Semt-i Nihâvend’e Bekliyoruz…

Haberin Devamı

Semt-i Nihâvend’e Bekliyoruz…

BENİM GÖZLÜĞÜMDEN(08 Mayıs 2015 Cuma – 2015/037)

Semt-i Nihâvend’e Bekliyoruz…

Geleneksel müziğimize dair paylaşımlar adına, “mayıs aylarının nazlı esintisi” oldu; iki yıldır MÜZİKSEV’in butik salonundaki buluşmalarımız… 2013’te, “Feyzi Aslangil’e Mektuplar…” diyerek, “seçilmiş her notanın, dokunulmuş her tuşun hâtırasını yaşatmayı” denemiştik. Geçmiş ile gelecek arasında köprü olmak için, mütevazı bir niyetlenişti bu… ‘Usta’nın sert ve parlak rüzgârı’nı taşıdığını düşündüğümüz bir repertuvarla yola çıkmıştık. 2014’te, bu kez “Tanburi Cemil Bey’e Mektuplar” yollamıştık; saz eserlerini, doğaçlama ve çeşitlemeler ile yelpazeleyip… Mektuplar dizisinde son pulu da, “Kadınlara Yazılmış Alaturka Mektuplar”ın zarfına yapıştırdık geçenlerde.

Haberin Devamı

Bu yıl, 14 Mayıs Perşembe akşamına rastlayan “sohbet ve dinleti”de ise,

misafirlerimizi, “Semt-i Nihavend”e davet edeceğiz…

Birlikte dolaşacağız semtin sokaklarında;

Kâh adımlayacağız, sakin, yavaş, dingin… Kâh telâşla koşturacağız.

Haberin Devamı

Bazen boğaz kıyısında; bazen “hülya tepeler”de.

Bazen “hayâl ağaçlar” arasında; saçak altında bazen…

“Sandalla geçen sevgili”ye rastladığımız da olacak,

sahillere bir “kahkaha çarpsın” diye beklediğimizde…

Bazen kaideli, bazen serbest, bazen doğaçlama…

Semt-i Nihâvend’e gelmeden, Hammâmîzade İsmâîl Dede Efendi’nin 200 yıllık “Rast Kâr-ı Nâtık”ında gezineceğiz önce. Meraklısı için, “Türk Musikisinde bestekârın ustalık eşiği olarak görülen (Farsça’da“kendi kendini anlatan / konuşan – dile gelen eser”anlamına gelen) ‘Kâr-ı Nâtık’ların,güftelerin her mısraında veya beytinde bir makamın adının geçmesi ve güftenin o kısmının da adı geçen makamdan bestelenmesi esasına dayandığını, besteyi zor kılan ayrıntının, pek kısa aralıklarla birbirini takip eden bu makamları, birbirlerine, estetik, ustalık ve musiki kurallarına uygun şekilde bağlamakta gizli olduğunu” hatırlatalım.

Haberin Devamı

Bu büyülü akışın ortalarında, 10. makama, “…Sonra Nişâbur’a kadem bastı o perde / Semt-i Nihâvend’den alıp ol meh-i tâbı…” diyerek ulaşılıyor.

O Nihâvend ki, bir tülün ardın gösterir kendini; “dünyalık” zannedersiniz.

Oysa “bazı yıllar bahar, semte bir melâl ile gelir; hüzün gibi…”

“Rûya gibi, hülya gibi bir şey”dir semtin akşamları; “mümkün mü unutmak ?” diye sorulur.

“Sahil, rüzgâr, akşam” hep onu bekler de, çiçekler bahanesidir;

“Gelmezsen eğer, mevsimi nerden bilecekler ?” yollu ısrar edilir hattâ.

Sokaklarında, ustaların ayak izlerinden ayrılmadan dolaşırken,

Birden kendinizi, bir “Kasr-ı Yürük Semai”nin kapısında bulursunuz.

“Ruhsârına aybetme nigâh ettiğimi…” diyesiniz gelir.

Haberin Devamı

Gölgesinde büyüdüğümüz o çınarların, gölgesinde soluklanırsınız yine…

“Vücûd iklîminin Sultânı” da bu semtte oturur zaten…

Tanırsınız, “huysuz ve tatlı kadın”dır O…

“Neş’emde sen, hüznümde sen” denilendir; “nasıl söylesem ?” endişesidir…

Ve vuslatın da ötesinde, hep “bir ihtimal daha var”dır.

MÜZİKSEV’in, “yukarıdaki satırların telaffuzuna, bir kez daha fırsat veren farkındalığı”nı paylaşmak için, Alsancak Garı karşısı No: 458’de, saat 20:30’a yetişmeniz kâfi…

Yazarın Tüm Yazıları