Önceki gün Sabah gazetesini elime aldığımda birçokları gibi ben de merakla “Minik Serçe’nin cesur yüreği” başlıklı manşete odaklandım.
Haberde Sezen’in Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı telefonla arayıp “Annemle, babamla da konuştum. Açılımınızı ailece destekliyoruz. Sürecin güzel bir şekilde tamamlanması için elimden geleni yapmaya hazırım. Annem ve babam, bu sürecin karşısında duranları iki cihanda lekeli kabul ediyor. Ben de öyle görüyorum” dediği yazıyordu.
Bir gazeteci olarak benim ilk aklıma gelen, bu gazetecilik başarısının nasıl ortaya çıktığıydı. Sezen ile Erdoğan arasındaki ikili görüşme basına nasıl yansıtılmış olabilirdi? Sezen’in basını arayıp ben Başbakan’a “Bunları söyledim” diyeceğini tahmin etmiyorum. Başbakan da basına direk böyle bir açıklama yapmadığına göre bu haber nasıl elde edilmişti? Daha sonra haberin devamına baktım birinci sayfadaki spotun dışında Sezen’in Erdoğan’la konuşmasına ait daha fazla bir bilgi yoktu. Sadece birinci sayfadaki spotu desteklemesi için Aksu’nun Tunceli konserindeki açıklamalarına yer verilmişti. Kafam iyice karıştı! Sezen’in henüz kimsenin ne olduğunu tam olarak anlamadığı, eylem planı ve maddeleri açıklanmayan Kürt açılımı gibi önemli bir konu hakkında ‘ailece sizi destekliyoruz’ gibilerinden kısa, net ama havada kalacak bir açıklama nasıl yapar diye kafamda bir sürü soru geçti.
Ertesi gün haberin kaynağı açıklanır umuduyla yine merakla Sabah’ı açtım. Yine konuyla ilgili bir açıklama yoktu. Bunun yerine “Sezen’e alkış” başlıklı haberde sanatçıların görüşlerine yer verilmişti. Sibel Can, İbrahim Tatlıses, Ajda Pekkan Aksu’nun açıklamalarına tam destek vermiş, Yılmaz Erdoğan gözü kapalı “Aksu’nun her kelimesinin altına imzamı atıyorum” demiş. Sonra Hürriyet gazetesini okudum. Hürriyet de sanatçıların görüşlerine yer verilmişti ama orda durum biraz farklıydı. Demirhan Hararlı imzalı haberde Yavuz Bingöl, Tarık Akan, Hülya Avşar, Müjdat Gezen de benim gibi düşünüyordu, onların da kafalarında soru işareti vardı. Hülya Avşar haklı olarak “Açılımın ne olduğunu kimse bilmiyor. Sezen’in böyle bir yükü üzerine almaması gerekirdi. Ne biliyor ki konuşuyor?” diyordu.
Sonra sanatçı görüşlerinin üstündeki Metehan Demir imzalı habere baktım ve içimden “İyi ki Hürriyet var” dedim. Durun “Kendi gazeten diye atıp tutma, yalakalık yapma” demeyin sevgili okurlar. Önce bir haberi okuyun. Demir, Sezen’in Erdoğan ile görüşmediğini ve görüşlerini Başbakan’ın Özel Kalemi’ne ilettiğini yazdı. En önemlisi aynı haberde Sezen’in hükümetin Kürt açılımına gözü kapalı destek vermediğini öğrendik. Sezen aynı görüşmede şunları da söylemiş: “Her gün neredeyse tüm gazeteleri okuyorum. Yazılanlardan ve haberlerden çok etkilendim. Benim de tabii ki bu gelişmeler yaşanırken güzel ülkem ve tüm vicdanlar adına karşı çıkabileceğim veya tamamen destekleyebileceğim noktalar olacaktır. Tek istediğim bu ülkede kardeşçe, birlik beraberlik içinde yaşamak ve gepegenç çocukların artık ölmemesi.”
Yani özetle Sezen, Kürt açılımına gözü kapalı destek vermiyor, karşı çıkabileceği noktaların olduğunu söylüyor ve tek istediğini artık daha fazla kan dökülmemesi olduğunu belirtiyor.
Niye “İyi ki Hürriyet” var diyorum umarım şimdi anlaşılmıştır. 1. Sabah haberini Aksu, Erdoğan ile konuştu diyerek yanlış vermiştir. 2. Sabah diğer sanatçıların görüşlerini alırken Sezen ile farklı düşünenlere sahip Tarık Akan ve Ozan Arif’in görüşlerine yer vermiştir ama baş sayfada Sezen’e ‘sanatçılardan tam destek geldi’ havası yaratmıştır. 3. Sabah, Aksu’nun görüşlerini tam olarak yazmamıştır, eksik bilgi vermiştir. 4. Sabah’ın hem Aksu’ya hem bu yorumdan hareket ederek beyanat veren diğer sanatçılara hem de okurlarına özür borcu vardır.
Serdar Ortaç Kürtçe şarkıda halay çeksin
Evet, Sabah’ın Kürt açılımına dair bir sonraki hamlesi bu olmalı... Ortaç önce Sezen Aksu’nun kamuoyuna eksik servis edilen görüşlerine onay verir sonra da ATV’de çıkar Kürtçe şarkı söyler ve halay çeker. Eğer Ortaç böyle radikal bir değişime imza atarsa Kürt açılımı gerçekleşmiş olur. Evet, aynen böyle düşünüyorum. Ne de olsa binlerce dansöz var!
Magazin Gazetecileri Ödül Töreni’nde rahmetli Ahmet Kaya’ya yapılanları hatırlayın. O zaman bırakın Kürtçe açılımını, Güneydoğu’daki insan hakları ihlallerine dair en küçük bir eleştiri bile linç sebebiydi. O dönemde Ahmet Kaya’yı linç etmek, Serdar Ortaç ve türevlerinin 10. Yıl Marşı’yla tempo tutmak modaydı. Şimdi ise Kürt açılımına destek moda, Kürtçe yayın yapan devlet kanalı var. Bir sonraki adım da Ortaç’ın Kürtçe şarkıda halay çekmesidir.
Bu süreçte sanatçıların açıklama yapmaları, uzun uzun röportajlar vermeleri o kadar havada kalıyor, o kadar anlamsız ve bazıları o kadar sahte ki, anlatamam.
Dün Sabah’ın birinci sayfasında “Sezen’e alkış” başlıklı haberde Sibel Can’ın hani eliyle eteğini yukarı kaldırdığı, “Bakın ben hala güzelim” dediği seksi fotoğraf kullanılmıştı. Yanda da Can, “Yıllardır akan kanların bitmesini diliyorum” diyordu. Bu haber mantığı aslında Kürt sorununa dair düşüncelerimizi her şeyiyle özetliyor. Her sabah oğlunun mezarına su döken, çiçek koyan ananın hakkını nasıl ödeyeceğiz? Sibel Can’ın seksi fotoğrafıyla mı?