YABANCISI da yerlisi de aynı düşüncede:‘‘Çin, 10 yıl içinde Asya'da ticaretin merkezi olacak...’’
Çin yönetimi, küresel dünyanın önüne koyduğu bu hedefe ulaşabilmek için verdiği çabada, değişimin sancısını yaşıyor.
Öncelikle, yakın geçmişte adını anmadan güne başlayamadığı ‘‘Önder Mao’’ hafızalardan silinmiş.
Türkiye'de hálá peşinden koşturanların bulunduğu ‘‘Mao ideolojisi’’ kendi vatanında ölmüş.
Pekin'de fotoğrafının asılı olduğu tek yer, Tiananmen Meydanı'nın ortasında yer alan kabrinin karşısında bulunan Yasak Şehir'in giriş kapısının üstü.
Ayrıca, ülkenin en değerli parası olan 100 Yuen'lerde ve turistlere satılan demir madalyonlarda da varlığını koruyor.
Ardından ‘‘Uzun Yürüyüş’’ün yapıldığı Kırmızı Kitap ise sokak satıcılarının elinde turistik eşya olmuş.
Bir zamanlar herkesin tek tip giydiği, dik yakalı, yeşil renkli Mao'nun ünlü giysisi Zhong Shanfu'yu bırakın giyeni bulmayı, satan mağaza dahi kalmamış.
ÖNCE EKONOMİ
Globalizmin getirdiği yenilik ve diğer sosyalist ülkelerdeki değişimi aslında Çin 1978'de yakalamış.
Değişimden en fazla nasibini de ekonomi almış.
Uygulanan yönetimin adı, Çin yöneticilerinin deyimiyle; piyasa sosyalizmi...
‘‘İstikrar için önce ekonomi’’ ilkesi, liberalizmin, sosyalizme ağır basmasına neden olmuş.
İşadamları da ülke idaresinde söz sahibi olan parti yönetimine ilk kez girmeye başlamış.
Liberalizmin getirdiği en büyük sorun, özelleştirmeyle birlikte ortaya çıkan işsizlik ve sosyal güvenlik.
Değişimin yüzünü en fazla gösterdiği bir diğer alan ise kentleşme.
Başkent Pekin'de 2008'de yapılacak olan olimpiyatlara kadar bir tek eski yapının kalmaması, hepsinin yıkılıp yerine yüksek binaların yapılması kararlaştırılmış.
Bugüne kadar 30 milyon metrekarelik yeni yapı inşa edilmiş.
Planlamaya göre, 2008 yılında Pekin'de bir tek eski yapı kalmayacak, hepsi yenileriyle değiştirilecek.
TAKLİT ŞEKER
Ekonomiye büyük yük getiren bu değişimin karşılığı, 1.3 milyar nüfusuyla dünyanın en kalabalık ülkesi olan Çin'e yabancı sermayenin getirdiği yatırım olanaklarıyla bulunmaya sağlanmış.
Çin'e, Batılı ülkelerin yatırım atağında geri kalan ülkelerden biri ise Türkiye...
Çin Dışişleri Bakanı'nın 4 yardımcısından biri olan Yang Wenchang'ın aktardığına göre, Türkiye ile ticaret, siyasi ilişki oranında gelişim gösteremiyor.
Yang Wenchang, Çin'in Deng liderliğinde başlattığı değişimin 20 yıldır devam ettiğini hatırlatarak Türk işadamlarının kendilerine uzak kalmasından hayıflandı.
Oysa Dışişleri Müsteşarı, Türkiye'nin, ‘‘Bizim kardeşimizdir’’ dediği AB ile aralarında ekonomik ve politik köprü olacağına inanıyor.
Müsteşar Yang Wenchang bunları söylese de Türk işadamları Çin pazarına girmek için çaba sarf etmiş. Ancak, sabırları yetmemiş.
Bunun da iki nedeni var: 1- Piyasa sosyalizminde hálá yıkılamayan bürokrasi, 2- Ürünlerin, piyasaya çıktığı günün ardından taklit edilmiş olması.
En ilginç örneği de Kent Şekerleme yaşamış.
Çin'de uzun uğraş ve yatırım sonrasında şekerleme ürünlerini piyasaya sürmüş. Çok da beğenilmiş.
Fazla geçmemiş, moda olan hemen her ürünün başına geldiği gibi, Kent Şekerleme ürünlerinin taklidi de hemen piyasaya çıkmış.
GÖRMEK EVLADIR
Temiz toplumu yaratmak için idama kadar varan ağır cezaların verildiği Çin'de, ‘‘korsan şekercilerle’’ uğraşlarında, Türk yatırımcıların önüne büyük takozlar çıkmış. Onlar da pes ederken, diğerleri de bu örnek karşısında çekingen davranmaya başlamışlar.
Ancak yine de Çin'de Türk işadamlarına yatırım olanağı bulunduğunu Çinli yöneticiler kayda geçiriyorlar.
Hatta, hangi alanlarda yatırım olanaklarının sağlanabileceğini tespit için Çin'den bir heyet bu ay içinde Türkiye'ye gelecek.
Çinli yetkililer, uzun yıllardır ticari alanda işbirliği olanağı bulamadığı Türk yatırımcılara şu atasözüyle sesleniyor:
‘‘Bin kere duymaktan, bir kere görmek daha evladır...’’