Nejat İşler, Berrak Tüzünataç’la Bodrum’da görüntülenmesine çok kızıp bağırıp çağırmış.
Hatta hızını alamayıp otel çalışanları ve arkadaşlarını toplayıp gazetecilerin peşine düşmüş, “Buradan sağ çıkamazsınız” diye bağırmış. Yani tehditte bulunmuş. Okul müdürü neredeydi acaba? Hani okul çıkışında kavgalar olur ya o hesap. Aslında sen de haklısın Nejat kardeş, Nişantaşı’nda yerde kitap satarken böyle büyük problemlerin yoktu. Tamam, objektiflerin gölgesinde yaşamak zor ve sevimsiz ama gazeteci arkadaşlar da işini yapıyor. Evet, bu da onların işi. Bin kere yazdık. Sarkozy ve Obama’yı çekiyorlar seni mi çekmeyecekler. Oyunun kuralı bu, fotoğrafların çekilecek. Biz sayfaları dolduracağız, siz de popüler kültürün kahramanları olarak hayatınıza devam edeceksiniz. Aslında Nejat kardeş olayı daha iyi anlaman için başka bir önerim daha var. Eğer bana e-mail adresini verirsen sana bir video görüntüsü yollayacağım. Videoda senin gibi ekmeğini oyunculuktan kazanan bir aktör var. Üç Oscar’lı bir efsane. Adı Jack Nicholson. Jack abi tam bir sigara tiryakisi ama yasaklar malum onu da vurdu. Bir davete ya da galaya gidince dışarı çıkıp sigara içmek zorunda kalıyor. Paparazzilerden ateş istiyor, onlarla sohbet ediyor, şakalaşıyor vs vs... Eğer o video da kesmezse seni Tom Cruise ve Jude Law’ın yere düşen paparazzileri kaldırışlarının görüntüleri var, onları da sana e-mail atarım. Yeter ki dindir şu öfkeni. Büyüdün artık, milyonların izlediği bir oyuncusun...
Anti-paparazzi çantası
Hadi bu da benden Nejat İşler’e kıyak olsun. Madem fotoğraflarının çekilmesine bu kadar öfkeleniyor ve olayı adam kovalamaya kadar götürüyorsun. Al sana teknolojinin en son harikası anti-paparazzi çantası. New York Üniversitesi’nde öğrenci olan ve aynı zamanda sıra dışı tasarımlara imza atan Adam Harvey, fotoğraf makinelerinin flaşlarını patlamadan önce fark eden ve tam fotoğrafın çekileceği anda karşı tararafa flaş ışığı gönderen bir teknoloji geliştirmiş ve bunu şık bir çantaya monte etmiş. Parlak bir fikir, üstelik uygulamada da çok iyi. Fotoğrafta da gördüğünüz gibi çok güçlü bir flaş saçıyor etrafa. Tabii sadece geceleri işe yarıyor. Bu teknolojinin bir benzeri gözlüğe monte edilmişti ama kullanan kişinin gözüne zarar vermekten başka pek bir işe yaramamıştı. Bir de bir spreyden bahsediliyor. Yüzünüze sürüyormuşsunuz ve gece çekilen fotoğraflarda anlaşılmayacak derecede yüzünüz parlak çıkıyormuş.
İşte ben buyum
Bayrampaşa’da metro raylarına yatan ve üzerinden vagonların geçişini cep telefonuna kaydeden genç arkadaş eylem sonrasında “İşte ben buyum” diye bağırıyordu. Hakikaten ‘o buymuş’, eşine az rastlanır bir cesaret gösterisiydi. Tabii bu eylemi siz delilik olarak görmekte serbestsiniz. Ki, zaten haberle ilgili halkın yorumlarında da genelde gencin aklını peynir ekmekle yediğinden bahsediliyor. Ayrıca polisin başkalarının hayatını tehlikeye atma suçundan çılgın gence, dava açması da bekleniyor. Eğer tren gence çarpsaydı raydan çıkma ihtimali varmış çünkü. (Doğrusu ben buna pek ihtimal vermedim)... Her neyse bunlar, toplumun huzur ve bekası için gösterilen bildik refleksler. Tamam, kızmayın olması gereken de bu, ama karşı tarafı da linç etmenin bir alemi yok. Bir de karşı tarafa kulak verelim. Youtube’da bu gencin kendi videosunun altına “Videodaki kişi benim. Beni adrenalin bağımlısı birisi olarak değil, salak bir zihniyet olarak gösteren herkes amacına ulaştı. Öğretmenlerim+polis+ailemin zoruyla psikolojik tedavi görecekmişim yarından itibaren. Zorla” diye yorum yaptığından bahsediliyor. Yorumun sahte olma ihtimali olsa bile bence o genç şu anda aynı şeyleri düşünüyor. Peki, bundan sonra ne olacak? Bu arkadaş aklını peynir ekmekle yiyen kişi olarak hayatına devam mı edecek? Benim bir önerim var. Eğer MTV’de birbirlerine çivi çakan, timsah dolu suya giren “Jackass” ve “Wildboyz” ekiplerinin şovlarını “Vay be adamlar nasıl yapıyor” diye izliyorsak, bu arkadaşa da biraz hoşgörü gösterebiliriz. Hatta ondan “Wildboyz”daki Steve-O gibi bir TV kahramanı yaratabiliriz.