Mete Tamer Omur

Hem mesleği haline getirdi hem de sanatı günlük hayata dahil etti

25 Temmuz 2021
ÇAMURLA macerası çok küçük yaşlarda başlar. Taşları toz haline getirerek heykeller yapar. Seda Yaman, bu merakı üniversite tercihinde de etkili olur. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü Heykel Ana Sanat Dalı’nı bitirse de Seda Yaman, muhabirlik ve fotoğrafçılık alanında kariyerine yön verir. Seda Yaman, 34 yılın ardından da ‘ben şehir için yaratılmış bir organizma değilim’ diyerek rotasını Bodrum’a çevirir. Burada kendine dönmeyi seçen Seda Yaman, çamurla olan macerasını işi haline getirir. Bir taraftan ‘Seda Yaman’ markasıyla seramik ürünler üreten Yaman, bir yandan da metal heykelleri ürün portföyüne eklemek için gün sayıyor.

 

SEDA Yaman... Yaşadığı bölgenin ve koşulların etkisiyle kendine dönmeyi ve kendini yaşamayı seçen bir isim. Bu durumu da çamurun sırla olan ilişkisini derinleştirip çalışmalarını daha yalın ve doğayla uyumlu hale getiren sanatçı bir girişimci. Sanatı insanların günlük hayatına dahil etmeyi kendine amaç edinen Seda Yaman ile hem kariyer yolculuğunu hem de markasının doğuş öyküsünü konuştuk. Emekli bir edebiyat öğretmeni anne ile denizcilik işletmeleri müdürü bir babanın 1976 İstanbul doğumlu tek çocuğu olarak dünyaya ‘merhaba’ diyen Seda Yaman, anne ve babasının hem eğitim hayatı hem de mesleğini seçme konusunda her zaman destekleyici olduğunu anlatarak, hikayenin devamını şöyle aktardı:

MACERA KÜÇÜKKEN BAŞLADI

“Küçükken hep sokaklarda oynuyordum. Öyle ki eve girmiyordum. Bazı taşları seçerek topluyordum. Sonra da bir betona oturup kırılmış cam parçalarıyla onları kazıyarak, tozlarını çıkartıyordum. Sonra da o tozları ıslatıp heykelcikler yapıyordum. Benim çamurla asıl maceram da aslında böyle başladı. Bir nevi kendim icat ederek. Bu macera üniversite seçimimde de etkili oldu ve Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü Heykel Ana Sanat Dalı’nı kazandım.”

ŞEHİR İÇİN YARATILMADIM

Yazının Devamını Oku

Küçük bir atölyeden şirketler grubuna

18 Temmuz 2021
FARKLI alanlarda eğitim alan üç mühendis Şükrü, Günseli ve Sabri Ünlütürk, 1987’de 5 dikiş makinesiyle tekstil sektörüne ilk adımı atar. 1992’de ise ekibe Elvan Ünlütürk katılır. Fason üretimle başlayan hikaye süreç içinde grup şirketine dönüşür. Bugün 2 bine yakın çalışanıyla Sun Grup, tekstil ve hazır giyim sektörlerinde müşterilerine katma değerli ürünler sunarak ülkeye döviz kazandırıyor. Bugün 36 mağazası bulunan Jimmy Key’de ise hedef, her yıl Türkiye’de 5 mağaza açmak. Ayrıca, bu markayı yurtdışına taşımak da gündemde.

 

SUN Grup... Hem ortaklar arasındaki uyum hem de kurumsallaşma hamleleriyle yoluna emin adımlarla devam eden bir şirket. Tasarım ve AR-GE’ye verdiği önemle de hem ülkeye döviz kazandıran hem de istihdam sağlayan bir kurum. Jimmy Key Yönetim Kurulu Başkanı Elvan Ünlütürk ile hem şirketin kuruluş öyküsünü hem de Jimmy Key’in hedeflerini konuştuk. Grubun amiral gemisi olan Sun Tekstil’in sıfırdan başlayan bir hikayesi olduğunu dile getiren Elvan Ünlütürk, süreci şöyle anlattı:

DETERJAN YERİNE TEKSTİL

“Sun Tekstil’i maden, metalürji ve jeoloji mühendislikleri alanında eğitim alan Şükrü Ünlütürk ve eşi Günseli Ünlütürk ile benim eşim Sabri Ünlütürk 1987 kuruyor. 3’ü de farklı alanlarda eğitim almış olmalarına rağmen, yatırımlarını tekstile yapıyorlar. Üniversite sonrası baba mesleği deterjanda gelecek göremedikleri için yeni arayışlara giriliyor. Ve o süreçte de Ankara’da tekstil sektöründe faaliyet gösteren bir akrabanın, ‘gelin birlikte çalışalım’ sözüyle ilk adım atılıyor. İzmir’de 4-5 dikiş makinesiyle tekstil macerası başlıyor. Tekstil mühendisliğinde mezun olduktan sonra 1992’de ben de Sun Tekstil’de çalışmaya başladım.”

