Paylaş
“Beni Türk ustalarına emanet ediniz” gibi bir telkin ve tavsiye bulunmamasına rağmen, “mahallinden temininde hayır vardır, Japonya’dan usta getirtecek halimiz yok ya...” diyerek çıktık yola.
Biraz orası biraz burası derken, sanat erbâbını bir kez daha iş başında gözlemek fırsatı bulduk.
Bir de ne görelim? Vaziyet bildiğimizden de kötü!
İşin “çoktan çivisi çıkmış”, hem de kaç yerinden birden...
Söz verip de vaktinde gelmeyen mi istersiniz, hiç gelmeyen mi?
Kırıp döken mi, yakıp yıkan mı?
“Geometri, fizik, estetik” gibi temel disiplinlerin, hiç yanından geçmemişlerden mi olsun, “düşünmek, yaratmak ve çözmek” yerine bütün enerjsini “öyle olmaz abi” parantezine kapatmışlardan mı?
Uzatmayalım; “malûmun ilânı” bile olsa, epey dokundu bana...
“Ekmek teknesi”nin bu kadar hor kullanılması, zanaatin bu kadar ayağa düşmesi fevkâlâde üzdü beni...
Kendi kendime söyleniyorum:
“Ahî geleneğinde boy atmış esnaf ve sanatkârımız, onları hem ekonomik hem de ahlâkî yönden yetiştiren, çalışma yaşamını iyi insan meziyetlerini esas alarak düzenleyen bu edep ve terbiyeden, ne zaman bu kadar uzak düştü?”
Hani sonra çıkıp, “AVM’ler esnafı bitirdi, kruvaziyer limanı esnafı perişan eder” filân diye feryat ediliyor ya...
Şimdi soruyorum; “Hiç mi bazılarına, ‘Cimrilik kapısını bağlayıp, lütuf kapısını açmayı, kahır ve zulüm kapısını bağlayıp, hilim ve mülâyemet kapısını açmayı, hırs kapısını bağlayıp, kanaat ve rıza kapısını açmayı, tokluk ve lezzet kapısını bağlayıp, riyazet kapısını açmayı, halktan yana kapısını bağlayıp, Hak’tan yana kapısını açmayı, herze ve hezeyan kapısını bağlayıp, marifet kapısını açmayı, yalan kapısını bağlayıp, doğruluk kapısını açmayı...’ öğretecek kimsemiz yoktur?”
Ahîlik kurum ve düzenini, bugünün hoyrat şartlarında bile, çekirdek kabul edilen 5 ilke ile; “Toplumsal sorumluluk, hizmette mükemmellik, dürüstlük ve doğruluk, ortak yaşam” idealinde, örnek bir toplumsal örgütlenmeyle canlı tutmak, bu kadar mı zordur?
Kuruyu yaştan ayıracak ve bir zahmet, “bazılarının pabucunu dama atacak” bir mekanizma, bir otorite yok mudur İzmir’de?
Şimdi diyeceksiniz ki, “Bu senin başına gelenler sadece İzmir’de mi var sanıyorsun?” Elbette biliyorum, öyle olmadığını... Ama bu coğrafyanın, hep iddia ettiğimiz gibi bir farkı varsa eğer, “bir yerlerden belli olsun...” isterim.
1502 tarihli BURSA FERMANI’ndan / Sultan II. Bayezid
BAKKALLAR için: “Malın iyisini fenasını ayırarak sat. Terazileri çok doğru ola. Eksik tartıp satan bakkalların hakkından geline...”
TERZİLER için: “Dikişlerini sıkı dike ve esvabı vaat ettikleri günde yetiştire. Ziyade iş alıp gününde yetiştiremeyenler hazır edile...”
Paylaş