Paylaş
-“Post”u da dahil- “Modern Dünya”nın kurulmasıyla giderek ete kemiğe bürünmekteler. Film olarak izlemesek, roman olarak okumasak da artık medya araçları dışına taşan evrenleriyle giyim kuşamdan gıdaya hayatımıza yerleşmedeler. Yumuşak gücün nüfuz alanlarında, hakim pazarlama mekanizmalarıyla elele, “Holivud endüstrisi”nin mönitörlüğünde tüm Dünya’yı -aslında çok eskiden beri varolan- “klanların rüyası”(daha yeni bir adıyla Amerikan rüyası) içinde verilen rolü oynayan figüranlara dönüştürmek üzere…
Geçen hafta bu meseleye bir giriş yapmış ve konuyu bilhassa gençler indinde revaçta olan ithal “süper-kahraman”(s.k.) rol modellerine getirmiştim. Neticede, “kültür emperyalizminin halihazırdaki mücadele meydanlarında, tüm insanlıkla paylaşabileceğimiz hür bir gelecek vizyonu kurmak için, kendi kültürümüzden süper-kahramanlarla savaşmalı” diye düşünerek.. Konuya sinema tarihimizden bazı süper-kahraman film örneklerini hatırlayarak ve sonrasında günümüzde de bu türü canlandırmak isteyen yapımcılarımız olursa(ki bence olmalı), onlara bazı “yerli ve milli” süper-kahraman önerileri sunarak devam etmek istiyorum. Ama önce denk düşmüşken yeni vizyona giren bir s.k. filmi üzerinden bazı saptamalar yapayım da durumun vahametine taze bir örnek olsun..
“Venom”; adamın(beyaz Amerikalı Tom Hardy) içine uzaylı sömürgeci süpergüç giriyor(ve böylece onu seçkin kılıyor). Adamın kafasının içinde konuşuyor, nitekim onunla ortak yaşam kuruyor(çünkü bu boyutta yaşamak için ona ihtiyacı var, laf aramızda bu iş bence insanı yetersiz göstermekle cinlerin musallat olmasına hazırlık ve bunun meşrulaştırılmasına hizmet ediyor..). Ardından adamla birlikte “Venom”(zehir, kin, düşmanlık…) birtakım kötüleri tepeliyor(kafalarını falan yemesi de var ve bu eğlenceli gösteriliyor), arada eski sevgilisini ‘boyfriend’inden ayırarak yeniden ayartmaya çalışıyor ve sonunda esas kötü adamı(Riz Ahmed, anladınız siz onu) yokederek gelecek maceralara yelken açıyor… Solon tıklım tıklım erkek ağırlıklı ergen, genç, çocuk, “Eminem”in müziği eşliğinde herkes alkışlıyor. Ufak bir beyin yıkama seansı karşılığında “katarsis” gerçekleşti. Şimdi muhtemelen özenilesi “Venom” oyuncak bebekleri, kostümleri, oyunları vs dükkanlarda yerini almış bekliyordur…
Anlayacağınız yeni nesil süper-kahramanlar eskilerini mumla aratıyor. Bari eskiler de genelde beyaz Amerikalıydı ama en azından iyiler iyi kötüler kötüydü. Sonra yavaş yavaş kendiyle mücadele eden daha “gerçekçi” s.k.’lar meydana çıktı(herşeyi gerçekdışı ama içteki mücadele gerçek, kendini özdeşleştir diye..). Ancak görünüşte halen iyilik kazanıyordu. Şimdilerde o da iyice muğlaklaştı..
Satır aralarında şu da var; ‘süper özellikler iyi olmadan da kazanılabilirdir’. Zaten türün anti kahramanlarında da var bu süper özellikler. Bir yerde Yaradan’ın veli kullarına bağışladığı “keramet” sayılan özelliklerle eşitlenen “istidraç”ın(ehl-i küffarın -yine Allah’ın müsadesiyle ama rızası olmadan- gösterdiği olağanüstü haller) kutsanması..
Ve ayrıca büyücülükle ilgili, kahramanlarının sempatik rol modelleri olduğu filmler de iyice arttı. Artık sevilesi vampirler, kurtadamlar, frankeştaynlar bir yanda, öte yanda da yardımsever uzaylılar, hakkını arayan yapay zekalar, robotlar, Allah selamet versin, aklımız şaştı, iyiyle kötünün ayrımı neredeyse ortadan kalktı.