KENDİ MARKASINI DA YARATTI

Beş dikiş makinesiyle başlayan fason üretimin 1989’da ihracatla yeni bir boyut kazandığını söyleyen Elvan Ünlütürk, “O dönem yoğun olarak Amerika’ya ihracat yapılıyordu. 1992’de ise ilk örgü makinelerimizi almaya başladık. 4 taneyle başlayan örgü makinesi sayısı bugün 250 civarında. Küçük bir boyahane kurduk. 2000’de de Ekoten Tekstil’i satın alarak kumaş üretimi serüvenimiz başladı. 1997 yılında da kendi markasını yaratmak üzere yola çıkan Sun Tekstil, ilk Jimmy Key koleksiyonunu gerçekleştirdi. Süreç içinde de AR-GE merkezimizi kurduk ve teknik tekstile yatırım yaptık. Hollanda ortaklığıyla otomotiv sanayi alanında faaliyet gösteren Ames Europe ile de yeni bir kulvar yarattık. Bunun yanı sıra yine teknik tekstil kapsamında, savunma sanayi için kamuflaj kumaşları üretimi yapan bir yapımız da var” diyerek, Sun Tekstil ile başlayan serüvenin geldiği son durumu paylaştı.

Yazının Devamını Oku

Babasının hayalini markalaştırdı

11 Temmuz 2021
HER şey babasının İzmir Urla’da zeytin bahçesi almasıyla başlar. Kariyerine profesyonel olarak devam eden iç mimar Kübra Özmen Kutanoğlu da bir süre sonra kendini babasının en büyük tutkusunun içinde bulur. Süreç içinde babasının hobisi Kübra Özmen Kutanoğlu’nun da mesleklerinden biri olur ve bunu da bir markaya dönüştürür. “Hayal Bahçe’den” ismiyle yeni bir yolculuğa çıkan Kübra Özmen Kutanoğlu, bugün Türk zeytinyağının kalitesini dünyaya duyurma hedefiyle çalışıyor. Kutanoğlu’nun gündeminde ise hem zeytinyağı tüketicisinin bilinçlenmesi hem de ihracat var.




KÜBRA Özmen Kutanoğlu... Hiç bilmediği bir sektörde aldığı eğitimlerle kendini geliştirerek zeytin ve zeytinyağı sevdalısına dönüşen bir iş insanı. Bunun için de İstanbul ve İzmir arasında mekik dokuyan genç bir girişimci. Hayal Bahçe’den markasına hayat veren Kübra Özmen Kutanoğlu ile hem kariyer yolculuğunu, hem markanın doğuş öyküsünü, hem de geleceğe dair hedeflerini konuştuk. 1991 İstanbul doğumlu olan Kübra Özmen Kutanoğlu, çocukluğundan itibaren üretmeyi çok sevdiğini paylaşarak, şöyle devam etti:

İÇ MİMARLIĞI TERCİH ETTİ

“Bu istekle de kendime en uygun mesleğin iç mimarlık olduğunu düşünüyordum. Öyle de oldu. Bahçeşehir Üniversitesi’nde İç Mimarlık okudum. Tek tercihimdi. Üniversitenin ardından da bir inşaat firmasında profesyonel iş hayatına ilk adımımı attım. Şantiyede çalıştım. Benim için önemli bir deneyim oldu. Bir yıllık çalışmanın ardından da yurtdışına gittim. Burada da mesleğimle ilgili eğitimler aldım. Daha sonra Türkiye’ye döndüm ve Beykoz Üniversitesi’nde çalışmaya başladım. Bugün orada Yapı ve Teknik İşler Müdürü olarak kariyerime devam ediyorum.”

Yazının Devamını Oku

Denizin gizli kahramanları

4 Temmuz 2021
HER ikisi de su ürünleri mühendisliği üzerine eğitimi alır. Semira Çakaloz ve Ata Burak Çakaloz’un yolları balık çiftliği tesisi kurulumu yapan bir firmada kesişir. Bir süre sonra firmanın faaliyetlerine son vermesiyle Çakaloz çifti, kendi hikayelerini yazma kararı alır. Ve 2009’da İzmir’de Asakua Su Ürünleri’ni kuran Semira Çakaloz ve Ata Burak Çakaloz, rotalarını yurtdışına çevirir. Bugün balık çiftliği kurulumundan denizcilik malzemelerine kadar geniş bir alanda faaliyetlerini yürüten Semira Çakaloz ve Ata Burak Çakaloz’un gündeminde hem istihdamı artırmak, hem de yeni tasarımlarla sektöre katkı sağlamak var.

