Nil Karaibrahimgil

Sorunları avucuna alırsan küçülür

22 Ağustos 2022
Çağla’yla bahçede oturuyoruz. Tembel bir yaz günü.

“Terapi ne güzel bir şey keşke herkes bilse, keşke herkes gidebilse” diyor. “Bence de” diyorum.
Sokrates gibi, sorular soruyor, içinde cevaplar arıyorsun. Cevabından da yeni bir soru doğuyor.
Cevapları bırakıp, sorulara bakmaya başlıyorsun.
Sonra daha da güzel bir şey oluyor, sen de kendine soru sormaya başlıyorsun.
Kendi hallerinle bir oyun başlıyor.
Hayatta takılıp düştüğün çoğu cümlenin, iki soruluk canı var.
Hemen alırsın eline, dikersin üzerine gözlerini.

Yazının Devamını Oku

Babamla Ilıca Plajı’na yürüdük 

15 Ağustos 2022
Aklımdaki her şeyi yazacak olsam kafanız karışır, yazmayacağım. Onun yerine gelin sizi Çeşme’nin plajlarına götüreyim.

Yüzmekten çok yürüyüş yapılan denizlerine. Yürü yürü bitmeyen, bir türlü derinleşmeyen, dalgası eksik olmayan o oyunbaz sularına. Çocukların bayıldığı, dalgalarına atladığı, sonsuz kumunda koştuğu kıyılarına.

Babamla Ilıca Plajı’na yürüdük geçen gün.

İnsan böyle güzel cümleleri hayatının her deminde kuramaz.

Plaja yürüyüş kısaydı aslında ama sanki çok şey oldu.

Yeni yapılan otelin inşaatından geçtik.

Yürürsen hep bir inşaattan geçersin.

Yüzyüzeyken Konuşuruz grubunun konser afişinin önünden geçtik. Çarşambaymış konser, burada olsam giderdim.

Bizim gibi sabah yüzmeye gitmiş, şimdi dönenlerin sessizliğinden geçtik. Giderken dönenlere, dönerken gidenlere rastlamak hayatın döngüsü. 

Yazının Devamını Oku

Renkli 90 dakika

8 Ağustos 2022
Oldum olası sevdim renkleri. Rengarenk olmayı. Rengarenk diye şarkı sözü bile yazdım.

Hiçbir kelime mavinin sonsuzluğunu, kırmızının alevini ya da sarının umudunu anlatamaz.
Hasta olduğumda, boynumu renklere sarar, oğlum üşüttüğünde muhakkak üzerine turuncu örtüsünü örterim.
Bazı müzisyenlerin notaları renk olarak, şarkıları bir renk cümbüşü olarak görebildiklerini okuduğumda çok etkilenmiş, hiç şaşırmamıştım.
Her şeyin rengi var. Etrafımızdaki enerjinin bile.


Konserlerde de şarkılara eşlik eden ışıkların, o şarkının hissini ne kadar değiştirdiğini, artırdığını gördüm hep.

Yazının Devamını Oku

İlk tesadüfle ilk dilek

1 Ağustos 2022
Tesadüfen, tamamen tesadüfen.

Çocuğu olmuşum Suavi’yle Berin’in.

Doğmuşum bir sonbahar günü Ankara’da.

İsmimi Nil koymuşlar.

Tesadüfen, tamamen tesadüfen.

Çocuğu olmayıvermişim Aneni ve Banga’nın, doğmamışım bir yaz akşamı Harare’de.

Bu yüzden ismim Shona değil.

Peki her şey bu kadar tesadüfken, insanlığı bir yana bırakıp bu kadar kimlik bağımlısı olmamız niye?

Niye milletler, renkler, diller, dinler, cinsiyetler bizi küme küme ayırıyor?

Yazının Devamını Oku

Balık yumurtasından mı geldin, kuş yumurtasından mı yoksa ayı yumurtasından mı?

