Paylaş
Ardından uluslararası arenanın önde gelen restoran değerlendirme sistemlerinden Gault&Millau’yu Türkiye’ye getirdi.
Hafta içinde G&M Türkiye olarak yeni başlattığı, Türkiyeli ve farklı ülkelerden gelen şeflerin birlikte mutfağa gireceği, yıl sonunda sonuçlar açıklanmadan gerçekleştirilecek sekiz Gault&Millau gala gecesinin ilki Teruar Urla’da yapıldı.
28 Temmuz’da OD Urla’daki ikinci yemeğin ardından yaz süresince bu buluşmalar Bodrum, Antalya ve İstanbul’da devam edecekmiş. Turun Türkiye gastronomisini şef restoranlarıyla başka bir boyuta taşıyan Urla’dan başlaması ise çok doğru bir seçim olmuş.
İMZA YEMEKLER DENEYİMİ...
Signature Dining Experience’in başlıklı gecede sekiz çeşitli, bölge şarapları eşleşmeli menü Teruar Urla’nın kurucu şefi Osman Serdaroğlu, Vino Locale’nin şefi Ozan Kumbasar, Floransa’daki Massimo Bottura’ya ait Gucci Osteria’nın ‘Head Chef’i Karime Lopez ve Piecenza’da kendi adını taşıyan restoranı olan Luigi Taglienti’nin hazırladığı ikişer yemekten oluşuyordu. 40’a yakın konuğun katıldığı gecede sunumdan servise her şey dört dörtlüktü.
İki gün önce Urla’ya gelen şeflerin gastronomi eğitimini İtalya’da yapan ve farklı restoranlarda görev alan Osman Şef’le ana dillerinde konuşarak çalışmaları büyük şanstı. Ancak uzun yıllardır edindiğim izlenim dünyaca ünlü şefler bile olsalar kilit malzemelerini yanlarında getirseler de konuk oldukları mutfaklarda gerçek performanslarını sergilemeleri kolay değil.
Bu yüzden de onlara haksızlık etmek istemem -ve zaten Karime Lopez şefle sözleştik Floransa’ya gittiğimde buluşacağız- ama gecenin yıldızlarının Ozan Kumbasar’ın çiğ taraklı ajo blanco/ bademli, ekmekli İspanyol çorbası yorumu ile Osman Serdaroğlu’nun Pelit Peynir Brüle’si olduğunu söylemeliyim.
Geldikleri ilk akşam sunulan Osman Şef’in yaz menüsü tadımına maalesef katılamadım ama iki şef de çok etkilenmiş. Yemeğe davet edilen tüm konukların da ortak düşüncesi bölgenin malzeme çeşitliliğini yansıtan her bir tabağın yaratıcılıktan lezzete mükemmel olduğuydu...
BAĞ YOLU ROTASINDA KONAKLAMA
Urla Bağ Yolu Rotasında bugüne dek en büyük eksikliklerden biri modern, hizmet çıtası yüksek konaklama tesislerinin azlığıydı. Kuşçularda Teruar Urla’nın her biri birbirinden zarif tasarlanmış yedi, Urla Şarapçılığın üç, Manej Urla’nın 13 odası bu eksikliği doldursa da yeterli değildi.
İki hafta kadar önce Can Ortabaş’ın bağlarının, üretim tesislerinin ve Uzbaş Arberatium’un yanı başında hayata geçirdiği 24 odalı Key Otel bu sorunu biraz daha hafifletecek gibi görünüyor.
Mimari projesini Han Tümertekin’in yaptığı, birbirinden bağımsız yapıların ağaçların konumuna göre hiçbirine dokunulmadan tasarlandığı Key, gerçekten her anlamda doğaya saygılı, estetik kaygıların gözetildiği bir tesis olmuş. 12 ay açık olacak otelin restoranın danışmanlığını ünlü şeflerimizden Seray Öztürk üstlenmiş. Mutfağın başında da Ali Çakmak var.
KIRMIZI BALON YENİ YERİNDE
Bazı şeyler adıyla müsemma olur ya bundan beş yıl kadar önce Pınar ve Ali Erdoğan çiftinin Yeniköy’de açtığı The Red Baloon gerçekten de her anlamda uçarak yoluna devam ediyor.
Sevgili Pınar’ın kendine ait huzurlu bir restoran hayaliyle başlayan serüven 25 yaşında bir gencin şef olmasıyla başka boyuta geçti. Mutfağa 14 yaşında bulaşıkçı olarak giren hem lise hem de üniversitede aşçılık eğitimi olan Ulaş Durmaz vizyonuyla, yemekleriyle, çalışma azmiyle kısa sürede fark yarattı. Başarılarını ödüllerle taçlandırdı.
Ve The Red Baloon Yeniköy’den Asmalımescit’e bir dizi yeniliklerle taşındı. Ruz Otelin giriş katında tadım menülü bir şef restoranı olarak yoluna devam ederken, teras katında da biraz daha günlük yemeklerin sunulduğu hem öğlen hem de akşam yemek servisi olan Rooftop Restaurant & Bar olarak da hizmet verecekmiş. İki hafta kadar önce bayram tatili sırasında gittiğimde son dokunuşlar yapılıyordu ama henüz teras katı açılmamıştı.
Yeni mekânlarında daha büyük bir operasyon yönetecekleri için de ekip büyümüş. Zaten Pınar Hanım ve Ali Bey her daim işlerinin başında. Üniversitede gastronomi eğitimi aldıktan sonra bir süre barmenlik yapan iki yıl önce de yakın arkadaş oldukları Ulaş Şef’in yanında mutfağa giren Kaan Acar da ‘head chef’ olarak ekipte yer alıyor.
Kapısından içeri girildiğinde adeta insanı sarıp sarmalayan yeni mekân, dekorasyon küçük dokunuşlarla aynı olsa kuruluş ruhuna daha çok uymuş.
Yemeklere gelince Ulaş şef yine mevsimselliğin ve tazeliğin ön planda olduğu, yerel ürünleri modern tekniklerle harmanlayarak sunduğu bir menü tasarlamış. Alakart menü de var ama ben bu kez ‘tadım menüsünü’ deneyimledim. Son sayfada tüm ekibin alfabetik sırayla verilmesi de çok hoştu.
Damla sakızlı balık çorbası, orkinos çiğ köfte, oğlak pastırması gibi damak hoşlukları, taze iç bakla, kefir ve somon havyarıyla çanak enginar, Denizli yanık yoğurtlu, fasulye piyazlı marine dana dil, şefket-i bostanlı minekop ve romlu badem krokanlı muskatlı sütlaç şefin çıktığı yeni yolculuğun ilk izleri gibiydi...
Paylaş