Paylaş
OTURUP satırlar boyunca Homeros’u anlatacak değilim...
Onun buna ihtiyacı olmadığı gibi, öyküsü de bir “köşe”ye sığmaz.
Bilen bilir, tanıyan tanır, okuyan okumuştur, merak eden de öğrenir...
Hepsi bir tarafa, Türkçe’ye “Deha’nın El Kitabı” diye çevrilen “Book of Genius”ta, Tony Buzan ve Raymond Keen’in öngördüğü 11 kıstasa göre, (alınabilecek en yüksek puan 835 iken-toplam 797 puanla) gelmiş geçmiş en büyük 12’nci deha olduğu iddia edilmiştir.
Ve buna rağmen, işin en tuhaf ve çarpıcı tarafı, aslında “anonim bir fikri” temsil ettiği ve hiç yaşamamış bile olabileceği varsayımıdır.
Ama bunların hiçbiri önemli değil!
Vurucu olan, Bornova’nın, sahneye çıkış biçimiyle, “marka kent” olmak için çok önemli bir adım atmış olması gerçeği...
Bornova Belediyesi’nin bu yıl ilk kez gerçekleştirmekte olduğu “Homeros Festivali”nden söz ediyorum... Programı, Bornovalılar ve pek çok sivil toplum örgütünün katıklarıyla hazırlanan festival, geçen cuma akşamı, Âşık Veysel Rekreasyon Alanı’nda, yönetmenliğini Mustafa Erdoğan’ın yaptığı Anadolu Ateşi’nin “Troya Dans Gösterisi” ile başladı... 24 Mayıs–7 Haziran tarihleri arasında da onlarca etkinlik gerçekleştirilecek ilçede.
İzmir Büyük Şehir Belediyesi’nin “Homeros Vadisi” fikri, kuşkusuz değeri her geçen gün daha iyi anlaşılacak başarılı bir proje olmaya aday. Ama Bornova’nın Homeros ismiyle gündeme taşıdığı “festival kurgusu” bence “boynuzun kulağı geçmesi” halidir.
Ulusal ve yerel medyada da yankılanan, dahası güvendiğim sanatsever dostlarımdan dinleyince, izleyemediğim için hayıflandığım görkemli açılışı, “Troya”yı kaçırdım... Ama ilk kez, böyle bir şöleni kaçırdığım için seviniyorum. Neden mi? Çünkü bu, “İzmir ‘galiba’ büyüyor” demektir! Aynı akşam, bir başka sanat etkinliğinde olduğum için, yaşadığım ilçenin dâvetine katılamadım. Bir kentin büyüklüğü, “sanat, kültür, spor, edebiyat, tiyatro, sinema, opera-bale ve benzeri...” gündemine bakıp, o gün, o akşam, hangisine gideceğinize karar vermekte zorlanıp-zorlanmadığınızla belli olur. Dünyanın sadece “marka kentleri”nde yaşanan bu hoş karmaşayı, bu ”nitelikli kararsızlığı”, ben hasretle bekliyorum yıllardır.
Şimdi yapılacak iş, (bence) bu festivali, hızla yerel, hattâ ulusal bir heyecan olmaktan çıkartıp, ciddi, bilimsel, uluslararası ve profesyonel bir danışmanlık fikri ışığında, dünya sahnesine taşımak olmalı. Küçük düşünülürse, bu başlangıç, “sen, ben, bizim oğlan çok bilmişliği”ne feda edilirse, 3 vakte kalmaz, vasat bir köy düğününe döner ortalık. Sayın Başkan Sındır ve ekibine teşekkür ederken, bu tehlikenin de altını çizmiş olalım.
Tony Buzan ve Raymond Keen bu işe ne derdi?
TÜM zamanların dahileri sıralamasında, “alan hakimiyeti, aktif yaşam süresi, polimati/çok yönlülük, güç ve enerji, IQ, etkinin süresi, üretkenlik, temel amaca ulaşma, evrensel vizyon, özgünlük ve akademik yetkinlik...” kıstasları dikkate alınıyor... (Deha adaylarının dikkatine, ben söyleyenlerin yalancısıyım.)
Paylaş