Türkiye, sorunların uluslararası hukuk çerçevesinde çözümünden yana bir yaklaşım benimserken, Atina özellikle Batı’nın desteğini alarak uluslararası bir kamuoyu oluşturmaya çalışıyor.
GERİLİMLİ TON
Malûm bir süredir ikili ilişkilerde gerilimli bir ton hâkim. Mayıs ayında Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis’in ABD Kongresi’nin ortak oturumunda yaptığı ve Türkiye’ye adını geçirmeden silah satışına izin verilmemesi çağrısında bulunduğu konuşma, Ege’nin iki yakasında ipleri daha da gerdi. Bu dönemde karşılıklı söylemlerde de bazı ifadeler dikkat çekmeye başladı.
ATİNA’NIN DİLİ
Mesela Yunan yetkililer Türkiye aleyhinde bir açıklama yapacaksa, mutlaka ‘revizyonist’ kelimesini kullanıyorlar. Bunu da Türkiye’yi anlaşmaları tartışma konusu yapmakla itham etmek için gündeme getiriyorlar. Dikkat çeken bir diğer kelime ‘Neo Ottoman’, yani yeni Osmanlı. Türkiye’nin Osmanlı İmparatorluğu’nu canlandırmak istediği, 19’uncu yüzyıldan kalma siyaset izlediğini öne sürüyorlar.
‘ADALARIN İŞGALİ’
Ve geçtiğimiz günlerde Atina’yı heyecanlandıran Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın adalar çıkışı geldi.
Cumhurbaşkanı
Uluslararası basından her gün iklim felaketlerine dair haberler yağıyor.
Tablo hiç de iç açıcı değil.
KURAKLIK FENA VURDU
- Avrupa Orman Yangını Enformasyon Sistemi’ne göre, bu yıl yaşlı kıtada yaklaşık 650 bin hektar ormanlık alan yandı. Bu 2006 ile 2021 yılları arasındaki ortalamanın neredeyse iki misline denk geliyor.
- Avrupa’nın hayat damarları olan nehirler kuruma noktasına geldi. İtalya’nın Po Nehri kurudu.
- Almanya’da kömür, tahıl, metal gibi emtianın taşınmasında kilit önemde olan Ren Nehri’ndeki su yüksekliği kritik seviyesinin altına indi.
- Dünyanın en sulak ülkelerinden olan Norveç bile alarm veriyor. Enerjinin yüzde 90’ını hidroelektrik santrallarından karşılayan ve komşu ülkelere elektrik satan Norveç’te barajlardaki sular kritik seviyelerde.
- Kuraklıkla boğuşan bir diğer ülke İngiltere. Çevre Ajansı, 9 bölgede kuraklık ilan etti.
HAFTANIN DİKKAT ÇEKENİ
Hatta mensubu olduğu Sosyal Demokrat Parti’den (SPD) ihracı bile tartışılıyor.
Söz konusu kişi, 78 yaşındaki Gerhard Schröder. Ukrayna krizinin patlak vermesiyle Almanya’da günah keçisi olarak görülen isimlerden biri. İşte geçtiğimiz haftalarda Moskova’ya gidip Rusya lideri Vladimir Putin ile görüştüğü belirtilen Schröder, hafta içi Alman basınına verdiği röportajla bir anda şimşekleri üzerine çekti.
RUSYA’NIN ŞARTLARI NE
Schröder özetle şu mesajları verdi: Rusya müzakere edilmiş bir çözüme hazır. Artık 2014’te Rusya’nın ilhak ettiği Kırım’ın iadesi olmaz.Ukrayna’nın doğusunda Rus nüfusun da yaşadığı Donbas bölgesi için İsviçre tarzı bir kanton modeli benimsenebilir.
Schröder, Almanya’daki doğalgaz krizinin çözümüne dair de “Kuzey Akım 2 doğalgaz boru hattı açılsın” diyerek aslında Moskova’nın gönlünde yatanı dile getirmiş oldu.