Bir de bunu “tevhid”(birleme) diye pazarlama var arka planda; Dikkat, “araf”ı tevhid diye sunuyorlar.. Kolaycıları kandırmak kolay oluyor, uyuyanlar şimdilik memnun, sırtlarından beslenen asalaklar ziyadesiyle hoşnut, biz de ibretle seyretmekteyiz… Aman!
Şimdi tarihi süper-kahramanlarımızı bir kenara bırakalım, ki film ve çizgi roman sektöründe bu konuda fena sayılmayan örneklerimiz var, yarı süperleri de ayıralım(maalesef aklıma en önce ‘kurtlar vadisi’nin kahramanları geliyor), günümüzde yahut gelecekte yaşayan süper-kahramanlar konusunda meydanı neredeye tamamen Holivud karakterlerine bırakmış durumda, pek zayıfız. Halbuki 60’ların sonunda, 70’lerde epey bir üretimimiz olmuş. Heyhat bu süper-kahramanımsılarımızın(!) tamamına yakını özenti ve üretilen filmler de uluslararası ölçekte “trash movie”(çöp film) olmanın ötesine geçememiş. Birkaçını sayalım, belki gülmece olarak izlenebilirler;
Sanırım birincisi yerli “Tarzan”(Tarzan İstanbul’da-1952).. Kilink(killing) 67’de piyasaya çıkan ilk popüler süperlerimizden(tabi öncesinde 63’teki epey yerli diyebileceğimiz Cici Can’ı da saymak lazım. Kilink’in başarısını yakalayamamış Captain America çakması Binbaşı Tayfun, Dişi Tarzan falan da var..), sihirbaz Mandrake, uçan adam(Süpermen), Frankeştayn’la falan karşı karşıya gelir, bir ara cinsiyet değiştirip “dişi Kilink” olması bile sözkonusu. Sonra yardımcısı “Red Kit” ile birlikte “Maskeli Şeytan”, “Casus Kıran”, “Demir Pençe”, “Kızıl Maske”(Phantom), “Kara Atmaca”, “Şimşek Hafiye”, (sarı ırkın üstünlüğü için uğraşan, tekerlekli sandalyedeki travesti anti-kahraman Fu Manchu karşısında)“Demir Yumruk”, “Bedmen(yanlış yazmadım) Yarasa Adam”, az daha yerli sayılabilecek, sırtında roketiyle robotsu kesekağıdı maskeli “Oski”(Bombala Oski Bombala) ve diğerleri, çoğu da epeyce erotik soslu, birkaç günde ucuza çekilmiş, kostümü dışında süperliği olmayan avantür/casus filmi, neredeyse o dönemki Batı özentiliğimizin bir boyutunun -utanmazsanız güldürücü- karikatürize belgeselleri…
Ve nihayet diyorum ki, hazır özgün kimliğimizi bulmakta, çağdaş düzlemde tarih ve kültürümüzle yeniden bir kucaklaşma dönemi yakalamakta iken, teknolojik imkanlarımız da müsait, gelin görsel hikaye anlatıcılığı alanında da ileri bir hamle daha yapalım ve Dünya vizyonumuzu, bu konudaki kültürel birikim ve yetkinliğimizi ortaya koyacak fantastik, bilimkurgu “süper-kahraman” evrenleri tasarlayalım, sunalım, biraz da insanlığı biz kurtaralım. Kahraman mı lazım? Fakirde birkaç fikir var.. Maksat ilgililerin şevkini artırmak olsun diye paylaşmak istedim bugün lakin baktım bu yazı fazlasıyla uzamış oldu. O halde haftaya da tamamen meselenin bu vechesine odaklanalım nasipse..
Affedin, tekliflerim bir sonraki yazıya kaldı, hem bu arada belki siz de kendi önerileriniz varsa kısaca yazarsınız fakire ve katkılarınızla şekillenmiş olur önümüzdeki haftanın makalesi de. Böylece, madem vazgeçemiyoruz fantazmagorya(aldatıcı görüntü) alemimiz de. Eminim okurlarımın elinde malzeme çok ve harika fikirleriniz vardır, azıcık koyuverirseniz elinizi taşın altına, vaktiniz olursa, sevinirim doğrusu.. Selametle, Hu
Musa Dede / GÖLGENİN HAKİKATİ
Paylaş