Türkiye’nin FETÖ ile mücadelesinin politik bir konu olmadığını, ‘milli bir mesele olduğunu’ ve siyasetin üzerindeki sorumluluklar gibi yargının üzerine de sorumluluklar düştüğünü söyledi.
FETÖ’nün 40-45 yıldır ‘devlet içerisinde gizlendiğini’ söyleyen Kurtulmuş, “Bunların çok çok büyük bir kısmı tasfiye edildi. Ama hâlâ devletin, kamunun içerisinde, muhtemeldir ki karda yürüyüp izini belli etmeyen birtakım kriptolar vardır. Bunlarla da mücadele edilmesi lazım. Yargının bu kararı da tabii gerekçesini şu anda bilmiyoruz ama bu kadar ciddi bir meseleyken böyle bir kararın alınmış olması herhalde FETÖ ile mücadeleye katkı sağlamayacaktır” dedi.
BAKAN BOZDAĞ’IN RAHATSIZLIĞI
Danıştay 5. Dairesi tarafından verilen kararlara tepki sadece Numan Kurtulmuş’un sözleri ile sınırlı değil. Hâkimler ve Savcılar Kurulu başta olmak üzere edindiğimiz bilgilere göre Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da kararlardan rahatsızlığını ilgili kurumlarla paylaştı. Yargı içinden ve dışından da gelişmelere çok sayıda tepki var.
Numan Kurtulmuş’un, “Karda yürüyüp izini belli etmeyen birtakım kriptolar vardır” cümlesinin üzerinde önemle durmak gerekiyor. Evet, devletin tüm kurumlarının, siyasetin FETÖ ile mücadelesi çok önemli ama yargı bu mücadelenin kazanılmasında en önemli güç merkezi.
YARGIYA DÜŞEN ÜÇ GÖREV
FETÖ ile mücadelede yargıya üç önemli görev düşüyor:
Danıştay 5.Daire’sinin kararı, Hâkimler Savcılar Kurulu(HSK) ile Adalet Bakanlığı dahil FETÖ konusunda hassas olan yargı içinden ve dışından birçok kişiyi rahatsız etti. Nitekim HSK kararların tamamına itiraz etti.Böyle bir karardan rahatsız olmamak mümkün değil çünkü bu konuda en küçük hata ve ihmal Türkiye için felakete yol açar. TSK, Emniyet, MİT, Mülkiye başta devletin içinden FETÖ’cüleri temizlemek bir milli güvenlik sorunudur.
YARGI MAHREM YAPILANMASI
FETÖ’nün “devletin kılcal damarlarına” sızma hedefinde, TSK, Emniyet, MİT, Mülkiye yanında “Yargı Mahrem Yapılanması” önemli bir rol oynamıştır.
Yargıdaki FETÖ yapılanmasının örgüt açısından önemini 29 Mart 2019 günü Posta’daki köşemde şu satırlarla anlatmaya çalışmıştım:
“... satrançta, kareleri kendini gizleyerek tek tek küçük hamlelerle geçen ve tahtanın sonuna ulaşan piyon, aynı renkteki vezir, kale, fil ya da ata terfi eder. Yani o sıradan piyon, vezir, kale, fil ya da at’a dönüşür. Bunların içinde en önemli taş vezirdir. Çünkü kale, fil ya da at gibi sınırlı hareket etmez. Sağa, sola, öne arkaya ve çapraz yöne sınırsız giderek vurucu hamleyi yapar, tıpkı yargıdaki kripto FETÖ üyesi gibi.
Bir bakarsınız verdiği kararla FETÖ üyesini serbest bırakmış. Bir bakarsınız hiç ilgisi olmayan kişiyi tutuklayıp haksız mağduriyete yol açmış. Bir bakarsınız FETÖ’nün kripto iletişim yöntemleri ByLock ya da ankesörlü hat konusunda haksız bir takipsizlik ya da beraat kararı vermiş.
At, kale ya da file dönüşen piyon da tehlikelidir ama onların hareketi sınırlıdır. Bu üçünü bürokraside, Emniyet, TSK ya da diğer alanlara sızan FETÖ’nün piyonlarına benzetebiliriz. Bunların yetkisini, satranca benzetirsek hareketi hep sınırlıdır. Son sözü söyleyen yargıya sızıp vezire dönüşmüş piyon ise öldürücü vuruşu yapar yani hepsinin yaptığı çalışmaları sonuca ulaştırır.”
YARGININ ÜÇTE BİRİ FETÖ’CÜYDÜ
2019’da ise TSK topçuları tarafından mevzileri imha edilen YPG’li teröristler, yine “TSK kimyasal silah kullandı” diyerek yalan söylemiş, terör örgütünün kullandığı görüntülerin ise Suriye içsavaşına ait eski görüntüler olduğu anlaşılmıştı.