25 Temmuz 2022
Sheila Heti’nin son kitabındaki bu ayrım çok hoşuma gitti.

Kuş yumurtasından doğan insanlar, güzellik, ahenk ve anlam peşindeler.
Doğaya ve dünyaya kuşbakışı bakıyorlar.
Onların her şeye mesafeleri var.
Bu insanlar kuşlar gibi uçucu, narin ve güçlü. Hayatın içinde süzülüyorlar.
Balık yumurtasından doğanlar, sanki koca bir balık yumurtası havuzunda yaşıyor gibiler. Onlar için önemli olan tek tek bireyler değil, çoğunluk. Sadece kendileri değil, diğer balıkların da en iyi koşullarda yaşaması ve çoğalması önemli.
Su doğru ısıda olmalı, nazikçe akmalı ki herkes hayatta kalsın. Kolektif şartlar önemli balık için.
Balık yumurtasından gelen biri dünyadaki adaletle ilgili. İnsanlık, kendini çoğunluğun iyiliğine ayarlamalı onlar için. 

Yazının Devamını Oku

Her hayalin bir meyali var

11 Temmuz 2022
Hani bazen olur, bir şey hayal edersin, gider ona varırsın, bakarsın hayal değil meyalmiş.


Bazı kelimeler, sadece belli dillerde yaşar. Çok şey söyler.
Biz insan olduğumuzdan o duyguları biliriz, ama ismini kendi dilimizde koyamayız.
Adsız bir sokak çocuğu gibi, arada bir belirir ve kaybolur.
‘Weltschmerz’ de öyle bir kelime. Almanca bu kavram. Dünya halinden duyulan acı. Dünya ıstırabı, dünyanın karnımızdaki ağrısı, dünya üzüntüsü anlamına geliyor. Filozof Cioran’ın hakim duygusuymuş. Hepimiz onu biliyoruz. Hele bugünlerde.
Temmuz bile içimizi ısıtamazken.
Kafamızdaki ideal dünyayla olan dünyanın uçurumunun hissi.

Yazının Devamını Oku

İzlediğin dizi bechdel testini geçti mi?

4 Temmuz 2022
Peki son zamanlarda hangi diziyi izliyorsun” sorusu, artık konuşmaların doğal parçası oldu.

Hiç “Game of Thrones” ve “Breaking Bad” izlememiş biri olarak, o furyaya en başından giremedim.
Sevdiğim diziler oldu.
“I may Destroy You” mesela, şimdi de “Barry” var. “Barry” en az bir Tarantino filmi kadar kanlı olsa da, sevdim bir kere.
Şaşırtmasını seviyorum beni her defasında belki. Hayat gibi.
Hani sen bir beklenti senaryosu yazarsın ama bambaşka bir şey olur, şaşarsın. Öyle biraz.
“After Life”ı da sevdim.
Bir küçük kasabada varoluş sıkıntısıyla dönüp duruyorlar. Karanlıkların komiği.

Yazının Devamını Oku

Babalara, sevgiyle

20 Haziran 2022
Bize bir gün bir hastane odasında rastladılar. Pek romantik sayılmazdı ilk buluşmamız.

Kucaklarında gözlerimiz kapalı uyuduğumuz bu insanlar, o sırada içlerinden bizi ne olursa olsun korumaya yemin ediyorlardı.

Bilmiyorduk henüz.

Bugüne kadar erkek, adam, oğlan, koca, sevgili olan bu varlıklar bundan böyle baba olarak anılacaktı. En azından kendi hikâyelerinde adları böyle geçecekti.

Büyürken çeşitli dönemlerimiz oldu.

Hiç konuşmadığımız yıllar, hiç uyumadığımız geceler, kapıları sadece çarparak kapatabildiğimiz zamanlarımız oldu.

Onlar bizimle konuşmaktan, uykusuz kalmaktan, kapının başında durup endişelenmekten vazgeçmediler.

Bizim büyüyüp kocaman olduğumuz zamanları hayal eden de onlardı.

Biz değildik.

Yazının Devamını Oku