ALMANYA KÖŞEYE SIKIŞTI
Malûm
YENİ MAHSÜLDEN ÖNCE
Malum, 24 Şubat’ta Rusya’nın işgali sonrasında abluka altına alınan Ukrayna limanlarından gemi çıkışı durmuştu.
Dünyanın en büyük tahıl üreticilerinden Ukrayna’nın başta Ortadoğu ve Afrika’daki müşterilerine erişimi kesilmişti.
Halihazırda Ukrayna silolarında geçen yıldan kalma 20 ila 25 milyon ton hububat olduğu tahmin ediliyor. Ve yeni mahsüle yer açmak için bu tahıl depolarının acilen boşaltılması gerekiyor.
BM VE TÜRKİYE ETKİLİ
Savaşın başladığı günden bu yana ateşkesin sağlanması ve barışa geri dönülmesi için girişimlerde bulunan Türkiye, sonunda Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in çabalarına paralel arabuluculukla Ukrayna tahılının tahliyesi konusunda uzlaşmaya varılmasında önemli rol oynadı.
Nitekim 22 Temmuz anlaşmaları, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen hafta Tahran’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmesi sonrasında geldi.
İstanbul’da biri Ukrayna, BM ve Türkiye ve diğeri Rusya, BM ve Türkiye olmak üzere iki anlaşma imzalandı. Ukrayna ve Rusya aynı masaya oturmadı. Aynı belgeye imza atmadı. Anlaşmalar Ukrayna tahılı gibi Rus tahılı ve gübresine de ihracat yolunun açılmasını öngörüyor.
Biden en son 2016 yılında ABD Başkan Yardımcısı iken bölgeyi ziyaret etmişti. O zamandan bu yana Ortadoğu’daki dengeler epey değişti.
TRUMP’IN MİRASI
Bunda eski ABD Başkanı Donald Trump’ın 2020 yılında İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn’i ilişkilerini normalleştirme yolunda masaya oturtması da etkili oldu.
Abraham Anlaşmaları ya da İbrahim Anlaşmaları ile Arap ülkeleri ‘Önce bağımsız Filistin devleti kurulsun’ politikasından çark ederek İsrail ile ekonomik işbirliği ve güvenliği önceleyen bir çıkar ilişkisine girmeyi kabul etti.
Bölgede sadece Mısır ve Ürdün ile diplomatik ilişkisi olan İsrail, böylece Ortadoğu’da işbirliği ağını genişletme fırsatı yakalamış oldu.
SUUDİLER NE YAPACAK
Abraham
Ukrayna krizi ve artan Rusya tehdidi karşısında NATO pazılarını güçlendirme kararı alırken, zirvenin sürprizi ise Türkiye’nin son anda İsveç ve Finlandiya’nın ittifaka katılımına olur vermesi oldu.
ZİRVENİN SÜRPRİZİ
Zirve öncesi Madrid’in anlaşma için son tarih olmadığı konusunda güçlü mesajlar veren Türkiye, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Finlandiya ve İsveç liderleri ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile dörtlü buluşması sonrasında bu iki ülkeye adaylık için yeşil ışık yaktı.
BELGENİN VURGULARI
Türkiye ile yapılan üçlü muhtırada İsveç ve Finlandiya, PKK’yı terör örgütü olarak görmeye devam edeceklerini beyan ederken ‘Finlandiya ve İsveç, PYD/YPG ve Türkiye’de FETÖ olarak tanımlanan örgüte destek sağlamayacaklardır’ vurgusu dikkat çekiyor. Terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı işbirliğinin artırma kararı alındığı belirtilen belgede bir diğer önemli vurgu da işbirliğini geliştirmek için Daimi Ortak Mekanizma kurulacak olması. Yine belgeden İsveç ve Finlandiya’nın Türkiye’ye silah ambargosunu kaldırma niyetinde olduğu anlaşılıyor.
