Paylaş
İçime su serpildi!
21. Yüzyıl’ın ayıbı olan etnik siyasetin şu gergin hallerinde imdâda yine sanat yetişti...
Karşılıklı açıklamaları hurriyet.com.tr aracılığıyla öğrendik.
(http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/paparazzi/28362510.asp)
Hayli bol bir genelleme ile “kendi isminin, (ve eş anlamlı kullanımdaki hayal gücüne bakınız ki), kısacası sanat ve sanatçının partiler üstü” olduğunu iddia etmiş; cevabı veren...
Çok mütehassıs oldum!
Hayli zamandır böyle düzeyli bir atışma bekliyordum zaten...
Ama ben, toplumda, konuşanı sanatçıdan saymayanlar da olduğunu bildiğim için, dikkatinizi konuşmasındaki asıl önemli tespite “siyasete ilişkin vurgu”ya çekmek istiyorum.
“Sana ne lan?” sorusuyla çiçeklenen o bitirici vuruş, (pardon, bitirici giriş) yok mu?
İşte bu estetik açılımın parantezi, “altı üstü bir cümle...” sembolizmasından daha ötelerde kapanıyor.
Çünkü soru soru içinde, cevap cevabın arkasında saklı.
Çünkü evlerden uzak; “bana bu çağrışımları yaptıran sanatın seviyesi”, nerede çakılı olursa olsun okkanın altına yine “partiler” gidiyor.
“Sanat pek yükselmiş görmeyeli” dediğinizde; partiler üstü bir kavramdan bahsettiğiniz için, partiler zaten aşağıda kalmış oluyor.
“Sanat bu kadar mı ayağa düşmüş?” diye sorduğunuzda ise, aynı partiler üstü tarifi, partileri, alçaktan daha beter bir yere, adetâ “çukur”a itelemiş oluyor...
Pek dokunulası bir değnek yok ortada ama, şimdi bu isabetli atışa kızmak da, pek gelmiyor insanın içinden...
En sonunda, bir de, “haddinizi bilin...” efelenmesi var ki, bakın bu da ilham verici.
Sadece endişem şudur:
Şimdi sanat ve siyasetten anlamayan biri çıkar da, “Sanat ve partiler üstü hakkında pek konuşmasanız da, akşam üstü, pilav üstü filân gibi konularda fikir beyan etseniz daha iyi olmaz mı?” deyiverirse...
Akşam akşam ayıkla pirincin taşını...
Paylaş