Paylaş
Sabah saatlerinde ilk haber yürüyüşün yapıldığı D-100 karayolunun bir kısmının trafiğe kapatıldığı oldu. CHP yetkilileriyle konuştuğumuzda, yolun bir şeridinin CHP ile Emniyet’in işbirliği içinde kapatıldığı ortaya çıktı. Bu karar, IŞİD’in Avrupa ülkelerinde yaptığı türden, aracı kalabalığın üstüne sürmesi şeklinde olabileceği yolundaki istihbarat üzerine alınmıştı.
İşin ilginç yanı, IŞİD saldırısı ihtimalinin duyulmasına karşın yürüyüşçülerin yola devam etmesi idi.
Kılıçdaroğlu’nun Hürriyet’e açıkladığı duyumu ise Ülkücü camia içinde hükümet çizgisine yakın bir grubun yürüyüşçülere saldıracağı, polisin bunu önlese dahi, saldırıyı gerekçe göstererek Adalet Yürüyüşünün İstanbul’a girmesine izin vermeyeceği yönündeydi.
Kılıçdaroğlu’nun basın danışmanı Okan Konuralp dün arayarak, “çok sayıda Ülkücü grup sözcüsünün kendilerini arayarak, Adalet Yürüyüşüne saldırı düzenleyebilecek kişilerin kendilerinden olamayacağı mesajını verdiklerini “söyledi. Akşam saatlerinde sert bir açıklama yapan MHP lideri devlet Bahçeli ise Kılıçdaroğlu’nun provokatör arıyorsa ülkücülere değil, kendi etrafındakilere bakmasını istedi ve yürüyüşe bir kez daha karşı çıktı.
Bahçeli’nin dikkat çekmek istediği, yürüyüşe HDP’li siyasetçilerden de katılanların olmasıydı. CHP'deki hava ise böyle bir birleşme havası değil. CHP milletvekili Tuncay Özkan, yürüyüş İstanbul'da birse bile etkisinin HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutulduğu Edirne cezaevine dek uzanacağını söylemişti. Kılıçdaroğlu, isteyen herkesin katılabileceğini ancak katılanların mutlaka parti aidiyetlerini, sloganlarını, taleplerini dışarıda bırakıp yalnızca adalet talebiyle gelmelerini istemişti. MHP lideri, daha önce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım’ın yaptığı gibi, Adalet Yürüyüşünün “FETÖ darbecileri ve PKK teröristlerine” hizmet ettiği görüşüne kanıt sayıyordu bu katılımı.
İşin ilginç yanı, Batı dünyasından bazı gözlemcilerin, medyaya da yansıdığı şekilde bunu tam zıt açısından bakarak yeterli görmemesi ve Türkiye’de HDP ile resmen birleşmeyen hiçbir hareketi muhalefetten saymama eğiliminde olması.
Bir yandan AK parti hükümeti ülkenin kendisine oy vermeyen yarısını adalet talebi nedeniyle terörizm ve darbecilik safında görüyor, 15Temmuz askeri darbe girişimine tek meşru karşı çıkma yolu olarak kendi çatısı altında olmayı öngörüyor. Diğer yandan Batı’da da içinde HDP’nin olmadığı hiçbir hareketi, son 20-21 günde olup bitenleri görmezden gelecek kadar muhalefetten saymama eğilimi var. Her iki uçta da siyasetin değişen doğasını görmek istememe eğilimi var sanki.
Ancak özellikle IŞİD zanlılarının yakalanması, Kılıçdaroğlu’nun provokasyon duyumlarını ifşa etmesi ardından Adalet Yürüyüşünün durdurulmaya çalışılması hükümet açısından daha da sakıncalı hale geldi. Özellikle de CHP’lilerde “Durdururlarsa oturma eylemine başlayalım” eğiliminin başladığı bir sırada.
Yürüyüş ister istemez dünyanın ilgisini üzerine çekti. İlginin artmasında AK Parti hükümeti ve ona destek olan MHP ve BBP çıkışları ayrıca rol oynadı. Şimdi IŞİD tehdidinin de polis tarafından ortaya çıkarılıp engellenmesi ardından yürüyüşün durdurulması kararı hükümetin içerideki ve dışarıdaki yükünü artıracaktır. Dahası, 15 Temmuz anmalarına da gölge düşürebilir.
Oturma eylemi senaryosu ise, hem Ankara İstanbul yolunun artık İstanbul’a giriş bölümlerinde yol kenarında oturup kalan ve sayıları muhtemelen artacak binlerce kişilik yığılmaya, onunla birlikte gelecek güvenlik sorunlarına, lojistik sorunlarına yol açacak, üstelik böyle geçen her gün ile 15 Temmuz’un birinci yıldönümüne yaklaşılmış olacaktır.
Hükümet için en iyisi şu saatten sonra “Bırakın” çağrılarını bırakarak Yürüyüşün ve 9 Temmuz’da Maltepe’de ilan edilen mitingin sağ salim tamamlanmasını sağlamak ve yola devam etmek olacak gibi görünüyor.
Paylaş