KAYGILAR MUHTIRADA
Türkiye bu mutabakatla güvenlik kaygılarını ve beklentilerini tekrar gündeme getirerek kayda geçirmiş oldu. Çünkü terör örgütü PKK/YPG ve FETÖ ile kaygılar sadece İsveç ve Finlandiya ile sınırlı değil. Birçok NATO ülkesi, Türkiye’nin terör örgütü saydığı yapılarla işbirliğini sürdürüyor. Birçok NATO ülkesi Türkiye’nin iadesini istediği aranan kişilerle ilgili ayak sürümeye devam ediyor.
FİNLANDİYA’NIN YORUMU
Bu çerçevede Ortadoğu geçtiğimiz günlerde iki önemli ziyarete sahne oldu. ABD’den bir ekip, Lübnan ile İsrail arasındaki deniz yetki alanları sınırının belirlenmesi için görüşmelerde bulundu. Çünkü Lübnan’ın da hak iddia ettiği bir alanda İsrail’in sondaj çalışmalarına başlaması iki ülke arasında zaten gergin olan ipleri daha da germişti.
İKİ ÖNEMLİ ZİYARET
Amerikalı yetkililerin Beyrut’ta temaslarda bulunduğu saatlerde İtalya Başbakanı Mario Draghi ve AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de doğalgaz tedariği için Ortadoğu’da görüşmelerde bulundu. Ursula von der Leyen, Ukrayna’yı işgal eden Rusya’nın enerji kaynakları konusunda şantajıyla karşı karşı olduklarını belirterek alternatif tedarikçi arayışında olduklarını ifade etti.
RUSYA GAZI KISTI
ABD ve AB’den yetkililerin Ortadoğu’da görüşmeleri sürerken Rusya da önce Almanya’ya sonra Avusturya ve İtalya’ya gaz vanasını kısacağını haber verdi.
Rusya, Almanya’ya yaptığı bildirimde Kanada’nın yaptırımı nedeniyle Alman Siemens şirketinin kompresör bakımı için gerekli parçaları sağlayamadığını bu nedenle sevkıyatı azaltmak zorunda kaldığını bildirdi.
ALMANYA ALARMDA
Alman
Koronavirüs salgınının artçı şoklarından gıda güvenliğine, iklim krizinden tedarik zincirlerindeki darboğaza kadar birçok mesele masadaydı. 50’den fazla ülke liderinin katıldığı zirveye elbette damgasını Ukrayna krizi vurdu.
‘KİEV TOPRAK VERSİN’
ZİRVENİN en dikkat çeken çıkışlarından birini eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger (98) yaptı. 1960’lı yılların sonu ve 70’lerin başında ABD Dışişleri Bakanı olan Cumhuriyetçi Partili Kissinger, Avrupa’nın istikrarı için Ukrayna’nın toprak tavizini kabul etmesi gerektiğini savundu. İdeal olanın 24 Şubat’ta savaş başlamadan önceki sınırlara geri dönülmesi olduğunu da öne sürdü.
Kissinger’in önerisi, 2014’te Rusların ilhak ettiği Kırım ile Rusların gayriresmi olarak kontrol ettiği Ukrayna’nın Donbas bölgesinin bazı kısımlarının Moskova’ya bırakılması anlamına geliyor.
NYT’iN BAŞYAZISI
ASLINDA Kissinger’dan önce ABD basınının önde gelen gazetesi New York Times, yayınladığı bir başyazıda Ukrayna’nın müzakere edilmiş bir barış için ‘zor kararlar’ almaya teşvik edilebileceğini gündeme getirmişti.
Biden yönetimi, Rusya’nın Ukrayna savaşında bir daha başka bir ülkeye saldıramayacak kadar zayıflatılmasını hedeflediklerini belirtirken New York Times, ABD’nin Rusya’daki hedefinin net olmadığını savunmuştu.
KİEV’İN TONU DEĞİŞTİ