2021’de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kuzey Irak’taki Avaşin–Basyan bölgesindeki kamplarına yönelik Pençe-Şimşek ve Pençe-Yıldırım operasyonları sırasında da HDP milletvekilleri ve terör örgütü PKK’nın yayın organı ANF yine “Türkiye kimyasal silah kullandı” diye kampanya yaptı.
AMAÇ TÜRKİYE’YE KARŞI KIŞKIRTMAK
PKK, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak ve Suriye’de yürüttüğü operasyonları durdurmayı ve uluslararası camiayı Türkiye’ye karşı kışkırtmayı amaçlayan bu yalanı bir kez daha tekrarlarken, şimdi de Türk Tabipleri Birliği gibi bir kurumu buna ortak etti.
Adli tıp uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, PKK’nın yayın organına bağlanarak “Daha önce de incelemiştim. Belli ki sinir sistemini doğrudan tutan toksik gazlardan birisi kullanılmış durumda. Çok çeşitli kimyasal silahlar var. Her ne kadar kullanılması yasak olsa da ne yazık ki çatışmalarda kullanıldığını görüyoruz” dedi.
KENDİNİ YALANLAYAN FİNCANCI
Hiçbir bulgu olmadan PKK’nın servis ettiği video görüntüleri üzerinden, “toksik gazlardan birisi kullanılmış durumda” diyen Fincancı, daha sonra kendisini yalanlayıp “Sanki ben kimyasal kullanılmıştır demişim gibi haber yapıyorlar. Öyle bir şey demedim ben” diyerek inkâra yöneldi.
Fincancı
Terör örgütü yurtiçinde bitme noktasına geldikçe, Irak ve Suriye’de yönetim kadrosundan 100’ün üzerinde isim imha edildikçe daha önce defalarca kullandığı ve elinde kalan son silah olan bu yalana sarıldı.
YALAN HDP’LİLERİN DİLİNDE
PKK’ya ait internet sitelerinde, “17 Ekim’de yayınlanan yeni bir bilançoya göre son altı ayda en az 2 bin 476 kez yasaklı bomba ve kimyasal silah kullanıldığı” yalanı paylaşıldı.
Bunu uluslararası bir yalan kampanyasına çevirmeye girişen PKK ve sözcülüğünü yapan HDP devreye girerek konuyu TBMM’ye taşıdı.
PKK sözcüsü HDP Grup Başkanvekilleri Meral Danış Beştaş ve Saruhan Oluç, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi bile verdi.
Yetmedi, devreye Türk Tabipleri Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı girerek, PKK’ya yakın bir kanala, görüntüleri incelediğini belirtip “Belli ki sinir sistemini doğrudan tutan toksik-zehirli kimyasal gazlardan biri kullanılmış durumda. Her ne kadar kullanılması yasak olsa da çatışmalarda kullanıldığını görüyoruz” diyerek destek oldu.
CHP, PKK/HDP EL ELE
PKK sözcüsü
Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi’nin yürüttüğü soruşturma çerçevesinde; FETÖ’nün güncel yapılanmasını ortaya çıkarmaya yönelik 59 ilde gerçekleştirilen operasyonla, gözaltı kararı çıkartılan 704 kişiden 601’i yakalandı.
‘GAZİ TURGUT ASLAN’ OPERASYONU
15 Temmuz gecesi FETÖ’cüler tarafından başından vurulan Terörle Mücadele Daire eski Başkanı “Gazi Turgut Aslan” adı verilen operasyonda 692 adreste arama yapıldı.
Örgütün güncel ve mahrem yapılanması üyelerine dağıtılmak üzere 20 milyon TL tutarında para ile çok sayıda dijital materyal, örgütsel doküman ele geçirildi.
KAMUDAKİ ‘RENKLENDİRİLMİŞ’ FETÖ’CÜLER
Soruşturma kapsamında örgütün mahrem yapılanmalar ve “renklendirilmiş/kripto unsurları” üzerinden faaliyetine devam ettiği belirlendi. Bunu da kamuda akademisyen, öğretmen, infaz koruma memuru, tıp doktoru olarak görev yapan deşifre olmamış, renklendirilmiş üyelerin gerçekleştirdiği tespit edildi.
Gözaltı kararı verilenlerden 17’sinin kamu kurum/kuruluşlarında görevli olduğu örgütün mahrem yapılanmalarının finanse edilmesinde “Mahrem/Kurye” olarak etkin rol aldıkları ortaya çıkarıldı.
Gözaltına alınanlar arasında CHP Genel Başkanı
Çağlayan Adliyesi’ne yakın bir restoranda yemek yiyen iki savcı hemen görev yerine koşmuş; yazdıkları İstanbul’da darbeye kalkışan FETÖ mensuplarının gözaltına alınmasına yönelik talimat, telsizle tüm Emniyet birimlerine bildirilmişti.
