri 9 ayda teslim etme kapasitesine sahipti. Ancak Moskova bu durumda kendi yazılımlarıyla sistemi sevkedecekti. Türkiye, füze sisteminin Türk ordusu kullanacak şekilde yazılımla donatılması için 19 aylık bir rötarı göze aldı.
İşte bu noktada bir uzlaşma olabilir mi? ABD, yazılımı NATO unsurlarını düşman olarak algılamayacak şekilde değiştirilmiş bir S-400 sistemine ikna olur mu? Ayrıca bazı ABD’li yetkililerin, Türk muhataplarına ‘Alın ama, kullanmayın’ diye öneride bulunduğu da gündeme gelmişti.
KONGRE’DEN ENGELLEME
Ankara’dan gelen açıklamalara göre Türk tarafında terör örgütü PKK’nın uzantısı YPG’nin bölgeden çekileceğine dair olumlu bir beklenti söz konusu.
Bu konuda bir uzlaşmaya varılıp varılmayacağı ise Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun 4 Haziran’da Washington’da ABD’li mevkidaşı Mike Pompeo ile yapacağı görüşmede belli olacak.
SÖZ TUTULMADI
MENBİÇ, Fırat Kalkanı operasyonu ile Türkiye’nin desteklediği Suriyeli grupların kontrol altına aldığı Gaziantep’e komşu Cerablus’un yaklaşık 40 km güneyinde yer alıyor. Fırat Nehri’nin 30 km kadar batısında. Arapların çoğunluk olduğu Menbiç, 2011’de başlayan savaş öncesinde kendi halinde bir yerleşimdi.
İsrail İstihbarat Bakanı Israel Katz, Washington’un İsrail’in Golan Tepeleri’nde egemenliğini tanıması için pazarlık yaptıklarını, birkaç ay içinde sonuç alınabileceğini açıkladı.
50 YILLIK MESELE
GOLAN aslında İsrail ve Suriye arasında 50 yılı aşan bir sorun. Ortadoğu’daki birçok savaşın, krizin olduğu gibi İsrail’in Golan işgalinin kökeninde de su kavgası yatıyor.
Eski İsrail Başbakanı Ariel Şaron, biyografisinde 1967’deki Altı Gün Savaşı’nı anlatırken aslında Suriye ile savaşın iki yıl önce Şam yönetiminin Ürdün Nehri’nin iki yan kolundan su taşımak için kanal inşaatına başlamasıyla tetiklendiğini anlatmıştı.
Şaron, Suriye ile sınır sorunları yaşadıklarını, ancak Şam’ın suyun yolunu değiştirme girişiminin kendileri için ‘ölüm, kalım meselesi olduğunu’ kaydetmişti. Lübnan, Ürdün, Suriye ve İsrail arasında kalan 1200 km2’lik platoyu ele geçiren İsrail, böylece su ihtiyacının önemli bir bölümünü garantilemişti.
Anlaşılan bu yaklaşım devam ediyor.
CELİLE GÖLÜ ÖNEMLİ
1973 yılında
Müttefiklerin itirazlarına rağmen atılan bu adımlar ise bölgede var olan sorunların alevlenerek devamı, barışın ötelenmesi ve yeni sorunların ortaya çıkma riskini arttırıyor.
KRİZ PATLAMASI
EN başta Ortadoğu’nun en önemli sorunu olarak İsrail-Filistin barışının bir türlü sağlanamaması vardı.
Şimdi ise Ortadoğu’nun neresine baksanız bir kriz ya da savaş... Suriye’de 2011’den beri süren içsavaş. Terör örgütü DEAŞ’a karşı ilan edilen zafere rağmen hâlâ istikrara ulaşamamamış bir Irak. Suudi Arabistan’ın başını çektiği koalisyonun Yemen’de İran destekli Husilere yönelik askeri müdahalesi.
İran liderliğindeki Şii eksen ile Suudi Arabistan merkezli Sünni ekseni arasındaki gerilim... İran ile yakın ilişki içinde olduğu gerekçesiyle Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn tarafından ambargo uygulanan Katar. Ve tüm bu sorunların birbirine girmiş alt başlıkları.
TRUMP’IN FORMATI
BARACK Obama döneminde İsrail Başbakanı Netanyahu, Filistin topraklarına inşa edilen yasadışı Yahudi yerleşimleri nedeniyle Washington nezdinde itibar kaybetmişti. Yine Obama zamanında İran lehine gelişmeler yaşanırken bu adımlar Suudilerle de ilişkileri germişti.
Ancak
Önceki gece İran, İsrail, Suriye ekseninde tırmanan gerilim Trump’ın kulak asmadığı tüm bu uyarıları akla getirdi.
ABD’nin yeni bir alternatif sunulmadan 2015 tarihli İran nükleer anlaşmasından çekilmesi, savaş yorgunu Ortadoğu’yu yeni bir çatışma riskiyle karşı karşıya bıraktı.
