Festival giderek “Efe”leniyor…

Haberin Devamı

Sahne sanatlarında, bazı gösteriler anlatılamaz !
Renk, ses, ışık, ritim ve özellikle ruh tarif edilemez çünkü;
kelimelerle ifadesi çok zordur…
Dün gece seyredilmiş, “Üç Mehmet’in Dansı”
ve hayalhânemde bıraktığı izler hakkında,
sabaha karşı yazılmış bu yazı da, aynı çaresizlikten nasibini alacak ister istemez.

Bunun yanında, çok kalabalık, dev prodüksiyonlarda,
kime teşekkür edeceğinizi, kimi kutlayacağınızı da bilemezsiniz.
Çünkü, projenin fikir babasından, çay getirip götürene kadar, iç içe geçmiş,
muazzam ve iğne oyası bir emek vardır ortada.
“Gönlü değen herkesi”, birkaç saat önce yaptığımız gibi,
ayakta alkışlar, “iyi ki varsınız…” der ve susarsınız.

Ayrıca, Ege Üniversitesi, Devlet Türk Musikîsi Konservatuvarı,
Türk Halk Oyunları Bölümü, “Ekin Dans Topluluğu”nun,
neden dünyanın dört bir yanında,
“yükte hafif pahada ağır” ödül ve madalyalarla onurlandırıldığını
anlamak ve gururlanmak için de bir vesile oldu AKM’deki “meydan okuma”.
Böyle bir programın, neden “AASSM”de gerçekleştirilmediğini ise,
çözebilmiş değilim; “rivayet muhtelif…”

Haberin Devamı

İzmir Festivali’ni, 29 yıllık yolculuğunda,
adındaki “uluslararası” nitelemesine, belki en çok yaklaştıran etkinliklerden biriydi;
“Atçalı Kel Mehmet, Çakırcalı Mehmet ve Demirci Mehmet” Efeler’in isyanı.
Çünkü “yerelin tadını çıkartmadan ulusal,
ulusalın hakkını vermeden uluslararası” olunamayacağı bilinci,
İKSEV’in program kitapçığından sahneye taşımayı başardığı realiteydi.
Başlıktaki “efelenme” vurgusu, bunun içindir…

Önceki paragrafları, “meydan okuma” ve “efelenme” ile bitirince söz,
ister istemez, “Efe, zaten Ege’dir” (ya da tersi…) noktasına geliyor.
2 perde – 3 bölüme serpiştirilen, “aksak ve evfer” usullerinin coşkusu ile
çağrıştırdığı eylem vurgusunu, asla ihmal edilmemiş bir estetiğin himayesinde,
koreografinin yelpazelediği bir heyecanla iliklerinize kadar hissediyorsunuz.

Nihayet, sanatın gücüne ve her daim içerdiği ironiye bakınız ki,
“Çakırcalı-Çakıcı”nın adına yakılan “İzmir’in Kavakları” türküsünü dinlerken,
“korumasız insanları ezen, sömüren âyan ve eşrâfa”,
yetmez, “Aydın Valisi Hacı Naşit Paşa” gibi,
Osmanlı’nın yasakçı ve tuzakçı resmi”ne karşı,
“bazen dansetmek, bazen de sandığa gitmek gerektiği”ni anlıyorsunuz.

Haberin Devamı

“Manidar ve mesaj dolu bir akşam”a rastladı ama,
Sayın Valimizi, ilk defa bir sanatsal etkinlikte görünce, hem sevindik, hem şaşırdık.
Gönül, Aydın Valisi de salonda olsun isterdi. Hattâ Aydın Belediye Başkanı da…
Madem ki “Topuklu Efe” yakıştırmasını pompalıyor necip medyamız,
o zaman hakkını vermek lâzım…

Gözlerimizin, Büyükşehir Belediye Başkanımızı, (yine) aradığını ise, “son kez” yazıyorum.
Çünkü Kendisinin, “aziz mertebesi”nde olması sebebiyle
kentin birinci sınıf etkinliklerine iştirak etmediğini, nihayet anlamış bulunuyorum…

Yazarın Tüm Yazıları