 

SEMİRA ve Ata Burak Çakaloz... Kurdukları tesislerle, hızla büyüyen su ürünleri sektörünün aslında gizli kahramanları. Bu çalışmalarıyla da ülkeye döviz kazandıran iki girişimci. Asakua Su Ürünleri’nin kurucularından Semira Çakaloz ile hem firmanın doğuş öyküsünü hem de gelecekle ilgili hedeflerini konuştuk. Semira Çakaloz, Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Mühendisliği’ni, Ata Burak Çakaloz ise Sinop Üniversitesi’nde su ürünleri mühendisliği okur. Semra Çakaloz, üniversitenin ardından da kendi mesleğini yapabileceği uygun şartların olmaması nedeniyle profesyonel kariyerinde ilk adımı havacılık alanında atar. Semira Çakaloz, o süreci şöyle aktarıyor:

 

YOLLAR ORKİNOS ÇİFTLİĞİNDE KESİŞTİ

“O yıllarda kadınların balık çitliklerinde çalışabilecekleri bir ortam maalesef yoktu. Erkek egemen bir sektördü. O süreçte Ata ise Ege Üniversitesi’nde master yapıyordu. Ben bir süre sonra Antalya’da bulunan bir orkinos çiftliğinde işe girdim. Ve böylece eğitimini aldığım sektöre geri döndüm. Burada çalıştığım süreçte de Ata ile tanıştım. Yüksek lisan yapan Ata, orkinoslarla ilgili yaptığı araştırma nedeniyle ortak bir arkadaşımızın yönlendirmesiyle benimle irtibata geçti. 1 yıllık orkinos deneyimin ardından, Milas’ta balık çiftlikleri kuran bir proje şirketine geçtim. Daha sonra Ata da o şirkette çalışmaya başladı. “

KENDİ HİKAYELERİNİ YAZDILAR

Yazının Devamını Oku

Ölümsüz ağaca borcunu yeni markayla ödedi

27 Haziran 2021
AİLESİ yıllarca ekmeğini zeytin ağacının meyvesini işlemek için ürettikleri makinelerden kazanır. Özden Gözlüklü Saka da 6 yaşından itibaren bu serüvenin bir parçası olur. Sekreterlik de yapar, CNC tezgahlarını da kullanır.

 

Aile şirketinde kariyer basamaklarını birer birer çıkan Özden Gözlüklü Saka’nın aklında ise hep kendi markasını yaratmak vardır. “En iyi iş bildiğin iştir” mottosuyla da odağını zeytin ve zeytinyağına çevirir. Özden Gözlüklü Saka, kızı Defne’nin alerji problemini yüksek polifenollü zeytinyağı sayesinde atlatmasıyla bu alanda bir marka çıkartmaya karar verir. Ve 2021 Şubat’ta Defnelia’yı kurar. Defnelia ile kısa sürede hem ulusal hem de uluslararası yarışmalardan ödülle dönen Özden Gözlüklü Saka’nın hedefi ise yüksek polifenollü zeytinyağı üretiminin yanı sıra farklı sağlıklı ürünler de var.

ÖZDEN Gözlüklü Saka... Bugün bir yandan global bir oyuncu olan aile şirketinin büyümesi için emek veren, öte tarafta kendi hikayesiyle de farkındalık yaratmak için koşturan genç bir girişimci. Yüksek polifenollü zeytinyağını insanların günlük rutinlerinden biri haline getirmeyi kendine misyon edinmiş bir iş insanı. Defnelia’nın kurucusu Özden Gözlüklü Saka’yla kariyer yolculuğundan markanın doğuş serüveninden yarınlara dair planlarına kadar birçok konuyu konuştuk. 1988 Aydın doğumlu olan Özden Gözlüklü Saka, 5-6 yaşlarında sekreterlik yaparak kariyer hayatına o zamanki ismi Hakkı Usta ve Oğulları olan HAUS’ta başlar. Özden Gözlüklü Saka, o süreci şöyle paylaştı:

KÜÇÜK YAŞTA BAŞLADI

“8-9 yaşlarında iken annem de aile şirketimizde muhasebe müdürü olarak çalışmaya başlamıştı. O yaşlarda da anneme yardım ederdim. Bunun yanı sıra üretimde CNC tezgahlarını kullanırdım. Yani kendimi bildim bileli aile şirketimizin içindeyim. Aydın’daki ilköğretim ve lise eğitimini tamamladıktan sonra üniversite için İzmir’e gittim. Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü’nü kazandım. Üniversite 1 ve 2’nci sınıf dönem arası ve yaz tatillerinde de firmamızın muhasebe, satın alma, satış sonrası hizmetler, satış ve pazarlama departmanlarında belirli sürelerde staj yaptım. İzmir’de de farklı kurumlarda staj deneyimlerim oldu. Yine 2’nci sınıfta Avrupa Birliği’nin organize ettiği firmamızın da partneri olduğu bir projeyi yürüttüm. Üniversiteyi bitirdikten sonra Sunderland Üniversitesi Londra Kampüsü’nde MBA tamamladım. MBA’ye başlamadan öncede firmamızın satış sonrası hizmetler departmanında babamla birlikte bazı çalışmalar yaptık.”

Yazının Devamını Oku

Zeytinin tozunu çıkardı

13 Haziran 2021
ABLALARI gibi akademisyen olmayı planlar. Ama babasının aldığı zeytin bahçesi tüm kariyer hedeflerini değiştirir.

 

Aysu Gürman, zeytinden yağ elde edilme sürecinde karasu gerçeğiyle yüzleşir. Yüksek lisans yaptığı süreçte de, ilan panosunda gördüğü TÜBİTAK’ın teknogirişim desteğiyle odağını zeytine çevirir. Ve hazırladığı proje destek alınca da EGE Teknopark’ta AnadOlive ismiyle kendi şirketini kurar. Gürman, zeytin ve zeytinyağı proses yan ürünlerini sıfır atık felsefesiyle geri dönüştürerek ‘toz zeytin’ üretir. Bugün toz zeytinin yanına baharat grubu ile zeytin yaprağı çayını da ekleyen Aysu Gürman’ın hedefinde ise ihracat var. Gürman, ayrıca karasudan kozmetik ve ilaç sanayine yönelik de ürünler geliştirmeyi planlıyor.

AYSU Gürman... Çalışmalarıyla hem çevre kirliliğinin önüne geçmek için mücadele veren hem de yüksek katma değerli gıda ürünleri üreten genç bir girişimci. Tüm bunları da sürdürülebilir kalkınma hedefiyle hayata geçiren bir isim. AnadOlive Gıda ve Sanayi’nin kurucusu Aysu Gürman ile hem girişimcilik macerasını hem de geleceğe dair planlarını konuştuk. Mali müşavir bir baba ve ev kadını annenin dört kızından en küçüğü olarak 1990’da İzmir’de dünyaya ‘merhaba’ diyen Aysu Gürman, Ege Üniversitesi Gıda Mühendisliği’nden mezun olur olmaz hemen aynı bölümde yüksek lisansa başladığını söyleyerek, hikayesinin devamını şöyle anlattı:

BAHÇE PLANLARI DEĞİŞTİRDİ

“Ablamın biri babamla çalışıyor, diğer ikisi de akademisyen. Ben de iki ablamın peşinden giderek akademisyen olma planıyla, yüksek lisans sürecine başladım. Tabii tüm bunlardan önce babam 2015’te Manisa Saruhanlı’da 35 dönümlük zeytin bahçesi aldı. Babam, ‘hadi mezun oluyorsun, bu bahçe senin. Ne yapacaksın bakalım’ diyerek, omuzlarıma bir yük verdi. Gıda mühendisi olarak topraktan sonrası benim uzmanlığıma girse de babam bana farklı şeyler yapmam adına bir fırsatın kapılarını aralamış oldu. Ve ilk hasadımızı yapıp zeytinlerimizi elle topladık. Sonra o zeytinler yağa dönüşürken, teorideki bilgilerin pratikte hiç de öyle olmadığını gördüm. Zeytinden yağ elde ediliyor ama arkasında birçok proses de ortaya çıkıyor. Hem pirina hem de karasu gibi bir gerçekle yüzleştik.”

Yazının Devamını Oku

Sağlığı ve bakımı eve taşıdı

6 Haziran 2021
Kimine göre radikal, kimine göre ise riskli olarak yorumlanan her adımına çevresinden ‘yapma’ sözü yükselir. Bu, hem üniversite hastanesinden ayrılıp özel sektöre geçtiğinde hem de özeli bırakıp kliniğini kurduğunda böyle olur. Beyin ve sinir hastalıkları uzmanı Dr. Gökhan Gürel, süreç içinde de evde sağlık ve bakım hizmeti ihtiyacının arttığını fark eder, Evde Bakım İzmir’i kurar. Bugün İzmir merkezli Home Care Evde Sağlık & Bakım markasıyla ihtiyaca kurumsal çözümler sunan Dr. Gürel, bunu önce ulusal sonra da global oyuncu haline getirmeyi planlıyor. Gürel’in gündeminde ayrıca dijitalleşme de var.

