SAĞLIKTA dönüşüm programının en büyük hedefi, sağlık hizmetlerini kolay ve ulaşılabilir kılmaktı. Sosyal güvenlik reformu ile paralel olarak bu yönde düzenlemeler de yapıldı. Genel sağlık sigortalıları artık sadece kamu sağlık tesislerine değil, özel sağlık tesislerine de gidebilecekti.
Memurlar ile memur emeklileri için 2003’te başlayan uygulama diğer toplum kesimleri için de Temmuz 2007 itibariyle başladı.
Fakat genel anlayışa ters, zaman zaman kimi düzenlemelerde yapılmıyor değil. Örneğin, SGK yakın zamanda aldığı bir kararında, 14.11.2008’den sonra trafik kazası sebebiyle kamu ya da özel sağlık tesislerine başvuran kapsamdaki sigortalılarından dolayı ortaya çıkan masrafları sağlık tesislerine ödemeyeceğini duyurdu. Önemli bir keşif yapılmış, yıllar sonra 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve o kanunun 8. maddesi birinci fıkrasının (b) bendinin olduğu öğrenilmişti.
Buna göre; üniversitelere bağlı hastaneler, resmi ve özel sağlık kurum ile kuruluşları, acil olarak kendilerine getirilen trafik kazası geçirmiş kişilere, Sağlık Bakanlığı tarifesini uygulamak suretiyle, vermiş oldukları hizmetlerin bedelinin tamamını yükümlü sigorta şirketlerinden tahsil edeceklerdir.
İyi de şimdi ne olacak: Sigorta şirketlerinden yaptığı masrafları tahsil etmekle uğraşacağını bilen özel sağlık tesisleri, trafik kazası başvurularını almaktan imtina ederse, kamu sağlık tesislerine yönlendirirse ne olacak?
Ne olacak o zaman "sağlıkta dönüşümün" hali, "sosyal güvenlik reformunun" geleceği.
Sahi, 5510 sayılı Kanun ve sağlık hizmetlerinin nasıl finanse edileceğini düzenleyen SGK Sağlık Uygulama Tebliği’nde herhangi bir değişiklik yapılmamışken nerden çıktı bu talimat. Sonra eskiden SSK zamanlarında böyle de değildi. Trafik kazasına uğrayan sigortalı ya da hak sahiplerinin sağlık hizmet giderlerini SSK ilgili sağlık tesislerine öder ve sonra da dönüp sigorta şirketlerinden ya da Garanti Fonu’ndan tahsil yoluna giderdi.
Şimdi iş, her bir özel ya da kamu sağlık tesisine kaldı. Yapmış oldukları tedavi masraflarını, ancak avukat, ekspertiz vb. masraflara da katlanmak suretiyle ve en az bir yıllık süre sonunda alabilecekler.
Vergi mükellefi olan aynı anda SSK sigortalısı olmaz
Çok sorulan bir soru: Şirket ortağı olan ya da vergi mükellefiyeti devam edenler, bu nitelikleri devam ederken bir başka işyerinde işçi olarak çalışırlar ise bir de SSK sigortalısı olup olmayacaklarını merak ediyorlar.
Bu durumda olanlar için bir sorun yok, çalışırlar ve ayrıca SSK sigortalısı da olmazlar. Dolayısıyla aldıkları ücretlerinden bir de sigorta primi kesilmez. Sadece vergi kesintisi yapılır. Ekonomik kriz döneminde işleri bozulanlar, işlerin düzeleceği vakti bekleyerek şirketlerini tasfiye etmedikleri gibi vergi mükellefiyetlerini de sona erdirmemektedirler. Ancak, ticari faaliyetlerine ara vermiş durumdadırlar. Bu durumda olanlar, ticari faaliyetlerine ara vermiş olsalar bile şirket ortaklığı/vergi mükellefliği "statüleri" sona ermediği müddetçe eski deyimle Bağ-Kur sigortalısı sayılmaya devam ederler. Bu nitelikleri devam ederken, bir başka yerde işçi olarak ücret geliri elde edince de SSK sigortalısı sayılmazlar. Zira bir kişide aynı anda birden fazla sigortalılık olamaz...