Paylaş
BİRAZ DAHA DÜŞÜNÜNCE
İş dünyasının en zarif, en sağduyulu, kültür sanata ve sivil toplum çalışmalarına gönül vermiş isimlerinden biri olduğuna inandığım Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, iş yaşamının ellinci yılı onuruna ‘Biraz Daha Düşününce’ başlıklı ‘İş İnsanları İçin Denemeler’ kitabını kaleme almış.
Bülent Bey 2018 yılından başlayarak sırasıyla ‘İşim Gücüm Budur Benim’, ‘Yoldan’, ‘Aklımızda Bulunsun’ başlıklı üç kitaba imza atmıştı. Bu kez 50 yıldan süzülüp gelen deneyimlerini, izlenimlerini Genler ve Strateji, Liderliğin Başı Sonu, Tutkunuz İşiniz, İşiniz Tutkunuz Olsun!!!, Oksijen, Tepede Yalnızlık, Olağan Şüpheli, Gurularla Dans, Kum Tanesinde Bir Dünya Görebilmek, Robotların İnsanlıkla İmtihanı, Fili Yuttu Bir Yılan, İnsan Sarraflığı Zor Zanaat, Dikkat: Bu Yazıda Kedi Var, Tavşanın Postu Üzerinde Yaşam gibi her biri birbirinden ilginç 30 başlık altında toplamış.
Önsöz ve ilk iki deneme Her Şeyden Önce ve Fokuslanmaya Fokuslanan Yazı’dan başlayarak her bölümde duygularını daha önceki kitaplarından çok daha içten bir dille paylaşmış. Hepimize ama özellikle de gençlere yol gösterici bir çalışma...
TÜRKİYE’NİN SOKAK LEZZETLERİ
Dünyanın pek çok ülkesinin kendine özgü sokak lezzetleri var. Ama sanıyorum bizimki kadar güçlüsü, emekle yoğrulmuşu ve en önemlisi de lezzeti damakta unutulmaz tat bırakanı çok yok. Bir yıl önce raflara çıkmasına karşın yeni elime geçen ‘Türkiye’nin Sokak Lezzetleri’ kitabında ülkemizin dört bir yanından ciğer şiş, nohutlu pilav, Ankara döneri, balık ekmek, kumpir, boza, simit, turşu suyu, çiğ köfte, kelle-söğüş, Adana kebap, uykuluk, içli köfte, boyoz kokoreç, tulumba ve halka tatlısı başta olmak üzere 36 sokak yemeği yer alıyor.
Projenin editörlüğünü ünlü şef Cihan Çetinkaya, gastronomi ve mutfak sanatları alanlarında uzmanlaşmış akademisyenler Adem Arman ve Alper Kurnaz üstlenmiş. Büyük bir eksikliği giderdiğini düşündüğüm çalışmada her bir sokak lezzetinin mutfak kültürümüzdeki önemi ve yeri, toplumsal özellikleri anlatılıyor.
Ardından da hazırlanışı ve tarifine yer veriliyor. İki yılı aşkın süren saha araştırmalarının büyük bir bölümünü Yeliz Çubuk ve Öykü Su Engür üstlenmiş. Ve bu ekip çalışmasının sonunda ortaya akademik alt yapısı güçlü, arşivlere girecek kapsamlı bir kitap çıkmış.
BATIDAN ÖNCE
Cambridge Üniversitesi Siyaset ve Uluslararası Çalışmalar Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Zarakol’un dünyaca ünlü bir akademisyen olmasına karşın Türkiye’de daha geniş bir çevre tarafından tanınması 2023 yılında akademik çalışmalarından dolayı Rahmi Koç Bilim Madalyası’na layık görülmesiyle oldu.
Geçtiğimiz yıl ağustos ayında ise orijinali 2022 yılında Cambridge University Press tarafından basılan, bugüne dek birçok uluslararası ödül alan ‘Batı’dan Önce’ çalışması Renan Akman’ın çevirisiyle Koç Üniversitesi Yayınları tarafından basılarak raflara çıktı. Batı kültürüne asla karşı olmasam, ‘Batı’ ülkelerinden birinde okumuş olsam da dünyaya Batı gözüyle bakmamız, her zaman batıyı referans almamız kendimi bildim bileli beni rahatsız etti.
Bu yüzden de Ayşe Zarakol’un kitabının adı bile beni kendine çekti. Batı merkezci anlatımın dışına çıkan ‘Batıdan Önce’, ‘Doğu’yu tanımladıktan sonra dünyanın merkezinin Batı olmadığı bir dönemde 13. yüzyılda Cengiz Han İmparatorluğuyla başlıyor ve 400 yıllık uluslararası ilişkiler tarihini anlatıyor.
Hiç kuşkusuz Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimciler için bu çalışma çok önemli bilgiler içeriyor. Ama benim gibi günümüz dünyasını daha iyi anlamak ve anlamlandırmak isteyenler için de ufuk açıcı. Tarihe ilginiz ve günümüz dengelerine itirazınız varsa okumanızı öneririm.
UD ÇALAN KADINLAR
İş dünyasının önde gelen profesyonellerinden Reha Tanör finans alanında uzmanlığının ve bu konuda yazdığı kitapların yanı sıra yaşam gustosuna dair denemeleri ve en büyük ilgi alanlarından olan gastronomi kültürüne ilişkin kitaplarıyla da öne çıkan bir isim.
‘Restaurants And Tales’, ‘Levrek Buğulama da İstemeyin Ama’, ‘Hayat Yağmurda Yürümek Gibidir’ insanı okurken düşündürdüğü kadar gülümseten içinde hep bir ironi barındıran denemelerdi.
Altı ay kadar önce raflara çıkan keyifle okuduğum son çalışması Ud Çalan Kadınlar ise 50 yıllık yaşam arkadaşı sevgili Nurdan Tanör’e ithaf edilmiş ve bu kez okuyucusunu İstanbul’da geçmişten bugüne edebiyattan yeme-içmeye uzanan farklı bir yolculuğa çıkartıyor.
Ve amacını da en iyi giriş bölümünde kendisi özetliyor: “Sokakta düşünen bir adam olarak gördüklerimi, yakın geçmişimizde yaşadığımız kimi komik, kimi acıklı olayları, giderek solan anıları, kafamın içindekileri sizinle paylaşmak istedim. Bakarsınız lazım olur”. Hiç olmaz mı Reha Bey...
Paylaş