BİR kez daha ortaya çıktı ki, Kahe, çok önemli bir santrfor. Hani şu son dönemin moda deyimiyle Pivot santrfor türünün ligdeki en önemli örneklerinden biri.
Ama bir türlü anlaşılamıyor. Mustafa ile Troisi, yanlış bile olsa Kahe’yi anlamakta zorluk çekiyor. O da kendi göbeğini kendisi kesiyor.
Tıpkı dünkü maçtaki gibi.
Bir de anlaşılmaz olan Samet Aybaba’nın Mehmet Nas gibi bir oyuncuyu neden kenarda tuttuğu. Hadi muhabbeti iyi, vazgeçemiyor desek, ikinci yarıdaki gibi zaten mecburiyetten sahaya göndermek zorunda. Yani her takıma aslında bir Mehmet Nas gerek.
Nas’ın girişiyle her şey değişti Gençlerbirliği takımında.
Canlandı, kendine geldi. Oyunu kanatlara yayıp, hücum zenginliği yarattılar. Troisi ve Mustafa içeri doğru sıkça hareketlendi. İlk yarı dökülen Cem Can bile aslan gibi top oynamaya başladı. Kendi gölgesine çalım atıp, sık sık topu rakibe kaptıran Troisi de sahada olduğunun farkına vardı. Doğru işler yapmaya başladı.
Süper benzinli arabaya, uçak benzini takviyesi gibiydi Mehmet Nas. Aldı, uçurdu Gençlerbirliği’ni.
Aslında Hakan Aslantaş’ın da hakkını yememek lazım. Bence Türkiye’nin en iyi sağ kanat savunucularından. Hem rakiplerine alan bırakmıyor, hem de boş vakitlerinde hücum yapıyor. Kahe’nin attığı gol öncesi dört Konyasporlu oyuncuya düğüm atıp, topu Brezilyalıya verirken, "Ben yaparsam, işte böyle yaparım" der gibiydi.
Üç topu direkten dönen, Troisi, Burhan, Mustafa ve Kahe ile inanılmaz gol şanslarını kullanamayan Gençlerbirliği, ligde oksijen bulmak açısından çok önemli bir galibiyet aldı. Belki de bu galibiyetle. Ligde kalışının ilanını yaptı.
Bilinmesi gereken, Kahe’ye yüksek top atıp, yerine durarak ne yaptığını izlemek değil, onun hemen çevresinde yer alıp yarattığı boşlukları, attığı topları doğru kullanmak.
Bir gün bunu da öğrenecek Gençlerbirliği futbolcuları.