Paylaş
Çarşamba günü arkadaş gruplarımızdan birinde Selim İleri’nin ölüm haberini aldığımda geçmişe doğru uzun bir yolculuk yaptım. Her Gece Bodrum’u okuyuşum, hiç gitmediğim Bodrum’u hayal edişim, Gelibolu kayalıklarda daha sonra yaşam arkadaşım olacak Mensur Akgün’le Her Gece Bodrum’dan Ölüm İlişkilerine, Cehennem Kraliçesi’nden Bir Akşam Alacası’na İleri’nin romanlarındaki yalnızlık, yabancılaşma, varoluş kaygıları üzerine tartışmalarımız bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti.
Sonra sıra televizyonculuk yaptığım dönemde TRT 2’de akşam kuşağında yayımlanan ‘Ondan Sonra’ programında birlikte çalıştığımız günlere geldi. 1995-1997 yılları arasında Ali Saydam’ın konseptini kurguladığı, Gülgün Cündübeyoğlu’nun yapımcılığını, Müveddet Anter’in sunuculuğunu üstlendiği, yönetmen ve metin yazarı olarak çalıştığım, hâlâ türünün en iyi örneği olduğunu düşündüğüm canlı yayın ‘Ondan Sonra’ programının bir bölümü de Duygu Asena ile Selim İleri’nin sohbetine ayrılmıştı.
Her hafta bir konu seçer ve onun üzerine kadın-erkek ilişkilerinden, sanat edebiyata uzanan keyifli bir sohbet yaparlardı. Ama asıl sansürsüz bol kahkahalı, bol dedikodulu sohbetlerimiz program öncesi ve sonrası konuk odasında olurdu. Bebekli bir anne olarak ben geceyi çok uzatamasam da birlikte yemeklere giderdik.
Selim İleri’nin bir tutkusu vardı ki söz etmeden geçmek olmaz. Dostu ve arkadaşı Türkan Şoray’a hayranlığı büyüktü. Adı geçtiğinde gözlerinin içi gülerdi, ondan hep sevgi ve saygıyla söz ederdi. Sanıyorum duyguları da karşılıklıydı.
Daha sonra farklı programlarda görev yaptım, yazılı basına geçtikten sonra da gerçek dostlar edindim ama yine de o günleri özlerim. Ne yazık ki Sevgili Duygu gibi Selim Bey de aramızdan çok erken ayrıldı. Bundan sonra anılarımda ve kitaplarında yaşayacak. Yarattığı karakterler, anlattığı durumlar, temsil ettiği görüşler yazarını sonsuzluğa taşıyacak...
SELİM İLERİ’NİN EDEBİ SERÜVENİ
Selim İleri Çağdaş Türk Edebiyatı’nın en üretken en çalışkan, en duyarlı isimlerinden biriydi. 75 yıllık yaşamında öykü, deneme, roman, eleştiri, senaryo birçok alanda üretti. Yönetmenlik ve köşe yazarlığı yaptı.
‘Pastırma Yazı’, Sait Faik Ödülünü kazanan ‘Dostlukların Son Günü’, ‘Her Gece Bodrum’, ‘Bir Denizin Eteklerinde’ ‘Ölüm İlişkileri’, ‘Cehennem Kraliçesi’, ‘Bir Akşam Alacası’, ‘Bu Yaz Ayrılığın İlk Yazı Olacak’, ‘Hatırlıyorum’, ‘Cahide, Ölüm ve Elmas’, ‘Yarın Yapayalnız’ severek okuduğum ve gönül rahatlığıyla önereceğim kitaplarıydı. Senaryosunu yazdığı ve izlediğim ‘Afife Jale’, ‘Seni Kalbime Gömdüm’ ‘Kırık Bir Aşk Hikayesi’, ‘Bir Demet Menekşe’ filmleri de öyle.
Ancak o 26 roman, 29 deneme, 20 senaryo, 11 öykü, beş anı, 20 senaryo, iki oyun, bir şiir, üç söyleşi kitabı, iki yönetmenlik, iki de oyunculuk denemesi bıraktı geride...
Selim İleri ve yemek kültürü
Selim İleri yemek yemeği, üstüne konuşmayı, meyhane kültürünü, yeni yerler keşfetmeyi çok severdi. Zaten bunun izlerini birçok romanında öyküsünde de görürüz. Ama Evimizin Tek Istakozu, Pastırma Yazı, Oburcuk Mutfakta gibi geçmişten bugüne gastronomi kültürüne daha çok yoğunlaştığı kitaplar da yazdı.
Bağlarımız ve Türkiye şarapları
Her zaman dile getirmeye çalıştığım gibi bu toprakların en büyük zenginliklerinden olan bağlarımızın, pekmezlerimizin, şaraplarımızın mutfağımızın dünyaca bilinirliğinin artmasına katkısı büyük. Hepsi gastronomi kültürümüzün birbirinden ayrılmaz öğeleri. Ayrıca bir ürünün başarısı diğeri üstünde çarpan etkisi yaratıyor, Türkiye gastronomisinin ve turizminin tanıtılmasına da katkıda bulunuyor.
Kuzeyden güneye, Ege’den Kapadokya’ya başarılı örneklerin sayısı ise her geçen yıl artıyor. Şarap üretimiyle çıkılan yolda yepyeni ürünler piyasaya sunuluyor ve tesislerin restoranları, otelleri açıyor.
Beklentim 2005 yılında Özcan Arca ve kızı Zeynep Arca Şallıel’in kurduğu bağları, ekolojik binaları, Bakucha Oteli ve tarladan tabağa konseptli restoranıyla Arcadia Vineyards ile 20 yıl kadar önce Selim ve Pınar Ellialtı’nın hayata geçirdiği organik bağları, restoran ve tadım barıyla Suvla benzeri kompleks yapılı öncülerin sayısının daha da artması.
Paylaş