Gergedanların “mahalle baskısı”, hem de İzmirde...

SEYRETTİĞİMİZ oyunun yazılışının üzerinden yarım asır geçmiş olmasına rağmen “anafikrin eskimemiş olması, eskimeyi bırakın gündeme ve güncele -cuk oturması- ne hazin!” Salondan ayrıldığımızda, eminim hemen herkes böyle düşünüyordu, “gergedanlar” hariç!

Haberin Devamı

 

 

 

Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Deneme Topluluğu, bu yıl, Ionesco’nun “Gergedan(lar)” adlı oyununu sahneliyor. Narlıdere Özdemir Nutku Sahnesi’nde, mart başına kadar, cuma günleri izlenebilir. Absürd tiyatronun bu başyapıtını, Hasan Anamur’un çevirisiyle Barış Erdenk sahneye koymuş. Genç sanatçıların “parlak bir heyecan”la oynadıkları oyun, dekor tasarımından rejiye kadar kalabalık bir kadronun ürünü. Murat Tuncay’ın diliyle, “Başarıya, hak edilmiş alkışa giden yol bu emeği gerektiriyor.”

“Gergedan”ın ilk kez Fikret Adil çevirisiyle 1960’ların (?!) Devlet Tiyatrosu’nda, daha sonra da Devekuşu Kabare’de Haldun Taner’in uyarlamasıyla 1971’de sahnelendiğini biliyoruz. Oyunun basılmış programlarında, tiyatro dergilerinin, eleştiri ve incelemelerin hemen hepsinde, yazarın, Gergedanlar’da anlattığı dönüşümden duyduğu kaygıyı şu cümlelerle dile getirişi mutlaka yer alıyor: “...Birdenbire ortaya çıkan bir düşüncenin bulaşıcı bir hastalık gibi yayılması, yeni bir din, bir öğreti, bir fanatizm sürükleyiveriyor insanları... Bilmem hiç dikkatinizi çekti mi, insanlar sizin düşüncelerinizi artık paylaşmıyorsa, sanki canavarlarla karşı karşıyaymışsınız duygusu uyanıyor insanda. Örneğin gergedanlarla. Gergedanların saflığı, aynı zamanda acımasızlığı var onlarda. Onlar gibi düşünmüyorsanız göz kırpmadan öldürebilirler sizleri...”

Haberin Devamı

Ionesco’nun Nazi Almanyası’nı anlattığı Gergedan’ın dünya prömiyeri, 2 Kasım 1959’da Almanya’nın Düsseldorf kentinde yapıldığı zaman, “Onun modern dünyaya ve bu dünyada farklı yüzlerle karşımıza çıkan ‘görünür görünmez’ totaliterliğe karşı en sert eleştirilerden birini ortaya koyduğu” söylenmiş. Bugünlerde, aynı ruh hali ve davranış kalıbı ya da davranış değişikliğine, kendi kültürümüz ve meşrebimize göre, “Mahalle Baskısı” adını taktık bizler. Hattâ böylece, farkında olmadan, biraz hafife alıp, içini boşaltmış bile olduk.

Haberin Devamı

Oyunda, “Berenger” adlı karakterin, “çok iyi tarif edilmiş bu salgın”a karşı koyuşu, “anlamsızlığa, saçmalığa ve baskılara rağmen, insanın onurundan vazgeçmemesi gerektiği” rüzgârını estiriyor sahnede. Tam, “her şey bitti dediğinizde atılan bir –teslim olmayacağım- çığlığı” ile hissediyorsunuz bunu...
Ama “ayakta kalmaya çalışan insan” betimlemesinin bir bedeli var. Adım adım, “gergedanlaşan” dünyada, yalnız kalmış insanın direnişi, bir muhalefet ya da başkaldırıdan çok, çaresizliğe de yakın düşüyor. Kimsenin size bir “kahraman” gözüyle filân bakmayacak olması ise ihmal edilemez bir ironik gölge... Oyunda, gelişmeleri önce dehşetle izleyenler, bir süre sonra değişime ayak uydurmaya, hattâ “gergedanların erdemlerinden söz etmeye” başlıyorlar. Toplumun “sürü kimliğine bürünüşü”, size çok tanıdık gelecek. “Gergedan”ı, yakındığımız hassas süreçte sahnelemek, sanat ve horlanan sanatçı adına, biraz da “İzmir cesareti” olmuş. Sahneye davet edilen Sayın Rektör, bu başarılı kadroyu kutlayacak “birkaç lâf” etmeyi ve genç sanatçıların ellerini, bu “ayrıcalıklı tercihleri” için sıkmayı akledebilmiş olsaydı, daha da şık olacaktı...

Yazarın Tüm Yazıları