BEKLENEN KRİZASLINDA geçen ay İsrail’in Suriye’deki askeri hedeflerini vurması, İran vatandaşlarının da hayatını kaybetmesi üzerine Tahran’ın tepkisinin ne olacağı tartışma konusu olmuştu. Bu nedenle İsrail, özellikle de Suriye’ye yakın bölgelerde, işgal altında tuttuğu Golan Tepeleri’nde alarma geçmiş, hava savunma sistemlerini güçlendirmiş, sığınakların açılması talimatını vermişti.
Trump’ın salı akşamı İran ile nükleer anlaşmadan çekildiğini ilan etmesi ve yaptırımlar için düğmeye basmasından saatler sonra İsrail, yine Suriye’deki hedefleri vurmuştu.
Ve İsrail’in iddiasına göre İran, önceki gece ilk kez Suriye üzerinden doğrudan İsrail’i hedef aldı. Sonrasında da İsrail’in 28 uçak ve 70 füzeyle gerçekleştirdiği belirtilen Suriye’de İran’a ait olduğunu iddia ettiği hedeflere yönelik saldırısı geldi.
ŞİMDİ NE OLACAKSURİYE savaşının başladığı 2011’den beri İsrail ile İran arasındaki en gerilimli gecenin ardından krizin nasıl evrilebileceği merak konusu oldu. İsrail’in şimdiye kadar kendine tehdit gördüğü Suriye’deki hedeflere onlarca hava ve füze saldırısı düzenlediği, ancak bunları itiraf etmediği biliniyor.
Binyamin Netanyahu yönetimi, Hizbullah gibi İran’ın vekil savaşçıları aracılığıyla Irak, Suriye ve Lübnan üzerinden Akdeniz’e ulaşacak bir koridor açıp kendilerine yönelik daha büyük bir tehdide dönüşmesinden kaygılı.
İsrail, her ne kadar füze restleşmesinin ardından gerilimi düşürücü mesajlar verse de savaşın tahmin edilmeyen gelişmelerinin krizi her an kontrolden çıkarma riski bulunuyor.
Başkan Trump’ın ‘Önce Amerika’ inadıyla ABD’yi kendi kabukları içine çekmeye çalıştığı bir dönemde Macron’un bu ziyaretinin ne anlama geldiği, etkili olup olmadığı önümüzdeki dönemde kendini gösterecek. Ancak Trump ile Macron’un samimi görüntülerinin ardında ciddi bir güç çekişmesinin yaşandığını da söylemek mümkün.
FRANSA’YA YENİ ROLFRANSA’da Sosyalist Parti’den siyasete atılan, kurduğu ‘En Marche’ (Yürüyüş) hareketinin desteğiyle geçen yıl bağımsız aday olarak Cumhurbaşkanı seçilen Emmanuel Macron (40), göreve geldiğinden bu yana Fransa hükümetine, dünya siyasetinde bir önceki yönetime göre daha etkin bir rol biçme çabası içinde. Washington seferi de Fransa’daki demiryolu, havayolları grevleri, öğrenci eylemleri yüzünden Macron’un halk desteğinde ciddi bir erime yaşandığı bir döneme denk geldi.
Geleneksel olarak ABD’nin Avrupa’daki bir numaralı müttefiki İngiltere’dir. Ancak İngiltere’nin AB’den ayrılma süreci olan Brexit nedeniyle içe döndüğü, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in de Trump ile kimyasının pek tutmadığı bir dönemde belli ki, Fransa lideri Avrupa adına bir adım öne çıktı.
Macron’un iki önemli başlığı vardı; biri İran ile yapılan 2015 tarihli nükleer anlaşmanın devam etmesi, diğeri ise Suriye’de ABD ile işbirliğinin sürmesiydi. Macron’un bir süredir ABD’nin çekilmeyi değerlendirdiği Suriye’de aktif olarak yer almaya çalıştığı dikkatlerden kaçmıyor.
MACRON’UN KEPEĞİMACRON’un elini tutan, sırtını sıvazlayan, hatta yakasındaki kepeği alıp ‘Onu mükemmel yapmalıyız, o mükemmel biri’ diyen Trump, tüm bu jestleriyle kontrolün kendisinde olduğu mesajı veriyordu. Nitekim Macron, gezinin üçüncü gününde ABD Kongresi’ne hitap ettiğinde aslında anlaşmazlık noktalarının uzlaşma noktalarından daha fazla olduğunu ortaya koydu.
Trump’ın ‘Önce Amerika’ politikasını eleştiren konuk Cumhurbaşkanı, “ABD, (uluslararası siyasette) çok taraflılığı icat edendir. Şimdi bunu korumaya ve geliştirmeye yardım etmek zorunda olan da sizsiniz...” dedi. Fransa Cumhurbaşkanı, ABD Başkanı’nın uluslararası ticari anlaşmalara muhalefet etmesini ‘ileriyi göremeyen’ bir davranış olarak niteledi, Washington’ın Paris İklim Anlaşması’ndan çekilmesini eleştirdi.
TRUMP NE KARAR VERECEKMACRON, daha sonraki basın toplantısında Trump’ı İran anlaşmasına bağlı kalma konusunda ikna edememiş olabileceğini de kaydetti.
Başkan