ADLİYEYE KOŞTULAR
Başsavcı Fidan ve savcılar Hikmet Pak ile Can Tuncay’ın bu kahramanca tutumu, o gecenin bir başka kahramanı olan İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan’ın çağrısıyla sokakta darbecileri gözaltına alan Emniyet mensuplarının hukuki dayanağı, hain kalkışmanın durdurulmasının da başlangıcı olmuştu.
Bir süre sonra Cumhuriyet savcılarından Şenay Baygın, Ercan Devrim, Evliye Çalışkan, Orhan Aydın da destek olmak amacıyla Hikmet Pak ve Can Tuncay’ın bulunduğu Adliye binasına ulaştılar.
O gecenin kahramanlarından Savcı Can Tuncay, 15 Temmuz’dan başlayarak FETÖ ile mücadele konusunda yaptıklarını bir kitap haline getirdi.
Ticari olmadığı için piyasada satılmayan ve sadece yakın çevresine dağıtmak için hazırladığı kitabın başlığı şöyle: “Fetullahçı Terör Örgütü’nün Genel Yapısı, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz İçerisindeki Yapılanması ve Ankesörlü/Kontörlü Sabit Hat Soruşturmaları.”
10424 FETÖ’CÜYE İŞLEM YAPTI
Can
PKK/KCK’ya 1983 yılında Almanya’dan katılan “Zeki Şengali” kod adlı İsmail Özden, 2000’li yıllarda örgütün Almanya “Orta Eyalet”, 2005 yılına kadar İran/Şehitalan, Irak/Mahur sorumlusu, 2005 yılından sonra da PKK/KCK başkan yardımcısı oldu. 2013 yılında KCK Yürütme Kurulu Üyesi, 2014’te Kürt Ulusal Kongresi Hazırlık Komitesi Eşbaşkanı son olarak da Irak/Sincar alanında örgütün Suriye ile birlikte oluşturmaya uğraştığı yönetim çalışmalarını yürütürken 15 Ağustos 2018 günü imha edildi.
Hain saldırıdan tam 32 yıl sonra MİT, örgütün en üst düzey mensuplarından birisini imha ederek sadece PKK’ya değil onu kullanan başta ABD olmak üzere emperyalist ülkelere en önemli mesajını vermişti.
Ve bugün PKK’nın imha edilen üst düzey yöneticilerinin sayısı 100’ü aştı.
FETÖ’CÜLERİN BÜYÜK İHANETİ
15 Ağustos 2018 tarihine özellikle dikkat çekmek istiyorum: “O güne kadar neden bu tür operasyonlar yapılmadı?” diye sorabilirsiniz.
Bugüne kadar 15 bin resmi ve sivil şehit verdiğimiz PKK terör örgütü ile mücadele aynı zamanda bir ihanet tarihidir.
PKK terör örgütünü sekteye uğratan o kadar önemli kişiler oldu ki; bunların arasında, İstihbarat, Yargı, Emniyet ve TSK’da yapılanmış Fetullahçı Terör Örgütü’nün üzerinde özellikle durmak gerekiyor.
FETÖ tıpkı PKK gibi, aynı memeden beslenen sütkardeşler misali, Amerikan çıkarlarına hizmet ettiği için terörle mücadelede hep engelleyici oldu.
Özellikle Kılıçdaroğlu ve CHP’lilerin verdiği “gaza” kendisini fazla kaptıran Demirtaş, PKK terör örgütü sayesinde siyaset yaptığını unutup içinde bulunduğu psikoloji herkese akıl vermeye başladı.
PKK terör örgütünün Mersin Mezitli’deki saldırısından sonra 27 Eylül 2022 günü Twitter hesabından sözde bir kınama mesajı yayınladı:
“Mersin’deki silahlı saldırıyı kınıyorum. Siyasetin sorumluluğu, şiddet dışı çözümlerde ısrarcı olmaktır. Ölümleri durdurmaktır. Şiddetin her türlüsüne karşı çıkacağız, demokratik siyasette ısrarcı olacağız. Bunun herkes tarafından net olarak bilinmesini isterim.”
HDP’YE ELEŞTİRİ
Üç gün sonra 30 Eylül 2022 günü de yıllarca yöneticilik yaptığı HDP’yi üstü kapalı olarak hedef alan şu mesajı paylaştı:
“Milyonların sessiz barış çığlığını hücremden duyuyorum, halkın duygularının tercümanı olmaya çalışıyorum.
Elbette bunun bedelleri oluyor. Mahallenin ‘delisi, popülisti, tek adamı, sinmişi’ ya da karşı mahallenin ‘teröristi, katili’ olarak yaftalanmayı göze alıyorum. Konforlu alanlarından “siyaset” yapanların çıtları çıkmasa da, tek başıma bile kalsam inandığım doğruları savunmaktan asla vazgeçmeyeceğim. Tarih hepimizi, söylediklerimiz ve sustuklarımızla yargılayacak bir gün.”
Mezitli saldırısı sonrası hem terör örgütü PKK’ya hem de bir zamanlar kendisinin yaptığı gibi