 

 

GÖKHAN Gürel... Sağlıkçı kimliğinin yanına girişimciliği de ekleyen bir isim. Çocukluğundan itibaren de ihtiyaçları iyi okuyarak onlara çözüm geliştiren, sağlık alanında ‘farklı ne yapabilirim’ sorusuna yanıtlar arayan bir doktor... Dr. Gökhan Gürel ile hem kariyer yolculuğunu, hem Home Care Evde Sağlık & Bakım’ın doğuş öyküsünü, hem de gelecekle ilgili planlarını konuştuk. 1978’de Akhisarlı tütün eksperi bir bananın oğlu olarak dünyaya ‘merhaba’ diyen Gökhan Gürel, lisans öncesi öğrenimlerini Akhisar’da yaptığını, girişimcilik anlamında da ilk adımları o yıllarda attığını paylaştı. Güler, o süreci şöyle aktardı:

GAZETE DE SATAR LİMONATA DA

“İçimdeki bir dürtüyle ticarete karşı bir merakım vardı. Bunun da ilk adımını nüfus sayımı gibi nedenlerle sokağa çıkma yasağının olduğu süreçlerde gazete satarak attım. Bayram gazetesiyle devam ettirdim. Ortaokul yıllarında ise bir arkadaşımla birlikte pazarda limonata satarak serüven devam etti. Tabii ekonomik bir ihtiyaçtan bunu yapmıyordum. Hatta, babam bir keresinde beni limonata satarken gördü ve çok kızdı. O gün içim acısa da limonatayı dökerek evin yolunu tuttum. Lise yıllarında da boş durmadım. Sigara fabrikasında çalışanlara ütü ve masasını pazarladım.”

İLK ADIMI ÜNİVERSİTE DE ATTI

Yazının Devamını Oku

Globale İzmir imzası

30 Mayıs 2021
HER şey 2001’de Belçika’da başlar. Dijital ajans olarak kısa sürede global bir marka olmayı başarır. Emakina, 2006’da da Türkiye’ye gelerek İzmir ofisini açar. 20 yılda 3 kıtada, 18 ülkede 22 ofise ulaşan Emakina, bugün birçok projesini İzmir’de geliştirerek dünyaya ihraç ediyor. Özel çevrimiçi ve çevrimdışı yolculukları tasarlayıp çevrimiçi dünya ile çevrimdışı dünyayı bir araya getirmeye devam eden markanın gündeminde ise İzmir’deki 300 olan çalışan sayısını 500 çıkarmak var. Ayrıca, Türkiye’deki firmaları da global oyuncu yapmak gibi hedefi bulunuyor

 

EMAKİNA... Belçika merkezli ve borsaya açık bir dijital ajans... Kendi içinden girişimciler yetiştirerek de büyümeyi tercih eden global bir oyuncu. Emakina Türkiye Yönetim Kurulu Danışmanı Özgür Baykut ve Genel Müdür Semih Turgut ile markanın öyküsünden Türkiye operasyonlarına, gelecek planlarından İzmir’in konumuna kadar birçok konuyu konuştuk. Kendilerini kullanıcı ajansı olarak tanımladıklarını, bunun nedenini ise müşterilerinin müşterilerini hedef alarak çalışmalar yapmalarına bağlayan Özgür Baykut, şöyle devam etti:

20 YILDA 2 BİN 200 PROJE

“Alanında bağımsız bir ajansız. Avrupa’da da ilk 5’teyiz. Belçika’da halka açık bir şirketiz. Yüzde 30 teknoloji, yüzde 70’de strateji ve iş geliştirme şirketeyiz. Şu an birçok bilindik global marka bizim müşterimiz. Hemen her ülkede iş yapıyoruz. Müşterilerimiz arasında spor ayakkabısı satan da var 640 bin dolara yüzük satan da... 20 yılda 2 bin 200’ün üzerinde proje yaptık. E-ticaretten web tasarımına, mobil uygulamalardan iletişime çok geniş bir kulvarda çalışıyoruz. Ve sektör ayırmaksızın bunu yapıyoruz.”

DÜNYAYA TEKNOLOJİ İHRACATI

Emakina’nın bugün global bir oyuncu olduğunu ve 18 ülkede 22 ofisi bulunduğunu paylaşan Özgür Baykut, Türkiye ofisinin hikayesinin ise şöyle anlattı:

Yazının Devamını Oku